OHAL’deki işkencecilerden hesap sorulabilmesi için bu maddeler çok önemli!

15 Temmuz sonrası OHAL’de gerek gözaltı sırasında gerekse cezaevinde işkence ve kötü muamele haberleri her geçen gün artıyor. Yargiicinadalet.org sitesi, “Savunmada kullanılmasıiçin işkence görenlerin ya da yakınlarının yapabileceği delillendirme yöntemleri” başlıklı bir yazı yayımladı. Sitede, “Bu başlık altında anlatılanlar ise işkence altında alınan ifadenin mahkemede reddedilirken yada ilerde istinaf, temyiz ve AIHM aşamasında kullanabileceğiniz yan delilleri temin edebilmenize yöneliktir. Pek tabiki elinizde hiçbir delil olmasa da işkence, kötü muamele, aldatma, tehdit vs., ile alınan ifadeleri ASLA ama ASLA mahkemede kabul etmeyin. Savunmanızı güçlendirmek için bu başlık altında yazılanları uygulamanız yerinde olacaktır.” dendi.

İŞTE O YAZI;

“Darbe girişimi bahane edilerek hukukun ortadan kaldırıldığı bu dönemde pek çok kişinin ifadesinin işkence altında alındığı anlaşılmaktadır. Hak ve adaletin sembolü olması gereken hakim ve savcıların hukukun dışına çıkarak vaatle, aldatmayla ifade almaları hatta bunu hiç çekinmeden meziyet gibi basın önünde anlatmalarının (HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın beyanları gibi) sıradan olduğu bir ortamda kolluğun neler yapabileceğini tahmin etmek zor değildir. Uzun gözaltı süresi, kaçırmalar, tutukluyu cezaevinden çıkartıp yeniden ifade alma, sosyal medyaya yansıyan fotoğraflar gibi pek çok uygulama ve delilden bu dönemde işkencenin yaygın bir şekilde yapıldığı tartışmasızdır.

İtiraf adı altında hukuk dışı yöntemlerle alınan bu ifadeler ile hem başkaları aleyhine delil üretilmekte hem de ifadeyi veren kişi aleyhine ikrar kabul edilerek başka hiç bir yan delile ihtiyaç duymadan mahkumiyet kararları verilmektedir. Gelen maillerden anlaşıldığı kadarı ile de; insanlar hemen özgürlüğüne kavuşmak için bu hukuk dışı uygulamalara sessiz kalmakta hatta duruşmada bile tutuklanırım korkusuyla sessiz kalmakta ancak haklarında mahkumiyet kararı verildikten sonra pişman olup “ben aldatıldım, işkence ile ifade verdim, şimdi ne yapmam gerekiyor?” sorusu sormaktadır.

Pek çok kişi ise gördüğü işkenceleri soruşturma aşamasında dile getirme fırsatı bulamasa da yargılamalar başlayınca mahkemede gördükleri işkenceyi anlatmaktadır. Aradan geçen bu uzun süre içerisinde ise işkence bulguları ortadan kalmakta ve çoğu zaman insanlar bu iddialarını ispatlayamamaktadır. Bu nedenle gerek işkenceye maruz kalan kişinin gerekse yakınlarının MUTLAKA yapması gereken bazı işlemler vardır. Bunları ayrı ayrı anlatmak gerekirse;

1- İşkence iddiaları konusunda ilk yapılacak işlem bu durumu ispatlayacak bir doktor raporu, vermezlerse başka bir şekilde muayene olup bu durumu kanıtlayacak bir rapor (bu özel doktor da olabilir) temin edilmelidir. Hatta bu dönemde doktorlarda korku içinde olduğu için işkence lafını duyar duymaz çekinecekleri varsayılarak işkence gördüğünüzü bildirmeden başka bir rahatsızlık yada sıradan bir kavgaya karışmış gibi beyanda bulunarak vücudunuzdaki izlerin raporda yazılmasını isteyebilirsiniz.
Özellikle kişinin tutuklanması nedeni ile bu çoğu zaman mümkün olmadığından rapor olmazsa işkence ispatlanamaz anlayışı doğru değildir. Aşağıda sayılan delillendirme yöntemlerinden faydalanarak mümkün olduğunca delil temin edebilirsiniz.

2- Mümkünse ve serbest bırakılmışsa, fotoğraf çekme kamera görüntüsü alma vb…

3- Düzgün hazırlanmış ve olayların son derece ayrıntılı yazıldığı bir şikâyet dilekçesi ile şikâyette bulunma. Bu dilekçede sağlam raporu veren doktor hakkında da şikâyette bulunulmalı.

4- Varsa tanık ifadeleri ( gözaltında ayni ortamda bulunan diğer şüphelilerin beyanları) yazılabilir.

5-Yaptığınız şikayete takipsizlik kararı verilmesi durumunda takipsizlik kararının tebliğinden itibaren 7 gün içinde bu karara itiraz etme ve AİHS m. 3 anlamında etkin soruşturma yürütülmediği, doktorun sahte rapor verdiği, rapor alınırken yanında ayni odada polislerin de bulunduğu, kendisinin ifadesinin alınmadığı yeni bir doktor muayenesine götürülmediği, şüphelilerin ifadelerinin alınmadığı ve etkin soruşturma yürütülmediği için kararın kaldırılması talep edilmeli. Süreler her durumda tebliğ ile başlar. Eğer takipsizlik kararı tebliğ edilmezse savcılığa gidip bu kararın bir örneği istenmeli ve böylece 7 günlük süre içinde itiraz hakkı MUTLAKA kullanılmalıdır.

6- İtirazın reddi halinde, ret kararının tebliği durumunda, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde AYM’ye başvuru yapılmalı. Eğer karar tebliğ edilmese bile ilgili sulh ceza hakimliğinden bu kararı temin edip yada itirazınızın reddedildiğini öğrenip bu başvuru mutlaka yapılmalı.

7- Anayasa Mahkemesinin başvurunuzu reddetmesi durumunda ise 6 ay içinde AIHM’e başvuru yapılmalıdır.

8- Unutulmaması gereken en önemli husus İŞKENCE suçunun zamanaşımı yoktur. İşkence görmüş kişi her zaman şüpheliler hakkında şikayette bulunabilir. Şikâyetini savcılığa vereceği bir dilekçe ile yaparken işkence yapan kişilerin kim olduğunu bilmesine gerek yoktur. İsim bildirmeden de şikayette bulunmak mümkündür. Yer, zaman, unvan, lakap, giysi, eşkal gibi şüphelinin tespitini sağlayabilecek bilgilerin verilmesinde fayda var.

9- Soruşturma aşamasında hiç bu yollara başvurmamış kişilerin de duruşmada yapabilecekleri işlemler vardır. İşkence zamanaşımı olmayan bir suç olduğu için mahkemede savunma yaparken dahi yaşanılan olaylar anlatılarak mahkemeden suç duyurusunda bulunulması talep edilebilir. Mahkeme bu talebi yerinde görmese dahi kendiniz de savcılığa suç duyurusunda bulunabilirsiniz.

10- Mahkemede savunma yaparken işkence yada kötü muamele (tehdit, hakaret, yakınına zarar verme tehdidi, eşini de tutuklarız vb. tehditler, bunları demezsen tutuklanırsın dersen serbest kalırsın vaadi, işine geri döneceksin vaadi vs…) altında verilmiş ifadelerinizi ASLA ama ASLA kabul etmeyin.

11- Duruşmadaki savunmanızda soruşturmadaki ifadenizi kabul etmeme gerekçenizi mutlaka ayrıntılı anlatın ve tutanağa geçmesini sağlayın. Hakim söylenenleri tutanağa yazmıyor ise buna dair itirazınızı tutanağa yazdırmaya çalışın. Ayrıca yaşadığınız işkenceyi ayrıntılı anlatan yazılı bir dilekçeyi mutlaka dosyaya sunun.

12- Savunmanızda veya dilekçenizde; yapılan işkenceyi en ince detayına kadar anlatın. Asla utanmadan, ne yaşadınız ise yazdırın yada yazın. Ne zaman ve nerde meydana geldiğini mümkünse ayrıntılı (gözaltına alındıktan 2 gün sonra, … karakolunda bodrum katında soldan ikinci oda gibi..) , kim yada kimler (isim, yaka numarası, lakap, rütbe, boy, kilo vs. .. ne kadar ayırt edici özellik biliyorsanız) , söylenen sözler, konuşma tarzı (biri diğerine …diyerek hitap ediyordu, kalın sesli, genizden konuşan, laz şiveli vs…), elbise-ayakkabı, gözlük vs… mümkün olduğunca belirtin.

13- Yine size sağlam raporu veren doktorla ilgili olarak hastanede yaşadığınızı anlatın. Doktor odasına hiç girdirilmediğinizi, bunun hastanenin güvenlik kamera görüntülerinden öğrenilebileceğini , yada doktorla aranızda konuşma geçmişse bunları, doktora girdiğinizde yanınızda polislerin olup olmadığını, onların kendi arasında geçen diyaloğunu vs.. anlatın.

14- Savunmanızda tutanağa geçirterek (mümkünse mutlaka) yada yazılı dilekçe ile bunları belirterek savunmanızı yaptıktan sonra, hakkınızda mahkumiyet kararı verildikten sonra dahi hem istinaf, hem temyiz, hem AYM, hem de AIHM aşamasında bu hukuksuzlukları sürekli dile getirmeniz çok önemlidir. İşkence ve kötü muamelede ise zaten beraat dahi etseniz mahkeme suç duyurusunda bulunursa o soruşturmayı, bulunmazsa kendinizin yapacağı suç duyurusunu da yine yukarda 5,6 ve 7. Maddelerdeki sıraya göre takip etmeniz gerekir.

SİTEDE YER ALAN HABERE ve İLGİLİ FORMLARA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Değerli Dostlar,

    Yukarıdaki yararlı yazıya ben de küçük bir katkı yapmak isyorum.

    Yazıda belirtildiği gibi bir çok doktor korktuğu için işkence iddialarını rapora geçirmiyor. Ama unutmayın ki onların da bazı psikolojik eşikleri var. Onu aşmalarını sağlarsanız raporlarını düzgün yazarlar. Bu konuda bir doktora şunları söyleyebilirsiniz; ‘işkence delillerinin ortaya çıkmasını gizleyerek bu suça iştirak etmeyin, bana işkence yapıldığının bir çok şahidi var, bu konuda çok ayrıntılı dilekçeler yazdım, yakınlarım da insan hakları örgütlerine başvurdu, az sonra savcıya ve hakime herşeyi anlatacağım, işkence izlerini göstereceğim, bana işkence yapıldığını adliyede var gücümle haykırarak herkesin duymasını sağlayacağım, orada bekleyenler de bunu öğrenmiş olacak, adliyenin ve duruşma salonunun kamera kayıtları bunu gösterecek, bunun peşini bırakmayacağım, buradan çıkınca bunun takipçisi olacağım, zamanaşımı olmadığı için işkenceciler bunun hesabını mutlaka verecek, siz bu suça ortak olarak kendinizi yakmayın….’
    Konu hakkındaki bilinç seviyenizi ve kararlılığınızı gösteren bu sözler büyük oranda işe yarayacaktır. Kimse başkasının suçu için kolay kolay kendini riske atmaz.

    Adliye aşamasında, savcı veya hakim de işkence iddianızı dikkate almazsa pes etmeyin, tam tersine burada insana hakkını aramak için bahşedilen bir his olan öfke devreye girsin ama kontrollü şekilde. Öfke her zaman yanında cesareti de getirir. Böyle bir durumda öfkelenmek için çok nedeniniz var. Çünkü en korkunç suçlardan biri kabul edilen işkence suçunun mağduru oldunuz ve bu durumu, sizin hukukunuzu korumak ve size adalet hizmeti sunmak için orada olan ve tutuklama yapma/soruşturma kapsamında ilgili her kuruma emir verme gibi başka hiç kimsede olmayan yetkilere sahip kişilere anlatıyorsunuz ama duymazdan geliyorlar hatta cesaretinizi kırmak için sizi azarlıyorlar. Cesaretiniz kırılmalı mı? Bu büyük haksızlığı sineye çekmeli misiniz? HAYIR ! Peki ne yapabilirsiniz? Suç oluşturmayan ve karşı tarafın haksız direncini kıracak bazı seçenekleriniz var.

    Öncelikle yukarıda belirttiğim gibi doktor huzurunda söylenebilecek sözleri burada da söyleyin. ‘Bunlar hukukçu zaten bu konuları biliyorlar, sonuç değişmez’ diye düşünmeyin. Çoğu zaman çok iyi bildiğimiz bir şeyin sıradışı bir koşulda bir başkası tarafından bize söylenmesi bizi etkiler. Onlar da mutlaka etkilenecektir ve büyük çoğunluğu talebinizi yerine getirecektir. Bu aşamadaki üslubunuz nazik ama kararlı olmalı, tehdit veya hakaret gibi algılanacak sözlerden kaçınmalısınız. Konuşmanızın her kelimesini planlayın ve siz sıranızı beklerken bırakın iç sesiniz sürekli konferans versin.

    Bu işe yaramazsa, kararlı/pasif direniş aşamasına geçebilirsiniz. ‘İşlenen bu korkunç suç tutanaklara geçmeden buradan ayrılamayacağım’ diyebilirsiniz. Sizi oradan zorla çıkarabilirler ama bunun onlara bir maliyeti ve size de bir getirisi olacaktır. Şöyle ki onlar zorla çıkarmaya çalışırken sizin fiziki olarak direnmeniz ve yüksek sesle bana işkence yapıldı ama kimse dikkate almadı demeniz kameralara yansıyacağı gibi orada bulunan çok sayıda insan da buna şahit olacaktır. Bu maliyeti kolay kolay göze alamazlar. Çünkü TCK’nın 279. maddesi, suçtan haberdar olan kamu görevlisinin bunun gereğini yerine getirmemesi durumunda 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını öngörmektedir. Direnme aşamasında verdiğiniz görüntü nedeniyle içinde avukatlar, adliye çalışanları, şüpheli yakınları ve diğer hakim-savcıların da bulunduğu onlarca insanın şahit olacağı bu iddia artık aleniyet kazanmış olacak ve gereği yapılmak zorunda kalınacaktır. Ayrıca cesaret bulaşıcıdır. Sizin durumunuzda olan başkaları da sizden cesaret alarak harekete geçeceklerdir.

    Diğer yandan bu şekilde bir direniş göstermeniz suç değil. TCK’nın 265. maddesindeki ‘Görevi yaptırmamak için direnme ‘ suçunun konusu farklı ve o suçun oluşması için cebir-şiddet- tehdit gerekiyor. Burada uygulanma imkanı yok. (Aklınız karışmasın diye açıkladım). Zaten hakkını aramak için pasif direniş gösteren birini nasıl suçlayabilirler ki. ‘İşkence iddiasını zapta geçirmedik o da direndi’ mi diyecekler. Diyemezler hem de onca şahit varken.

    Peki bu davranış sizin daha fazla işkence görmenize neden olabilir mi? Yaşanan olaylar genelde bunun tersini göstermektedir. Çünkü işkenceciler de yaptıklarının suç olduğunun farkındadırlar ve bunun duyulmaması için çaba sarf ederler. Bu ortaya çıkınca da eğer hala açığa alınmamışsa (açığa alınanlar da oldu) korkudan mağdurla temastan kaçınırlar. Zaten adliye aşamasından sonra ya serbestsiniz ya da cezaevine gidersiniz. Polislerin cezaevi içine müdahale şansları yok.

    Hakim veya savcı şöyle bir kurnazlıkla sizden kurtulmak isteyebilir : ‘Bu iddialar bu soruşturmanın konusu değil, dilekçe yaz savcılığa ver’ diyebilir. Ancak tam tersine bu iddianız tam da o soruşturmanın konusudur çünkü hakkınızdaki soruşturmada delil elde etmek için veya başka bir saikle size işkence yapılmıştır. İşkence iddiasının sübutu o soruşturmayı doğrudan etkileyecektir. Ve ayrıca işkence sürecinden sonra ilk kez bunu soruşturma yetkisine sahip bir makam önündesiniz ve sonradan kaybolacak bazı delillerin o anda toplanması gerekir. Dolayısıyla size bir seçenekmiş gibi sunulan ama yukarıda belirttiğim şekilde iddianızın alenileşmesi gibi bir avantantajı kaybedeceğiniz bu teklifi (içinizden) ‘merci boku’ diyerek reddedin. Çünkü savcılığa vereceğiniz dilekçeye aylar sonra usulen bir cevap verilebileceği gibi şablon bir yazıyla doğrudan takipsizlik de verilebilir.

    Yoğun korku ve baskı altında olduklarından bazı hakim ve savcılar işkence iddiasını zapta geçirmemek için bir savunma mekanizması olarak size çok sert ve azarlar tonda yaklaşabilirler. Buna hazırlıklı olun ve bunların kendini korumak isteyen ‘zavallı’ bir hakim-savcının sözleri olduğunu hatırda tutun. Unutmayın ki size bağıran bu kişinin kanun karşısında sizden üstün hiçbir yanı yok, suç işleme özgürlüğüne sahip değil ama işkence iddialarını es geçerek o aşamada suç işlemeye başlamış durumda. Haklı olduğunuz için aynı zamanda güçlüsünüz de. Suç bastırmaya matuf kuru gürültüye pirim vermeden vakur ve kararlı şekilde hakkınızı savunmayın.

    Böyle bir duruş sergilemeniz, tutuklama konusunda sizin hakkınızda verilecek kararı olumsuz etkiler mi? Mevcut durumda, şekli olarak tutuklamayı mahkemeler yapıyor gibi gözükse tüm listeler emniyette hazırlanıyor ve gördüğüm kadarıyla %80-90 oranında tutuklama çıkıyor. O yüzden tutuklama konusunda bir şey değişmez. Ama işkence altında size imzalatılan bir ifadeyi reddetmezseniz bu, mahkeme önünde bir ikrar gibi değerlendirilir ve bu durumda da bu davaların toplu olarak çökeceği (çökeceğinden eminim) tarihe kadar tutuklu/hükümlü kalabilirsiniz.

    Son olarak, bizzat yaşayarak veya yaşananı görerek bu konuda bilgi/fikir sahibi olanlar bunları yorum olarak yazarlarsa faydalı olur diye düşünüyorum.

    Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi
    MADDE 279.– (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin