Küsmenin de bir adabı var

Yorum | Hakan Zafer

Sırtını dönüp ara açmanın bir asaleti olmalı. Fikirdir, inançtır değişir ama giderken hakkındaki hüsnüzannı viran etmenin yıkıcılığı, eline geçen ilk kibrit çöpüyle kendini Neron zannetmenin yakıcılığı anlaşılır gibi değil.

Garip bir küskün tavrı var, yakın biçme. Aynı şey, yanında bir yerlerde dururken yedi bayır uzağa gider, aldığını da baş üstünde tutar. Buraya kadar “nesi var bunun, tercihtir saygı duyar geçeriz” diyebilirsiniz. Ama film burada kopuyor. Ulaşılabilir yakınlıkta olmasına rağmen almak istediğinden bağımsız, onunla aynılaşmamış, beğenmediği, giderilebilir vasıflara kızıp vaz geçerken uzakta daha beter kızgınlık verebilecek olana sadece alıp getirdiği kadarmış gibi davranır. Mesela, dibindeki tarladan çektiği havuçla beraber toz toprak eline geldi diye sanki havuç toprakta bitmezmiş gibi kızıp uzaktan bir manav tezgâhından aldığı temizlenmiş havucu överek yakındaki çiftçiyi manavla kıyaslayıp kızmak gibi…

Sevilmeyen nedir, toprak mı, havuç mu, havuç yetiştirmek için toza toprağa katlanan mı?

*****

Büyüdüğüm yerlerde bizim kuşağın ergenlerinde “çöpe gitmek” diye bir hayal vardı. İlk duyunca akla gelen anlamından bağımsız değil ama çöpe gitmek, ailesine o güne kadar ortaya koymadığı tepkiyi göstermenin, küsmenin en keskin yoluydu. Genç adam artık “cuvara parası” namlı harçlığı babadan isteyemez olduğu, kaburgaları yeteri kadar kalınlaştığı, göğsünde hafifletemeyeceği darbe kalmamış zannettiği için gurbete doğru açar yelkenleri. Giderken de merhametlidir aslında. Her iki tarafa da yakın gençten bir akraba veya arkadaşa veda mektubu yerine emaneten üç beş kelam bırakır ki beyhude arayıp uğraşmasınlar. Ankara, İzmir, Bursa, İstanbul… Hangisinde daha önce gitmiş, bayram seyran ziyaretlerinde sanki Alamut’tan inmiş gibi anlatıp gençlerin aklını bulandıran, yanında çöpten çıkma yeni gözüken hediyelerle gelen bir tanıdığı varsa oraya bir bilet alıp başında ufaktan bir Almancı edasıyla yola çıkar. Gittiği yer gerçekten çöptür. Tahsisli arazide atık dönüşümü yapan derme çatma tesiste aynı cinsten üst üste yığılmış çöpler, adam boyundan büyük atık dolu balyalar. Pek geçmeden, hemen o akşam gerçekle yüzleşmesi başlar. Yattığı yer anasının serdiği döşek değil, yediği de yaptığı aş. Gururu bırakmaz ki battaniyeyi başına çekip ağlasın. Zaten emanet bıraktığı veda cümleleri o vakte kadar babaya teslim edilmiş yani dönüş gemilerini de bizzat kendisi yakmıştır.

*****

Terzinin, çobanın, marangozun piri olur da küsenin piri olmaz mı? Bir barışma serüveninin kahramanıdır Hz. Yunus (as). O da küskünlerin piridir. Ninovalılara küsüp uzaklaşması da dönüp barışması da hem mütevazı hem muhteşem. Yolculuk esnasında yanında kimse olmadığı için yaşadığı zorluğu bizzat Allah’ın bize anlatmasından anlıyorum ki küsmenin en zor yanı da barışmaktır. Bazen bu zorlukla baş edemeyeceğini düşünüp küsmüyor, küsemiyor insan. Çünkü küskünün tırpanı keskin olur. Biçerken ayaklarını açıp birini yanlış yerde tutunca kendi bile olsa en yakındakini keser.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Selam.. bâzen yakınlaşmak için uzaklaşmak gerekiyor… en yakın da O en uzak da.. gerçekten kavuşmak için ise kardeş edinmek gerekiyor… O bize hem Ana hem Baba.. ne Dost ama! Yunus O’na kavuştu ümmetine değil… Sahil-i Selâmete vardı ninovaya değil! Hakka yaklaştı halka değil.. birbiri ardına perdeler halk dediğin birbirine bağlı halkalar değil… olsa n’olur kardeş kardeşi zincire vurur! O başka.. O vurdu mu kırıyor zincirleri… Şecere-i Yaktîn altında Lütf-u Rabbaniyi tadarken kim takar ki ona kim inandı kim inanmadı.. hepsi inansa da halkın umurunda olan Yunus değildi fakat tattığı… Sohbet-i Cânan! Resulullahla perdesiz Muhabbet.. herkes bir âlem ya… kendini Kur’an gibi düşün.. sen Onun kalbine indin ve her dediğini yaptı… şimdi sen geldin bir insan ve O iniyor kalbine an be an.. zamanda ne demiş bırakmak Anda ne diyor O’na bakmak… şundan bundan tanımak değil bizZat tanışmak.. Yunus aşktan serhoş kalbi gülistan… Hakka öyle bir delil ki kamer gibi ayan beyan.. halkın karanlığında mehtaplı bir sûret alan… hal böyleyken bir kişi çıkmaz tabii ki ona inanmayan.. bulutları süpürüyor elinin tersiyle iter gibi sebepleri… var mı Hakikaten Resulullahın an be an bizimle olduğuna ve gözümüzün içine bakarken aynı zamanda kalbimizde tahtını kurmuş oturduguna inanan! nefs Ona âşık ruh zâten Ondan.. kardeşim ol diyor ben senin hem Ananım hem Baban… görüyorum sanki Sahilde bekliyor bizi deniz sakinleşti güneş açtı nazlanıyor önceden çırpınan.. sırt üstü yüzüyor dip dalıyor sonra… havasını da atıyor bi nefeste üç kulaç.. hop bir nefes daha lâm durağına… bak bi de kurbağalama.. şımardı çocuk huyu gâliba… her neyse baktı Yüzüne bir daha ve son maharet.. uçar gibi yüzdü Ona doğru kelebek…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin