Tehlikenin farkında olmak!

YORUM | OĞUZ ATABEY

 

“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”  M. Akif ERSOY

 

Geçen yüzyılın başında yaşananlar tekerrür ediyor. Şüphesiz olaylar, kişiler, yerler, anlayışlar farklı. Bunları sadeleştirebilirsek işin “özünün” aynı olduğunu görebileceğiz belki de…

“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” demiş Heraklitos. Bu söz bazılarınca diyalektik materyalizmin temeli kabul edilmiş. Tartışması yapılabilir. Doğru olun yönü, kainatta sürekli bir değişimin hükümferma olduğu gerçeğidir. Bu nedenle tarihteki olaylar aynıyla değil, misliyle cereyan etmektedir.

Yeryüzünde ve özellikle de bizim coğrafyamızda, dün yaşananlar bire bir aynı olmasa da bugün yeniden yaşanıyor. Asırlardan süzülen cari kanun yürürlükte. Eskilerin düvel-i muazzama dediği, bugün küresel oyun kurucu olarak adlandıran “güçlerin” planları benzer olmuş tarih boyunca. Şekil değiştirse de “öz” aynı kalmış. Yüzyıllar öncesinden tasarladıkları, zaman içinde yeni tecrübelerle geliştirdikleri ve çoğu kez sonuç aldıkları oyunlarını update ederek yeni versiyonlarını vizyona sokuyorlar sürekli. Ana fikri aynı olan oyunlarını, yeni ve değişik aktörler eliyle farklı senaryolar adı altına sunuyorlar. Kendileri hep perde gerisinde… Asıl amaçlarını her seferinde ustalıkla gizleyebildiklerinden, olayları ve kişileri bilinçli olarak mikser gibi kullanmaları nedeni ile çevirdikleri dolapları anlamak kolay olmuyor çoğu kez.

Bu küresel oyun kurucuları bu kadar zalim olmasalardı kendi menfaatlerini düşünüyor olmaları bir ölçüde makul karşılanabilirdi. Sonuçta her ülke veya topluluk öncelikle kendi çıkarlarını düşünebilir. Her toplumdan idealist olmasını beklemek hayalcilik olacaktır. Her devrin zalimleri pragmatist yaklaşmışlardır konulara. Menfaatlerini her şeyin önünde tutmuşlardır. Menfaat deyince kısa süreli bir menfaat planından söz etmiyorum. Orta ve uzun vadede hedeflenen menfaatleri için kısa vadeli menfaatlerinin ihlal edilmiş olmasının, ihlal ediliyor görünmesinin bir önemi yoktur. Tam tersi, bu durumu gizlenen oyuna katlı sağlayacak bir unsur olarak kullanılırlar.

***

Pragmatizmin getirdiği anlayış içinde, kendileri için kişilerin, kanaatlerin, ideolojilerin hatta dinlerin bir önemi yoktur. Menfaatleri ile bezeli kendi dünyaları dışında hiçbir değere saygı duymazlar. Odaklandıkları amaca götüren her yol mubahtır onlar için. Her şekle girer, her kılığa bürünürler. Bu özelliklere sahip kişileri bulup çıkartırlar ve onları da kendi amaçlarının figüranları olarak kullanırlar. Dünyada milliyetçilik yayılıyorsa onu desteklerler, bazen sosyalist, bazen faşist olurlar! Din konusunda hassasiyetleri olan toplum ise hedef kitleleri, o toplumu ikna edecek, onlardan biri imajı verilmiş kişileri bulup çıkartırlar ve sürerler sahneye. Kendileri ile kavga ettirirler bir de… Kimse ne olduğunu anlamasın diye!

Toplumda hâkim olan ideolojiyi ve anlayışı karşılayacak, kendilerine hizmet etmeye gönüllü, istikbal vaat eden birilerini buldular mı parlatırlar önce. Sonra da tedavüle sürerler. Toplumun genelinin bu kişiyi destekleyeceğini düşünmeleri yeterlidir. Yönetim erkinin kendi adlarına ele geçirilecek olması, işlerini kolaylaştıracaktır. Birinci aşama tamamlanır bu şekilde.

Yönetimin, toplumda da karşılığı olan, kendi kullandıkları-kullanacakları elemanlarca ele geçirilmesi ile iş bitmez. Aksine her şey daha yeni başlamaktadır onlar için…

Yönetim erki doğrudan ve dolaylı etki elemanları ile kontrol edilince, planlarına engel olabilecek, kendilerine karşı koyma potansiyeli olan kişi ve gruplar sırasıyla tasfiye edilmelidir. Tasfiye planı için zemin hazırlanması ve uygulanması zaman alacaktır doğal olarak. Bu süreçte yönetim ve yönetime bağlı taraftarlarının sanal bir şekilde güçlendirilmesi ve güçlü gösterilmesi sağlanır. Bu konuda özenle oluşturdukları medyaya büyük iş düşecektir.

Ardından tasfiye planı en acımasız şekilde, kimsenin aklına gelmeyecek şeytani usullerle hayata geçirilir. Kurgulanan oyunu gören veya görme potansiyeli olan herkes birer birer tasfiye edilecektir. Tasfiye edilmesine gerek görülmeyenler bir şekilde enterne edilerek devreden çıkartılır. Amaca ulaşılabilmesi için etrafta sorun çıkartabilecek hiç kimse kalmamalıdır.

Çevre temizliği sağlandıktan sonra icraat aşamasına geçilir. Ülkenin sinir uçları duyarsızlaştırıp, maddi manevi savunma mekanizmaları çökertildiği halde bu durum bilerek görmezden gelinerek ülke ve toplum yeni maceralara sürüklenir. Bile-isteye yeni macera arayışına girilmesi, içinde bulunulan durumun görülmemesinden değil, tam tersi içinde bulunulan durum nedeniyledir! Bu bilinçli plandan yönetime destek vermekte olan veya yönetimin içinde yer alan bütün unsurların haberinin olmasına da gerek yoktur. Yönlendirici ve karar alma konumdaki kişilerin iradeleri yeterlidir!

Küresel oyun kurucuları için büyük menfaatler, büyük kaosların ardından gerçekleşecek “savaşlar” sonucunda doğar! Ne kadar acı varsa ortada, elde edilecek menfaatler de o kadar fazla olacaktır onlar için! Büyük krizi kendileri planladıkları için, büyük fırsatlar da kendilerine doğacaktır hep! Evet zalimlik bu…Zalimlik kelimesi ile anlatılamayacak kadar zalimlik!

***

Yüzyılın başına dönelim. Başta enerji olmak üzere birçok nedenden dolayı Osmanlı imparatorluğu hedefe konulmuştur. Aç kurtlar sahnededir artık…Devletin eski gücünde olmadığının farkında olan, denge politikası güden Abdülhamit yönetimden uzaklaştırılmalıdır ilk iş olarak. Zira onu, yeni maceralara sürüklemek pek mümkün değildir! Milliyetçilik parlatılıp, özgürlük ve hürriyet kavramları öne çıkartılır, her kabın şeklini alan etki ajanlarının yardımlarıyla. Medya da kullanılarak Abdülhamit yıpratılır. 1908’de 2. Meşruiyetin ilanı ve İttihat Terakkinin fiilen başa geçmesi ile ilk adımı gerçekleştirilir. İttihat terakkinin yönetime geçmesinden sonra tasfiye edilecek kişi ve gruplar ile toplum katmanları belirlenmelidir. Bunun hazırlığı yapılır içten içe. Toplum üzerindeki baskı artırılır. Yeni anayasa, adalet, hürriyet söylemleri ile iktidara gelindiği halde muhalifler Sinop’a sürgüne gönderilir, gazeteler kapatılır. Faili meçhuller, siyasi cinayetler artar. Topluma korku salınır…

Ardından 1912 Balkan Harbi bozgunu, 1914 Sarıkamış felaketleri ile zaten yıpranmış, yorulmuş toplum daha da dirençsiz hale getirilir. Amaç için yeterli görülmese gerektir ki daha büyük tasfiyelere ihtiyaç duyulmuştur! 1915 Çanakkale Savaşı ile, içinde okur-yazar, aydın, meslek sahipleri de olduğu 250 bin şehit toprağa düşer! Evet büyük tasfiye Çanakkale Savaşı ile sağlanmıştır büyük ölçüde…1. Dünya Savaşının diğer cepheleri ile birlikte 400 bin vatan evladı şehit olur, bir milyondan fazla asker yaralanır, sakat kalır. Planın ikinci aşaması da başarı ile hayata geçirilmiştir böylelikle…

Bize ait olmayan maceraların sonunda dahil edildiğimiz, başkaları ile beraber kaybettiğimiz savaşın sonunda, 1918’de Mondros Ateşkes anlaşması imzalanır. Ardından bölünme, parçalanma, işgal ve gözyaşı… Vatan topraklarının kaybı. Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilmiş, kaynaklar el değiştirmiştir artık…Kurtuluş Savaşı ile, gidenlerin ancak bir kısmını kurtarabilmişizdir sadece. Plan işlemiş, hedef gerçekleştirilmiştir!

Bugüne gelmeden, küresel oyun kurucuların planlarının aşamalarını özetleyelim isterseniz;

a-Krizlerle yönetim boşluğu oluşturulması. b-Toplumun genel kanaatlerine uygun, kullanılabilme potansiyeline sahip yönetim adayları belirlenerek yıldızlarının parlatılması. c-Yönetimin el değiştirmesi. d- Yönetimin ve destekçilerinin güçlendirilmesi ve olduğundan güçlü gösterilmeleri. e- Plana engel olabilecek kişi ve grupların tasfiyesi için belirlenmeleri, bu konuda hazırlıkların yapılması. f- Tasfiye planlarının devreye sokulması ve tasfiyelerin sağlanması. g- Toplumun direncinin korku ve menfaat ile kırılması sonucunda Ülkenin baştan sona her türlü saldırıya açık hale getirilmesi. h- Zayıflayan toplum dinamikleri ile ekonomik, siyasi, toplumsal yetersizliklere rağmen gereksiz maceralara girilerek, ülkenin topyekûn “savaşa” sokulması l- Kaybedileceği bilinerek, bile bile girilen “savaşlar” sonunda; ülkenin bölünmesi, bölünmekle kalmayıp parçalaması, haritaların yeniden çizilmesi, kaynakların el değiştirmesi… Ve daha bir çok acı, kan ve gözyaşı…

Bugüne gelmeye gerek kalmadı sanırım! Yaşanan olaylar ortada. Ülkenin bilinçli-bilinçsiz neye sürüklendiği ortada…

Herkes tehlikenin farkına varmalı artık!

Evet işbirlikçileri eliyle yeniden ülkeyi bölüp, parçalamak istiyorlar! Bu milleti, 2. kez aynı ırmakta yıkacağız diyerek “ak görünümlü” kirli adamlarına kirli sularda boğdurmak istiyorlar! Tıpkı tekerrür eden hadiselerden ibret alıp, tehlikenin farkına çok önceden varmış olanları boğdurmaya çalıştıkları gibi…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin