Kitaplı ‘terör örgütü’!

‘978-605-111-885-7’ yazıyor arka kapakta. Yazarı Helen Rose. Amerikalı Sosyolog. Prof. Rose, katıldığı bir konferansta kitabı Gülen Hareketini anlamak için kaleme aldığını anlatıyor. Aynen şu cümleleri kullanıyor: “Etkilendiğim bu topluluğun esin kaynağı ile tanışmayı çok isterim. Ancak ben objektifliğimi korumak için Sayın Gülen’le tanışmayacağım.”

Masum insanları terör örgütü ilan etmek için bin bir yalan ve baskıyı kolluk güçleri ve yargı eliyle inşa eden AKP-Erdoğan rejiminin operasyonlarında gözden kaçan bir ayrıntı kitaplar. Gözaltına alınan ya da örgüt üyeliğiyle suçlanan hemen herkesin evinden, işyerinden çıkan kitaplar tırnak içinde ‘silahlı örgüt’ delili olarak sunuluyor. Fotoğrafların çoğu ajansların günlük servis ettiği haber malzemesi! Nedense gazetelerde de pek yer almıyor aslında bu silahlı örgüt delilleri. Amerikalı Rose’un kitabı da geçen haftaki bir operasyondan sonra ele geçirilen örgüt dokümanı diye ajansların servis ettiği fotoğrafların arasında yer aldı.

‘TERÖRİST MÜSLÜMAN, MÜSLÜMAN TERÖRİST OLAMAZ’

Rose’un Gülen Hareketi ile tanışması ve bu yapıyı mercek altına almasının uzunca bir hikâyesi var. Kendi ağzından aktarayım: 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’ne tarihinin en büyük terör saldırısını yapan El Kaide sonrasındaki tartışmalar üzerine sosyolog Rose konuya mercek altına almış.  Rose, o günlerde çoğu Amerikalının bile uzak kaldığı soruların cevaplarını aramış. “Bu saldırıları yapanlar İslam dinini temsil ediyor olamaz…” düşüncesiyle sorular sormuş.

O günlerde teröre karşı entelektüel çaba gösteren, tepki veren İslamî hareket ve entelektüellerin kimler olduğuna bakmış. Çok da kimseyi bulamamış. Ta ki, Fethullah Gülen’in açıklamalarını okuyana dek: “Müslüman terörist, terörist de Müslüman olamaz.” 11 Eylül saldırılarının sıcak günlerinde yapılan bu açıklamalar, dünyadaki birçok akademisyenden önce Rose’un dikkatini çekmiş. Sonra Hizmet Hareketi ile tanışarak, gördüklerini araştırma olarak sunmak istemiş. Şimdi bu eser terör örgütü suç aleti!malatya kitap -operasyonu.html

ELMALILI HAMDİ YAZIR TEFSİRİ VE RİSALELER DE LİSTEDE

Silahlı terör örgütü diye itham edilen masumların ev ve işyerlerinde bulunup Emniyet müdürlüklerinde suç aleti(!) diye sunulan tek kitap bu değil tabi. Mesela Sonsuz Nur kitabı var. Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili tefsir ansiklopedileri var. Lemalar, Mektubat, Sözler, Mesnevi-yi Nuriye gibi çağın mütefekkiri Bediüzzaman Said-i Nursi’nin eserleri var.

15 Temmuz’dan sonra başlatılan cadı avının ‘ilk ve en önemli malzemeleri’ bu kitaplar. Koli koli, deste deste kitaplar diziliyor filanca ilin emniyet müdürlüğünün basına açılan odalarında. Ne bunlar? Savcılıklara sunulan suç delilleri… İnsanların akıllarıyla alay edercesine sürdürülüyor bu yalan. Hem teşhir ediliyor, hem tutuklama sebebi diye gösteriliyor.

HEPSİ BANDROLLÜ, HEPSİ ONAYLI

Yazının girişinde bahsettiğimiz o rakamlar, her kitapta var. Meraklısı yakından bilir, ISBN numarası deniyor bunlara. Yani kitabın Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü kontrolünden geçtiğini, korsan, yasaklı, illegal yayın olmadığını gösteriyor. Vergisi ödenmiş, yayıncısı belli, hatta belki içeriği okurdan önce devletin ilgili kontrolörlerine gitmiş yayın demek.

Nerede görülmüş, hangi terör örgütü vergisini vererek yüz binlerce adet kitap basmış? Ülkedeki akıl tutulması o kadar kesif ki, bu soruları soracak tek bir entelektüel, tek bir hukukçu yok! Bylock gibi teknolojinin yüz binlerce insana ulaştığı bir mesajlaşma programını örgüt yazılımı diye yutturanlar, kitapları da silahlı örgüt delili diye sunuyor.

Sorumuz şu: Bu kitaplara bandrol verenler, piyasada satılmasını onaylayanlar da suç ortağı olarak yargılanacak mı? Etrafınıza iyi bakın, belki sizler de bizim örgüttensinizdir?

darbe-girisimine-yonelik-surdurulen-sorusturma-kapsaminda-gelendost4d1a608e78 sivas emniyeti

OTORİTER REJİMLERİNİN KARA PROPAGANDASI HEP BÖYLE…

Otoriter rejimler kitap düşmanıdır. Darbe dönemlerinde bu hep böyle olmuştur. Hatta 27 Nisan e-muhtırası yazılırken, Ege’nin illerinde Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kutlanırken Kur’an’dan ayetler okunması, küçük öğrencilerin okudukları şiirler, Asr-ı Saadet piyesleri suç unsuru, suç delili olarak sunulmuştu.

İstibdat rejiminin yeni sahipleri, kendi partilerinin yani AK Parti’nin kapatma davası dosyasına tekrar bakarlarsa bu saçma delilleri ve iddiaları tekrar okuyabilirler. Belki bugün kendilerinin ürettiği saçma iddialara bakıp utanırlar.

HANGİ SİLAHLI ÖRGÜTTE BU KADAR ÇOK KİTAP ÇIKAR?

AKP-Erdoğan rejimi ‘cemaat düşman’ söylemini önce ‘parelel yapı’ diye 3 yıllık kara proganda ile halka dikte etti. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise ‘fetö’ diyerek silahlı örgüt kategorisine alma çabası ile yeni bir propaganda argümanı ve makinesi çalıştırmaya başladı. İrtica söylemi yaygın iken devlet medyaya takkeli, sarıklı, cübbeli, çarşaflı fotoğraflar servis ederdi. Şimdilerde ise, cemaat operasyonlarında yakalanan kitap-cd,  1 dolar görüntüleri revaçta.

Niyet aynı, korku pompalamak. Koli koli kitaplar diziliyor ve bunu yazan, okuyan, dağıtan herkese ‘terörist’ deniyor, yaftalanıyor. Kitap düşmanlığının bu kadar zihinleri kararttığı dönem olmamıştır herhalde.

ÜNİVERSİTE REKTÖRÜNÜN İŞİ KİTAP İMHA MI?

Bir de toplu imha işlemi yapan ‘üst akıl sahibi memurlar’ (!)  var onların aklı iyice karışık sanırım. Kitapları üniversite matbaasında hızardan geçiren Cumhuriyet Üniversitesi rektörünün kitap düşmanlığı dillere destan örneğin. Ajanslara servis edilen haberde rektörlük, oluşturdukları bir komisyon marifetiyle merkez kütüphanedeki kitapların, dergilerin imha edildiğini duyuruyor:

“Üniversitemiz bölüm ve kütüphanelerinde bulunan paralel yapı lideri ve sempatizanları tarafından yazılan tüm kitap, dergi vb. yayınlar toplanmış ve imha edilmiştir.”

9b912100f2f9e8911094ede5392bfe07kitap dusmani universite cumhuriyet universitesi imha.jpeg

AHMET ŞIK’IN KİTABI, ERDOĞAN’IN ‘BOMBADAN DAHA TESİRLİ’ SÖZLERİ…

Cemaat kelimesinin irticaın yerine kullanılması ilk olarak eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Nisan 2009’da İstanbul’daki Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki konuşmasında olmuştu. Ergenekon süreciyle birlikte cemaate karşı yürütülen kara propaganda ve psikolojik savaş hız kazanmıştı, medya başı çekmişti o dönemde. Hanefi Avcı olayı, Oda TV baskını, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmaları hızlıca Cemaate yıkılmıştı.

Ahmet Şık dâhil herkes, sadece ‘Cemaat polislerini’ suçlasa da olayın baş aktörü tanıdıktı. 11 Haziran 2011’de bir televizyon programının canlı yayınında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, Ahmet Şık’ın kitabından dolayı tutuklanmasına atıfla “Kitap yazmak nasıl terör olur?” sorusuna şöyle cevap vermişti: “Yani öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir.”

Sırf evlerinde kitap bulunduğu için terörle suçlananlar da aynı zihniyetin hedefi bugün. Ahmet Şık olayı yanlıştı, kitap yazmak tutuklama sebebi olamazdı, polisin yaptığı da, Erdoğan’ın sözleri de baştan aşağı yanlıştı. Ancak bu fatura hep Cemaate kesildi, top kale çizgisini geçmişti çünkü.

NUR TALEBELERİNDEN BUGÜNE…

Dönelim tarihe. Dünün vesayet rejimi temsilcileri de farklı davranmıyordu. 27 yıl süren Tek Parti dönemi serbest seçimlerle bitmiş, 1950’de çok partili hayata geçilmişti. Ancak iktidarda Demokrat Parti (DP) olmasına rağmen Nurculuk faaliyetlerinin takibi hiç bitmedi. Nurculuk devlet için ‘en büyük suç’lardan biri olarak sunulup Nur talebeleri adım adım izlendi. ‘Nurcubaşı’ diye yaftalanan Said Nursi’ye selam vermek bile suçlanmak için yeterliydi.

kitap dusmanligi tarihi risale toplatma2.jpeg

Said Nursi ve talebelerine, ‘irtica şebekesi’ adı takılmıştı. Halka korku salmak için, masum insanların evlerine yapılan baskınlarda el konulan kitaplar suç aleti olarak teşhir ediliyor, ellerine kelepçe vurularak insanlar mahkemelere sürükleniyordu. Devlet başkanından valilere kadar herkes ‘Nurculuğun’ ülke için nasıl bir tehlike olduğunu anlatıyor ve gazeteler, bu nefret söylemini manşetlerine çekiyordu. Manzara bugünden farklı değildi.

Gözaltına alınan Nurcular, günlerce hapishanelerde tutulduktan sonra mahkeme karşısına çıkarılmıştı. Sanıklar hakkında idama varan cezalar isteniyor ancak dosyaların içi bir türlü doldurulamadığı için çoğu dava beraatla sonuçlanıyordu. Bugün Diyanet tarafından devlet eliyle basıldığı için övünülen Risale-i Nurlar dünya tarihinde belki de hakkında en çok dava açılan ve toplatılan kitaplar arasına girmişti. Her dava sonunda da toplatılan kitaplar sahiplerine iade ediliyordu.

kitap dusmanligi tarihi risale toplatma.jpeg kitap dusmanligi tarihi risale toplatma3.jpeg

KORKUN KİTAPTAN!

Fethullah Gülen’in 40 yıllık fikir yolculuğunun meyveleri niteliğindeki eserler Arapça, İngilizce, Urduca, Boşnakça gibi dünyanın çeşitli dillerine çevrildi, milyonlarca insana ulaşıyor. Sızıntı dergisi başyazılarından oluşan Çağ ve Nesil serisi, 1 milyondan fazla basılmıştı. Gülen’in ABD’ye gitmesinden sonraki sohbetlerinden derlenen Kırık Testi serisi, yine 1 milyondan fazla eve girdi.

Tarih boyunca yasaklanan kitaplar, geçici zulümler sona erince el üstünde gezdirildi. Bazıları kitapları evlerden, kütüphanelerden çıkarıp yok etmeye çalışsa da, o kitapları girdiği gönüllerden çıkarmaya kimsenin gücü yetmedi, yetmiyor, yetmeyecek.

kadikoy-7-gozalti-bostanci-operasyonu

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Degerli Yayin heyeti
    bir suredir internet sayfanizi takip ediyorum
    resim ustu yazilariniz solgun ayni zamanda uzun
    basliklarda belki okurlar bilgiyi ayni karede gorsun okusun dusunceniz olabilir
    saygilar

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin