Türkiye, Katar krizinde nasıl davranır? [Analiz: Deniz Ayhan]

Aslında ilk işaretlerini Mayıs ayının başında biraz biraz gördüğümüz Suudi Arabistan – Katar ihtilafı, Riyad’ın başını çektiği birçok Müslüman yoğun ülkenin Katar ile diplomatik, askeri ve ekonomik tüm ilişkileri askıya alması ile krize dönüştü. Suudi Arabistan ve beraberindeki ülkeler bu haftanın başında bir çağrıda bulunarak, Katar’da bulunan vatandaşlarının ivedilikle Katar’ı terk etmelerini isterken, kendi ülkelerinde bulunan Katarlıların da bir an önce yurt dışına çıkmaları emri verdiler.

‘TERÖR’ BAHANE GİBİ GÖRÜNÜYOR

Katar’a karşı böylesine sert ve geniş katılımlı bir hareketin Suudi Arabistan öncülüğünde gerçekleştirilmesinin sebeplerine baktığımızda karşımıza ekonomik ve siyasal ayakları olan bir dizi jeopolitik faktör çıkmakta. Fakat bu kalkışmayı meşrulaştırmak için ifade edilen resmi sebebe baktığımızda, Suudi Arabistan’ın Katar emiri El-Tani’nin Katar Ulusal Haber Ajansı’na İran’a, Müslüman Kardeşler’e ve Hamas’a destek vereceği yönünde ki iddialarının olduğunu görmekteyiz. Suudların bu suçlamalarına rağmen, Katar Emiri bahsi geçen ifadelerin hackerlar tarafından ulusal haber ajansının internet sitesine konulduğunu ve olayın kendisi ile bir alakası olmadığını belirtti. Hatta, Katar makamları bir soruşturma başlatıp, soruşturmaya yardımcı olmak için Amerikan Federal İstihbarat Servisi’ni de (FBI) Doha’ya davet etti. Katar’ın tüm bu çabalarına rağmen, Riyad Katar’ı terörü desteklemekle suçlamaya devam ediyor.

Aslında, 2014 yılında da benzer bir kriz yaşanmış ve Katar’ın Mısır’daki Sisi darbesine şiddetle karşı çıkması sonucu Körfez ülkelerinden Katar aleyhine geniş çaplı bir tepki oluşmuştu. Suudi Arabistan önderliğinde tüm Körfez ülkeleri Katar’da ki büyükelçilerini geri çağırmış ve kriz 8-9 ay kadar devam etmişti. 2014’te yaşanan diplomatik kriz bugün Katar’a karşı topyekûn alınan tavır ile kıyaslanamayacak kadar küçük ve etkileri sınırlıydı.

İRAN’I ÇEVRELEME POLİTİKASI ETKİLİ

Katar’a karşı başlatılan bu operasyonun en gerçekçi nedenlerine baktığımızda ise Suudi Arabistan’ın İran’ı çevreleme politikasında Katar’ı zayıf halka olarak görmesinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Fakat tek sebebin Iran olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Benzer şekilde Körfez ülkelerinden olan Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’ın da Iran ile son derece iyi ilişkileri olduğu uluslararası kamuoyu tarafından bilinmekte fakat bu iki Körfez ülkesine karşı Suudi Arabistan tarafından menfi anlamda alınmış bir karar yok.

Suudi Arabistan’ın Katar’a karşı başlattığı bu girişimin bir ayağının da Mısır’la alakalı olduğu son derece açık. Katar Emiri’nin Müslüman Kardeşleri sadece Mısır’da değil, Müslüman Kardeşlerin bulunduğu diğer Arap ülkelerinde de desteklediği argümanı Suudi Arabistan’ın kullandığı ve Katar’ı teröre destek vermek suçlaması ile baş başa bıraktığı son derece önemli bir husus. Bu sebeple, Suudi Arabistan’ın hemen ardından Mısır’da Katar ile olan tüm ilişkilerini kestiğini vakit kaybetmeden ulusal ve uluslararası kamuoyuna duyurdu. Mevcut krizi tetikleyen diğer bir unsur ise şüphesiz Katar’ın Müslüman Kardeşler kökenli olan Hamas’a verdiği destekle alakalı. Ortadoğu’da Trump liderliğinde oluşan anti-Iran koalisyonunda Suudi Arabistan ile beraber Mısır ve Hamas’ı terör örgütü kabul eden Israil’in olması, Katar’ın Hamas’a verdiği desteğin terör ile nasıl ilişkilendirildiğini ortaya koymakta.

 

SURİYE KONUSU ŞİMDİLİK GÜNDEM DIŞI

Suudi Arabistan ve kendisini destekleyen ülkeler Katar’ı teröre destek vermekle suçlarken özellikle Suriye konusunda son derece temkinli bir pozisyon almaya da dikkat etmekteler. Keza, Suriye özelinde Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın El Kaide ve IŞİD gibi birçok radikal gruba açıktan ve üstü kapalı destek verdiği bilinmekte. Suudi Arabistan’ın Katar ile beraber radikal örgütlere verdiği bu desteğin uluslararası kamuoyuna daha fazla malzeme olmaması için Suudi Arabistan Katar’ı teröre destek vermekle suçlarken adeta Suriye’ye hiçbir atıfta bulunmamakta.

Katar’a karşı başlatılan bu hasmane tavrın özellikle Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinin hemen ardından başlaması Amerikan’ın bu işin neresinde olduğuna dair de gerek bölgede gerekse uluslararası kamuoyunda birçok sorunun oluşması sonucu doğurmakta. Bununla beraber, ABD dışişleri bakanı Rex Tillarson’un Avustralya’da yaptığı açıklamada Körfez ülkelerinin IŞİD ile mücadele için kurulan uluslararası koalisyonun çok önemli parçaları olduğunu ve dolayısıyla kendi aralarında ki sorunu bir an önce çözmeleri gerektiğinin altını çizdi. Tillerson’un da belirttiği gibi Katar ABD’nin Afganistan ve Ortadoğu’daki operasyonlarını koordine eden öncü kuvvetlerin komuta merkezine ev sahipliği yapmakla beraber, ABD Katar’da aktif olarak birden fazla askeri üssü de kullanmakta. Benzer şekilde, ABD’nin gerek Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerekse de Bahreyn’de hatırı sayılır bir askeri personeli ve IŞİD’a karşı başlattığı operasyonlarda kullandığı askeri üsler mevcut. Dolayısıyla, Körfez ülkelerinin kendi aralarında sorun yaşaması ABD öncülüğünde başlatılan IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonun etkisini ve caydırıcılığını akamete uğratabilir.

EKONOMİK SONUÇLARI AĞIR OLACAKTIR

Tüm bu siyasal sebep ve etkilerle beraber Katar’a karşı başlatılan bu hareketlenmenin çok ciddi ekonomik sonuçlarının da olacağı son derece aşikâr. Suudi Arabistan yalnızca dost ve müttefik ülkelere değil ayrıca Suudi Arabistan’da ve bölgede faaliyet gösteren şirketlere de uyarıda bulunarak, Katar ile olan bağlarını derhal koparmaları gerektiğini belirtti. Dolayısıyla, önümüzde ki günlerde Suudi Arabistan ve dost ülkeler Katar’da faaliyet gösteren birçok ticari kuruma terörü destekleme faaliyetleri kapsamında cezalar verip ambargo uygulayabilir. Bu açıklamalara müteakip, Suudi Arabistan ilk olarak Katar’ın en önemli yumuşak gücü ve en büyük yatırımlarından olan El Cezire çalışanlarını derhal sınır dışı etti ve benzer uygulamaları farklı ülkelerde de birbirini takip etti. Buna ek olarak, Suudi Arabistan ile beraber birçok ülke Katar Hava Yolları’na hava sahalarını kapatmak suretiyle Katar’ı ekonomik olarak terbiye etme yoluna gittiler.

TÜRKİYE ETKİLENİR AMA…

Böyle bir karardan Türk özel ve kamu sektörünün de çok ciddi darbeler alacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Katar devletinin ve Katar özel sektörünün Türkiye’nin birçok bölgesinde orta ve küçük ölçekli birçok yatırımı bulunmakta. Benzer şekilde, Katar’da ve Suudi Arabistan’da faaliyet gösteren birçok Türk kamu sektörü iştiraki ve özel sektör yatırımı bulunmakta. Önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan’ın bu ilişkilerden ötürü Türkiye’nin bu yatırımlarını zora sokacak kararlar alabileceğine dair birçok uzman şimdiden uyarılarda bulunmakta.

ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’in içerisinde bulunduğu anti-İran ittifakının Katar’a karşı başlatmış olduğu bu tavrın devam etmesi durumunda şüphesiz Türkiye, Suudi Arabistan tarafından tarafını seçmeye zorlanacaktır. Özellikle, Erdoğan’ın Katar emiri olan olan ‘özel’ ilişkileri göz önüne alındığında son derece sıkıntılı günler geçireceğini söylemek mümkün. Ancak, orta ve uzun vadede Türkiye’nin Suudi Arabistan’ın liderliğini yaptığı kampa dâhil olacağı öngörüsünde bulunmak makul bir çıkarım olacaktır. Böylesi bir durumda, Mısır ile aynı kampta olan Suudi Arabistan’a yaklaşan bir Türkiye’nin ne gibi siyasal ve ideolojik problemlerle karşılaşacağı da şüphesiz merak konusu olacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin