Ilıcak ve Altan kardeşler dahil 6 gazeteciye ağırlaştırılmış müebbet

Sübliminal mesajla darbe davasında Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı IIıcak dahil 6 gazeteciye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Cezanın gerekçesi ise ‘Anayasayı ihlal’ suçu gösterildi. Cezalarda indirim yapılmadı.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ince eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı ve Zaman Tanıtım Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek ile emekli polis Tuğrul Şengüler de aynı suçtan cezalandırdı. Zaman Gazetesi’nin ‘darbeyi haber veriyor’ denilen reklam filmini çeken Tibet Murat Sanlıman ise beraat etti.

Mahkemenin gazetecilere yönelttiği tam suçlama ise “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs” oldu.

500 günü aşkın süredir tutuklu bulunan gazetecilere mahkeme “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.

Gazetecilerin son sözleri

Davada yargılanan isimler, son sözleri sorulduğunda sırasıyla şunları söylediler:

Nazlı Ilıcak: Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihadı benim masumiyetimin temelini oluşturmaktadır. Zaten, (AYM’nin hakkında hak ihlali kararı verdiği/T24) Mehmet Altan ile bana yöneltilen suçlamalar özdeştir. Nitekim, Anayasa Mahkmesi, emsal karar vermiştir. Kararınızın bu içtihatlar çerçevesinde verilmesini umut ediyor, beraatımı talep ediyorum. Saygılarımla.

Ahmet Altan: Bugüne kadar yüzlerce kez yargılandım. 28 Şubat’ta yargılandım, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandım, devlet güvenlik mahkemesinin ucubelerinde yargılandım, fakat ilk defa anayasa suçu işleyen bir mahkemede yargılanıyorum. Böyle bir yargılama ne Osmanlı’da ne Cumhuriyet tarihinde görüldü. Hiçbir devlet, iki siyasetçiyle iki yargıcın hukuk devletini çökertmesine izin vermez. Vermeyecektir de. Anayasa dışındaki yoldan dönmeniz hayırlı olacaktır.

Mehmet Altan: Bu dosyadaki fabrikasyon iddialara karşı Anayasa Mahkemesi’nde yargılansaydım üç kez beraat edecektim. Dün, vicdanlara uhrevi bir hatırlatma yapan bir avukata anayasayı hatırlattınız. Bu benim çok hoşuma gitti. Hepimizin sığınağı anayasadır. Vereceğiniz karar, hukuk konusundaki havayı ya daha da karartarak korku filmine çevirecek ya da bitirecektir.

Yakup Şimşek: Annem dedi ki, “Oğlum bizim geçmişimizi anlat. Bizim geçmişimizden ne terör örgütü çıkar ne vatan haini çıkar.” Ben, dedemi Sarıkamış’ta kaybettim. Bizim ailemizden terör örgütü ve vatan haini çıkmaz. Çıkarsa kendi ellerimizle boğarız. Hayat felsefem şudur, haklıysanız korkmayın, güçlüsünüz. Haksızsanız karıncayı bile ezmeyin, güçsüznüz. Evet, vicdanınıza inanmak istiyorum, inanıyorum. Vicdanınıza güvenmek istiyorum, güveniyorum. Olur da beni yanıltırsanız, siz bilirsiniz, hayatımı huzur ve neşe içinde sürdüreceğim. Beraatımı talep ediyorum.

Fevzi Yazıcı: Savunmamı tam yapamadım. Masumiyetimin verdiği rahatlıkla beraatimi istiyorum.

Şükrü Özşengül Tuğrul: Sigorta bir yerde atıyor, ne hukuk, ne devlet kalıyor. Düzeltilmesi, hukukun görevi. Beraatimi talep ediyorum.

Murat Tibet Sanlıman: Suçsuzum, beraatimi talep ediyorum.

NE OLMUŞTU?

On yedi sanıklı olarak başlayan davanın ilk duruşması 19-23 Haziran 2017 tarihinde görülmüş, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın yanı sıra diğer tutuklu sanıklar Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül ile tutuksuz sanık Tibet Sanlıman duruşmada savunmalarını yapmışlardı.

Beş günlük duruşmanın sonunda mahkeme tüm tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vermiş, kararda “mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller bulunması ve adlî kontrol hükümlerinin yetersiz kalması” gerekçe gösterilmişti.

Altanlar’ın gözaltı gerekçesi 14 Temmuz 2016 gecesi, sonradan kapatılan Can Erzincan TV’de Nazlı Ilıcak’la beraber katıldıkları bir televizyon programında darbe girişimiyle ilgili “sübliminal mesaj” vermek olarak açıklanmış, ancak yaygın uluslararası tepki sonrasında bu suçlama soruşturmanın ilerleyen aşamalarında şekil değiştirerek, “darbeyi çağrıştırıcı söylemlerde bulunmak” şeklini almıştı.

Davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında, haklarında yakalama kararı çıkarılan Ekrem Dumanlı, Osman Özsoy, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Abdulkerim Balcı, Bülent Keneş, Faruk Kardıç, Mehmet Kamış, Şemsettin Efe ve Ali Çolak’ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle bu kişilerin dosyasının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı.

Üç müebbetten tek müebbete

Davanın 11 Aralık 2017’de görülen duruşmasında esas hakkında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanmakta olan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Fevzi Yazıcı’nın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu düzenleyen 309/1. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasını, tutuksuz yargılanan Tibet Murat Sanlıman’ın ise “’örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Bundan bir sene öncesinde, Altan kardeşlerin avukatları 8 Kasım 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne Ahmet ve Mehmet Altan için ayrı ayrı başvurmuş, mahkemeden bir cevap gelmeyince 12 Ocak 2017 tarihinde benzer başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmıştı.

11 Ocak 2018’de Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan ve “Zaman gazetesi” davasında tutuklu olarak yargılanan köşe yazarı Şahin Alpay için yapılmış olan bireysel başvuruları görüşerek, Altan ve Alpay’ın tutukluluk hallerinin hak ihlâli teşkil ettiğini karara bağladı.

Ancak yargılamayı yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, önce AYM’nin gerekçeli kararının Resmî Gazete’de yayımlanmamış olmasını, ardından ise Anayasa Mahkemesi’nin “yetki gaspı” yaptığını öne sürerek, AYM kararı uyarınca yapılan tahliye taleplerini reddetti. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlâli kararlarının emsâl teşkil etmesi nedeniyle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın avukatlarınca yapılan tahliye talepleri de oy birliğiyle reddedildi.

İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemesinin de itirazları reddetmesi üzerine, Mehmet Altan’ın avukatları 30 Ocak günü Anayasa Mahkemesi’ne “âdil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlâl edildiği” ve “tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi kapsamında siyasi olduğu” gerekçeleriyle yeni bir bireysel başvuruda bulundular. AYM 2 Şubat günü, bu yeni başvuruya öncelik vermeyi kararlaştırdığını duyurdu.

Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan bireysel başvurular ise mahkemece henüz karara bağlanmadı. Ancak bu başvurularla ilgili olarak Strasbourg’daki mahkememin yürüttüğü evrak toplama ve yazışma süreci tamamlandı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. İçerdeyken susturulamayanları dışarı çıkartsalardı susturabilecekler miydi? Daha cezaevi kapısının önünde konuşmalarından korktular…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin