İhsan Raif Hanım’ın fevkalade hazin öyküsü!

Yorum | Nakkaş

Bugüne kadar pek çok içli sesten dinlemişizdir.

Her sanatkar kendine has tınısıyla dillendirmiş, hepsinde aynı buruk acıyı hissetmiş, aynı kekremsi haz ise boğazımız düğümlenmiştir.

Sözleri şöyledir:

Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime 
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime 
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…

Hem bir burukluk, kırıklık ve gönül koyma vardır. Ancak şikâyet ve isyan yoktur bu naif satırlarda.

Her kürkünün bir öyküsü olduğu gibi, her şarkının da bir arka planı ve hikâyesi oluyor hep.

Bestesi kime aittir hala tartışılır ama bu içli satırları İhsan Raif Hanım’ın yazdığı kesindir… Ve onun öyküsü bir hayatın talihsizliklerle bezeli serüvenindir.

Hayata dair kocaman bir ‘ıska’ sinmiştir satır aralarına…

Büyük bir burukluk ve acı damıtır her kelime adeta.

Onun acılarla örülü hayat öyküsü ise şöyledir:

19.Yüzyılın sancılı son demleri…

Çerkes kökenli Servet Hanım ile 2. Abdülhamit dönemimin Nafıa ve Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa’nın kızı olan İhsan Raif Hanım 1877’de Beyrut’ta dünyaya gelmiştir. Raif Paşa sarayda pek makbul olarak görülen biri değildir, zira kendisini Abdulhamit Han’ın çok da hazzetmediği Mithat paşa yetiştirmiştir. Bu sebeple sıklıkla taşralarda vazife almaktadır.

Ancak buna rağmen çocuklarının eğitimine büyük önem vermektedir Mehmed Raif Bey.

Onlara özel hocalardan müzik, edebiyat ve Fransızca dersleri aldırır. Küçük yaştan itibaren edebiyata ilgi duyan İhsan Raif, dönemin şairlerinden Rıza Tevfik’in etkisiyle hece ölçüsüyle halk şiiri tarzında şiirler yazmaya başlar. Şiirde hece ölçüsünü kullanan ilk kadın şairlerimizden olan İhsan Raif Hanımın sade bir dili, yalın bir anlatımı vardır.

Kalemle ilişkisi muazzamdır ve onu tanıyan herkes için “Bu çocuk büyük şair olacak” övgüsüne mazhar olur.

Adana… Osmanlı 93 Harbi’nin şiddetli sıkıntılarını yaşarken, İhsan Raif ve ailesi İç Anadolu’da mütevazı bir hayat sürmektedir. Çocukluk dönemindedir küçük şair kız. Gençlik yıllarında şiirleri duyulmaya, hatta bestelenmeye bile başlanmıştır.

İyi derecede Fransızca bilen ve Fransız Edebiyatına da ilgi duyan İhsan Raif’in şiirleri kadınsı, aşk dolu ve yoğun duygu içeriklidir.

Nihayet İstanbul’a çıkar tayinleri. Aile, özellikle İhsan Raif çok mesuttur. Sanatın, edebiyatın kalbine gidecektir çünkü.

Ancak kader planında bambaşka bir hikâye yazıldığından habersizdir yavrucak!

1890…

İhsan Raif 13 yaşında…

Bugün Şişli Kaymakamlığı olarak kullanılan, o günlerde Taş Konak diye de bilinen konakta Nafia ve Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa ailesi ve konak çalışanları yaşamaktadır.

İhsan Raif’in; “O günler başka bir semâ altında, tomurcuk güllerin açtığı, uçarı gönüllerin coştuğu hayal ülkesiydi” diye hüzünle anlatır hatıratında bu dönemi Konak ise onun için; “şiirin, musikinin, sanatın beslendiği bir edebiyat mekânıdır.”

Ver bir gün…

İhsan Raif ile ablası Belkıs beşinci kattaki odalarında oynarken, odanın kapısı birdenbire açılır ve kızların o güne kadar hiç görmedikleri ve tanımadıkları bir adam girer içeriye. Belli ki adamın niyeti kötüdür ve İhsan Raif’i kaçırmak için gelmiştir!

Ancak kuru gürültüye pabuç bırakacak çocuklar değildir İhsan Raif ve ablası Belkıs…

Var güçleriyle adama direnirler ve bağırış çağırışlarıyla korkutup kaçırtırlar bu yabancıyı. Adam geldiği gibi şimşek hızıyla kaçar gider konaktan.

Adam gitmesine gitmiştir ama akıllarda soru işareti vardır:

Kimdir bu adam ve nasıl bir konağın içine girip üst katlara kadar çıkabilecek cesarete sahiptir?

Kısa süre sonra konu komşunun yardımıyla da içeri giden adamın kimliği belirlenir: Bir reji memuru olan Mehmet Ali ismindeki biridir. Konağın içindeki hizmetçilerden de yardım alarak çocukları kaçırmaya kalkışmıştır.

Olay tam kapanacak derken, baba Köse Mehmed Raif Paşa bu hareketi kendine yedirememiş ve büyütmüştür.

Olayın faturasını günahsız bir yavru olan kızı İhsan Raif’e keser ve namusunun kirlendiğini düşünür.

Mehmed Ali ise hapisten kurtulmanın yanında bu kız çocuğunu kendine ‘bonus’ olarak hediye almaktan dolayı şanslı hisseder. Talih ona gülmüştür, en azından o öyle düşünür.

Mehmet Raif Paşa, kızı İhsan Raif’in ve diğer aile fertlerinin itirazlarına, ağlamalarına, yalvarmalarına aldırmaz. Çünkü bu olay ona göre artık bir namus meselesidir ve temizlenmelidir. Böylece 13 yaşındaki kızın gözünün yaşına bakmadan Mehmet Ali’yle evlendirir ve onları bir sürgün havasında İzmir’e yollar.

İhsan Raif’in hayallerine katran yağmış, dünyası kararmıştır ama babasına göre namusları temize çıkmıştır!

Genç kız o dönemi şöyle nakleder;

“Babamın terazisinin şaştığını hiç görmedim ben. Onu Hazret-i Ömer adaletinin timsali bilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o terazi. Mehmet Ali’yle nikâhlanmaktan başka çıkar yolum kalmadı. Günlerce gözyaşı döktüm, haftalarca yalvardım. Babacığım, masumum, bana kıyma, derslerimi tamamlayayım, yaşım küçük, beni yakma, diye dizlerine kapandım. Beni sevdiğim biriyle evlendir, telli duvaklı gelin et…”

Ancak fayda etmemiştir bu yakarışlar!

İhsan Raif 13 yaşında gelin, 14 yaşında da anne olur. 1890 senesinde ailesinden, sevdiklerinden, çocukluk masumiyetinden ayrılmanın hüznünü ve hayal kırıklığını yaşarken bir de hiç tanımadığı ve sevmediği kocaman bir adamın hanımıdır artık. İşte bu ruh hali içindeyken kalemi eline alır ve şu satırlar dökülür kağıda:

“Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime /Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime. / Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş korkarım ikbalime /Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”

İzdivacın asude cenneti!

Her şeye rağmen kaderine razı olmaya çalışan bu genç kızın hayatı bir kez yörüngesinden sapmıştır. Eşine tüm kalbiyle sadakatini ve sevgisini vermek istemesine rağmen, evlilik yanlış sütunlar üzerinde yükseldiği için sarsılması uzun sürmeyecektir.

Zaten hayırsız bir adam olan Mehmed Ali’nin hevesi kaçmış, evinin yolunu bile unutmuştur. İçki, gece alemi derken günlerce, haftalarca evine uğramaz olmuştur.

İhsan Raif Hanım o günleri şöyle anlatır: “İzdivacın asude cennetini harlı cehennem gayyasına çeviriyordu. Genç kalbimin heveslerini her zaman kırar, aşk beklentimi hüsrana boğar, sonra kendini sokağa atar, mutluluğu yuvasında aramaz, işkence ederdi…”

14 koca yıl dayanır bu işkenceye İhsan Raif Hanım.

Sonunda artık dayanacak gücü kalmaz.

Ailesini güçlükle boşanmaya ikna eder ve üç çocuğuyla İstanbul’un yolunu tutar.

Bir an önce tekrar evlenmesi şartıyla kabul edilmiştir bu talebi.

Tekrar evlendirilir ama sadece bir gün sürer bu evliliği.

Kocası ona zorla elini öptürmek isteyince anında evi terk eder genç kadın.

Sene 1914 olmuştur.

Nihayet talih yüzüne güler gibi olur zira entelektüel, yazar-çizer Şahabettin Süleyman isimli genç bir adamla tanışıp evlenir.

Evleri kısa sürede yazar/çizer, münevverlerin gelip muhabbet ettiği bir ortama dönüşür.

Yahya Kemal’den Ahmet Haşim’e, Ruşen Eşref’ten Fazıl Ahmet’e devrin edebiyatçılarını ağırlar çoğu zaman.

Ancak bu cennetasa tablo da 7 yıl sürer en fazla.

Şahabettin Süleyman tatil için gittikleri bir Avrupa seyahatinde İspanyol gribine yakalanarak 1921 yılında hayatını kaybeder.

Bu ani ölüm onu derinden sarsar ve pek çok yakınına göre akli melekeleri ciddi hasar görür.

Strasburglu şair Bell ile yaptığı dördüncü evlilik de belki bir kurtuluş çabasıydı bilemiyoruz.

Hakkında pek çok dedikodu çıkar.

En mühimi ise dinini bile değiştirdiği, ismini değiştirip Hüsrev adını aldığıdır.

Son eşiyle İsviçre’de yaşayan şair, Fransa ve Belçika gibi Avrupa ülkelerini de gezer. Son yolculuğu ise tedavi için gittiği Paris olur. Orada geçirdiği bir apandisit ameliyatı sırasında kırk dokuz yaşında hayata veda eder.

Milli Mücadele yıllarında da aktif olarak Kızılay gibi kurumlarda çabaladığı bilinen İhsan Raif Hanım, yalnızca şiir yazmakla kalmamış, şiirlerini besteler, zaman zaman da piyanosunun başına geçip bestelediği şarkıları seslendirmiştir. Bugün güfte ve bestesi kendisine ait on dokuz eser bilinmektedir.

Ayrıca pek çok bestekârın onun şiirlerini kaynak göstermeden bestelediği de söylenir.

Ancak biz onu  Kemancı Serkisyan nihavent makamında bestelediğine inanılan “Kimseye etmem şikayet”i ile tanımaya devam ederiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin