Oğuz Haksever yalnız değildir!

HABER-YORUM | İLKER DOĞAN

“Neresi yaslı be? Canına okumuşsun!” Yıllardır AKP iktidarına karşı içinde biriktirdiği ancak cesaret edip söyleyemediği sözlerdi bunlar… Sözün sahibi NTV sunucusu Oğuz Haksever, muhatabı ise Erdoğan’dan başkası değildi. Mikrofon açık kalmasaydı iyiydi ama canlı yayın kazasıydı(!) işte; bir anda oluvermişti! Yayından sonra muhtemelen, “Ben şimdi ne halt edeceğim!”diye saatlerce kara kara düşünmüş, çalmadığı kapı kalmamıştır. Oğuz Haksever olayı gösterdi ki; bugün AKP iktidarının hukuksuzluklarını ve zulmünü ağzından salyalar akıtarak savunanlar herşeyin farkında! Yarın gemi battığında ilk terk edenler de onlar olacak…

Oğuz Haksever, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorduğu gazetecilik tabiri ile ‘çanak’ sorularla bilinir. Aslında kendisini yakından tanıyanlar hiç bir zaman AKP’nin politikalarını desteklemediğini, kamera arkasında ve özellikle arkadaş çevresinde Erdoğan’ı eleştirdiğini bilir. Ancak ekran önünde bambaşka bir insan oluverir Haksever! Canlı yayın kazası diyorlar son olay için… Ancak o kadar masum mu bilemiyorum… Haksever’in bu kadar ikiyüzlü davranmasına isyan eden birileri mikrofonu kapatmayı unutmuş da olabilir; kim bilir! Ancak bir gerçek var ki; günümüzün ‘ikiyüzlü’ gazetecilerindendir Haksever ve yalnız da değildir!

Onun gibi onlarcası var bugün AKP medyasında. Hiç biri Erdoğan’ın politikalarına, söylemlerine inanmıyor aslında ancak cansiparane savunuyor. Savunmak zorunda kalıyor zira ‘karınlarını’ Erdoğan doyuruyor. Lüks arabalara onun sayesinde binip, koltuklarını onun sayesinde koruyorlar. Velinimatleri… O giderse, sahip oldukları bütün ayrıcalıkları kaybedecekler çünkü…

17/25 ARALIK’I EN İYİ ONLAR BİLİYOR!

İktidarın sürekli ‘darbe’ diye lanse ettiği Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu 17/25 Aralık’ı en iyi onlar biliyor aslında. Bakan çocuklarının rüşveti nasıl aldıklarını, bakanların İranlı şarlatanların önüne nasıl yattıklarını, 3-5 milyon rüşvet için İran ambargosunun nasıl delindiğini… Ve en önemlisi bütün bunların kimin ‘olur’u, talimatı ve bilgisi/himayesi altında yapıldığını! Devletin hazinesinin, iktidar sahiplerine ve yandaş medyaya nasıl peşkeş çekildiğini… Hepsini ayrıntılarıyla biliyorlar…

POLİSLERİN VATANSEVERLİĞİNİ ONLAR DA BİLİYOR!

17/25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan polislerin ne kadar vatansever olduklarını, milletin malını korumak için hayatları pahasına bu operasyona imza attıklarını, elde edilen delillerin ne kadar sağlam ve hukuki olduğunu… Neredeyse 5 yıldır içeride olan o polislerin, İran’a peşkeş çekilen  devletin şerefini, namusunu korumak için kendilerini feda ettiğini…

ERGENEKON’U, BALYOZ’U…

Bugün ‘kumpas’ dedikleri Ergenekon ve Balyoz davalarının AKP’yi ipten aldığını, Sarıkız’ı, Yakamoz’u, Ayışığını, İrticayla Mücadele ve Kafes Eylem Planı’nı… O belgelerin altında imzaların tamamının gerçek olduğunu, darbe planlarına ilişkin yayınlanan ses kayıtlarının bizzat sahipleri tarafından kabul edildiğini, topraktan fışkıran mühimmat ve silahları… Ergenekon’un, AKP’yi devirmek için Cemaat’i hedef aldığını ve Erdoğan’ın ‘hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvetin üzerini örtmek için’ Ergenekon’la kol kola girdiğini…

15 TEMMUZ TİYATROSUNU…

15 Temmuz’un aslında ‘tiyatro’ olduğunu, hiç bir darbenin akşam 21.00 sıralarında ve köprü kapatılarak olamayacağını… ‘Sözde’ darbeyi yapan askerin başındaki adamın Milli Savunma Bakanı yapılmasının ne kadar mantıksız ve akıldan uzak olduğunu, milli istihbaratın başındaki adamın Erdoğan’ın ‘kara kutusu’ olduğu için hala o koltukta oturabildiğini… Hiç birşeyden haberi olmayan harbiyeli öğrencilere müebbet hapis cezası verilmesinin zulüm olduğunu…

KHK’YLA HAYATLARIN KARARTILDIĞINI…

Erdoğan’ın ‘Allah’ın lütfu’ dediği 15 Temmuz tiyatrosunu bahane ederek binlerce muhalifi hukuksuz KHK’larla işinden, aşından ettiğini… İktidarın ‘f.tö.’ safsatasını ‘maymuncuk’ gibi kullanarak her kapıyı açtığını, yaptığı bütün hukuksuzlukları ‘f.tö’ saçmalığıyla ‘meşru’laştırdığını, toplumu sindirdiğini… 511 bin kişinin saçma sapan, hiç bir hukuki dayanığı olmayan gerekçelerle gözaltına alındığını, 250 binden fazlasının tutuklandığını… Hamile ve lohusa kadınların daha bir kaç günlük bebekleriyle tutuklanmasının hukuksuz olduğunu…

SEN HAKLISIN EY MUSA AMA…

Zaman farklı, mekan farklı; ancak ne önemi var! Taaa yüzyıllar önce ne demişti kavmi Hz. Musa’ya… “Doğru söylüyorsun Ey Musa! Ama biz sana tâbi olup o doğru yolu tutarsak,yerimizden yurdumuzdan olur, burada barınamayız.” Allah’tan değil de ‘karınlarını doyuran’ Firavun’dan korkuyorlardı! Peki bugün ne değişti! Zaman ve mekandan başka değişen bir şey var mı? Dün, ‘Sen haklısın Ey Musa’ diyenler bugün insanların zindanlarda çürümesine alkış tutuyor, birlikte iftar yaptıkları için 18-20 yaşındaki genç kızların tutuklanması karşısında lal kesiliyor, zulümden kaçarken Meriç’te can verenlere ‘oh olsun’ diyor! Allah kalplerinden merhameti almış, biz ne yapabiliriz ki!

İLK TOPRAĞI ‘HAKSEVERLER’ ATACAK!

Dün Müslümanları açlığa mahkum ederek iradelerini kırmak, zayıf düşürmek için yıllarca ‘boykot’ uygulayanlarla, bugün “Onlara bir bardak su yok! Ekmek bulamazlarsa ağaç kökü yesinler!” diyenler arasında ne fark var? Küfe’de Hz. Hüseyin’in kesik başı ile oynayanlar karşısında sessiz kalanlarla bugün bunca zulüm ve iftira karşısında susanlar hatta alkışlayanlar arasında fark görebiliyor musunuz? Evet bugün iktidar güçlü… Karınları bu iktidar sayesinde doyuyor! Ancak hiç bir zulüm ilelebet sürmez ve sürmeyecek. Bu zulmün süresi Erdoğan’ın siyasi hayatıyla sınırlı… Ve emin olun yarın AKP iktidarı köksüz ağaçlar gibi devrildiğinde, üzerine ilk toprağı Oğuz Haksever gibi iki yüzlüler atacak!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin