Katar düşerse Erdoğan düşmez, yere kapaklanır [Barış Fehmi Ok yazdı…]

Ortadoğu çoğu zaman aceleci, çabuk galeyana gelen, fevridir. Bu yüzden sık geri dönüşlere tanık oluruz, kurusıkı hamleler ve ardından gelen başını kuma gömmeler. Bazı zamanlarda ise alabildiğine ketum ve sabırlıdır Ortadoğu.

Zabıtanın mahalleye ani baskınında kendisini kuytu bir köşeye atarak olacakları seyreden kurnaz mahalleli gibidir biraz. Bu yüzden sürprizlere açık, alışık ve isteklidir.

Ortadoğu yine bir zabıta baskınını izliyor. İllegal alış verişler yapan “torbacılardan” haraç yiyerek evini geçindiren zabıta memurları, bir gece -ansızın- legal olmaya karar verdiler. Beklenmedik anda ivedi şekilde mahallenin giriş ve çıkışlarını tuttular. Az sonra enseleyecekleri “torbacı” ilk hedef. Onun alış verişlerinde kurye olarak kullandığı figüranlara daha sonra sıra gelecek. İşin gerçeği mahalledeki herkes bunu adı gibi biliyor. Ama şimdi Ortadoğu için ketum olma, kuytu bir köşede olacakları izleme vakti.

Ortadoğu, hareket tarzını sırtlan sürülerinden almıştır. Kalabalık olan, ya da kalabalığın yanında yer alan kuralları koyar.

ABD ve Rusya merkezli uluslararası kamuoyu Irak ve Suriye’de IŞİD’in müzeye kaldırılış maçının başlama düdüğünü çalarken, arka mahallede de Körfez ülkeleri Katar şeyhi Temim için oyun saatinin bittiğini belirten işareti çaktılar.

KİMYASAL ALİ’DEN KOMİK ALİ’YE

Ortadoğu aynı zamanda tekrarlar tarihidir.

Bir zamanların kudretli reisi Saddam Hüseyin için de aynı tehlike çanları çalıyordu. O ise rahattı. Sağa sola atarlanmakta beis görmüyor, oyun kurucuyu geçtik, oyunun ta kendisi olduğunu sanıyordu. “Benim önemimi bildikleri için bana gelemezler, e o kadar da alış veriş yaptık, ben düşersem onlar da düşer” halüsinasyonlarıyla geçiriyordu günlerini.

Saray tebaası ve artıklarının da durumu ondan pek farklı değildi.

Kanlı rejimi düşerken Saddam’ın enformasyon bakanı Muhammed Said es-Sahaf’ın “Amerikan güçlerini püskürttük, onları bombaladık, mahvettik” temalı canlı yayın komedisini hatırlayın: https://www.youtube.com/watch?v=yfAeMtcURg0

Chemical Ali’nin (Kimyasal Ali) sahnedeki yerini Comical Ali’ye (Komik Ali) bıraktığı o dakikaları…

Ortadoğu’nun kanlı rejimleri, miadı dolmuş başka bir kanlı devlet reisinin istenmeyen adam ilan edildiğini Birinci Körfez savaşında ilan etmişti. ABD öncülüğünde Birleşik Krallık, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır’ın da aralarında bulunduğu 37 ülkelik koalisyon Saddam’a karşı askeri harekât düzenlemişti. Sayılı yıllar çabuk geçti. Sonraki yıllarda adım adım Saddam’ın Irak’tan sökülüşünün ve yerine başka bir rejim inşasının serüvenine tanıklık ettik.

ZABITALAR MAHALLEYİ BASTI

Şartlar farklı, işgal beklenmiyor ancak Halepçe’de Kürtleri zehirli gazla boğarak öldüren Saddam’ın düşüşü gibi Suriye, Mısır, Libya, Yemen gibi ülkelere terörizmin can suyunu taşıyan Katar şeyhi Temim için de final sahnesindeyiz çoğu analizciye göre. Rejimin işlediği suçlar, torbacılardan haraç toplamasına rağmen şartlar gereği legal olmaya karar veren Körfez’in zabıtaları tarafından açığa çıkarılacak.

Hakkını yemeyelim, Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez ittifakı, daha çok, ABD tarafından “Terörist demeyelim, bunlar az zararlı” diye kollanan Ahrarü’ş-Şam gibi yapılara silah, mühimmat yardımı yapmaya, IŞİD ve türevlerinden en azından görüntüde uzak durmaya azami gayret etti.

Ama Temim öyle mi yaptı ya? Ilımlı mı, soğuk mu demeden Allah ne verdiyse küresel El Kaide’nin yerel postacılarını hem silah, hem alan, hem sırt sıvazlama hamleleriyle mest etti adeta. Katar katar silahlar, paralar, mühimmat birileri birilerini öldürsün diye IŞİD ve El Nusra gibi yeminli el Kaide gruplarına giderken, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin bir gün “legal” olmaya karar vereceklerini belki de hesap edememişti genç şeyh.

El Kaide ve IŞİD’e destek suçlamasıyla cümle âleme afişe edilen Katar yönetimi şu an tam anlamıyla siyasi, ekonomik ve sosyal abluka içinde.

TEMİM SANA SÖYLEDİM, ERDOĞAN SEN ANLA

Şeyh Temim’in içinde bulunduğu tehlike ne kadar büyükse, İzmir büyüklüğündeki Katar’ın Suriye’de, Libya’da terör coğrafyası kurmasına yardım eden ve kendisini ümmetin lideri olarak gören Erdoğan için de o kadar büyük. Peki, Katar aşağı Doha yukarı, dünya medyasında yazılıp çizilenlerin içinde neden pek Erdoğan’ın adı geçmiyor?

Ankara ile Doha’nın paslaşarak birlikte Suriye’de neler karıştırdığını bilmemek için, çevresinde olup bitenleri gördüğü halde mantık yürütemeyen mahallenin delisi olmak gerekiyor.

Örneğin Erdoğan’ın gemilerle Kuzey Afrika’ya El Kaideci taşıdığını daha önce defalarca deklare eden Arap liderler neden bıyık altı suskunluğu yaşıyorlar?

Cevap: Başta dedik ya, Ortadoğu bazı kritik anlarda susmayı bilir, ketumdur, sabırlıdır. Yıkıp perdeyi viran eylememek için önce torbacılarla ve konsensüs hedeflerle ilgilenmeyi daha uygun bulurlar.

Dünya medyasının da bundan aşağı kalır yanı yok doğrusu. Rusya, ABD, İngiltere başta olmak üzere neredeyse bütün Batı medyasında Erdoğan’ın IŞİD’le ilişkisini, alış verişini, El Nusra ile aynı yatağa girip bir dünya çocuklarının olmasını defalarca yazdılar, yayın yaptılar, analiz ettiler. Belli ki onlar da Ortadoğu’daki orucun bitiminde yenen iftar yemeğine çorbadan başlanmasını “saygıyla” karşılıyorlar. Hem IŞİD düşerken bütün kötü hatıraları üzerine yükleyecekleri birinci figüranı cesaretlendirmemek, hem de onun iş ortağı uzun kollu figürleri ürkütmemek için böyle bir yol izliyor olabilirler.

UNUTMUŞ OLAMAZLAR

Yoksa Başakşehir’de, Çapa’da, Sultanbeyli’deki IŞİD ofislerinin Google Earth’teki koordinatlarını onlar da biliyor elbette.

Ya da post-Sovyet coğrafyasından Antalya’ya getirilen radikal cihatçıların buradaki eleman devşirme merkezlerinde koyun seçer gibi seçilip ihtiyaca göre Halep ya da Rakka’ya gönderildiğini unutmuş olamazlar. Zira Moskova’da düzenlenen basın toplantısında yayınladıkları uydu görüntüleri ve Türkiye topraklarındaki IŞİD trafiği hala zihinlerde taptaze.

Ya da Erdoğan ailesinin gemilerinin, tankerlerinin, TIR’larının Rakka’dan getirilen petrolü nasıl kahramanca, sırf “ümmet” için Anadolu topraklarına taşıdığı, adeta bir Fatih edasıyla petrol gemilerini karadan, denizden “yürüttüğü” gerçeğini sonsuza kadar rafa kaldırmış değiller elbette.

Adana’da, Antep’te, Hatay’da basılan ve Türkiye’nin birçok ilinde dağıtılan IŞİD’in “resmi” dergi ve yayınlarını da okumamış olamazlar.

NİTEKİM UNUTMAMIŞLAR

Onlarca örnekten sadece bir kaçını hatırlatmamız, Kimyasal Ali’den Komik Ali’ye geçiş hikâyesinin neresinde olduğumuzu anlatmaya yeter belki.

11 Eylül 2014. Kolombiya Üniversitesi’nden David L. Philips, Huffington Post’ta yayımladığı bir yazıda Erdoğan hükümetinin IŞİD’e mali, silah, mühimmat ve gıda desteği verdiğini ayrıntılı şekilde açıkladı. IŞİD militanlarının nasıl koordine edildiği ve özel araçlarla Suriye’ye taşındığı da anlatıldı. http://www.huffingtonpost.com/david-l-phillips/research-paper-isis-turke_b_6128950.html

4 Aralık 2015. Rusya, Erdoğan ailesinin IŞİD’le petrol alışverişini uydu görüntüleri ve belgeler eşliğinde dünyaya duyurdu. (http://www.independent.co.uk/news/world/europe/russia-releases-proof-turkey-is-smuggling-isis-oil-over-its-border-a6757651.html)

17 Ağustos 2016. Alman hükümetinin sızdırılan raporu: Erdoğan, IŞİD ve HAMAS’ı destekledi.

2017’nin Temmuz’u… Suriye sınırında yakalanan IŞİD’çi, Suriye ve Türkiye topraklarındaki saldırıların Erdoğan ve MİT tarafından koordine edildiğini itiraf etti.

ŞEYH TEMİM’İN TAHTA VEDASI

ABD, üssü bulunan Katar’ın elden kayıp gitmesine de, çıkarları gereği kaos içinde çırpınmasına da izin vermez. Körfez, körfezliğinin önemli bir parçası Katar’ın çöküşüne seyirci kalmaz, Katar düşerse Körfez de yara alır çünkü. Olsa olsa Körfez’in bu fevri çıkışının ardında, söz dinlemeyen ve çokça suça karışan Temim yönetimini değiştirmek, yerine Arap şeyhlerinin hatırını sayan güngörmüş, uslu birini getirmek olabilir.

Temim düşerken, mütemmim bir erk işleri toparlayıverir.

Temim bugüne kadar tükürdüklerini yalayıp bir güzel yutmazsa, yerde kalan ıslaklığı da iz kalmayacak şekilde temizlemezse başına gelecek budur.

Ancak görünen o ki şeyh Temim, babası gibi “hadi artık” dendiğinde kenara çekilecek biri değil. Bu yüzden onun elini kolunu bağlayıp, ağzına da bant çekmeden tahtından indirmek, yine Körfez krallarının isteyeceği bir şey olmayacaktır. O halde geriye tek bir seçenek kalıyor: Temim’i olabildiğince şeytanlaştırmak için elde bol miktarda bulunan terör desteği, silah dağıtımı, kara para trafiği gibi konuları dünyanın gözüne sokarak, önce Arap mahkemelerine, ardından da Lahey’e giden yolu açmak.

YA ERDOĞAN?

Tüm bunlar olup biterken bir zamanlar Suudi Arabistan öncülüğünde kurulması planlanan İslam ordusunun devrik komutanı, ümmetin atanamayan halifesi Erdoğan’ı bekleyen iki gerçeklik var:

1– Temim’in izah etmekte zorlandığı “bağzı” konularda Erdoğan rejiminin adını vermesi yani moda deyimle itirafçı olması.

2– IŞİD düşerken Temim’in günahlarını ortaya dökerek caniler ordusuna açtıkları alanı gizli tutmaya çalışan Suud ve çetesi, çok daha sansasyonel şekilde IŞİD’in ikinci vatanı yapılan Türkiye’nin kontrolsüz diktatörü için de benzer bir süreci başlatması.

Böyle bir süreç başlarsa, “Aman ha sakın yapmayın, Erdoğan teröre bulaşmamıştır. Bu ağır bir ithamdır. Bu bir oyun ve arkasında kim olduğunu bulamadık” diyecek bir ülke, bir pakt, bir uluslararası birlik görüyor musunuz?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin