Manisa’da neler oluyor? [Kemal Ay]

ASKERLERİ ZEHİRLEYEN YEMEKTEN KİM SORUMLU?

 

Cuma gecesi Manisa’daki bir askerî birlikte verilen yemek sonrası yüzlerce asker mide şikâyetleri sebebiyle hastanelere kaldırıldı. 23 Mayıs ve 27 Mayıs’ta Manisa’daki iki ayrı birlikte görülen zehirlenme vakasının, 11 Haziran’da Diyarbakır’da ve 16 Haziran’da yine Manisa’da tekrar etmesi, öncelikle askerî birliklere yemek veren Rota isimli yemek şirketini, ardından bu konuyla ilgili gerekli denetimleri yapmayan sorumluları gündeme getirdi. Bazı duyumlara göre 3 bine yakın asker aynı rahatsızlıktan hastanelere kaldırılırken, bu esnada bir asker de (Er Hüsnü Özel) hayatını kaybetmişti.

CHP Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in olay yerinde askerlerle yaptığı görüşmelerin kayıtlarında şu tarz ifadelere rastlamak mümkün (Diken.com.tr’den aktarıyorum):

*(Komutanı kastederek) Tehdit ediyor beni, buraya gelip açıklama yaptığım için. Herkes ‘Yarbay aynı yemeği yiyormuş’ diyor. Yarbay niye burada yok?

* Memleketimizi bırakıp geldik buraya, analarımız ağlıyor burada. Şimdi oraya gideceğiz, biz orada dayak yiyeceğiz… Odaya geçip dayak yiyeceğiz. Ceza yiyen biz oluyoruz, dayak yiyen biz oluyoruz. (Omuzu göstererek) Burada iki rütbemiz yok diye…

* Ondan sonra ne oldu? Eğitimde oldu… Şehit oldu…

* Büyüklerimiz bizi görüyor mu, can çekiştiğimizi görüyor musunuz? * Yemek şirketine ayar çekmeleri lazım. Biz burada ölüyoruz. Recep Tayyip Erdoğan’ın yeğeniymiş bu yemek şirketi.

* Terörist miyiz, vatan haini miyiz biz? Komutan geliyor, plastik tablet geliyor, hazır yoğurt geliyor.

* Tabletler kirli geliyor, sabunlu geliyor. Elimiz kayıyor tabletlerden, hep sabunlu geliyor. Biz böyle yemek yiyemiyoruz. Çekiyoruz, dayak yiyoruz.

* Eğitim yapıyoruz, sonra önümüze bir parça ekmek atıyorlar.

* Kantinden yemek yiyeceğiz, kantini kapatıyorlar. Karargâhtan değil, yemek şirketinden şikâyetçiyiz.

* Hepsi orada artistlik yapıyor karargâhta. Biz acemiyiz, acemi. Hepsi bizi dövüyor burada.

Peki, bunun sorumlusu ya da sorumluları kim? İçten dışa bir sarmal hâlinde özetleyelim.

1: Evvela teşhisi doğru koymak gerekiyor. İlk vakalar gün yüzüne çıktığında Manisa Valiliği zehirlenme ya da enfeksiyon olmadığını duyurdu. Askerî ve sivil doktorların ‘psikolojik’ dediği medyada yer aldı. Ancak önceki akşam da tekrar edince, meselenin ‘gıda zehirlenmesi’ olduğu ortaya çıktı. Haliyle ‘gıda’ tedarik zinciri en başta sorumludur. Nitekim kamuoyunda tepki oluşunca önceki gece Rota isimli gıda şirketinin bazı yetkilileri gözaltına alındı. Ancak Soma’daki maden katliamından da biliyoruz ki, yetkililer daha sonra iktidarla anlaşıp bu olaydan paçalarını sıyırabiliyor.

2: Askerî kışlalara yemek tedarik edilmesi zaman içinde çokça tartışılan bir konu. Bazıları askerin kendi personeli olması gerektiğini, bazıları ise sivil tedarikçilerden temin edilmesi gerektiğini savunuyor. Her iki durumda da olayların yaşandığı birliklerde yemekten sorumlu askerî personelin ifadelerine başvurulması gerekli.

3: 23 Mayıs, 27 Mayıs ve 11 Haziran’daki vakaların ardından 13 Haziran günü Meclis gündemine askerî personele sağlanan yemeklerle ilgili bir araştırma önergesi sunulmuş. CHP Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, tatmin edici açıklama gelmemesi üzerine verdiği önerge de, AKP ve MHP’li milletvekillerinin oyları ile reddedilmiş. 4 kez aynı hadisenin yaşandığı bir ülkede, hükümetten birilerinin de ‘ihmal’ suçları olduğunu kabullenmeleri beklenir.

4: Cumhuriyet’ten Çiğdem Toker, yemek şirketi Rota’nın kısa zamanda büyüyen ‘yandaş’ bir firma olduğunu, devletten ihaleler aldığını ortaya koydu. Hükümetin uzun zamandır devlet ihalelerini herhangi bir denetime tabi tutmadan dağıttığını biliyoruz. ‘Yandaş zenginler’ oluşturmanın bu efektif yolu, Soma’da olduğu gibi Manisa’da da insanların canlarına mal oluyor. Bunu artık görmek gerekir…

5: T24’te, eski bir asker olan Metin Gürcan konuyu başka bir noktaya taşıdı ve 15 Temmuz sonrası TSK’nın yapısının hızlıca ‘sivilleşmesinin’ oluşturduğu sorunlardan bahsetti. Gürcan’a göre Genelkurmay Başkanlığı’nın TSK’daki ağırlığı azalırken, Savunma Bakanlığı’nın ağırlığı aynı oranda artmıyor. Kendisi demiyor ancak bunun bir ‘başıboşluk’ oluşturduğu gözlemleniyor. Haliyle ‘tekrar eden’ vakalar yaşanıyor. Doğru düzgün bir açıklama yapılamıyor. Bu arada ‘komutanlara emanet olan çocuklar’ zarar görüyor.

6: Manisa’daki vaka, kışlaların içinde yaşananların ‘dışa yansıyan’ tarafı. Henüz hiç kimseden doğru düzgün kışlalardaki intiharların hesabı sorulamadı bugüne kadar. Sadece fizikî değil, ruhsal sorunlar yaşayan çok sayıda vaka var. ‘Zorunlu askerlik’ meselesinin varlığı tartışılabilir ancak sivillerin ‘zorla’ alındığı bu hizmet sırasında doğru düzgün sivil bir denetimin olmaması, bir çeşit suskunluk (devlet omertası) içinde meseleleri geçiştirilmesi, daha önce Afyon’daki cephane patlamasında da, Er Sevag Balıkçı’nın ‘intiharında’ da görüldüğü üzere, canlara mal oluyor. (Yukarıda askerlerin sözleri arasından, “Eğitimde oldu, şehit oldu…” kısmının tercümesi bu.)

7: Fark etmişsinizdir bu tip toplumsal olaylarda artık milletvekilleri bizatihî ‘medya organı’ gibi çalışmak zorunda kalıyor. Televizyonlar zaten yer vermiyor, gazeteler de kısıtlı bilgiyle hareket ediyor. Sosyal medyada kısa vadeli gelgitler şeklinde oluşturulan tepki, sistemli bir denetime imkân vermiyor. İki üç hafta içinde her şey unutuluyor. Fikri takip meselesine önem veren, gerekirse o askerlerin terhis tarihlerini takip edip olan biteni birinci ağızdan dinleyecek bir medyaya ihtiyaç olduğu aşikâr.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin