‘Sınırları olmayan bir ulus, ulus değildir’

YORUM | İSKENDER DERVİŞ

Başlıktaki söz ABD Başkanı Donald Trump’a ait. Başkanlık döneminin ‘ulusal güvenlik stratejisi’ belgesini açıkladığı toplantıda sarf etti bu sözü. ‘Önce Amerika’ doktrinini vurguladığı konuşmasında, Rusya ve Çin’i ‘ABD’nin gücüne meydan okuyan devletler’ olarak tanımladı. Bolca terör vurgusu yaptı. Mesela Pakistan’ı teröre karşı daha kararlı olmaya çağırdı. Kuzey Kore’nin nükleer imkânının yok edilmesi gerektiğini söyledi. Bir de ilk kez bir ulusal güvenlik strateji belgesinde ‘ekonomik tehlike’ye atıf yapıldığının altını çizdi.

Peki, belgede neler var? Bu, 68 sayfalık bir doküman. Kongre’ye sunuluyor, oylanıyor. Kabul edilmesi durumunda özellikle Savunma Bakanlığı bürokrasisi için bir çerçeve sunulmuş oluyor. Yeni faaliyetler, görevlendirmeler, hatta uluslararası ilişkiler buna göre şekilleniyor.

Başkan Trump’ın sunuş yazısında özellikle şu satırlar çok ilginç: ‘Amerika’nın yenilenmesi ve Amerikan liderliğinin yeniden ortaya çıkması bütün dünyayı heyecanlandırdı. Bir yıl sonunda, dünya Amerika’nın müreffeh, güvenli ve güçlü olduğunu gördü.’ Bunun ‘kendinden menkul’ bir tespit olduğunu söylemek mümkün. Zira dünyanın hemen her yerindeki gözlemciler, ABD’deki tartışmaları, özellikle de Trump’ın politikalarını büyük bir endişeyle seyrediyor. Bu durumun, Amerikan liderliğini bilakis zayıflattığı görüşü daha yaygın.

STRATEJİNİN SÜTUNLARI

Strateji belgesinin dört ana sütunu var: 1) Amerikan halkını, anavatanı ve Amerikan yaşam tarzını korumak; 2) Amerikan refahını (ekonomi) arttırmak; 3) Barışı güçle korumak; 4) Amerikan etkisini geliştirmek.

Bunlardan ilki, özellikle ABD içindeki göçmen politikalarının geleceğini şekillendirmesi açısından önemli. Trump, başlıktaki sözü söylerken, aynı zamanda vize verilmesini kısıtlamakla, Meksika sınırına duvar örmekle ve Green Card tarzı uygulamaları eleştirmekle uğraşıyor. Amerika’ya daha fazla ‘göçmen’ gelmesini istemiyor ve bunu açıkça dile getiriyor. Göçün, Amerikan tarihi açısından önemini hiç umursamadan yapıyor bunu üstelik.

İkincisi, ‘ilk kez’ denilen ekonomik tehlikelere yönelik madde. Bu da yine Trump’ın üretimin Amerikan topraklarında yapılması ve Amerika’da daha fazla ‘istihdam üretilmesi’ yönündeki ekonomi politikasının yansıması. Bunun bir ‘güvenlik’ meselesi olarak algılanıyor oluşu, önümüzde çok çetin bir yüzyıl olduğunu gösteriyor. Çünkü bu kısımda özellikle ‘enerji dominasyonundan’ bahsediliyor. Çin’in Pasifik’teki etkinliğinden, Rusya’nın Ortadoğu’daki emellerinden dem vuruluyor. Adeta yeni savaşları çağırıyor.

Üçüncü ve dördüncü madde aslında birbirine bağlı denebilir. Amerikan ordusunun güçlendirilmesi, savunmaya daha fazla bütçe ayrılması ve böylece dünyanın hemen her yerinde daha fazla Amerikan askerî varlığı konuşlandırılması, planlamalar arasında. Bunun yanı sıra, Amerikan değerlerinin ulus aşırı reklamının yapılması hesaplanıyor ki, bu iki unsurun nasıl bağdaşacağı merak konusu. Zira ‘güçle’ baskı altına alınacak topluluklara aynı zamanda Amerikan hayat tarzını sevdirmeye çalışmak, zor olacaktır.

İÇERİDEKİ SINIRLARI KİM KORUYACAK?

Nitekim gerek Rusya, gerekse Çin bu belgeye verdikleri cevaplarda en kolay yolu seçerek ‘emperyalizm’ suçlamasını gündeme getirmişler. Hatta Çin, ‘Soğuk Savaş dönemi zihniyeti’ diyerek daha ağır sözler sarf etmiş. Evet, dokümanın paçalarından akan bir ‘dünyayı yönlendirme arzusu’ var. Trump’ın Nisan ayında Suriye’deki bir askerî üsse Tomahawk füzeleri yağdırması da, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi de, ABD’nin dış politikada daha ‘sürpriz’ şeyler yapacağının göstergeleri. Geçen hafta Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’ın Türkiye ve Katar’ı ‘terörün sponsoru’ ilân etmesi ve İran’a yönelik düşmanlığın el yükseltmesi de, gelecek adına ipuçları veriyor.

Batı’da giderek yükselen popülist dalganın ve ‘sınırları’ savunan siyasetçilerin ‘sponsoru’ olarak karşımıza çıkan Rusya ise son yıllarda sınırlara karşı en agresif tutumu gösteren ülke. Çin’in de sessizce yürüttüğü ‘etki’ projeleri mevcut. Özellikle Asya-Pasifik’te ve Afrika’daki Çin etkisi, görünenden ya da medyaya yansıyandan çok daha fazla. Rusya’nın da aynı şekilde eski Sovyet hinterlandını yeniden güdümüne sokmuş olması, Ortadoğu’ya doğru ilerleyişini sürdürmesi, Trump’ın ulusal güvenlik stratejisini daha şimdiden etkisiz kılmış görünüyor.

Hele ki, Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahalesi yargı önünde de kanıtlanırsa, Meksika sınırına örülecek duvarların hiçbir anlamı kalmayacak.

Çünkü günümüzde sınırlar duvarlarla tahkim edilemiyor. Barack Obama’nın 2008’deki stratejisi doğruydu. Amerika’nın yeniden bir ‘toplum’ olmaya ihtiyacı var. 2008-2016 arasındaki dönemde yeterince başarı sağlanamadı ama Trump ve ekibi, ‘Biz kazanalım’ diye kutuplaşmayı arttırma ve Amerika’yı dünyada madara etmeye devam ederlerse, bundan sonra Amerika’nın dünya barışından ziyade, içeride ‘barışı’ koruyamaması durumu oluşacak. İçeride ‘düşmanlık’ arttırıldığında Amerikan ordusunun fazla güçlü olmasının bir işe yaramayacağını da sanırım yaşayarak görecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin