‘Türk partisi’ kurmak aşırı sağa destek vermektir

HABER-İNCELEME | HASAN CÜCÜK

Euro Türkler, Avrupa ülkelerinde tek başlarına siyasi denklemi değiştirecek bir güce sahip olmadıkları gibi sandığa gitme konusunda pek de iyi bir sicile sahip değiller. Özellikle genel seçimler ilgi alanımız dışında bulunuyor. Daha çok yerel seçimlerde oy kullanıyoruz. Bunun gerekçesi de malum: Türk kökenli adayların tek hedefi belediye meclisine seçilmek. Şimdilerde, sandığa gitmeyi sevmeyen Euro Türklerin, oyunu almak için Almanya ve Hollanda’da kurulan ‘Türk’ partiler var. Bu partilerin bulundukları ülkede nasıl bir siyaset izleyeceği yahut siyasetin genel havasını ne yönde değiştireceği merak konusu.

Miadını doldurmuş ‘gurbetçi’ kavramı yerine Euro Türkler (Kürtler bunu Euro Kürtler olarak okuyabilir) diyeceğim. Nedeni basit. Artık bizim için gurbet Türkiye oldu. 50- 60 yıldır yaşadığımız ülkede kendimizi hâlâ gurbetçi görmeye devam edersek, ne bir sorunumuzu dile getirmeye hakkımız olur ne de kendimizi o toplumun bir parçası görürüz. Basit bir kavram gibi gelse de psikolojik etkisinden dolayı artık gurbetçi kavramının tedavülden kaldırılması gerekiyor.

TÜRKLER DAHA ÖNCE HEP SOL PARTİLERE OY VERDİ

Euro Türkler bugüne kadar Türkiye’den gelen siyasi tercihlerinden farklı olarak Avrupa’da daha çok sol yelpazede kalan partilere oy verdiler. 1970’li yıllarda solun Avrupa’daki etkinliği bunda rol oynadığı gibi işçi hakları ve göçmenler konusunda solun daha anlayışlı olması da önemli bir faktördü. ‘Göçmen dostu’ partiler olarak lanse edilen sol blok, takım tutar gibi parti tutan Euro Türklerin oylarının sürekli adresi oldu. Özellikle sosyal demokrat partilerin göçmen politikaları giderek sağ partilerle benzerlik göstermesine rağmen Euro Türklerin ezici çoğunluğu yine bu partilere oy vermeye devam etti. Sağ blok partileri ‘göçmen düşmanı’ olarak görüldü hep. Sosyal demokratlara kızanlar bile oyunu yine sol bloğun diğer partileri sosyalistler ve yeşillere verdi. Hakkını teslim etmek gerekir, sol blok partileri her ne kadar sağa yanışmış olsa da göçmenler konusunda yine de daha ılımlılar. Yasakçı bir zihniyetten uzaklar.

Sağ blok partileri için, Euro Türkler (buna diğer göçmen gruplar da dahil) kaybedilmiş bir topluluk. Euro Türklerin, başından beri sol blok partilerine oy vermesinden dolayı sağ partiler bu oyları geri kazanmak için pek bir çaba göstermediler. Göçmenlerin kafasında sağ partiler için oluşan ‘karşıt’ kelimesi zaman zaman ‘düşman’ ile yer değiştirirdi. 1970 ve 80’li yıllarda sol blok partileri döneminde oluşan ve giderek büyüyen göçmenlerin sorunlarına bir çözüm bulunmaması, sağın ekmeğine yağ sürdü. Bu partiler göçmenlerin sorunlarını radikal kanunlarla çözme yolunu tercih etti. Doğal olarak da göçmenler ‘haklarını ellerinden alan’ sağa mesafeli durdu. Sorunların büyümesine yol açıp, yıllarca çözüm üretmeyen sola ise aşk derecesinde bağlı kaldı.

TÜRK PARTİLERİ, TÜRKLERİ DAHA DA YALNIZLAŞTIRACAK

Sağa mesafeli olan ve soldan umduğunu bulamayan Euro Türkler, biraz da Türkiye’nin konjonktürel desteğiyle partiler kurdular. Bunların başında Almanya’da kurulan Yenilik ve Adalet Birliği Partisi (BIG Parti) ve Hollanda’da kurulan DENK geliyor. Hollanda’da kurulan DENK, partinin entegrasyon politikasına güven oyu vermedikleri için sosyal demokrat olan İşçi Parti’den ihraç edilen Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk tarafından kuruldu. Son seçimde yüzde 2 oy olan DENK 3 milletvekili çıkarmayı başardı. Hükümet denkleminde 3 vekilin bir anlamı yok ama mecliste varlar.

Almanya’da kurulan BIG Parti’nin ise yüzde 5’lik seçim barajını aşması mümkün gözükmüyor. Almanya’da yaşayan Euro Türkler’den oy kullanma hakkı olanların sayısı 1,2 milyon civarı. Toplam seçmen sayısının 61 milyon olduğu Almanya’da tüm Euro Türkler sandık başına gidip, BIG Parti’ye oy verse bile barajı aşması mümkün değil. Hele Türklerin -BIG Parti’nin tespitiyle- sadece yüzde 30’unun sandığa gittiğini hesapladığımızda, imkânsızlık gözler önüne seriliyor. BIG Parti, tercihini açıkça Erdoğan’dan yana kullandı. Erdoğan’ın ‘Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin’ çıkışına tam destek veren BIG Parti Başkanı Haluk Yıldız, bir adım daha ileri gidip 24 Eylül’de yapılacak seçimlerin boykot edilmesi çağrısında bulundu.

Euro Türkler, oylarını gözleri kapalı şekilde sol partilere vererek ilk düğmeyi yanlış iliklemişlerdi. Şimdi kendi partilerini kurarak, aşırı sağın ekmeğine yağ sürüyorlar. Oysa yapılması gereken belli. Büyük bir kitlenin parçası olmak yerine münferit olmak hiçbir sorunumuzu çözmez. Tam tersi içimizde yaşadığımız toplumla aramıza ‘biz ve onlar’ duvarını daha kalın bir şekilde örer.

SİYASETTE ETKİLİ OLMAK YERİNE AŞIRI SAĞIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK

Euro Türkler sandığı boykot eder veya kendi partilerini kurarsa buradan en kârlı çıkan aşırı sağ olacaktır. Euro Türkler’in siyasi denklemi değiştirme şansı yok. Ancak bir bütünün parçası olurlarsa bazı ülkelerde iktidarı belirleyebilirler. Örneğin 15 Eylül 2011’de Danimarka’da yapılan genel seçimlerde sol blok partileri 9.400 oy farkıyla iktidara gelmişti. 4,3 milyon seçmenin bulunduğu Danimarka’da Euro Türkler’den oy kullanma hakkına sahip olanlar 20 bindi. Türkler blok olarak bir tarafı desteklemiş olsalar, iktidarı belirleyeceklerdi. Nitekim sol blok partilerinden dönemin Radikal Parti lideri Margrethe Vestager, ‘İktidarı Türklere borçluyuz’ açıklamasını yapıp, teşekkür etmişti. Zira kamuoyu yoklamalarına göre Euro Türklerin hatırı sayılır bir kısmının oyunun adresi Radikal Parti olmuştu.

Sandığı boykot edip sol partilere gitmeyen her oy aşırı sağın hanesine yazılacak. Sonuçta kazanan aşırı sağ, kaybeden Euro Türkler olacak. Sağ blok partileriyle aramızda kurulan duvarın benzeri bu kez sol blok ile kurulacak. Oylarımızın adresi ‘Türk partiler’ olacağı için sol partiler daha az sayıda Türk kökenliye listesinde yer verecek. Oyunu alamadığı topluluk yerine, sağ blok partilerine giden oyları geri çevirmek için İslam, göçmenlik ve entegrasyon konusunda daha şahin bir politikayı tercih edecekler. Kaybeden ise biz olacağız.

Maalesef Türkiye endeksli düşünenler, popülarite adına büyük bir kitlenin kazanımlarını ve konumları tehlikeye atıyor. Büyük bir bünyenin parçası olma yerine, ‘küçük olsun benim olsun’ mantığıyla hareket ediyorlar. Hollanda ve Almanya’da kurulan partilerin benzerini yakın bir zamanda tüm Avrupa’da göreceğiz muhtemelen. Bu yoldan umarım kısa sürede döneriz. Zira, bizim sorunlarımızın çözüm adresi Ankara değil yaşadığımız ülkelerin başkentleridir. Biz yönümüzü ne kadar çok Ankara’ya dönersek o kadar sorunlarımız çözümsüz kalır. Bu Türkiye’yi yok sayma değil. Tam tersi gerçekçi yaklaşımdır. Daha dün sayılacak günlerde, ‘bulunduğunuz ülkelerin siyasi partilerinde etkili olun’ diyenlerin, bugün Türklerin parti kurmasına destek vermesi ise ayrı bir garabet.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin