Kaçak altını yanlış adreste arıyorsunuz? [Haber Analiz: Semih Ardıç]

Fotoğraf: AFP

Koza İpek Holding’in bütün defterlerini, banka hesaplarını incelediler. Türkiye şartlarında şüphe uyandıracak kadar ‘mükemmel’ muhasebe kayıtlarını görünce işi pişkinliğe vurup “Madem delilden suçluya gidemiyoruz o halde kayyım atıyoruz” dediler. Mülkiyet hakkı, teşebbüs hürriyeti bir savcının vehim ve zanlarıyla ayaklar altına alındı. Ekonomi bugün o savcı ve takipçisi meslektaşlarının yıktığı hukuk enkazının altında can çekişiyor.

Suni delil bulmaları için talimat alan kayyımlar Angels Peninsula Oteli’nde gece yarısı güvenlik kameralarını kapatıp kazı dâhi yaptı. Koza İpek Holding’in patronu Akın İpek her iddiaya belgeleri ile sosyal medya hesaplarından anında cevap verdi. Hep şu çağrıda bulundu: “Tek kuruşluk kara para bulsunlar bütün servetimi onlara bağışlayacağım.”

GÜNDEMİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN AYNI KİRLİ TAKTİK

Türkiye’de ne vakit hükümeti zor durumda bırakacak gelişme yaşansa rüşvet havuzundan nemalanan gazeteciler Hizmet Hareketi’ne yakın isimlere iftira yağdırıyor. Şimdi de Akın İpek’in 4,5 milyar TL tutarında 34 ton altını yurt dışına kaçırdığı hezeyanını haber diye yayımladılar.

Altın ihracatında mevzuat değişikliğinden kaynaklanan bir veriyi ‘kaçakçılık’ olarak nitelendirmenin mahkemeler nezdinde bir karşılığı olmadığını gayet iyi biliyorlar. Maksat, toplumdaki negatif algıyı besleyerek hukuksuz işlemlere devam etmek. Bayat ve defalarca tekzip edilmiş de olsa günü kurtarmak için aynı iftiraları tekrar tekrar yayımlıyorlar.

2006’YA KADAR BORSA TESCİLİ GEREKMİYORDU

altin akinAkın İpek’in “Gümrük idarelerine beyan edilen ve resmen ihraç edilen bir altın nasıl kaçak olur?” sorusuna da cevap vermeyecekler. Zira altın ihracatında 18 Kasım 2006 tarihine (26.350 Sayılı Tebliğ) kadar Altın Borsası üzerinden yapılması gibi bir şart yoktu. Elde edilen altınlar, Merkez Bankası’nın izinleri dâhilinde yurt dışında akredite bir rafineriye satılabiliyordu. Burada rafinasyon sonunda külçe altın haline getiriliyordu. İhracattan elde edilen dövizin en geç 180 gün içinde Türkiye’ye getirilmesi gerekiyordu.

2006’ya kadar bütün işlemler gümrük idarelerinin bilgisi dâhilinde yapıldığına ve bu ihracattan elde edilen gelirler şirket kayıtlarında görüldüğüne göre bunun neresi kaçakçılıktır? Kaldı ki suçladıkları 2001 ila 2006 arasındaki dönemde 2005’e kadar madenler Newmont isimli yabancı şirketin elinde. Koza 2005’te işletmeyi devraldığında Newmont’un izlediği yolu takip ederek ihracat yapıyor.

O yolu da 11 Ağustos 1989 tarih ve 20249 Sayılı Kanun’un 7. maddesi açıyor. Özetle kanun diyor ki: “İşlenmemiş kıymetli madenlerin ihracında gümrük idarelerine beyan verilmesi esastır. Bunun dışındaki ihracat rejim, karar ve yönetmelikler uygulanmaz.” Newmont, sonrasında 1,5 sene Koza bu minvalde ihracat yaptı. 2007’den itibaren de Koza’nın külçe altınları Türk Altın Borsası’nda (İstanbul Borsası bünyesinde faaliyet gösteriyor) tescilli satılıyor. Kronoloji aynen böyle.

KOZA GİBİ DİĞERLERİNİ DENETLEYİN BAKALIM

Koza İpek Holding’te şu vakte kadar ne MASAK ne SPK ne de savcılık elle tutulur herhangi bir suç unsuruna ulaşabildi. Altın madenciliği gibi çok spesifik bir sektörde iş güvenliğinden sermaye piyasası düzenlemelerine kadar açık vermeden faaliyet gösteren kaç şirket var Türkiye’de? Devletin işlettikleri dâhil hepsi tel tel dökülüyor.

Koza’nın geçtiği teftişlerden devletin işlettiği madenlerin hiçbiri geçemez. Koza bunun karşılığında alkış beklemiyordu. Altın madenciliğinin esas ve usullerine riayet ederek işinin hakkını veriyordu.

Koza hakikaten istisnai bir kuruluştu. Uluslararası akreditasyonu ve yaptığı ihracat Türkiye ekonomisi adına kazançtı. Başka memleketlerde devlet nişanı ile taltif edilecek bir holdingi mafya liderlerinin, rüşvet havuzundan nemalanan gazeteci müsveddelerinin hedefi haline getirmek de AKP’ye nasip oldu.

ZARRAB’IN 1,5 TON ALTINI NASIL DOĞAL TAŞA DÖNDÜ?

Savcılar, TBMM Darbe Araştırma Komisyonu ve MASAK madem kaçak altın arıyor ben biraz yardımcı olayım. Mesela Atatürk Havalimanı’nda günlerce bekletilen, müstafi 4 bakandan biri olan Zafer Çağlayan’ın 700 bin TL’lik hediye saatin hatırına evrak krizini çözdüğü uçağı tahkik edebilirler.

Darbe komisyonu üyeleri, o uçaktaki 1,5 ton külçe altının Dubai’ye nasıl doğal taş olarak gönderildiğini dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya sual etseler. Oradan Reza Zarrab’ın şirketlerine gelseler. Hazır başlamışken Kapalıçarşı’ya Durak Döviz AŞ’ye uğrasalar. Yanlış yönlendirmeyeyim, Zarrab tatil için gittiği ABD’de uçağın kapısında tevkif edilince Durak Dövis de Fatih’te bir apartman dairesine taşındı. Yeni adresi Google’dan bile öğrenilebilir.

Keşke buna cesaret edebilseler… Türkiye’nin organize biçimde nasıl soyulduğu işte o vakit ortaya çıkacaktır. Böylece asrın en organize soygununda 17/25 Aralık 2013’te suçüstü yakalananların mahkemeden kaçmak için Hizmet Hareketi’ne iftira üstüne iftira attığı ayan beyan görülecektir.

AKIN İPEK’İN FERYADINA KULAK VERİN

Akın İpek’in senelerin emeği şirketlerine reva görülen hukuksuzluklardan ötürü elem duymaması mümkün değil. Herkesin gözü önünde anayasa ve kanunlara rağmen bütün mal varlığı gasp edildi. Ailesine, kendisine tarifi mümkün olmayan acılar yaşatıldı. Zerre kadar vicdanı olan onun bu feryadına kulak verir.

Haddizâtında Akın Bey’in teselliye ihtiyacı yoktur. Amma velâkin ileride hukuk geri geldiğinde şirketlerini geri alırken bu yağmada rol alanların isim ve fiillerinin tespitinde hiç zorlanmayacağını belirtmeliyim. Çok uzun sürmez mahkeme safahatı… Baksanıza zekâdan mahrum, hırslarının mağlubu Saray dalkavukları, işledikleri her suçun delilini kendi elleriyle hazırlıyor.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin