Kasetçiler Erdoğan’ın ne kadar yakınında? [Haber-Yorum: Erman Yalaz]

GERÇEK KASETÇİLER NEREDE?

Düne bakmadan bugün yaşananları anlatmak, anlamlandırmak güç oluyor. Biz gazetecilerin bir görevi de tarihe not düşmek, unutulmuşları hatırlatmak; gerçeklerin peşinde olmak her daim…

AKP yanlısı Sabah gazetesi sayıları on binlerle ifade edilen iftiralarına bir yenisini daha ekleyip Zaman Gazetesi’nin 3 katlı bir özel binasında bazı askeri personelin cinsel içerikli görüntülerinin arşivinin tutulduğu yalanını yazdı. Haber internette girmiş. Geçiştirilip gidilebilir. Ancak kazın ayağı öyle değil. 4 yıldır atılan iftiralar bugün karşımıza iddianame, darbe komisyonu raporu diye çıkarılıyor maalesef.

Burada da Zaman kod adlı gizli bir tanığın beyanı diye yalanlar sıralanmış. Manipülatif bu haber ve iftiraların neresi düzeltilecek!? Zaman’a el konulalı bir yılı aşmış. Kayıtlar, incelemeler, baskınlar… Hiçbir delil bulunamamış, şimdi bir kişinin sözüyle infaz yapılıyor. Hukuki yollardan düzeltme, yalanlama yayınlama imkanı yok maalesef.  Ama dünün gerçeklerini hatırlatma imkanı var. Bakın yakın tarihteki bu kasetçilik furyasının göbeğinde kimler vardı? Birlikte hafıza tazeleyelim.

ERDOĞAN VE TALAT DİNLENİYOR KAYITLAR AYDINLIK’TA BULUNUYOR

Başbakan Tayyip Erdoğan ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında 2004’te yapılan telefon görüşmesinin kayıtları döküm yapılarak Ekim 2009 tarihinde İşçi Partisi’nin (İP) yayın organı Aydınlık’ta kapak yapıldı. Polisin o hafta Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal’a yaptığı baskınlarda ses kayıtlarının orijinalleri bulundu. Aydınlık ve İP yetkilileri kendilerini bu ses kaydının e-mail yoluyla geldiğini savundu.  Kayıtlar, Ergenekon sanığı Şener Eruygur ve ekibinin Jandarma Komutanı olduğu döneme aitti. Eruygur Başbakan Erdoğan’ın dinletmişti. Bunun için örtülü ödenekten özel alımlar yapılmıştı. Ses kayıtlarının Hasan Atilla Uğur ve Levent Ersöz’ün görev yaptıkları ve hükümet üyelerini dinlettikleri 2004 yılında gerçekleştiği ortaya çıktı.

YÜKSEK YARGIYA KAMERA TUZAĞI KURULUYOR; CD’Sİ ERGENEKON SANIĞINDAN ÇIKIYOR

Çok geçmeden Eruygur ve ekibinin başka bir marifetiyle karşılaştık. Emekli Albay Mustafa Levent Göktaş’ın avukatlık bürosunda 7 Ocak 2009’da yapılan aramada el konulan yüzlerce delilden biriydi 51 Nolu DVD. Özel Harp Komutanı Göktaş Abdullah Öcalan’ı teslim alan ekipte yer almıştı. Eruygur döneminde parlamıştı. Neydi bu 51 Nolu DVD’nin sırrı peki?  Üst düzey bir komutanın oğlunun ve  91 yüksek yargı üyesinin özel hayat görüntüleri,  5 binden fazla kamu görevlisine ait kişisel bilgiler, fişlemeler vardı.  Medya andıçları, akredite basın mensuplarına dair belgeler.  Buna ilaveten Dışişleri Bakanlığı bürokratlarının da kayıtları olduğu ileri sürülmüştü o günlerde.

BAŞBUĞ’UN İNŞAAT İŞLERİ, GENELKURMAYDAN DOĞRULANAN BELGELER

Daha önemlisi eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un konutunun inşaat onarım belgeleri, EMASYA belgeleri, Balyoz planının aynısı 8 ayrı harekat planı, Saldıray Berk, Şemdinli isimli dosyalar, PKK-HADEP raporları, fişlemeler, andıçlar. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi DVD içeriğini Genelkurmay Başkanlığına sorduğunda Genelkurmay Askeri Savcılığı bilgi ve belgelerin tamamını teyit etmişti.

5 BİN 763 KİŞİNİN MAHREM KAYITLARI  VE ‘TSK MÜDAHALE EDECEK AKP KAPATILACAK’ NOTLARI

5 bin 763 kişiye ait özel ve kişisel bilgilerin, Başbakan dahil bazı bakanlar ve bürokratlar hakkında da özel ve kişisel bilgilerin, bazı hakim ve savcıların ’mahrem ilişkilerini’gösteren fotoğraf ve kamera kayıtlarının ne işi vardı Göktaş’ta? Sonra aynı DVD içinde İlker Başbuğ’un 367 krizinde Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’ya şu mesajı ilettiği notlar arasında yer almıştı: “Anayasa Mahkemesi’yle konuştuk. AKP’yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek.

ERUYGUR’UN EŞİ YAŞAR PAŞA’NIN YAHUDİ OLDUĞUNU NEREDEN BİLİR?

Göktaş’ta Eruygur’un ekibindendi. Eruygur bu tür işlere çok meraklıydı. Cumhuriyet mitinglerinin organizasyonundan, darbe planlarına kadar her türlü müdahale ve vesayet perdesinin ardındaydı. Bu merak o kadar ileri gitmişti ki Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’un Mayıs 2009’da ortaya çıkan ses kaydında eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile ilgili akıl almazlar ifşaatlar ve iddialar gündeme getirilmişti. Bayan Eruygur Büyükanıt’ın Erdoğan ile Dolmabahçe görüşmesine atıf yaparak Yaşar Paşa’nın Yahudi olduğunu iddia ediyor ve şöyle diyordu: “Yaşar Paşa´nın, eli kolu bağlandı ne yapabilir ki? Niye bağlandı? Bu eski bakanlardan biri konuştu. Diyor ki sarayda bir saat kırk beş dakika ne konuşuldu diyor. Hala soruyorlar. Meçhul. Ne konuştu da değişti. Var bir kaç sebebi var. Bir şeyler duyduk. Anne, anne oralı baba Türk. Ama onlarda anneden geliyor. Bizde babadan gelir, Yahudi´de annelerden geliyor. O bir gerçek. Onu zaten yüz yüze de konuştular Şener ile Yaşar Paşa. İtiraz etmedi.” Bayan Eruygur, Büyükanıt’a doğrudan Yahudi diyordu, suç gibi bahsediyordu bundan. Üstelik o ses kayıtlarının sonunda bunu ‘çirkin’ bulduğunu anlatıyordu.

VE DEVRAN DEĞİŞİYOR…

Askeri vesayet ve Ergenekon döneminin bu şekilde özel hayat fişlemesi ve kasetçiliğini gösteren yüzlerce örneği bulunabilir.  Sonra devir değişti.  Kasetçiler de. Erdoğan vesayeti yendiğine inandığı günden itibaren her şeyin tek hakimi olmak istiyordu.

10 Mayıs 2010 tarihinde, ana muhalefet partisi CHP Lideri Deniz Baykal,  bir kaset şantajının ardından istifa etmişti. CHP kurultayına bir ay kala 6 Mayıs’ta paylaşılan görüntüler Baykal’ın siyasi hayatını bitirmeyi hedefliyordu. Başarılı da olmuştu.

‘AHLAKLARINA UYGUN SİYASET YAPAN ŞANTAJCILAR’

Baykal, işin sahibini biliyordu daha ilk günden. O yüzden şöyle söylemişti istifa ederken, “Duvarlara, eşyalara gizli kameralar yerleştirirsiniz. Gizli çekimlerle insanların en korunaksız görüntülerini alırsınız, kesersiniz, biçersiniz, aktarırsınız, montaj yaparsınız çarpıtırsınız. Böyle yaparken de dünyanın her yerinde bütün dinlerin, bütün rejimlerin, bütün ahlak anlayışlarının güvencesi altında olan insanoğlunun mahremiyetine tecavüz edersiniz. Ağır hayâ ve utanç bunu yapanlar için anlamını kaybeder. İnsanların şerefleri onların umurlarında değildir. Önümüzdeki komployu gerçekleştirenler, bunu sapık oldukları için ya da ticari kazanç sağlamak için veya şantaj yapmak için düzenlememişler, siyaset yapmak için düzenlemişlerdir. Ahlaklarına, vicdanlarına uygun bir siyaset.”

BAYKAL: KOMPLONUN ARKASINDA ERDOĞAN VAR

Erdoğan bu sözlere rağmen vazgeçmemişti avının peşinde gitmekten.  Seçim meydanlarında mitinglerde, cami minarelerinin gölgesinde şunları söylüyordu: “Ne özeli, genel genel!” Hoşuna gitmiş olmalıydı bu iş. Baykal davası yıllarca sürüncemede kaldı. Paralel devlet yalanıyla başlayan süreçte ise konu canlandırılıp kaset işi cemaate yıkılmaya çalışıldı. 31 Ekim 2016’da CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın yayınına katılan Deniz Baykal, komplonun arkasında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan bulunduğunu üstüne basa basa deşifre etti: “Devlet olarak yapıyor. Ve ben ayrıca biliyorum ki, o zaman ki Sayın Başbakanın (Tayyip Erdoğan) bilgisi dâhilindedir.”

MHP’DEN 10 İSME KASET TUZAĞI

Baykal’ın istifası siyasette yeni bir alan açmıştı Erdoğan’a. Muhalefeti başsız bırakmıştı. Varan1 yazan Baykal kasetinin sonundaki Varan2’nin ne olduğu ortaya çıkmadı hiç.  Ancak ikinci kaset furyası çok geçmeden patlak verdi. Bu kez hedef MHP idi. Baykal olayından 1 yıl sonra  Nisan-Mayıs 2011 tarihleri arasında arka arkasına kasetler internete servis edildi. Türkiye seçime giderken, MHP Genel Başkan yardımcılarının da yer aldığı kurmay kadrodaki 10 milletvekili istifa etmek zorunda kaldı partiden.

BARUTÇU: CEMAAT DEMEDİM, MHP’Yİ TEZGAHA DÜŞÜREN ALÇAKLARI BİLİYORUZ

Konu yıllar sonra tekrar ısıtıldığında yandaş Star gazetesinin  “MHP’ye yönelik şantaj operasyonu paralel örgütten” manşet iftirası aynı gün çöktü.  Röportajı veren Milletvekili İhsan Barutçu bir gün sonra, “Ben ne paralel ne de cemaat ifadesini kullandım. MHP’yi tezgâha düşüren alçaklara karşı kimin ne kadar alkış tuttuğu bilinmektedir.” diyerek gerçek adrese işaret etti.

45 YILLIK DOSTU İDRİS NAİM ŞAHİN’E MEYDANLARDA ‘KASETİ VAR’ DİYE BAĞIRDI…

Av bitmedi. 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalından  sonra parti içinden arka arkaya istifalar geldi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Erdoğan’a çok yakın bir isimdi. O da istifa etti. Erdoğan’ı tabiriyle  45 yıllık beraberlik vardı. 24 Mart 2014 tarihinde Ordu’da mitingde binlerce kişiye bakarak, “Onun da kasetleri var!” diyecekti. AKP genel başkan yardımcılığı, İçişişleri Bakanlığı, İstanbul belediyesinde genel sekreterlik yapmış bir arkadaşını meydanlarda böyle hedefe koymuştu Erdoğan.

 

‘BAŞBAKANLIK VE PARTİ MERKEZİNDE MONTAJ DUBLAJ FAALİYETLERİ VAR!’

İdris Naim Şahin daha sonra çıktığı bir televizyon programında aynen şu cevabı verdi: “Sayın başbakan kasetlerle çok meşgul herhalde… Kendisi veya bir başkası tarafından. Pensilvanya, paralel devlet diyor. Onlardan bana gelmiş bir şantaj kasetini ima ediyor. Ben söylüyorum. Bana böyle bir kasetten bahseden olmadı, böyle bir şantaj yapan da olmadı. Böyle bir kasetten haberim bilgim yok. Sayın başbakan ben biliyorum diyor. Biliyorsa savcılığa bildirsin… Bu bölümde yalandan ibarettir. Parti genel merkezinde bir arayışın, bir çalışmanın, disipline sevk edildikleri için ayrılan partililer ve milletvekilleri ile ilgili olarak Başbakanlıkta bir montajlama dublajlama faaliyetleri çabasının başlatıldığını duydum.

Tek rakip siyasiler değildi tabi.  Ocak 2015’te TÜSİAD’ın eski başkanı Haluk Dinçer için kolları sıvamıştı bu kez.  “Kim bilir belki onunla ilgili de şantajı, montajı vardır” dedi meydanlarda.

REDHACK ALBAYRAKLARI DEŞİFRE EDİYOR

İktidar medyası ve Erdoğan’ın son 3-4  yıldır gündeminden hiç düşmedi kaset mevzu. Ancak işler bazen de ters gidiyordu.  Ekim 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın gmail ve icloud hesaplarını ele geçiren RedHack’ın yayınladığı belgeler arasında iki de ses kaydı ve dinleme skandalı vardı.  Redhack, Albayrak’ın maillerinden önce Doğan Medya Grubunun patronu Aydın Doğan’ın ses kayıtlarını bulup deşifre etti. Sonra da Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık’a ait bir kayıt paylaşıldı. Bu kayıtlar Faik Işık’ın İstanbul’da AKP milletvekili adayı olduğu döneme aitti. Fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırıda bulunanların nasıl salıverildiğini anlatıyor, sinli kaflı iktidarın hatalarına değiniyordu. Kim kaydetmişti bunları? Berat ve Serhat Albayrak kardeşlerde ne işi vardı? Sorular hala cevapsız.

DEVLET BAHÇELİ’YE YÖNELİK SON İDDİA

Kaset iddialarının en ilginçlerinden biri referandumdan önce ortaya atıldı. İddiayı yazan grup tanıdıktı yine. Doğu Perinçek’in kontrolündeki Aydınlık gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MHP lideri Devlet Bahçeli’ye kaset şantajı yaptığını yazdı. Yazıyı kaleme alan Sabahattin Önkibar, MHP’nin başkanlık teklifine neden destek verdiği konusunda 3 iddiayı gündeme getirerek, Erdoğan’ın Bahçeli’ye ‘kaset’le şantaj yaptığını şöyle dillendirmişti:  “Üçüncü şantaj iddiası ise Bahçeli’nin özel yaşamı ile alakalı sızdırmaların yapılacağı spekülasyonu… Kulislerdeki bu iddiaya göre böyle bir sızdırma Bahçeli ile beraber MHP’yi çok çok zora sokacağı konuşuluyor…”

DARBEYİ ÖNCEDEN BİLEN EL ÜSTÜNDE, ÖTEKİ MİT MÜSTEŞARLIĞI PEŞİNDE…

Kasetlerde, kasetçilikte adı geçenler 15 Temmuz öncesi ve sonra canhıraş bir gayret içine girdi. Hasan Atilla Uğur, malumunuz darbeyi bir gün önceden Yenişafak’a haber veren isimdi. Levent Göktaş, Ahmet Davutoğlu başbakanlıktan alındıktan sonra MİT Müsteşarı olarak Hakan Fidan’ın yerine getirilecek isim diye yazılıp çizildi. Erdoğan’ın güvenlik danışmanı olduğu iddia edildi. Perinçek ve ekibinin ‘cemaatlerin kökünü kazıyacağız’ sözünden sonra mütedeyyinlere yönelik zulümlerin merkezinde olduğunu, alkışladığını söylemeye gerek yok sanırım.

Yazının ortasında ne demiştik. Devir değişti, kasetçiler de. Ortada cemaat yok. Ama kaset ve kasetçiler hala konuşuluyor. Belki de kasetçi kadrolar yeni görevlere gitti. Hala harıl harıl çalışıyorlar ya da. Kokusu çıkar yakında…

 

 

 

 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin