İsrail ile ticaret aynen devam edecek mi?

Mavi Marmara krizinde Türkiye ile İsrail arasında ticaret ikiye katlanmıştı.

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başşehri olarak kabul ettiğini ilan etmesi hangi veçheden mütalaa edilirse edilsin Ortadoğu’da sulha katkı sağlamaktan fersah fersah uzak tek taraflı bir emrivaki olarak tarihe geçecek.

Filistinlilere ait toprakları 40 senede adım adım işgal eden İsrail’in Kudüs gibi sembol bir şehrin siyasî mülkiyetinin kendisine ait olduğunu iddia etmesi ve ABD’nin buna teşne olması vahim bir hatadır. Müstafî millî güvenlik müşaviri Micheal T. Flynn’in işlediği suçlardan dolayı FBI ile anlaşıp itirafçı olmayı kabul ettiği günlerde Trump’ın böyle bir karar alması dikkatten kaçmadı.

BM ÇATISI ALTINDA MUTABAKAT ŞART

Trump, Kudüs’ün tek bir kimliği varmış vehmi ile hareket etti. Oysa Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında mutabakat zemini yakalamadan atılacak adımlar, Ortadoğu’da yeni krizleri tetiklemekten başka bir netice vermeyecektir. Trump ve İsrail, “Kudüs, BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurul kararları esas alınarak, iki taraf arasında doğrudan görüşmeler yoluyla en son çözülmesi gereken bir konudur” diyen BM Genel Sekreteri Antonia Guterres’e kulak vermelidir.


AKP’nin İsrail’le ilişkileri: Algılar ve gerçekler


Gerilim, katliam ve derin acıları müteakip nasıl bir zeminde el sıkışılacağını tek çırpıda kimse ifade edemiyor. Böyle bir zorluk var diye sulha matuf samimi gayretler hafife alınabilir mi? Trump, Beyaz Saray’da kendi siyasî ömrünü uzatmak için dinler arasında yeni gerginliklere sebebiyet verecek bu adımdan vazgeçmezse ve İsrail de Filistinlilere rağmen başşehir dayatmasında ısrar ederse üçüncü tarafların dayatmaya karşı ittifak etmesi insanlığa ve tarihe karşı bir vecibe haline gelir.

DÜNYADA SULHUN TEMİNİ ADINA İTTİFAK

Avrupa Birliği’nin (AB) Kudüs’ün İsrail’in başşehri ilan edilmesine dair verdiği ilk beyanlar hatadan dönülmesi adına umut vericidir. AB’li siyasetçiler ilk çıkıştaki tavrın arkasını getirmeli. Zira Brüksel’in ‘evet’ demediği bir formülün Ortadoğu’da başarılı olma ihtimali zayıftır.

Müslümanlar ve Hristiyanlar, hatta bu kararın hatalı olduğuna inanan Yahudi kuruluşları hatadan dönülünceye kadar beraber mücadele vermeli. Türkiye’nin ilk andan itibaren Trump’ın Kudüs için yaptığı emrivakiye karşı takındığı tavır isabetlidir.

AKP SAMİMİ VE NET OLMALI

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı bu kararın karşısında durduğunu ifade etmekle kalmayıp İsrail ile münasebetler bahis konusu olduğunda halkın önünde başka, kapalı kapılar ötesinde başka davranmaya son vermelidir.

AKP lideri ve Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 senesinde Başbakan unvanıyla gittiği İsrail’de, “Başşehrimiz Kudüs’e hoşgeldiniz” ifadesine itiraz etmediğini gösterir video internette elden ele dolaşıyor. Erdoğan o gün sessiz kaldığı o ifadeye en azından son karar muvacehesinde yüksek sesle itiraz etmelidir.

TÜRKİYE, KUDÜS’Ü İSRAİL BAŞŞEHRİ OLARAK TANIDI MI?

Mavi Marmara Gemisi mağdurlarının açtığı davalardan vazgeçerken İsrail ile imzalanan anlaşmada Kudüs’ün ‘başşehir’ olarak gösterildiği iddiası da vuzuha kavuşturulmalı. Hariciye, iddiayı ve yayımlanan evrakı hâlâ tekzip etmediğine göre maalesef Türkiye, Kudüs’ü resmî mânâda başşehir olarak tanıyan ilk devlet olmuş.

Bu tenakuz giderilmeden kürsüden sarf edilecek sözler ne Filistin halkına ne de Filistin davasına fayda getirir. İlaveten İsrail doğalgazının Türkiye’ye ithal edilmesine matuf müzakereler ile savunma sanayii mutabakatları derhal durdurulmalı. Böylece Türkiye, dünyaya net bir mesaj verilmeli. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 13 Aralık Çarşamba günü İstanbul’da tertip edeceği ‘Kudüs’ toplantısından da Müslüman devletlerin müşterek bir çizgide buluşması adına istifade edilmeli.

MAVİ MARMARA’YA DÖNMESİN

Türkiye’nin çizgisi farklı devletler için ilham verici olacaktır. Dolayısıyla Mayıs 2010’da patlak veren Mavi Marmara krizinde müşahede ettiğimiz medcezirler yine tekerrür etmemeli.

AKP, Mavi Marmara buhranının en çetin günlerinde bile Tel Aviv ile ticareti dolu dizgin devam ettirmişti. Gazze’yi bombalayan İsrail jetlerinin yakıtının Türkiye’den ihraç edildiği, Kuzey Irak’tan gelen ucuz Kürt petrolünün Ceyhan’dan Hayfa Limanı’na Erdoğan’ın oğlu Bilal’in tankerleri ile taşındığı ortaya çıkmıştı. Mavi Marmara’nın hareketine mâni olmayan Erdoğan, İsrail ile anlaşmış ve, “Giderken bana mı sordunuz?” sözleri ile mağdur yakınlarının kolunu kanadını kırmıştı.

ESKİ HESAPLARLA KUDÜS MÜCADELESİ YÜRÜMEZ

Mazide olup bitenleri herkesin kendi mevziisi adına kullanmaya kalkmasının kimseye faydası yok. Filistin’de sahnelenen en son zorbalığa karşı herkesin ortak bir irade beyan etmesi elzem. İktidardaki AKP, bu sefer müşahhas adımlar atarak Filistinlilerin yanında olduğumuzu ortaya koymalı.

İsrail ile iktisadî münasebetler en alt seviyeye çekilmeli. Sokakların dolup taşması, protestolar kamuoyu baskısını hissettirmek için elbette mühimdir. Protesto mitingleri asla mecraından koparılmamalı. Mitinglerin meşruiyetine gölge düşürmemek adına şiddete meyille kişi ve gruplara fırsat verilmemeli.

KUDÜS: SİYASET ÜSTÜ BİR MESELE

Gösteri ve yürüyüşler ne kadar tesirli olursa olsun bağlayıcı kararları halklar almıyor. Türkiye’de Kudüs kararına karşı halkın sergilediği makul ve demokratik tepkileri iktidarın iç siyasette yelkenlerini şişirmek için kullanma temayülü müşahede ediliyor ki bu kabul edilemez. Trump’ın yaptığı emrivakiden farkı yok.

Farklı mezhep, meşrep ve siyasî görüşten insanın Filistinlilere destek için çıktığı yolculuk AKP’nin oy sandığında bitmemeli. Bilakis her kesim bütün siyasî beklentilerini bir tarafa bırakıp İsrail’e geri adım attırıncaya kadar omuz omuza mücadele etmeli.

İSRAİL İLE TİCARET YİNE ARTACAK MI?

Mavi Marmara krizinden evvel 2 milyar dolar civarında olan karşılıklı ticareti 4 milyar doların fevkine çıkaran AKP aynı çizgiyi Kudüs krizinde de takip ederse inandırıcılığı kalmaz. Kudüs’ü başşehir yapmaya çalışan İsrail ile hiç birşey olmamış gibi münasebetleri devam ettirilemez.

Kudüs Müslümanların ilk kıblegâhıdır. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere gibi mukaddes şehirlerimizden biri olan Kudüs’ü İsrail’in oldu bittiye getirmesine bilerek ya da bilmeyerek vesile olanlar hiç de hayırla yad edilmeyecektir.

Kudüs’ü İsrail başşehri yapmaya çalışanlarla ticarî ve siyasî münasebetin devam ettirilmesi zorbalığa meşruiyet kazandıracaktır.

 

TÜRKİYE-İSRAİL ARASINDAKİ DIŞ TİCARET (bin ABD Doları)

            SENE            İHRACAT        İTHALAT        HACİM

2004 1.315.292 714.143 2.029.435
2005 1.466.913 804.691 2.271.603
2006 1.529.158 782.149 2.311.308
2007 1.658.195 1.081.743 2.739.938
2008 1.935.235 1.447.919 3.383.154
2009 1.528.459 1.074.727 2.603.186
2010 2.080.148 1.359.639 3.439.786
2011 2.391.148 2.057.314 4.448.462
2012 2.329.531 1.710.401 4.039.932
2013 2.649.663 2.417.955 5.067.618
2014 2.950.902 2.881.262 5.832.164
2015 2.698.138 1.672.500 4.370.638
2016 2.956.450 1.385.595 4.342.045
2016 (Ocak-Ağustos) 1.960.279 882.225 2.842.505
2017(Ocak-Ağustos) 2.190.417 1.058.555 3.248.972

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin