Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz

YORUM | TARIK TOROS | TarikToros@Tr724.com | @TarikToros

 

Şu süreçte gazeteci olarak aldığım en temel ders, objektiflik oldu.

Gazetecilikte objektif olacaksın.

Objektiflik, doğru habercilik veya gerçek habercilik değil, dürüstlük de değil.

Bunlar zaten olması gereken şeyler.

Meslek hayatımın hiçbir döneminde, kasten yalan habercilik yapmadım.

On binlerce habere, binlerce yazıya imza atmış birinin hata yapmaması ise mümkün değil.

Tekzip edilen, cevap hakkı doğuran konularda gereken titizliği göstermeye çalıştık.

Doğrusu da o.

 

***

Gazetecilikte objektiflik dikkat edilecekler bellidir:

-Konuyu tarafsız biçimde ele alacaksınız.

-Tarafların görüşlerine başvuracaksınız.

-Teyidi gereken konuları kaynağından araştıracaksınız.

-Tüm unsurları ile haberi koyup takdiri kamuoyuna bırakacaksınız.

-Yorum yasak değil elbette. Bir köşe açıp eleştirilerinizi sıralayabilirsiniz.

 

***

Görülmeyen haberler, objektiflik açısından mühim bir veridir.

Başlık ve fotoğraf seçimi, objektifliğin tam olarak merkezindedir.

Misal, masumiyet karinesi bellidir, kişi hüküm giymedikçe suçlu olarak lanse edilemez.

“Eli kanlı katil için 30 yıl isteniyor” gibi başlıkları çok görmüşsünüzdür.

Objektif olmadığı gibi, mahkemeyi başlamadan bitiren, kişiyi gönüllerde mahkûm eden bir tutumdur bu.

Dünyada da böyledir maalesef.

 

***

Görülmeyen haberlere gelince, durum daha vahimdir.

Örneğin…

Kendine “basının amiral gemisi” diyen gazete geçenlerde, “Zor koşullara mahkûm ediliyorlar” diye bir köpeği manşetine çekti.

Cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarına ise aylardır tek satır yer vermiş değil.

Hayvan hakkı ihlalini manşete çekip insan hakkı ihlallerine sessiz kalıyorsanız ne basınsınız ne de amiral!

 

***

Geçmiş darbe davalarında, Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Poyrazköy, Askeri Casusluk, İnternet Andıçı, vs…

İddia makamına yer verip savunma tarafına aynı ölçüde cevap hakkı tanımamak, eksik gazetecilikti.

Bunun iki nedeni vardı:

BİRİNCİSİ, iddialar çok güçlüydü.

İKİNCİSİ, dönemin merkez medyası iddiaları çürütmeyi yayın politikası bellemişti.

 

***

Şunu da mutlaka not düşmeliyim:

O gün serbest medya vardı.

Görüşler dengeli biçimde yayılmıştı.

Ana akım kanallarda, özellikle sanık avukatları, hemen her gece ağırlandı.

Tutuklu yakınları, gazetelerde tam sayfa dramlarını anlattılar.

Medyanın geneli söz konusu edilirse, konuşacak gazete veya TV bulamayan olmadı.

‘Alo Fatih’ler işbaşı yapmamıştı henüz.

Teşbihte hata olmasın, ‘farz-ı kifâye’ gibi bir durum vardı.

Müslümanların bir kısmı tarafından yapılınca, diğerlerinin sorumluluktan kurtulması gibi…

“Merkez medya, savunma tarafında tepiniyor. Biz, iddialara yoğunlaşalım” tercihi yapılmış olabilir.

Neyse ne.

 

***

Başımıza gelenler, medyamıza el konulması filan, bu yüzden olmadı.

Mesele objektif olup olmamak değildi.

Kaldı ki, önceki darbe soruşturmalarında hükümete yakın medya, mangalda kül bırakmadı.

Sabah, ATV, Kanal 7, Yeni Şafak, Akit vs.

Balyoz davası sonuçlanınca Sabah gazetesi şu manşeti atmıştı mesela: “Ve Balyoz indi, Yaşasın Demokrasi” (Sabah, 22 Eylül 2012)

Bir sene sonra Yargıtay, kararı onayınca manşet şuydu: “Evet, Darbeye Teşebbüs Ettiler” (Sabah, 10 Ekim 2013)

 

***

Hem bu gazeteler bugün dahi o günkü iddialarının arkasındalar.

Niye olmasınlar ki, Başbakan Binali Yıldırım öyle konuşmuyor mu:

-Ergenekon ve Balyoz sapına kadar gerçekti. (9 Ekim 2016)

-Balyoz ve Ergenekon vardı. (23 Ekim 2016)

 

***

25 Aralık 2013’ten 31 Ağustos 2016’ya kadar, en kritik dönemde yaklaşık üç yıl İçişleri Bakanlığı yapan Efkan Ala şöyle demedi mi:

“Ergenekon, Balyoz… Uydurma olmadığı açığa çıktı. Hükümete karşı bir oluşum olmuştu. Bir darbe hazırlığı yapılmıştı.” (Habertürk TV, 7 Haziran 2017)

 

***

Olan bitenin hakkını ancak tarih teslim eder.

Hadiseler, henüz hüküm verilecek kadar olgunlaşmadı.

Bir konu müstesna: Objektiflik!

Geçmiş darbe davalarındaki gazeteciliği yerden yere vuranlar acaba bugün kendileri masumiyet karinesine ne kadar dikkat ediyorlar?

Savunma hakkına ne denli saygı gösteriyorlar?

O dönem olmayan işkence ve kötü muamele şayialarına neden kulak tıkıyorlar?

Neden şüpheli ve sanıkları direkt “darbeci” ilan ediyorlar?

Ve neden, yüz binlerce mağdur aileye mikrofon uzatmıyorlar?

 

***

Herkesin pişmanlıkları vardır.

Ve herkes kendi özeleştirisini verir.

Hatalarıyla yüzleşir.

Bunu kimsenin kimseden öğrenecek hali de yoktur.

Hem;

-Boğazına kadar zulme batmış,

-Zalime yaltaklanan,

-Yakarışlara sessiz kalanlara kulak asmamalı.

Anonim, güzel bir laftır. Onunla bitirelim:

“Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Türkiye’de “gazeteci” denilince aklıma gelen ilk isim sizsiniz. Sizin çizginize yakın olanlar da var tabi, şu an “…öcü” ilan edilmiş durumda hepsi… Geri kalanlar yapmacık, yalaka, tetikçi, ajan, provokatör vs

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin