Maalesef bu seçim bir ‘beka sorunu’dur…

Yorum | Erhan Başyurt

Demokrasilerde her seçim önemlidir.

İktidar her seçimi bir ‘beka sorunu’, ‘varlık yokluk’ sorunu olarak tabanına sunuyor.

Böylece seçmen tabanını birleştirip, hatalarını ve kusurlarını görmeden bir kez daha kendisine oy vermesini sağlamaya çalışıyor.

Bugüne kadar bu politikadan sonuç almayı da başardı.

***

31 Mart Yerel Seçimleri’ni de ‘beka sorunu’ olarak açıkladılar.

Ne var ki bu kez haklılar!

Bu seçimin bir ‘beka sorunu’ olduğuna inananlardanım.

İktidar, bugüne kadar elde ettiği gücü korumak ve artırmak için bu seçimi de kazanmaya ihtiyaç duyuyor.

En basit ifadeyle ‘’belediyelerin havuz sistemi’’nden nemalanmayı sürdürmek için istiyor.

29 Mart seçimlerini tam da aksi nedenlerle ‘’ileri demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve özgürlüklerin beka sorunu’’ olarak görüyorum.

***

Geleceği bilmek kimse için mümkün değil.

Gelecek adına ‘’siyasi kahinlik’’ yapacak da değilim.

Her şey siz bu yazıyı okurken bitmiş bile olabilir…

Bizim yapabileceğimiz ancak, daha önce dünyada yaşanan benzer siyasal süreçleri analiz ederek, öngörülerde bulunmak.

Ve çok sayıda ülkede yaşanan ‘Tek Adam’ örnekleri ve süreçleri pek umut verici değil maalesef…

Onun için bu seçimin bir ülkenin geleceği ve halkın kurtuluşu için bir ‘beka sorunu’ olduğuna inanıyorum.

***

Konuyu biraz daha açalım…

Erdoğan’ın siyasi yükselişi 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi ile başladı.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için İstanbul ve Ankara’yı kaybetmek, sonun başlangıcı olabilir.

Tabii ki bu durum Erdoğan’ın ‘başkanlık’ görevini sürdürmesine bir zarar vermeyecektir.

Ancak, yerel seçim sonucu kendilerini sarsarsa iktidarın kendisi çeki-düzen vermesi mümkün olacaktır.

İktidar, ileri demokrasiden geri adım atmasına, hukukun üstünlüğü ve özgürlükleri yok etmesine, halkın tepkisini görerek, baskılama, gözdağı verme ve sindirme operasyonlarına ara verecektir.

Türkiye’nin bir süre nefes alması, normalleşme yaşaması mümkün olacaktır.

‘’Havuz gelirleri’’ ellerinden gideceği için seçimlerde kullandıkları önemli bir kayıt dışı kalem ortadan kalkacak ve eşit şartlarda mücadele imkanı doğacaktır.

Muhalefetin kendisine güven duymaya başlaması ve 4 yıl sonraki genel seçimlere iddialı hazırlanmasına teşvik edici olacaktır.

***

Sandıktan, iktidarın istediği gibi bir sonuç çıkarsa, yani ezici olmasa da mevcuda yakın başarı elde ederlerse, bundan sonrası için çok daha kötü günlerin ülkeyi bekleyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yerel seçimlerden sonra 4 yıl ülkede seçim olmayacak. İktidar, ekonomik krizi aşabilmek için 3 yıl çok yoğun bir şekilde ‘kemer sıkacak’ son bir yıl da muslukları açarak gönül alacaktır.

İkincisi, iktidar şu ana kadar her kesime yönelik hukuksuz uygulamalarının ve baskıların satın alındığını ve destek bulduğunu düşünerek, daha da fazla baskı ve gücü tekeline alma yoluna yönelecektir.

29 Ekim 2015’te, İpek Medya’ya kanlı baskın gerçekleştiğinde, BBC Türkçe’ye şöyle bir demeç vermiştim:

‘’BBC: Cumhuriyet gazetesi de “Geçmiş hesaplaşmaları konuşma günü değil” mesajı verdi. O dönemin sorgulamaları, hesaplaşmaları ileride yapılacak mı?

Türkiye’de gazetecilik bitiyor, gazetecileri bitiriyorlar, topyekün meslek ölüyor. Tabii ki analizini, öz eleştirisini, geriye dönük hesaplaşma yapmak lazım. Geriye dönük suçlarda “Sen beni vurdun, ben seni vurdum, sen yanlış haber yaptın beni katlettin, ben seni katlettim…” noktasında değiliz.

Topyekün medya saldırısı var. Bir kesimle ilgili bir şey yok şu an. Topyekün medya özgürlüğünü yok etme var. Otoriter ve totaliter bir rejime kayış söz konusu. Demokrasi içerisinde bir mağduriyet kalmadı artık. Ülkede özgürlükler yok oluyor.

BBC: Bu dönemde de ülke içinde medya grubunuza yönelik bir dayanışma olacağını düşünüyor musunuz?

Olması gerektiğini düşünüyorum, olmazsa sonrasında çok geç olacak…’’

***

O gün bu çağrımıza önemli bir destek bulduk ama iktidarın ‘‘hukuk kılıfında kayyım eliyle gaspı’’nı engelleyemedik.

1 Kasım 2015 Genel Seçimleri’nden yani İpek Medya baskınından bir kaç gün sonra iktidar seçimi açık ara kazanınca kaygılarımız gerçeğe dönüştü.

İktidar, halktan bulduğu destekle medya özgürlüğünü tamamen yok etmeye yöneldi…

Bugün de aynı kaygıyı taşıyorum. İktidar 2014’ten bu yana kazandığı her seçimden, daha şımararak daha da pervasızlaşarak çıkıyor.

Yerel seçimde kaybetmelerinin bir fren mekanizması görmesi ihtimali güçlü…

Aksi halde ayakları gaz pedalında ülkeyi uçuruma doğru sürüklemeye devam edecekler.

***

Çok daha ileri bir kaygımı dile getireyim.

Siyasal sistemler otoyollar veya demiryolları gibidir.

Türkiye, ‘Tek Adam’ sistemine geçiş kararı vererek ‘’köprüden önceki son çıkışı’’ kaçırdı.

29 Mart seçimleri ‘’köprüden sonraki son demokrasi çıkışıdır’’. O nedenle ‘beka sorunu’ özelliği taşımaktadır.

Bundan sonra daha otoriter bir rejim inşasına doğru tren yol alacak veya araç istese de otoyoldan çıkamayacaktır.

İktidar, yerel seçimi kazanırsa, 2023 Genel Seçimi’ni kaybetme ihtimali yoktur. Asıl kişisel ‘beka sorunu’ oradadır.

29 Mart seçimlerini kaybetseler bile iktidarda kalmaya devam edecekler. Sadece frene basmaları, en azından otoriterleşme yolundan doğru yola dönüş yapmaları mümkün gözüküyor.

29 Mart seçimlerini kazansalar, genel seçimleri kaybetmemek için ‘sopalı seçimlere’ girişmekten bile kaçınmayacaklar.

***

Daha da ötesi, bu Türkiye’nin son özgür seçimi de olabilir.

Tüm ‘Tek Adam’ seçimlerinde, iki dönem için ‘başkan’ seçilme hakkı vardır.

İkinci dönemleri bitmeden, referanduma giderek kişiye özel sınırsız seçilme hakkı getiriyorlar. Sandık artık göstermelik olduğundan kazanmama ihtimalleri de olmuyor.

Sisi son olarak bunu yaptı, Mübarek de, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin liderleri de bunu yaptı… Türkiye’de de benzeşen süreçler bunun olacağını gösteriyor.

Bir felaket tablosu çizmek istemem ama, bu seçimler trene makas değiştirmek için son fırsat olabilir.

Aksi halde halkın kararıyla trenin varacağı durak Esed’in Suriyesi, Saddam’ın Irakı, Mübarek’in Mısırı, Aliyev’in Azerbaycanı, Maduro’nun Venezuelası, Kaddafi’nin Libyası olacaktır.

Seçimle liderlerin değişmediği, otoriter ülkeler gibi olma riski yüksektir.

***

Seçimlerin adil bir yarış olarak gerçekleşmediği tezine katılıyorum. Ancak seçimim hileli olup olmadığının bugüne kadar resmi ispatı yapılamamıştır.

Muhalefet aday belirleme sürecini bitirince, olanca gücüyle sandık sonuçlarının alternatif şekilde toplanmasına konsantre olmalı ve yapılsa bile bir hile delilli ispatlanmalıdır.

İspatlansa bile itiraz edecek bir bağımsız üst mercinin kalmadığı da doğrudur.

Ancak seçime hile karıştığının, bunun sistematik olduğunun ispatı, Türkiye’de mevcut rejimin uluslararası meşruiyetinin sonu olacaktır.

Bu seçimde henüz bunu yapabilme fırsatı vardır ve bu seçim tam da iktidarın iddialarının aksi nedenlerle maalesef Türkiye için bir ‘beka sorunu’dur…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin