Ne olacak bu işin, bu gidişin sonu?

Böyle gitmeyeceği kesin. Peki ahlaksız, izansız, vicdansız, insafsız bu zulüm çarkı nerede duracak? Yoz zalimlerin zulüm katarı nerede duvara toslayacak? Hemen peşinen söyleyeyim, her geçen gün zulüm ivmesini daha da artırıp, yandaşlarına çaktıkları cakayı sürekli cilalayıp hukuksuzluk çıtasını, çapsızlıklarıyla biledikleri pervasızlıklarının çapını birkaç kademe daha yukarı çektiklerine göre önlerinde çok uzun bir süre kalmamış olabilir.

Güçlerinin zirvesinde oldukları zahebiyle azgınlıklarının, taşkınlıklarının, vıcık vıcık görgüsüzlükleriyle sarmaladıkları arsız şımarıklıklarının sınır tanımadığı şu günleri, ileride dönüp baktığımızda, kimbilir belki de mukadder bitişlerinin başladığı tükeniş anları olarak göreceğiz… İçeride ve dışarıda ahlakilik, insanilik, hukukilik, meşruiyet zeminini gün be gün daha fazla yitiriyor ve evet tükeniyorlar…

Ve korkuyorlar, hem de çok korkuyorlar… Korkularından Suriye, Irak, İran, Bulgaristan sınırlarına çektikleri aşılmaz duvarlar gibi kendi çevrelerinde kendilerini hapseden duvarlar örüyorlar. Öylesine amansız bir çıkmaza girdiler ki, kendi elleriyle kendilerini öylesine dermansız bir açmaza soktular ki kendi elleriyle oluşturdukları bir fasit daire içerisinde debelenip duruyorlar. Korkuyorlar… Korkudan şuurlarını yitirip mazlumlara daha fazla gadrettikçe çok daha fazla korkuyorlar.

NE GÜVENDE HİSSEDİYOR NE DE BİR DAMLA HUZUR YUDUMLAYABİLİYORLAR

Ettiklerinin eninde sonunda hesabının sorulacağını ve yaptıklarının yanlarına kar kalmayacağını kestirebiliyorlar. Bu yüzden kendilerini ne güvende hissediyor ne de bir damla huzur yudumlayabiliyorlar. Ödleri kopuyor. Gırtlağına kadar suça batmış, ruh ve akıl sağlıkları zedelenmiş paranoyaklar gibi korkuyorlar… Korktukça, masum olduklarını kendilerinin de çok iyi bildikleri mazlum insanlara, korkularının gerekliliğine ve gerçekliğine kendilerini ikna edecek akıl almaz suçlamalar yöneltiyorlar. O suçlamalara uygun zulüm niteliğinde cezalandırmalara gidiyorlar.

İşlerinden güçlerinden, evlerinden aşlarından ettikleri, üstelik olur olmaz bir suçlamayla bir gece yarısı gözaltına alınmayı bekleyen, belki sonrasında işkence görmekten de endişe eden masum ve mazlum insanlardan çok daha fazla korkuyorlar. Çünkü, haksız, hukuksuz, ahlaksız bir zulmün hedefinde ve pençesinde olanlar, hiçbir suçlarının olmadığından eminler. Tüm bu başlarına gelenlerin, uğradıkları haksızlıkların, türlü baskı ve zulümlerin sadece insaniyet namına yapıp ettiklerinden dolayı olduğunu iliklerine kadar hissediyorlar.

SİRK ŞEBEKLİKLERİ VE GEÇİCİ BİR DEVERANIN ŞARLATANLIKLARI  

Yaşananların devlet kılığına bürünmüş bir değer tanımaz, kıymet bilmez, nankör, arsız, azgın ve insanlıktan binasip haydutlar çetesinin işi olduğunu biliyorlar. Soruşturma diye, mahkeme diye önlerine konulan sirk şebekliklerinin, geçici bir devranın şirret şarlatanlıkları olduğunu çok iyi görüyorlar. Tevekkülü kuşanıp başlarına gelenlere örneklik bir vakar içerisinde sabrediyorlar… Taşkınlık göstermiyor, zalimlerinin düçar olduğu paranoyakça öfkeye teslim olmuyorlar.

Ya peki bu zulümleri yapanlar? Tarihe ibret vesikaları olarak geçen aşağılık Firavunları bile geride bırakarak kirli, kanlı ve harami ellerini kundaktakilere, beşiktekilere, ana karnındaki ceninlere uzatacak kadar yoldan çıkmış olan bu zalimler ve onların karakter yoksunu yardakçıları? İşte onlar mukadder ve ibretlik akıbetlerinden korkuyorlar, hakikaten çok korkuyorlar.

Görülmedik haksızlıklar, hukuksuzluklar, keyfilikler, nobranlıklar ve türlü zulümler altında inleyen yüz binler tevekkül ve sabırla hukuk ve insanlık çerçevesinde kalmaya özen gösterirken, aşağılık zalimler ve dünleri bilinmeyen, yarınları olmayan besleme şarlatanları, ellerindekileri mutlaka kaybetmekle kalmayıp, yaptıkları her kepazeliğin bedelini çok ağır ödeyeceklerinden duydukları korkuyla kâbustan bir hayat yaşıyorlar.

BU KADAR BÜYÜK KORKULAR YAŞAYANLAR ASLA İFLAH OLMAZ!

Suçüstü yakalandığı haramilikleri yüzünden ülkeyi ve devleti tarumar edip, yalan, iftira ve mürailikleriyle geniş halk kitlelerini ifsad eden Erdoğan ve Erdoğan’ın tüm azgınlıklarına ortak olan çevresindekileri esir alan tarifi imkânsız bu korkunun yol açtığı türlü tuhaf haller, herkesin gözleri önünde cereyan ediyor. Bu şarlatanlar şürekâsından her ağzını açan, her biri diğerinden daha büyük birer canilik, ahlaksızlık, insanlık dışı suç ve günah olan işkenceden başlayıp suikastle, cinayetle, toplu infazlarla devam ediyor. Benliklerini saran, hastalıklı ruhlarını esir alan korku ve paranoyanın üstesinden gelebilmek için olsa gerek, ellerinde silahlar, bıçaklar, kılıçlarla pozlar veriyor, mezarlıkta geçerken ıslık çalan biçareler gibi kendilerini rahatlatmaya çalışıyorlar. Ama nafile… Bu derece büyük bir korkuya ve tedavisi imkânsız bir paranoyaya düçar olanın iflah olduğu görülmemiştir.

Düşünsenize devlet ellerinde, polis ellerinde, ordu elerinde, istihbarat ellerinde, hukuksuz bir zulüm aygıtına dönüştürdükleri yargı ellerinde, bunlar yetmiyormuş gibi türedi SADAT gibi eli kanlı milis yapılanmaları ile el altından silahlandırdıkları on binlerce fanatik ellerinde ama hala çok kokuyorlar. Hangi düşünceden olursa olsun değişik seviyelerde baskı ve zulüm altında tutulan muhalif kesimlerden hiçbiri, zulümde firavunları sollayan Erdoğan’ın despotik rejimini ve bu ahlak yoksunu düzenin yandaşlarını bir kez olsun tehdit etmezken, sınırsız iktidarın azdırdığı türedi tipler arasında eli kalem tutanından mafyasına, milletvekilinden bürokratına, sokak serserisinden bakanına varıncaya kadar her gün insanları cinayetle, suikastle, katliamla, “ezer geçeriz” efelenmeleriyle tehdit ediyor. Bunun böyle olması cesaretten değil, tam tersine korku ve endişeden kaynaklanıyor. Çok korkuyorlar, emin olun hem de çoook!..

VE ÇOK KORKMALILAR, ÇÜNKÜ…

Ve korkmalılar da… Başkalarından değil, bizzat kendi yapıp ettikleri zulüm, keyfilik ve hukuksuzlukların, masum insanlara gadretmek için uydurdukları suçların eninde sonunda başlarına açacağı belalardan çok korkmalılar.

Yargıda “tuz bile kokmuş” dedirtecek akıl almaz işlere imza atanlar mesela çok korkuyorlar ve korkmalılar da… Hiçbir hukuk sisteminde, hiçbir ceza hukukunda suç olmayan, hayatın normal akışının gerektirdiği doğal eylemlerden dolayı masum insanları “terör örgütü”, “terörist” olmakla suçlayıp abuk sabuk iddianameler yazan karakter yoksunu savcılar da mukadder akıbetlerinden çok korkmalı mesela.

Toplumun en nezih insanları hakkında kanıtsız, delilsiz uydurulan suçlar gerekçesiyle, ömrünü insan yetiştirmekte harcamış öğretmenlerin, hayırsever işadamlarının, yeni doğmuş yapmış kadınların, karnında 8-9 aylık bebeğiyle çocuk bekleyen anne adaylarının, beli bükülmüş dedelerin, ak yazmalı ninelerin gece yarısı kapılarına haydutlar gibi dayanan mesleklerinin yüz karası o polisler de korkmalı mesela.

SUÇ OLMAYAN EYLEMLERDEN SUÇ UYDURANLAR ÇOK KORKMALI MESELA

Suç olmayan eylemlerden suç uydurup masum insanlara zulmeden, hiçbir suçları olmadığını bal gibi bildikleri insanları 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl ve hatta müebbet hapis cezalarına çarptıran o yargıç bozuntuları da çocuklarını, torunların nesiller boyu utandıracak mukadder akıbetlerinden çok ama korkmalılar mesela…

Tüm bunların yaşanmasına yol açan, kundaktaki bebekten ölüm döşeğindeki ninelere kadar binlerce masumun ve mazlumun ahını alan Despot Erdoğan ve avenesinin, tabii şayet insanlıktan zerre nasipleri kalmışsa, geceleri gözlerine uyku girmiyordur mutlaka. Bunca zulmü yapanlara doğrusu uyku da haramdır, bir damla huzur da… Uykunun huzurun haram olduğu bu zalimler, yaptıklarının bedelini er ya da geç ama mutlaka çok ağır ödeyeceklerini bilmeli ve bundan çok ama çok korkmalılar mesela…

Hangi gerekçeyle kimlere ne cezalar verdikleri her gün ajanslara düşüyor. Sadece bir tanesini örnek vereyim size de durumun vahametini görün. Zalim Erdoğan’ın ve zulüm rejiminin kepazeliklerinin propagandasını yapan Anadolu Ajansı’nın verdiği şu haberi bir okuyun Allah aşkına! Yıllarca Türkiye’nin en başarılı okullarından biri, eğitimin yüz akı olmasına rağmen hasit ve haydut Erdoğan tarafından kapatılan Yamanlar Koleji’nin tecrübeli öğretmenlerinden Hasan Günay’ın neyle suçlandığını ve aldığı cezayı bir görün. Sonra da “bu devran hiç böyle gider mi?” diye bir sorun kendi kendinize.

“DURUŞMADA HERHANGİ BİR PİŞMANLIK GÖSTERMEYEN SANIĞI…”

Perşembe günü verilen ve yoz Erdoğan rejiminin yargıçları eliyle yapılan yüzlerce, binlerce hukuksuzluğun sıradan ve apaçık bir örneği niteliğinde olan “F. sanığına ilk duruşmada 11 yıl hapis cezası” başlıklı haber şöyle.

“İzmir’de F.’ye yönelik soruşturma kapsamında “Silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklu yargılanan sanığa, ilk duruşmada 11 yıl hapis cezası verildi.

İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya tutuklu sanık Hasan Günay ve avukatı katıldı.

Hakkındaki “Silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasını kabul etmeyen sanık Günay, örgütle bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılan eğitim kurumlarında öğretmen olarak çalıştığını ancak örgütün kriptolu haberleşme programlarını kullanmadığını savundu.

Günay, maaş hesabının kapatılan Bank Asya’da olması nedeniyle bu bankayla çalıştığını ileri sürdü.

İddia makamı, sanığın KHK ile kapatılan eğitim kurumlarında çalışmış olması, ByLock yazışma içeriklerinden sanığın programı kullandığı, çocuklarını FETÖ/PDY’ye bağlı okullarda okuttuğu, örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in talimatının ardından kapatılan Bank Asya’ya para yatırdığı hususları değerlendirildiğinde FETÖ/PDY üyesi olduğu anlaşılan sanığın cezalandırılması yönünde mütalaa verdi.

Mahkeme heyeti, duruşma sırasında herhangi bir pişmanlık göstermeyen sanığı önce 7 yıl 4 ay, sonra da 11 yıl hapis cezasına mahkûm etti.”

12 Ekim 2016’dan beri tutuklu olan öğretmen Hasan Günay’ın herhangi bir pişmanlık göstermediği için 7 yıl 4 aydan 11 yıl hapis cezasına çarptırılmasına yol açan vahim suçlarını gördünüz mü?

KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER…

Yasal olarak eğitim veren “Yamanlar Koleji’nde öğretmen olmak,” yasal bir şekilde eğitim veren “okullara çocuklarını göndermek,” yasal olarak faaliyetlerini sürdüren ve de üstelik hükümetin el koyduğu bir dönemde “Bank Asya’ya para yatırmak,” herkese açık yasal iletişim programı “ByLock kullanmak” ve bunlardan dolayı “herhangi bir pişmanlık göstermemek.”

Elbette ki burada çok net bir suç var. O suç da Despot Erdoğan’dan hükümete, savcılıktan polise, oradan da hâkimlere uzanarak bir suç örgütü hüviyetine bürünerek hareket etmek ve masum insanlar hakkında sistematik ve örgütlü şekilde “suç uydurma” suçu… Peki her gün onlarcası işlenen bu suçlar cezasız mı kalacak dersiniz? Hiç sanmam..

Er ya da geç ama mutlaka bir gün Despot Erdoğan’dan başlayarak hukukun yüz karası bu tür hâkimlere varıncaya kadar masum insanları mahkûm etmek için suç olmayan eylemlerden “suç uydurma” suçu işleyenlerden işledikleri bu suçların hesabı tek tek sorulur. Hiç şüpheniz olmasın ki, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Bu devran böyle gitmez ve zulüm üzerine kurulu bu düzen sürmez.

Şundan adım kadar eminim ki, bu işin sonu ya oraya varacak ya da tıpkı tarih boyunca kendi zulmü ve ahlaksızlıkları içerisinde boğulmuş, uyarılara hiç kulak asmamış yoz kavimlerin başlarına geldiği gibi bu millet de bir helaket ve felaketle müstehakını bulacaktır. Allah ikincisinden muhafaza buyursun!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin