Sadece Musa mı sabırsız?

YORUM | HAKAN ZAFER

Daha başlarken “Bir yerlerde yapılmışı vardır kesin!” diyen bir(i) mucit olabilir mi?

Kim bilir nerede kimin aklına gelmiştir?” diyerek düşünmeyi terk eden ya da “Benden önce, nasıl olsa biri öğrenmiştir.” diye sormaktan vaz geçen bir bilen?

Ağırlıkları çözülüp suyun üstüne çıkan ne varsa, sadece onu görüp onun varlığı üzerine düşünüp konuşmak, suyun altını inkâr mı demektir?

Nereden bilebilir insan, her ihtimali alsın diye göz mü yorulur?

Böyle bir ahvalde söz söylenmez ki fikir gelişsin, amel edilsin.

*****

Hz. Mûsâ (as), Allah’ın o meşhur kulundan perspektif alıp çıkmak istediği ancak sabırsızlığın kısalttığı meşhur yolculuğun başında, “Sana öğretilenden, beni doğruya iletecek olanı öğretmen için sana tabi olayım mı?” (Kehf 66) deyince o da kendisine verilen o ilmin uzağı gösteren bakışlarıyla şöyle der: “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.“(Kehf 67) Aslında Musa’dan (as) isteği; başından çekip gitmesi değil, hemen kavrayamayacağı konunun bilgisini toplama esnasında sabretmesidir. Diğer şekliyle olsa, başlamadan biten bir yolculuğun bahsi bize ulaşır mıydı?

Sabrın en belirgin rengi, anlama çabasıdır ve sabrederken anlamak, anlamaya çalışmak hafife alınmayacak bir eylemdir. Anlaşılması zor olan; sabır isteyen bir tünelden çıkmış ama anlamamışın veya anlaşılsın diye kimseyle bilgi paylaşılmamışın halidir.

*****

Bir şey duyuyorsunuz diyelim. Bilgiye, sonrasında davranış geliştirsin veya eski davranışı telafi edip düzeltsin diye üzerinde emek veremeden “şu yönüyle de…”, “bu yönüyle de…” diye diye atlayamayacağınız yığınla engelle karşılaşıyorsunuz.

Bilmediğim bir yerin, bilmediğim birilerinin varlığını hesaba nasıl katabilirim, bilmemek ve hesap etmek gibi iki zıt kavrama rağmen hadi kattım diyelim; o var(!) olanların benim bilgimi, başkalarının beklediği şekilde yönlendirmesi garip değil mi?

Şunun gibi;

Garibanın birine arazi gösterip “maden var burada, hem de altın, öylece senindir” diyorlar. O da ne yapsın, kıymetli toprağına daha kazma vurmadan seviniyor, umut bağlıyor, hayal kuruyor yetmiyor zekât hesaplamaya bile tutuşuyor. Henüz çıkarmasa da altını varmış bilinince, borç istemeye gelen gideni de bitmiyor.

Veya

Dereceler 30’u 40’ı gösteriyor, bir yerlerde soğuk vardır, birileri üşüyordur diye korkunuzdan sıcak diyemiyorsunuz. Ya da tersi.

Korku dedimse gerçeğin beyanından değil, hemen “iyi diyorsun da feşmekânda üşüyen var” diye lafın ağzınıza tıkanmasından.

*****

Bilmediğim neler var Allah bilir neler!” diye diye kendimi ikna ettim diyelim, baştan beri bilmediğimden hareket edip biliyor gibi yapmaya, yine bilinmeyenle bitsin istemeye arayış çabası denir mi?

Ya da Musa’ya düşen sabır da Musa ile yol alan kulun bildiğini paylaşma hali sabır değil mi?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Yazılarınız ilk okuyuşta kapalı gibi görünse de bir sonraki okumadan ve üzerine biraz düşündükten sonra açılıyor. İçerideki dert ve problemleri bence takdire şayan bir üslupla ele alıyorsunuz ve olaylardan ziyade sıfatlar ve fikirler konuşuluyor ki bu ayrı bir lezzet ve tat…. teşekkürler…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin