Korkaklar ve Yitip Gidenler Atlası

YORUM | HAKAN ZAFER

Orta Amerika ülkesi Nikaragua’yı 1936’dan 1979’a kadar Somoza ailesi yönetir. Ailenin mal varlığı, Nikaragua halkının toplam gelirinin yarısı kadardır.

Ülkenin en verimli topraklarının tapusunu üzerine yapmış ailenin seçim hileleriyle iktidara gelen üyeleri, aralıksız servet artırır.

Alınan uluslararası krediler önce Somozaların kasasına uğrar. Hatta Aralık 1972’de başkent Managua’yı yerle bir eden, 10.000’den fazla kişinin ölümüne, yüz binlercesinin yaralanmasına sebep olan depremin yaraları sarılsın diye gönderilen dış yardımlar, mağdur halka ulaştırılmadan para karşılığında satılarak diktatör ve civarınca gasp edilir.

Yeniden inşa için yapılan ihalelerin kendi adreslerine teslimi gibi diktatör ailenin başka başka gelirleri de vardır.

Hikâyenin sonunda, birleşen halk örgütleri, 19 Temmuz 1979’da Ulusal Muhafızları yenerek Somoza rejimine son verir.

Somozaların ilki Somoza Garcia’nın, henüz  Ulusal Muhafızların komutanı iken 1934’te gerilla lideri Sandino’yu öldürtüp yönetimi ele geçirmesine atfen devrime Sandinista adı verilir.

Korku ve sahte kahraman üretmek

Maksadım, bir diktatörden bahsedip bir diğerini akla düşürerek, “Gördünüz mü, bunların hepsi lacivertin tonları.” demek değil ama aşağıdaki örnekten hareketle, korku ve sahte kahraman üretmede ne denli mahir olduklarını ifade etmek.

Somozalar, emrindeki Ulusal Muhafızların eğitimine çok önem vermektedir. Kendileri de bu askeri yapıda görev yapmış kimselerdir.

Muhafızlar, son derece sert bir eğitimden geçirilerek halkla karşı karşıya getirilirler. Acımasızlığıyla bilinen bu muhafızları eğiten uzmanlardan birinin anlattığı şu tablo gayet fikir verici; “Birisine itaat etmeyi öğretmek için onu herkesin ortasında koyun gibi meletir, aşağılayıcı şeyler yapar, soru sormaya hakkının olmadığını öğrenene dek bütün birliğe k..ını tekmeletiriz”.

Bu eğitime tabi tutulmuş askerlerden birinin şu ifadesi, hedefe ulaşıldığının ispatı gibi; “Ufak tefek ve çelimsiz biriyim. Ulusal Muhafızlara katılmadan önce her şeyden ve herkesten korkuyordum. Artık korkmuyorum. Benim için önemli olan da bu. Erkek dediğin böyle olur.”

Dünya hali işte… Bu “erkek”lerden oluşan ordunun içine düştüğü meşhur bir olay var.

Ulusal Muhafızlar 1969’da, başkent Managua’da bir evde çok sayıdaki silahlı direnişçinin varlığını haber alıp tank, uçak ve yüzlerce askerle baskın yaparlar. Oğul Somoza, çatışmayı TV’den yayınlatarak propaganda yapmak ister ama sonuç tam tersi olur. Saatlerce süren çatışma esnasında evde yalnızca bir kişinin olduğu anlaşılınca, halkın nazarında puan direnişçilerin hanesine yazılır.

*****

Memleket oldu yitip gidenler atlası

Korkularını ve evvelce yediği tekmeleri, biçare ezerek telafi eden yığınlar kendini bir halt zannetsin diye, yitip gidenin haddi hesabı yok.

Bu durum, kendine yapılanların hesabını soramayınca, ona hiçbir şey yapmamış yeni sorumlular bularak üzerinde güç göstergesi yapmayı yiğitlik gösterecek, yediği tekmeleri unutturabilecek hem de ederini artıracak kadar sihirli bir formül gibidir.

Mağdur edip hürriyetinden mahrum ettiklerine, kuru ekmeğe muhtaç edip parçaladıkları ailelere, bir birine hasretle ya hastalıktan ya işkenceden ya da yollarda son nefesini verdirdiklerine ve daha nicesine kadar anlaşılması hiçbir insani izahla yapılamayacak durumlara bir de dini, milli kılıf geçirmiyorlar mı havlu atıyor insan.

Bütün bu rezaletin karşısında mazluma izahçı kesilen “haklı çıktı”cılar ve “demişti”ciler yok mu, o da ayrı bir hava.

Kendini veya kendiliğini devam ettirmesi için mecbur olduklarını haklı çıkarmaya yırtınmak ile hak-hakikat mücadelesi arasındaki münasebet, umulan gibi değildir.

Haklı çıktıcıları, enginde rahat rahat teneffüs ettirmeyen “Ya değilse?” endişesine rağmen, kara kaş, kara göz değil de hak yanında yer tutmuşları, “Şimdi ne olacak?” endişesine düşürmeyen paha biçilemez bir iç huzuru vardır. Diğerleri için elbette biçilecek paha bulunur, ister muaccel, ister müeccel…

Yitip gidenler, korkularının esiri olmuş hiç kimsenin kudretini ispat etmeyeceği gibi, kimseyi de haklı çıkarmaz çıkarmasına da benim korkum, yarın zulmedenler acınası hal aldığında, haklı çıkmışlığın gevşekliği hengâmesinde olan yine şimdinin biçarelerine olur, faturayı ödemiş ve unutulmuş olurlarsa, va esefa, va hasreta…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin