Karlov’u kim öldürdü, tetikçiyi kim yetiştirdi?

HABER-YORUM | ERMAN YALAZ

Bundan yaklaşık 2 yıl önce, 19 Aralık 2016 tarihinde Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrev Karlov, kameraların gözü önünde Mevlüt Mert Altıntaş tarafından Ankara Çağdaş Sanat Merkezi’nde bir sergi açılışında sırtından vurularak öldürüldü. Başkent şok olmuştu. Bütün dünya son dakika haberi olarak girmişti cinayeti. Rusya büyükelçisi, Türkiye’nin başkentinde öldürülüyordu. Saldırgan bir polisti ve kısa süre sonra ortaya çıkan bu bilgiler üzerine hükümet çevrelerini bir telaş sardı. Olay yerine ilk gelen isim İçişleri Bakanı Süleyman Soylu oldu. Saldırgan sağ ele geçirilebecekken, Soylu’nun yönettiği yarım saatlik operasyon ve çatışmaların ardından tetikçi polis memuru Altıntaş’ın ölü ele geçirildiği açıklandı. Cinayetin en büyük delili, olayın perde arkasının birinci tanığı itina ile ortadan kaldırılmıştı.

Dava ve soruşturmayla ilgili bugüne kadar binlerce haber yazıldı. İftiralar, yalanlar ve komplo teorileri havada uçuştu. Daha ilk günlerde Reuters’e konuşan bir üst düzey emniyet yetkilisi ‘cinayet cemaatin işi’ diyerek yalan tohumlarının ilkini ekti. AA tarafından servis edilen son bir haber ise şu iftirayı atıyordu: ‘Karlov cinayeti Fethullah Gülen’in talimatıyla işlendi!’  İftira, istihbarat odalarında, AKP medyasının koridorlarında türetilen yalanlar iddianame haline getirilip, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı eliyle servis edildi. Haberlere göre iddianamenin birinci sanığı Fethullah Gülen, ardından Şerif Ali Tekalan, gazeteci Emre Uslu ve diğer 25 kişi…. Cinayeti duydukları gibi telin eden, hepsi yurtdışında olan bu isimleri Karlov suikastına dahil etmek için 2 yıl aynı yalanlar ağızlara sakız yapıldı. Medya eliyle kamoyuna yedirilen bu yalanlar şimdi iddianame olmuş.

Hrant Dink, Rahip Santaro, Üzeyir Garih, Muhsin Yazıcıoğlu cinayetleri, hatta Turgut Özal’ın ölümü, Özdemir Sabancı cinayeti, Necip Hablemitoğlu suikastını da cemaat işlemişti bu merkezlere göre. Apaçık derin devletin, DHKP-C gibi taşeronların işlediği cinayet ve suikastleri, kendi bahçesinden alıp, cemaat bahçesine atmaya çalışan bu aklın gizleyemediği ve hesap edemediği şey ise; gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkacak olması.

Peki neydi Büyükelçi Karlov suikastı gerçekleri ve kimdi bu Mevlüt Mert Altıntaş? Arşivlerindeki haberlere ve bilgilere bile bakmadan AA’nın ve Ankara Savcılığı’nın iftiranamesini manşet yapan gazeteciler (!) için şu unutulmuş hakikatlere ve açık delillere tekrar bir bakalım.

POLİS MEMURU TETİKÇİ EL NUSRACI

  • Mevlüt Mert Altıntaş,  cinayeti işlediği tarihte Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli bir polis memuruydu.

AYNI GÜN RAPOR ALDI, OTEL ODASI KİRALADI

  • 19 Aralık sabahı saat 08:29’da Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırmasına Acil bölümün gelip bir günlük rapor aldı. Bayan doktor E.D’ye ishal olduğunu söyleyerek rapor yazdırmıştı. Raporu işyerine teslim edip evine döndü.

KORUMA POLİSİ GÖRÜNTÜSÜYLE GİRDİ

  • Bir müddet sonra evinden taksiyle ayrıldı. Ankara Çağdaş Sanat Merkezi’nin yanındaki bir otele geldi. Takım elbisesini otel hizmetlerine ütületti. Serginin açılış saatini beklemeye başladı. Gömleğini giydi, kıravatını taktı, takım elbisesini  giydi. Açılışa dakikalar kala otelden ayrıldı ve koruma polisi görüntüsü ile sergi salonuna girdi.

EL NUSRA NEŞİDİ VE CİHAT MARŞI

  • Büyükelçi Andrev Karlov, tercümanı ile birlikte kürsüye çıktığında arkasında sadece o vardı. 19:05’te silahını çıkarttı, ateş etmeye başladı. Sol el işaret parmağını havaya kaldırarak, “Allahuekber, Allahuekber, nahnülleziyne bayeuu muhammeden alal cihadi mea gayri neddahatan, Allahuekber!!!”diye bağırırken ateş etmeye devam etti. Bu sözler, Suriye’de El Kaide ile birlikte hareket eden El Nusra’nın ‘neşid’i, yani cihat marşıydı. [video]
  • Bu bilgiyi ilk deşifre eden istihbarata ve iktidara yakınlığıyla bilinen Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi oldu. ‘El Nusra marşı bu’ demişti. Ancak kısa süre sonra bu iddiasından vazgeçti.

SOĞUK KANLI VE EĞİTİMLİ BİR SUİKASTÇI

  • Saldırgan çok profesyonel ve eğitimliydi. Cinayet sonrası ortaya çıkan görüntülere göre, suikastçı soğuk kanlı bir şekilde, mekan-alan güvenliği alarak büyükelçiyi en iyi vuracağı ve kendini koruyacağı en güvenli açıya geçmişti. 11 el ateş eden saldırganın atışları 9 kez elçiye isabet etmişti. Atış hızı, atış istikrarı ve isabeti, suikastçının temel polis eğitimi dışında ayrıca bu iş için eğitildiğini gösteriyordu.

DİYARBAKIR’DAN BAŞKENTE JET TAYİN

  • Aydın Söke’ doğumlu Mert Altıntaş, Söke Cumhuriyet Anadolu Lisesinden mezun olduktan sonra İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulu’nu bitirmişti.  Daha sonra 2.5 yıl görev yaptığı Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde göreve başlayacaktı. Mert Altıntaş’ın ilk görev yeri Diyarbakır’dı. Geçici görevle gittiği bu ilden kısa sürede başkent Ankara’ya geri gelmişti. Üstelik koruma hizmetlerinin merkezine tayin olmuştu. İktidarın siyasi torpili olmadan o dönemde bunun yapılması imkansızdı. Bu siyasi ilişkiler hiç deşifre edilmedi.

RUS ELÇİLİĞİ ÖNÜNDEKİ HALEP PROTESTOLARINDA DA VAR, ERDOĞAN’I DA KORUMUŞ

  • Saldırganın El Nusra yemininden sonra olay yerinde haykırdığı sözler ise Suriye’nin Halep kentinde yaşananlarla ilgiliydi. Altıntaş, öldürücü vuruş yaptığını bildiği halde, “Halep’i unutmayın, Suriye’yi unutmayın. Beldelerimiz güvende olmadıkça sizler güvenliği tadamayacaksınız” mesajını vererek büyükelçiye kinle ateş etmeye devam etti.
  • Altıntaş, bir kaç gün önce (14 Aralık 2016) Rusya Büyükelçiliği’nin önünde İHH şapkalı organizatörlerin Rusya’yı protesto ettiği eylemlerde de görev yapmıştı. Dahası Mert Altıntaş,  Erdoğan’ın Ankara çevresindeki birçok yurt gezisinde de görevlendirilmişti.
  • ( https://www.youtube.com/watch?v=mWPQAG_–14 )

 

DERSHANEYE GİTTİ YALANINI AİLESİ DEŞİFRE ETTİ

  • Cinayete ilişkin Reuters başta olmak üzere gazetecilere kaynaklık yapan istihbarat görevlileri önce Altıntaş, aktif görevde değil yalanını yaydı. Tutmayınca iki gün sonra bu yalandan vazgeçildi. Sonra Altıntaş’ın Hizmet Hareketi ile irtibatlandırmak için Körfez Dershanesi’ni gittiği iddia edildi. Bizzat annesi ve ablası tarafından yalanlandı.

GÖKÇEK’İN İFTİRASI VE MOSKOVA’DAKİ ZİRVE

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek cemaate iftirayı yayanların başındaydı.  (Hatırlanacağı üzere Gökçek, 15 Temmuz’dan bir gün önce darbe girişimini Rusya’dan gelen Alexader Dugin’den öğrenmişti; oradan da iyi haber alabiliyordu yani…) Gökçek, “Rus uçağını düşüren ve düşürten güçler kimse bu olayın failleri de onlardır. Bu saldırının yarın yapılacak toplantı öncesinden olması mutlaka manidar. Tıpkı FETÖ’nün daha önce Rus uçağını düşürmesi gibi” twitlerini yazdı. Yazdıklarının tamamı yalandı, ancak bu iftira yarışı, bir endişeyi ve hakikati de gösteriyordu. Bir gün sonra Büyükelçi Andrey Karlov’un cenazesinin ülkesine gönderilmesi için Ankara’da tören yapılırken; aynı anda Moskova’da Rusya, Türkiye ve İran dışişleri bakanlarının Suriye ile ilgili yaptığı ilk ortak görüşmenin sonuçlarının aktarıldığı basın toplantısı gerçekleşiyordu. Türkiye, muhatabının büyükelçisini başkentinde koruyamayan bir ülke olarak masadaydı.

GÜLEN: MENFUR TERÖRİST SALDIRIYI LANETLİYORUM, ACİLEN AYDINLATILMALI

  • Bugün iftiraya uğrayan Fethullah Gülen Hocaefendi,  Andrev Karlov’un Ankara’da bir suikast ile katledilmesi üzerine Türkçe ve İngilizce  taziye mesajı ve açıklama yayınladı. Gülen açıklamasında, “Ankara’da bir sanat galerisinde konuşma yapan Rus Büyükelçisi Andrev Karlov’u hedef alan menfur terörist saldırıyı şiddetle lanetliyorum” demişti.

Gülen, afsv.org sitesinde yayınlanan mesajında; “Failleri kim ve gerekçesi ne olursa olsun hiç bir terörist eylem tecviz edilemez. Bütün vatandaşlarımızın ve dünya kamuoyunun beklentisi bu saldırının arka planının aydınlatılması, saldırgana yardım eden, zemin hazırlayanların tespiti ve bir daha böyle bir saldırı olmaması için gereken her türlü tedbirin alınmasıdır” değerlendirmesinde bulunmuştu.

SOYLU VE AKP’LİLERLE FOTOĞRAF ÇEKTİREN AVUKAT; POLİSİN EV ARKADAŞI

  • Aradan kısa bir süre geçtiğinde tetikçi polis Altıntaş’ın El Nusra bağlantısını sağlamlaştıran ve cinayetin hangi şartlarda kimlerle irtibatlı işlendiğini gösteren yeni bilgiler ortaya çıkacaktı. İlk sıcak bilgi Altıntaş’ın ev arkadaşı avukattı. Bugün adı iddianameye konan eski Taraf yazarı Emre Uslu, Altıntaş’ın ev arkadaşının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve bazı AKP’lilerle çekilmiş fotoğraflarını yayınladı. Bakan Soylu’ya seslenen Uslu, ‘O katilin ev arkadaşı avukatı tanıyor musun?’ diye soracaktı.

O POLİS NURETTİN YILDIZ’IN TOPLANTILARINDA

  • Altıntaş’ın ve cinayetin arkasında Gülen de Hizmet Hareketi de yoktu. Ancak kendine hoca sıfatı takılmış; iktidar çevrelerinin çokça itibar ettiği başka bir isim; Nurettin Yıldız vardı. Saldırgan polis Altıntaş’ın babası, oğlunun polis okulunda tanıştığı arkadaşı Sercan B. tarafından Ankara’nın Hacı Bayram semtinde Nurettin Yıldız’ın sohbetlerine götürüldüğünü söylemişti. Ablası Seher ise, kardeşi Mert Altıntaş’ın, Sercan B. tarafından çarşaflı bir kızla evlendirilmek üzereyken annesinin baskısı sonucu vazgeçtiğini söylemiş ve Sercan B. faktörüne dikkat çekmişti. Sercan B. ve Mevlüt Mert Altıntaş’ın sohbetlerine gittiği Nurettin Yıldız, Türkiye’de selefiliği yayan isim olarak biliniyordu.  Yıldız’ın sohbetlerinin müdavimi sadece Altıntaş değildi, iktidarın istihbarat ve Suriye operasyonlarında maşası haline getirilen İHH ve radikal cihatçı akımların sohbet hocasıydı Nurettin Yıldız. Selefilik’in bir numaralı yayıcısıydı.

   

AKP İLE YILDIZI PARLAYAN HOCANIN EL KAİDE’NİN SURİYE KOLUYLA İLİŞKİSİ

  • Nurettin Yıldız’ın tetikçi polisle ilişkine dair detaylar hiç soruşturulmadı. Ancak suikastın üzerinden iki hafta geçmeden Yıldız’ın El Kaide, El Nusra ilişkilerini gözler önüne seren yeni deliller ortaya çıkacaktı. Yıldız’ın, El Kaide’nin Suriye kolu Ahrar’uş Şam’ın öldürülen lideri  Ebu Abdullah el-Hamavi ile çekilmiş görüntüleri vardı. 30 Aralık’ta tüm sosyal medyada birinci gündem Karlov cinayetine giden yolda Yıldız’ın rolü oluverdi.
  • Ahraru’ş-Şam lideri Ebu Abdullah Hamavi 2014’ün sonuna doğru öldürülmüştü. Suriye’nin İdlib kenti kırsalında örgütün üst düzey yöneticileri toplantı halindeyken saldırı gerçekleşmiş ve örgütün lideri Ebu Abdullah’la birlikte çok sayıda yönetici ölmüştü. Ahrar’üş Şam, İdlib’i merkez olarak kullanıyordu. Nurettin Yıldız’la örgütün lideri Ebu Abdullah Hamavi’nin görüşmesi de İdlib’in Binniş köyünde gerçekleşmişti.

    Nurettin Yıldız ile Ahrar’uş Şam’ın öldürülen lideri Ebu Abdullah el-Hamavi, Ahrar’üş Şam karargahında görüşürken (yukarıda üstte)

YILDIZ’IN İTİRAF MEKTUBU: CİHAT VE MÜCAHİTLER ÜZERİNE KONUŞURKEN ANLAŞTIK!

  • Ebu Abdullah Hamavi’nin 2014’te öldürülmesinden sonra Nurettin Yıldız, bir taziye mektubu yayınlamıştı. Bu mektupta Yıldız kendi ağzından Ebu Abdullah’la görüştüğünü itiraf ediyordu: “İdlib’in köyü Binniş’te mütevazı bir eve vardığımızda yere kurulmuş sekilerde muhabbet eden ve silahlarını sıra sıra yanlarına dizmiş heybetli adamlardan hangisinin Ebu Abdullah olduğunu bir türlü anlayamamıştık. Yeryüzünde ümmet adına sorumluluk taşıyacak son adam gibi alçakgönüllü, taşımaya en gönüllü bir komutan kadar ağırbaşlıydı. İnce siyah sakallarını ara sıra eliyle okşama âdeti olan bu vakur Müslüman’ın ne kadar isabet ve istikamet dolu bir çizgisinin olduğunu yemek yiyip sekide bağdaş kurduğumuzda, cihat ve mücahitler üzerine konuşurken anlamıştık.”

ERDOĞAN’IN ‘İYİ ÇOCUKLARI VE EL NUSRA’

Karlov cinayetinin bir de politik-psikolojik arka planı vardı. O da son 5 senedir açıkça Suriye’de ve Irak’ta cihatçı yapıları destekleyen AKP iktidarı ve iktidarı yöneten Tayyip Erdoğan’ın icraat ve  politikalarıydı. Karlov suikastında polis Altıntaş’ın sloganını attığı El Nusra, başından beri Erdoğan’ın ve iktidarının gözdesi oldu. Erdoğan, başta olmak üzere hükümet çoğu yerde El Nusra’yı savundu. Rusya’nın savaş uçağının Türk jetleri tarafından düşürülmesinden sonra masaya sürülen argümanlardan biriydi El Nusra. ‘Rusya’nın IŞİD’i vurmasına ses çıkartmıyoruz, Nusra neden hedefte?’ deniyordu. Bunu en somut ifadeyle Erdoğan serdetti ve  21 Haziran 2016’da Ankara’da yaptığı bir konuşmada ‘El Nusra’ya niye terör örgütü diyorsunuz?’ çıkışında bulundu. Altı ay sonra El Nusra marşları eşliğinde Altıntaş, Rus Büyükelçi Karlov suikastını işleyecekti.

TÜRK İSTİHBARATININ EN TANIDIK ÖRGÜTÜ

Örgüt ilk çıkışta ismini Şam Halkına Destek Cephesi olarak duyurdu. 2012’nin başında internette yayınlanan bir video ile kuruluşunu ilan etti. Suriye’de Esed Rejimi’ni devirerek bir ‘İslam Devleti’ kurmak istediğini ilan eden El Nusra, savaşçı cephenin de en önde gelen yapılarından biri haline geldi. El Nusra Cephesi, bir yıl sonra El Kaide’ye bağlılığını ilan etti. Ta ki Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimine kadar. Darbeden 10 gün sonra 26 Temmuz’da El Kaide’den ayrıldığını ve ismini de Şam Fetih Cephesi olarak değiştirdiğini açıkladı. Örgütün kritik  tavırlarında Türk istihbarat teşkilatının doğrudan müdahalesi vardı.

OBAMA: ‘SURİYE’DE NE İŞLER ÇEVİRDİĞİNİZİ BİLİYORUZ!’

Türkiye El Nusra arasındaki siyasi serencamın ilk karesi Amerika’da çekilmişti. Mayıs 2013’teki ABD Başkanı Barack Obama, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan arasındaki gergin Suriye görüşmesiydi bu. Nusra Cephesi’nin dünyanın değişik yerlerinden gelen cihatçıları organize etmesi, AKP hükümetinin ise buna göz yumması, üstüne Suriye iç savaşına silah aktarma desteği toplantının gergin geçmesinin sebebiydi. Obama’nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ‘Ne işler çevirdiğinizi biliyoruz’ dediği  gündeme geldi. Çevrilen iş büyütülen El Nusra ve AKP’nin Suriye’deki cihatçı iyi çocuklarıydı.

BM RAPORU: EL NUSRA VE IŞİD’E SİLAH SEVKİYATI TÜRKİYE’DEN

IŞİD gibi El Nusra da, MİT tırlarıyla Türkiye’den Suriye’deki cihatçı gruplara silah sevkiyatı yapıldığı ortaya çıktığında tartışıldı en çok. Ocak 2015’de Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde görüşülen İzleme Komitesi Raporu’nda IŞİD ve El Nusra Cephesi’nin ellerindeki silah ve mühimmatın büyük bölümünün Türkiye üzerinden gizlice gönderildiği vurgulandı. MİT Tırları hadisesi buzdağının su yüzüne çıkan haliydi.

Karlov suikastını aydınlatmak niyeti olmadığını artık açıkça gördüğümüz Cumhuriyet Savcılarının dikkatini çekip çekmeyeceğini bilmiyorum. Ancak, olayları yakından takip eden gazetecilerin; hiç değilse dönüp arkalarındaki izlere bakmak istediklerinde hatırlayacağı Karlov suikasti ve gerçeklerinin bir kısmı özetle böyle.

İftira atanların yalanları, bu cinayet ve suikastların gerçek sorumluları elbet bir gün ortaya çıkacak. Çünkü gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır….

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Arkadaş,

    Bir Allah kulu da çıkıp eğip bükmeden, kimseye faturayı kesmeden anlatsa.

    Tiksiniyor insan.

    Neyse o arkadaş.

    Lanet olsun insan canına kıyana.

    Her seyi komşu kapısına süpürmek nedense insanı rahatsız ediyor.

    Evrensel bir gazeteci yok mu olanı, doğruyu net anlatsın.

    Yoksa gazetecilik bir temizlik enstrümanı mıdır?

    Şeffaflık ve itidal ait olduğumuz grubun/cemaatin/partinin içinde yanlış yapanlara fırsat vermez.

  2. Kendi yapan gercegi niye anlatsin iftira atacak tabi . Sunni islam ( peygamber islami) i yok etmek isteyenler bunu yaparken islamiyet icin hareket ediyorlarmis gibi yaparak islerini beceriyorlar.Insallah ellerinde oatlar tuzaklari.

    Dertlerinin islahatci sunni islami yok etmek oldugu o kadar belli ki….Bu sadece turkiyede cemaate yapilmiyor, Misirda ihvan a yapiliyor, bangladesde cemaati islamiye ye yapildi yemende ebu hanife fikhi ile amel eden zeydilere yapiliyor , hemde gizlemek icin islamci gorunenler eliyle yapiyorlar. Boylece davayi rububiyeti temsil etmeyen siyasal islam kalacak zaten siyasal islam onlara calisan bir sey . Islamiyet ne oldugunu ne olmadigini ortaya koymak lazim ki millet aldanmaya devam etmesin. Saldiri altinda olan islamiyettir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin