İzah edemem ama acayip savunurum!

YORUM | HAKAN ZAFER

Bir konuyu içtenlikle ve devamlı savunabilme ile o konuyu izah edebiliyor olma arasında önemli bir bağ var.

Yale Üniversitesinden Leonid Rozenblit ve Frank Keil, insanların, işleyişini bildiğini zannettikleri aletler hakkında çoğu zaman yüzeysel bilgiye sahip olduklarını tespit etmek için bir deney tasarladılar.  Deney sonrasında tespit ettikleri olguya “Açıklayıcı Derinlik Yanılsaması” (The Iillusion of Explanatory Depth) adını verdiler.

Uyguladıkları yöntem iki aşamalı.

İlk olarak katılımcılara adları verilen aletlerin işleyişini bilip bilmedikleri soruluyor. Net bir dille bildiğini söyleyenlerin bir sonraki aşamada sorulara verdikleri yanıtlarda, aslında kendilerinden gayet emin bildiklerini iddia ettikleri aletlerin işleyişini açıklamada yetersiz kaldıkları ortaya çıkıyor. Öyle karmaşık yapılı aletler de değil aslında, buzdolabı, dikiş makinası hatta sifon.

Diğer bir çalışmada*, bu yanılsamanın sadece aletlerle sınırlı kalıp kalmadığı, siyaset, bilim, sağlık, ekonomi, sosyal güvenlik, çevre ve vergi gibi farklı başlıklarda da insanların nasıl tutum sergiledikleri araştırılıyor. Katılımcılardan, verilen konuları önce bilip bilmediklerini ifade etmeleri, eğer biliyorum demişse ikinci aşamada izah etmeleri isteniyor. Sıra izah etmeye geldiğinde, katılımcıların konuyu bildiklerini iddia ederken takındığı sağlam tutum giderek kayboluyor. Mesela, katılımcılardan bazısının, ilgili konulardan biri yönünde yardım kuruluşları aracılığıyla daha önceleri katkı sağlarken, o konudaki görüşünü izah edemediğini anladığında bağış yapma isteğinin söndüğü gözlemleniyor.

*****

Maalesef, bilgiye kolay ve hızlı erişimin bir tüketime dönüştüğü modern dönemde bu yanılgı gittikçe artıyor. En hayati konularda bile insanlar haber başlığı kadar okumakla yetiniyor, devamında o başlığın konusunu bildiğini düşünüyor. Yeri geldiğinde, aslında olmayan bilgiden yola çıkarak konuyu derinlikten yoksun biçimde savunuyor.

Karşımızda birinin, yoğun duygular eşliğinde bir konuyu savunuyor olması, o konuyu gerçeğe yaklaştırmaz. Çoğu zaman böyle birine doğru bilginin ulaşması, kişiyi doğruya yöneltmeye yetmeyebilir. Hatta gerçeği ona siz ulaştırdınız diye gözünde değersizleştirebilir.

Kişinin düşüncesindeki yoğunluk, izah etmede zorlandıklarına karşı gittikçe zayıflar. “O nasıl söz tabii ki biliyorum” dediğimiz, hatta nefes nefese savunduğumuz meseleler hakkında koyu bir cehalet içinde olduğumuzu öğrenmenin tek yolu, savunamaz hale gelmek olmamalı.

Baktınız insan savunmakta olduğuna yeteri kadar bilmemekten kaynaklı mesafe almaya başlıyor, o halde ona yönelik en tutarlı yaklaşım, konu hakkında elden geldiğince bilgilendirmek olmalı, arayışını engellemek değil.

Bir gerçeğin peşine düşmüşsünüz de “sen oraları karıştırma!” diye yolunuz durdurulmuşsa o gerçeği savunamazsınız. Savunmaya yeltenirsiniz de “anlat bakalım” denirse, ne kadar sığ bilgilerle altını doldurduğunuzu fark ettiğinizde savunduğunuzla bizzat sizin aranız açılır.

Şüphe satırlarına inancını kıydırmamak için inandığı hakkında -en azından kendine- izah edecek kadar bilgi arayışına girmeli insan. Kendinden bilgi gizlendiği için kör kalabalıkta sürüklenmenin cazibesine rağmen, güvendiği dağlarda kar görmek istemeyen bilmeli, daha çok bilmeli…

 

*Fernbach P. M, Rogers T, Fox C. R, Sloman S. A. “Political extremism is supported by an illusion of understanding”, Psychological Science 24(6) , 2013

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin