Trump, bildiğiniz gibi. Ya sizin ki?

Haber-Yorum | Davut Yurt – Washington, Tr724

Birleşmiş milletler genel kurulu toplantısı, global problem ve bunlara sunulan makul projelerin liderler tarafından masaya yatırılıp, medeni bir ortamda  tartışılmasına imkan veriyor. Katılan bütün ülkeler için, sürpriz ve şaşırtıcı sonuçlar beklenmiyor. Buna rağmen ülkelerin itina gösterdiği bu rutin, kurula katılan liderler için önemli bir prestij göstergesi.

Kimi zaman heyecanlı kimi zaman renkli boy göstermelere sahne olan bu toplantıların gündemi üç-aşağı beş-yukarı herkesin malumu (Bizimki hariç. Hazret, hala BM’nin işleyişini anlamamakta ısrar ediyor.); Suriye, Yemen, Myanmar gibi yerlerde an itibariyle yaşanan insanlık dramlarının yanı sıra, Kore yarım adasında devam eden, kardeş kanı davası, rasyonel olamayan İsrail-Filistin muamması, Afrikada’nın başındaki bitmez tükenmez, açlık, sefalet, hastalık, siyahın bütün tonlarıyla geri kalmışlik…AB’nin liste başı konularını oluşturuyor.

AB’ye katılan devlet başkanları, Heyet’in ciddiyet ve vakarına halel getirmeden usulünce eğlenmeyi de ihmal etmiyor. Saatlerce o koltuklarda ciddiyeti muhafaza etmek de zor. Ülkelerinde iktidarın zirvesinde, kudretin sunduğu bütün şehvetlerden kıyasıya yararlanan liderlerden bahsediyoruz. BM’de de olsa biraz eğlenmek onların da hakkı. 2016 ABD seçimlerinden sonra, Amerika, her yıl misafir ettiği dünya liderlerini biraz olsun güldürmeyi de üzerin almış durumda. Kurulun ağır gündemi, seçildiği günden beri her yeni gün, hatta her yeni saat, local ve global çıkışlarıyla kendisinden bahsettiren Trump ile hafifliyor.

“Tilki’nin bildiği kırk hikayeden otuz dokuzu, tavuk ve kümesten ibarettir!”

İlk defa bir ABD başkanı, kuruluşunda başı çektiği, idare ve yönetiminde aktif bir şekilde bulunduğu, ve faaliyetlerine hem ev sahipliği hem hamilik yaptığı organizasyonun varlık sebebini inkar eder bir acemilikle dünyanın karşısına çıkıyor. Trump, katıldığı diğer global toplantılarda yaptığı gibi, yine kimseyi şaşırtmadı. Meşhur söz malum; “Tilki’nin bildiği kırk hikayeden otuz dokuzu, tavuk ve kümesten ibarettir!” sözü Trump’a şıp diye oturuyor. 2016 seçimlerinde kullandığı “Make America Great Again!”, “Amerika’yı tekrar ulaşılmaz, yapalım.” sloganı bütün IQ’sunu tüketmiş. BM kurulunda bunu, dünya liderlerine; “Bu güne kadar harcadığımız paralar yeter, bu işler için artık herkes elini taşın altına koymalı” veya “Önce Amerika!” şeklinde terkar ediyor. BM’ye katılan ülke liderlerinin patlattıkları kahkaha tufanı bu yüzden.

Konu ile alakalı, renkli manşet, resim ve videoların etrafa saçılacağı muhakkak, ama özelde bizim için dikkat çeken başka bir ayrıntı daha var. Çok kritik reel-politik problemlerin tam da göbeğinde olması ve kaptan pilotunun tahmin edilemez türbülans potansiyeli ile Türkiye-ABD ilişkileri tarihinin en kaotik dönemlerinden birini yaşıyor. Bu toplantı, birbiri ile“alıngan dünür!” rollerini oynayan iki lideri aynı binada, belki dakika farkıyla aynı salonda bir araya getirmiş oldu. Bu “eğlenceli” ikilinin perde arkası halleri bize olup bitenler konusunda açık ipuçları vermekte. Ortadoğu’nun yeni-yetme diktatör figürü, içerideki mutlak güç ve hakimiyeti tesis etmiş olmanın sefasını sürüp giderken, saltanatını bir anda yerle bir edebilecek, herbiri birbirinden korkunç senaryolarla karşı karşıya. Yıllardır büyük bir iştahla sürdürülen borca ve ödünce dayalı, göz boyayıp oy devşirme odaklı ama asıl maksadı kendi oligarklararını oluşturup saltanat-ı ebed müddete eğim vermek olan, israf ve beton politikaları zemine çakılmış durumda.

Türkiye’de 15 yıldan bu yana sürdürülen, dengesiz siyasi ve ekonomik stratejiler ülkenin üzerine kesif bir felaket bulutu olarak çöktü. Fakat bugüne kadar, düştüğü derin, kötü pozisyonlardan Türkiye’nin stratejik önemi avantajı ile kurtulan siyaset cambazı, geçilen süreçte hızlı ve kolay iç tedbirleri almak bir yana, global sisteme ve onun aktörlerine karşı “ekonomik cihad!” kartına sığındı. Dahası, bunu fiili cihat ile de taçlandırıyor ve stratejik manevralar gerektiren bölge siyasetinde sürekli oyun dışına itiliyor. Ortadoğu’da yeni güç dengesini eline geçirenlerin yanında görünerek, oyuna girme hırsına yenik müflis siyasiler, Türkiye’nin AB den Nato’ya, uzun yılların gayreti ile elde edilmiş global kazanımları kumara yatırabiliyor. Ta başından beri, ucuzluk ve inandırıcılığı her yerinden dökülen “Alternatif arayışlar!” jargonuna artık kimse bahis yatırmıyor.

Sahne çok renkli sürprizlere açık durumda

Hiç olmadığı kadar geniş bir alanda, kontrolünü kaybetmş bir ütopyanın peşinde, yel değirmenlerine savaş açmış bir divane, düne kadar “kadim düşman”, bu gün, geçici ve oldukça nazlı kuzeydoğu komşumuzu da tedirgin ediyor. Putin’in asık suratı, sol tarafında oturup bağırıp duran, güvenilmez dosttan kaynaklanıyor olabilir. Siz, içerdeki ulusalcıların “Rusya yeniden parlıyor. Çin muhteşem. Asya devleşti” ezberlerine inanmayın. Onların maksadı farklı.Yeryüzündeki süper güç monopolünün aşınması için, Allah-u alem,dünyanın, güneş etrafında ekstra mesai yapması gerekecek.

Her an patlamayı bekleyen saatli bomba nezaketindeki Türkiye-ABD münasebetleri, neden sıradan bir din adamı olan Rahib Brunson’da düğümlenir? İşte bu sorunun cevabı biraz da, zamanımızın bu iki talihsiz fakat renkli figüranında saklı. ABD Devleti, Trump’a rağmen ülkenin çıkarlarını önceleyen stratejiler üzerinden yol alıyor. Bu kadro, üç yüz milyon Amerikalı’yı ilgilendiren ciddi işleri, Başkan’ın muhtemel hezeyanlarından ayırmayı ve rotasını her türlü fırtına içerisinde bile en az kayıpla, istikametinde tutmaya kararlı tavırlar sergiliyor.

Türk Siyaseti malesef kendi sağlıklı devlet işleyişini belirlemiş değil. Bütün ufku, Saray Kubbesi’ne takılmış üçüncü sınıf aktörlerin, dünya karmasına girme şansları hiç yok. Evet Türkiye’deyken bu tarafa sallanan naralara, cihad çığlıklarına, “Sizin dolarınız varsa bizimde…. “, “stratejik ortaklığımızı gözden geçiririz…”, “Görüşmeyi düşünmüyorum, teklif gelirse bakarız…” gibi üst perdeden tafralara kanmayın. Payitaht İstanbul’dan Cihan Padişahı olarak çıkıp, New York’a, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler kapısından girenlerin Birleşmiş Milletler görüşmelerinde kıymet-i harbiyesi o kadar. BM görüşmelerindeki konuşmalarınızın değeri de ait olduğunuz, coğrafya ve dahil içine konduğunuz ülke kategorisinde değerlendiriliyor. Oradaki resmi konuşmaları, seçim mitingi zannedenler, alay konusu oluyor, bilesiniz.

Ortadoğu’da “Oyun kuruculuk!” blöfü çöktü. Suriye’de İran ve Rusya’dan izin almadan yaprak kıpırdatamıyoruz. Ne, zor beğenen Rusya’nın, ne de ABD rekabetini kızıştırmak için yakınlaştığımız Çin’in, içine düşürüldüğüz acınası hali değiştirme niyeti var. Bu iki devlet, ABD ile sürtüşmelerini belli bir kalite üzerinden sürdürüyorlar.

Bizim merak ettiğimiz de zaten bu! Türk hava sahalarında, esip, gürleyip, eski devlet-i aliye naraları atıyorsunuz da, başka hava sahalarına girdiğinizde, birilerinin sırt çantasında ya da yolcu valizinde seyahate nasıl razı oluyorsunuz? BM’ye gitmeyerek efelenip, dayılanmayı ya da Kasımpaşa raconu kesmeyi düşünmez misiniz?

Bu yıl BM görüşmelerine katılan liderler her şeyden, hatta oturdukları koltuklardan bile şikayet edebilirler ama,  “Eğlenmedik!” diyemezler. Trump oradaydı, bizim ki de.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin