Mağarada yaşamak mı çıkıp konuşmak mı?

YORUM | TARIK TOROS

 

Ben ikincisini tercih ettim.

Türkiye hayatımda da böyleydi, dışarıda da böyle.

Hiç susmadım, Allah’a şükür.

Artık ortalarda olmayan isimlerin makul gerekçeleri var, ona da saygı duyarım.

“Özeleştiri özeleştiri” diye tutturanlara iki çift lafım var:

Herkes yaptığı işin, takındığı tutumun özeleştirisini verebilir.

Bilmediği, anlamadığı, içinde olmadığı konularda konuşmak ise bana biraz karnından konuşmak gibi geliyor.

 

**

Özeleştiri tayfasının bir bölümü, ezelden beri karşıt olanlar:

Solcular, Kemalistler, kendine “ana akım” diyenler, Beyaz Türkler, merkezde olduğunu sananlar, iktidar ne yana dönerse oraya kayan yandaşlar, vs.

Bunların samimiyetine inanmıyorum.

Bir kere, kendileri yapmıyor ki bunu.

Yakın geçmişe dair eleştirdikleri her şeyin bin mislini bugün gözlerini kırpmadan uyguluyorlar.

Bilerek, kasten, taammüden.

Gazetecilikte hatalarımız olmadı mı, oldu elbette.

Sadece, şu günkü duruşumuz bile bir özeleştiridir.

**

Selahattin Demirtaş, İPEK MEDYA basıldığında, Kanaltürk-Bugün TV yayınları kararmadan dakikalar önce, tek kamerayla yayında olduğumuz ana kumanda odasına geldiğinde söylemişti, hiç unutmuyorum.

Kelime kelime şöyle demişti:

“Birkaç sokak dolaşarak buraya ulaştık. Binlerle ifade edilen polis yığınağı var. Şaşırdık mı hayır. Maalesef hayır. AKP Türkiye’sinde uzun yıllar tekrar tekrar kamuoyunun önüne bu tür uygulamalar geldi, bizi şaşırtmadı. Medya grubuna canlı yayın esnasında bu kadar mafyavari, nobranca, bir devletin aleni suç örgütü gibi davranması inanılır gibi değil. Biz hiç yabancı değiliz. Parti binalarımız hep böyle basıldı. Ben genel başkanken parti binamıza gaz atıldı, zorla girildi. Mahkeme kararları yoktu, içeride suçlu yoktu. Hiçbir şey yapmamıştık. Sesimizi duyuramadık, anlatamadık. Arkadaşlarımızı yanımızdan aldılar. Mahkemelere çıkardılar, kelepçelediler, tutukladılar. Sahip çıkamadık. Arkadaşlarımız avukatlarla görüştürülmedi. Savunma hakları verilmedi. Çok yaşandı yani. Ezilenlerin amasız/ancaksız birbirleriyle dayanışması önemlidir. Son dönemde Türkiye’de yaşananlar eminim hepimize yakın dönemimize dair önemli dersler sunmuştur. Bu uygulamaların sorumlusu AKP seçmeni değildir. Bir grup elit siyasi AKP yöneticisidir, siyasi bir darbeyle yönetime, devlete el koydular. AKP tabanını da düşmanlaştırıcı bir dil kullanılmamalı, hiçbir camia cemaat düşman değildir.” (28 Ekim 2015, Kanaltürk-Bugün TV ortak yayını)

 

**

O gün o yayında bunları dinlerken özeleştirimi yaptım ben.

Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.

Başımıza gelince anladık.

İşte Demirtaş, nazik üslubuyla canlı yayında bu dersi veriyordu.

Geçmişe göre mühim bir fark var: O bir grup elit AKP yöneticisi suça bulaşınca koca ülkeyi ateşe attı ve Cumhuriyet’in tüm kazanımları ateşe atıldı. Sadece Güneydoğu, sadece Cemaat, sadece hukuk, gazetecilik değil. Sadece ekonomik belirsizlikler, dış politik savrulmalar da değil. Topyekün insanlığımız yere çakıldı.

 

**

Demirtaş, o yayından 373 gün sonra gözaltına alınıp tutuklandı.

382 gündür de milletvekili arkadaşlarıyla özgürlüğünden mahrum, cezaevinde.

Tablo bugün, o günkünden de karanlık ve içinden çıkılmaz halde.

Özeleştiri diye tutturan “elitler” büyük bir alçaklığa imza atıyor.

Tutsak on binlere, işini gücünü kaybeden yüz binlere ve onlara destek verenlere diyorlar ki;

“Tamam bunlar başınıza geldi. Kurunun yanında yaş yandı. Sizin yüzünüzden masumlar eziyet çekiyor. Dönüp kendinize sorun bakalım, biz nerede hata yaptık.”

Yarın öbür gün de bugün çıtlarını çıkarmadıkları AKP rejimi için aynısını yapacaklar.

Nasıl söylem birliği yaptıklarını, nasıl ateşe birlikte odun taşıdıklarını, nasıl yaltaklandıklarını, nasıl nemalandıklarını unutarak!

Bu rejimin yargısı şimdi nasıl protesto ediliyorsa, özeleştiri isteyen yancısı da o kadar yüzüne tükürülmeyi hak ediyor.

Utanmaz, arlanmaz, tatlı su demokratları..!

 

**

Özeleştiri tayfasının ikinci bölümü ise;

Kürt vatandaşlar gibi, Cemaat mensupları gibi “Biz ne yaptık da bunlar başımıza geldi” diye soranlar.

Başınıza gelenler sizin hatalarınız yüzünden olmadı.

İçinizden birileri, muktedire malzeme verdi.

Muktedir de bunu alıp ustaca tüm camiayı şeytanlaştırdı ve buna kamuoyunu ikna etti.

“Suçun şahsiliği” paspas oldu.

“Kanunların geriye yürümezliği” duvara asıldı.

Hukuk fakültelerinde buna örnek bulmak zordu, şimdi on binlercesi kayda geçti.

Elbette şahsen herkes kendi payına düşünebilir, hayatının muhasebesini yapabilir, bu ayrı.

Depremin günahlı/günahsız ayırmaması gibi… Bu siyasi darbe de ayırmadı. Başka türlü başarı şansı yoktu.

 

**

Dönelim başa.

Herkes yaptığı işin, takındığı tutumun özeleştirisini verebilir.

Bugün mühim olan dayanışmadır, hiçbir camiayı suçlu ilan etmeden ezilenlere karşı birleşmektir.

Deprem benzetmesi yapmışken…

Enkazdan çığlıklar yükseliyor, müteahhide sonra bakarız yani.

Ayrıca, bu çökme yenisini nasıl yapacağımızı da öğretti layıkıyla.

Yığınla örneği var.

Kafa yormaya ne hacet.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Kullandiginiz tabir bile kucumseyici. Neden “Icinizden Biri” de biz demediniz?
    Malzeme verildi diyorsunuz ben de katiliyorum. Malzeme verenler neden hala makam mevkilerini birakmiyorlar? Ne yazik ki, Camia’nizin hicbir sey ogrendigi, hicbir seyden ders cikardigi yok. Bugun her sey duzelmis olsa, cemaat elitleri ozelestiriye gerek yok, bakin biz hakli ciktik diyip aynen devam edecekler. Her sey kotu gittigi muddetce de elestiri kabul etmeyen kutsanmis “Sovalye” Abilerimize elestiri getirmek hainlikle eşdeger olacak.

    • Ahmet Abi, zaman, zemin, şahıs vb. parametreleri vererek yapılan eleştiriler bir anlam taşıyabilir ama “dinlemiyorlar”, “ders çıkarmıyorlar”, “oligarşik dar bir kadroyla idare ediyorlar” şeklindeki eleştiriler, içerdekilerden çok dışarıdakilerin ses tonuna benziyor.
      Yanlışlıkların ortadan kaldırılması için eğitimin önemini kavramış insanlara yakışan ve bu noktada yapılması gereken, sanırım, eleştirel yaklaşımların da bilimsel metotlarla yapılması…

  2. Ahmet bey, yarı içerden yarı dışarıdanmış gibi bahsettigin camiada şövalye tabiri hiç kullanılmaz. Sen galiba yağmurdan sonraki karanlık şövalyelerdensin ve aklın sıra kıymık atmaya çalışıyorsun, yemezler kuzum. Ben hiçbir zaman abi olamamış birisi olarak ve bu süreçte birçok şeyini kaybetmiş ve şuan küskün birisi olarak tarık beyin yazdıklarına katılıyorum ve az bile diyorum. camianın yaptığı tek şey, dünyevi uhrevi, yerli yabancı v.s v.s tüm değerler sistemlerinde denilen ‘ hırsıza hırsız” demek oldu. sucsa sayet, tüm suçu bu oldu. bazi cakma solcularda basta bu kelimeyi kullanırken şimdi hırsızın arkasindakilerin sopasıyla hizaya gelmiş görünüyorlar. AMMAN DIKKAT ARKADAŞLAR! OYUNU GORUN LUTFEN! abi, Yazar çizer pozisyonunda olan onca insan legal yollardan yurt disina cikarken, herseyi planlayan seytani zeka bunu farkrtmedi mi??? Ozellikle yol verdiki sonraki safhada TABAN TAVAN CCATLAGI cikartabilsin ve uhuvveti kirabilsin..Oyuna gelmeyin..ozelestiri yapması gereken hırsız taifesi ve onun içerden saliverdikleri hakiki suçlulardır.

  3. Eleştiriyi en çok bu dönemde cemaat yaptı. Kim ne der,ne düşünür bilemem. Bildiğim tek şey var: Nasıl ki. bir hakikatin beyanında yayılması işinde,kulaktan kulağa gwçen sözcükler yer değiştiriyorsa,gerek cemaatte gerekse AKP’de de has insanlar ve yamuklar vardı. Cemaatten olup da makam-mevkii peşinde koşanlar hiç bir dönemde cemaatten olmadılar ve hep hizmetin adını kullanarak kendilerine yer açtılar. Eleştirenler susturuldu,görüşlerin yerini de ne yazık ki 2009′ dan sonra siyaset aldı.

    Siyaseti siyasetçilerin yapmaları gerekirken Hizmet,maalesef siyasete bulaşanları zamanında ayıklayamadı. Aynı şekilde; AKP’de siyasete atıldığındaki samimiyeti herkesi kucaklayıp daha iyi günler için çalışması gerekirken,güç zehirlenmesine uğradı. Demokratlar,libetaller ise; menfaatleri ülke için değil;kendileri ve arkalarından gelecek nesilleri için kullanıldı.

    Eğitim alanında bir başka örneği olmayan sistemleri beğenenler kadar haset edenler de vardır. Bu zamanda herkes kendini eleştirebilseydi; bunca acıyı ülke yaşamazdı. Menfaatlerine dokunulur zannıyla kendi halinde olan bir camiayı yoldan çıkarmanın vebalini hepimiz yaşadık hep birlikte. Bundan sonrası eleştiri değil; icraatların zamanı ve siyasiler ne zaman ki halk için gerçekten ellerini taşın altına korlarsa; bir şefkatli baba gibi davranıp bu ülkede yaşayan herkesi sarmalayabilirlerse,farklılıklara tahammül etmeyi ve o farklılıkların nimet olduklarını anlayabilirlerse, işte o zaman ne Kürt Kürt olduğu için,ne Alevi Alevi olduğu için,ne de bir başkası bir başka bir şey olduğu için farklılıklarının ayrılık değil,bütünleştirici bir şey olduklarını bilecekler,ülkede de refah-huzur olacaktır. Yoksa bu kavgalarımız bugün cemaat adı altında,Kürt sorunu adı altında,PKK adı altında devam edecek; sitti sene kalsa bu topraklara barış ve huzur gelmeyecek; güçlü olduklarını zanneden zamane zalimleri sürekli mazlumları ezecek,hiç mazlum bulamasalar da sürekli kendilerine yeni mazlumlar,mağdurlar üreteceklerdir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin