Saray ve devletin iflası

Alman Die Welt Gazetesi, Erdoğan’ın inşâ ettirdiği Saray’ın Beyaz Saray’dan 500 milyon euro daha pahalıya mâl olduğunu belirtti.

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Öyle ya da böyle Türk Lirası (TL), dolara mukabil sene başından beri yüzde 62, ABD’nin Türkiye’ye “müeyyide” uygulayabileceğini açıkladığı 2 Ağustos’tan bu yana yüzde 24 değer kaybetti.

Dile kolay! 8 ayda para birimi yüzde 62 devalüasyona maruz kalmış bir ekonomide olup bitenler “dış mihraklar bize saldırıyor” hezeyanı ile geçiştirilemez.

SALDIRIYI SAVUŞTURDUYSANIZ DOLAR NİYE 6 TL’Yİ GEÇTİ?

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Kahramanmaraş Milletvekili ve parti sözcüsü Mahir Ünal’ın, “Dolar saldırısını savuşturduk.” beyanı döviz kurlarının iki haftada yüzde 25’e yakın arttığı hakikatini değiştirmiyor.

Ünal’a bir an için hak verelim: Saldırı başlamadan evvel dolar 4,92 TL idi, halihazırda 6,10 TL. Aman ne zafer ne zafer!

TL’nin o kayıpları enflasyonu adeta zıplatacak. Bayram tatili dönüşünde vatandaş o yüzde 25’lik kur artışından mütevellit zamlarla her yerde yüzleşecek.

Fiyatlar çarşıda-pazarda, market rafında, minibüste, dolmuşta, kırtasiyede 2001 krizinden bu yana eşine az rastlanan oranlarda artacak.

UNILEVER, ÜLKER VE DİĞER BÜYÜK DAĞITICILAR “ZAM” YAPACAK

“Zam tsunamisi” haricinde başka bir ifade karşılamayacak vatandaşın maruz kaldığı şoku.

Procter&Gamble, Unilever, Ülker, Henkel, Coca-Cola İçecek ve Pepsi Türkiye gibi dağıtım firmaları bayram sonrasında ürünlere zam yapacaklarını bildirerek, “Hazırlıklı olun.” mesajı verdi.

Zam bayram sebebiyle tehir edildi. Bayram alışverişleri ile bir nebze hareketlenen piyasayı söndürmemek için zımni bir mutabakat tesis edildi ve zamlı tarife bayram dönüşüne bırakıldı.

Süper marketler, bakkallar, gıda toptancıları, ucuzluk marketleri ve diğer satış mecralarında zam oranlarının yüzde 30-50 arasında değişeceği konuşuluyor.

GIDANIN MALİYETİ YARI YARIYA ARTACAK

“Ayçiçek yağına yüzde 40 zam” haberleri gelecek zamların habercisi.

Gıda mamüllerinin, içeceklerin ve temizlik malzemelerinin fiyatının yüzde 40-50 artması maişetini güçlükle temin edebilen dar ve orta gelirli vatandaş için küçük bir kıyametten farksız.

Hane halkının bütçesinde kiranın akabinde en fazla payı gıda harcamaları alıyor. O kalemin maliyeti yarı yarıya artacak, gelirler ise aynı kalacak.

Halkın öğünü eksilirken TL’nin tarihinin en düşük seviyesine gerilemesine “savuşturduk” demek milletin aklı ile alay etmektir.

KRİZ BAHANELERLE AŞILMAZ

AKP “düşman” konseptiyle her menfi hâdiseye bir bahane bulma illetinden kurtulamadıkça krizden çıkışı mümkün kılacak isabetli teşhis ihtimali de yok.

Evvelki gün Rusya düşman, dün “Almanya Türkiye’ye yıkmak istiyor”, bugün “Amerika bize ekonomik savaş ilan etti”.

AKP lider Recep Tayyip Erdoğan’ın iç siyasette ve ekonomide sebep olduğu müflis bilançoyu unutturmak maksadıyla hariçte düşmanlar bulma gayretkeşliği Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdi.

Erdoğan’ın Ankara Beştepe’de inşâ ettirdiği bin küsur odalı kaçak Saray, modern Türkiye’nin iflasının sembolü olabilir.

Danıştay imar planı değişikliğini onaylamadığı için “kaçak Saray” dedim.

ALMAN DIE WELT’İN GÖZÜYLE SARAY

Almanya’nın en etkili gazetelerinden Die Welt’in 22 Ağustos 2018 tarihli nüshasında yayımlanan bir makale sarayın temsil ettiği lüks ve israfın devleti malî açıdan nasıl zor duruma düşürdüğü vurgulandı.

“Bir zamanlar milli iflastan önce Türkiye” başlıklı makalede Osmanlı’nın son döneminde artan dış borçların devleti nasıl adım adım mali iflasa götürdüğüne dikkat çekildi.

Florian Stark imzalı makalede Erdoğan döneminde artan borçlara rağmen kamuda israfın devam etmesi ile Osmanlı’nın çöküş dönemleri arasında benzerlik olduğu vurgulandı.

İsraf ve lüksün geldiği boyutları göstermek için İstanbul Boğazı’nda inşâ edilen Dolmabahçe Sarayı’nı misal veren Die Welt, Dolmabahçe’nin iflas yolunu açtığını belirtti.

GELİRLERİN 4’TE 1’İ DOLMABAHÇE’YE

Gazete çöken bir devletin Dolmabahçe Sarayı’na harcadığı paranın ne kadar yüksek olduğunu şöyle aktardı: “1843-1856 yılları arasında inşâ edilen saray, tüm devlet gelirlerinin yaklaşık dörtte biri olan 5 milyon İngiliz Sterlini’nin astronomik toplamını yuttu.”

Sultan Abdülmecid’in inşâ ettirdiği Dolmabahçe Sarayı 5 milyon İngiliz Sterlini’ne mâl oldu. Bahse konu tutar Osman Devleti’nin toplam gelirlerinin dörtte birine tekabül ediyordu.

 

Kırım Savaşı, 93 Harbi gibi ağır askeri mağlubiyetlerin akabinde masada ağır savaş tazminatı ödemek mecburiyetinde kalan Osmanlı, vergi gelirlerindeki düşüşe aldırmadan harcamaları artırmıştı.

İNGİLİZ TÜCCARLARA VERİLEN İMTİYAZLAR

İngiltere ve Fransa’dan alınan borçlar da lüks harcamalarda kullanıldı.

Alacaklı devletler Osmanlı’nın limanlarını, iç pazarını yok denecek kadar az gümrük vergileri ödeyerek kullanabiliyordu.

Batı tüccarlarının Osmanlı İmparatorluğu’nda sınırlama olmaksızın ticaret yapmasına ve gayrimenkul satın almasına da izin verildi.

İngiltere ile yapılan bir anlaşma ile ithalat için yüzde 3 ve ihracat için yüzde 12 vergi şartı Osmanlı’yı iktisadi açıdan daha zayıf duruma düşürdü.

BORÇLARA RAĞMEN İNŞAAT DEVAM ETTİ

Yüksek borçlara rağmen yollar, demiryolları ve diğer altyapı inşaatı, yeni saraylar Hazine’yi boşalttı.Sultanın şahsi harcamalarının da arttığı bu dönemde mali iflas kaçınılmaz hale geldi.

Die Welt yüksek borçların ve kontrolsüz harcamaların devleti her açıdan nasıl iflasa sürüklediğini şöyle özetledi: “Vergi gelirleri ile harcamalar arasındaki fark genişledikçe, İstanbul hükümeti uluslararası kredilere başvurdu. İngiliz ve Fransız bankaları bunu yapmaktan çok memnun olmuşlardı. Özellikle de hükümetleri Tanzimat reformlarındaki fırsatı gördüklerinden sadece Doğu’da yeni pazarlar elde edilmeyecek, aynı zamanda Rusya ve Avusturya’ya karşı yeni bir ortak oluşturulacaktı.”

GELİRİN YARISI EMEKLİ MAAŞI VE FAİZ ÖDEMELERİNE

Sultan Abdülmecid İngiltere’den alınan 3 milyon sterlin borcu büyük bölümünü savurganlığa kurban etti.

Mısır’ın 1854’te fiili bağımsızlığı karşılığında ödediği 360 bin sterlin devlet bütçesine girmedi, Sultan’ın tasarrufunda kullanıldı.

Die Welt, Osmanlı Hazinesi’nin içine düştüğü buhranı şöyle özetledi: “Abdülmecid’in halefi, Abdülaziz (1861-1876) döneminde, gelirin neredeyse yarısı emekli maaşı, faiz ve kredilerin geri ödenmesi için harcanmıştı.”

SARAY, TÜRKİYE’NİN İFLASININ SEMBOLÜ OLACAK

Devletin ekonomik refahını arttırmak için gelirin onda birinden daha azının harcandığına dikkat çeken Die Welt, “Hazine’nin büyük kısmı ise Sultan’ın mahkeme hizmeti, festivaller, harem ve tamamen lüks için tüketildi. Sadece hanedan 5 bin kişiden teşekkül ediyordu.” tespitinde bulundu.

Florian Stark imzalı makalenin son cümlesi şöyle: “Öyle ki Başkan Erdoğan’ın takdir ettiği Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik tarihinden ibret alması için hayli benzerlik var.”

“Dolarda atağı savuşturduk.” diyen Mahir Ünal’a bir hatırlatma: Tekerrür eden tarih değil, hatalardır.

Millet sefaletle boğuşurken el kesesinden yüksek faizle alınan altınlarla inşâ edilen Dolmabahçe Sarayı nasıl Osmanlı’nın hazin çöküşünün abidesi olmuşsa Erdoğan’ın devasa sarayı da tek adam rejiminin iflasının ibretlik misali olacak…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin