İddianame değil ‘İtirafname’ (1) [Erhan Başyurt]

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Çağlak’ın çoğu tutuklu 29 gazeteci hakkında kaleme aldığı ve mahkemenin kabul ettiği İddianame’yi büyük bir merakla okudum.

Gazeteci arkadaşlarımızın suçsuz yere, hiçbir delil olmadan, hayali senaryolarla, hukuksuzca suçlandığına içim yana yana bir kez daha şahit oldum.

FUAT AVNİ’Yİ BULAMAYINCA GAZETECİLERİ HEDEF SEÇMİŞ

Savcı, 196 sayfalık İddianame’nin başında soruşturmanın ‘Fuat Avni’ için başlatıldığını ifade ediyor.

96’ncı sayfaya gelindiğinde de “Eş zamanlı değişik mahallerden bilgiler paylaşması nedeniyle tek kişinin bu hesabı kullanmayıp örgüte mal olan anonim hesap haline geldiği sonucuna ulaşılmıştır” diyerek elinde tek somut bir delilin olmadığını itiraf ediyor.

‘Fuat Avni’ hesabına ulaşamayan savcı, hesabın takip ettiği veya ‘Fuat Avni’nin tweetlerinden RT yapan veya haber yapan gazetecileri kendisine hedef seçmiş.

Aralarında hiçbir iltisak olmayan, hiyerarşik bir yapı bulunmayan, şiddet içeren veya suç teşkil eden tek bir haber veya tweetleri dahi bulunmayan gazetecileri aynı ‘silahlı terör örgütü üyesi’ ilan etmiş…

Savcı ya ‘Fuat Avni’yi bulamayınca beceriksizliğini örtmek için soruşturmayı ilgisiz şekilde genişletmiş ya da siyasi bir talimatla hiç alakasız gazetecileri tutuklamak için bu soruşturmayı mazeret olarak kullanmış. Sebep hangisi olursa olsun ortada büyük bir hukuksuzluk var…

SAVCININ DAYANAĞI McARTHY’NİN CADI AVI

Gazetecileri suçlayabilmek için savcı,  İddianame’nin girişinde tutuklu gazetecilerle hiç ilgisi olmayan bir ‘silahlı terör örgütü’ anlatıyor ve Emre Uslu, Önder Aytaç, Tuncay Opçin ve Fuat Avni’nin attığı yine tutuklu gazetecilerle ilgisiz tweetleriyle medyada bir suç ağı oluşturmaya çalışıyor.

Normal gazetecilik faaliyetlerini silahlı terör örgütü gibi gösterebilmek için de ‘basın özgürlüğü sınırsız değildir’ tezini savunuyor.

Dayandığı hukuki gerekçe ise, 1950’li yılların sonunda ABD’de ‘komünistlere’ yönelik yaşanan ‘McArthysim’ yani ünlü ‘Cadı Avı’.

O dönem ABD Yüksek Mahkemesi’nin ‘açık ve mevcut tehlike’ halinde düşüncenin sınırlanabileceği yönünde karar aldığını belirtiyor.

Savcı bu tezini güçlendirmek için de 1960 ve 1980 darbesi sırasındaki yargı kararlarını da emsal gösteriyor.

SAVCIYA GÖRE ÖRGÜT SİLAHLI EYLEMLERİNE 2007’DE BAŞLAMIŞ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘aleniyet kazanan bilginin yayılması suç sayılamaz’ maddesine İddianame’ de yer vermesine rağmen savcı, ne kadar özgür düşünce ve gazetelik faaliyeti varsa suç ilan etmiş.

Savcı, gazetecilerin üyesi olduğunu iddia ettiği silahlı terör örgütünün eylemlerini “Kumpas yolunu da seçerek Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir Askeri Casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT Tırları ve 17/25 Aralık gibi soruşturmalara girişmiş, 15 Temmuz darbe kalkışmasında bulunmuş…” şeklinde sıralıyor.

Yani, silahlı terör örgütün başlangıcını 2007’deki Ergenekon operasyonlarına götürüyor.

Ancak tutuklu gazeteciler dışında, bu konularda haber yapan ve yazılar kaleme alan ‘yandaş gazetecileri’, operasyonlara sayfalar dolusu yer veren ‘yandaş medya’ gruplarını, bu davalarda şikâyetçi olarak yer alan AKP ve davaların her aşamasına sahip çıkan ‘AKP’li siyasileri’ yok sayıyor.

‘Hukuk önünde eşitlik’ temel ilkesi açık şekilde ihlal edilmiş…

MİLYONLARCA TÜRK TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİYLE SUÇLANABİLİR

Savcı Çağlak, silahlı terör örgütü üyeleri için “Skype, Tango, Kakao, Viber, Line, WhatsApp, ByLock gibi şifreli programları kullanmaktalar” diyor.

Tüm bu programları kullanan milyonlarca Türk ve milyarlarca dünya insanını da potansiyel terörist haline getiriyor.

29 sanıktan sadece iki gazetecinin ByLock kullandığını iddia eden savcı, onların hangi mesajlarının terör suçu oluşturduğu bilgisine de yer vermiyor.

Savcı elinin tamamen boş olduğunu İddianame’deki şu satırlarla özetliyor: “Konya haberde çıkan ‘İtirafçılar FETÖ’nün nasıl yapılandığını anlattı’ itirafçı A.K.’nin ifadesine göre…”

Kim bu itirafçı, neden yerel bir gazetenin haberi 29 gazetecinin terör suçuyla yargılanmasına delil oluyor?

İtirafların doğruluğunu teyit eden tek bir mahkeme kararı yokken, gazetecilere suçlama için bu ‘iftiralar’ hukuksuz şekilde istismar ediliyor…

SAVCIYA GÖRE KURBAN VE ZEKÂT TOPLAMAK SUÇ!

Savcı, sürekli 28 Şubat mağduriyetini oy devşirmek için kullanan ‘Siyasal İslamcı’ AKP iktidarında, dini faaliyetleri silahlı terör suçu olarak gösteriyor.

Mahkemenin kabul ettiği İddianame’ye göre, STK’lar aracılığıyla YARDIM toplamak, KURBAN toplamak, fakir öğrencileri okutmak için BURS toplamak, ZEKÂT ve kurban toplamalarında topluma duyuru da bulunmak suç…

KEMALETTİN ÖZDEMİR NEDEN TUTUKLU DEĞİL?

Savcı herkesin merak ettiği ‘Madem silahlı terör örgütü, silahlar nerede?’ sorusunun cevabını de bulmuş (!)

“Silahlı Terör Örgütü için herkesin silahlı olması gerekmez, devlet içindeki silahlı kadrolarının bulunması yeterli…” hükmünü veriyor. Bunun için de TSK ve Emniyet’te devletin kendilerine silah tahsis ettiği mensuplarının varlığını yeterli görüyor.

İddianamede, “Örgütün silahlı mahrem kanadını kuran Kemalettin Özdemir” diye çok net bir suçlamaya yer veren Savcı Çağlak, bu ağır suça rağmen Kemalettin Özdemir’in neden tutuklu olmadığına, hatta hakkında tek bir suçlama bile yapılmadığına izahat getirmiyor.

Savcı açık açık “Silahlı eylem yok ama yapılabilir…” diyor.

İyi de her insan cinayet işleyebilir, o zaman herkesi cinayetten tutuklamak mı gerekiyor?

‘MUHTEREM’ SAVCI SUÇ UYDURUYOR!

Medya mensuplarını silahlı terör örgütü üyeliği ve eylemi ile suçlayabilmek için savcı bir kez daha mantığın sınırlarını zorluyor ve tarih yazıyor (!)

“Cebir ve şiddet eylemlerinin bir kısmı yayınlar aracılığıyla medya üzerinden gerçekleştirilmiştir” hükmünü veriyor…

Haberlerde, ‘Muhterem Fethullah Gülen’ denilmesini silahlı terör örgütü suçu sayıyor.

‘Muhterem’ denilerek, dünyanın tanıdığı, Türkiye’nin yetiştirdiği güzide din âlimlerinden Gülen Hocaefendi’ye ‘saygınlık’ kazandırmak amaçlandığını iddia ediyor.

AKP’li bakanların eli kanlı terör örgütü liderine ‘Sayın’ diye hitap ettiklerini ve bu söylemi suç olmaktan çıkaran bir yasa çıkardıklarını gözardı eden savcı, AKP’li bakanların da halka açık programlarda ‘Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ ifadesini kullandıklarını ve aynı “suçu” işlediklerini görmezden geliyor. .

Medya mensupları için, “İftira, yalan ve karamalarla, toplumun doğru ve gerçek haber alma hakkını engellemiştir…” diyen savcı, aslında tam da bugün ‘yandaş medya’nın gerçekleştirdiği suçu tarif ediyor ve geleceğe İddianame yazıyor.

O ORGANİZASYONLARDA KONUŞAN SİYASİLER DE SUÇLU MU?

Medyanın haberleri ile “Silahlı terör örgütünü iyilik meleği gibi gösterdiğini ve devletin soruşturmalar yoluyla örgüte eziyet ettiği propagandası yaptığını, örgütün düzenlediği organizasyonları topluma ulaştırdıklarını…” ileri sürüyor.

O organizasyonların tamamı söz konusu dönemde yasal izinle gerçekleştirildiği gibi, o organizasyonların çoğunda dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları ve belediye başkanları konuşmalar yapıp takdirlerini dile getirmişti.

“Gerçekleştiği dönemde yasal olan bir eylem, sonradan suç ilan edilemez” ilkesi evrensel hukuk kuralıdır.

Savcı illa hukuku ayaklar altına alacaksa, o dönem bu organizasyonlarda konuşan ve meşrulaştıran siyasileri de, haberi yapan gazeteciler gibi tutuklamalı değil mi?

REKLAMDAKİ BEBEK, 9 AY 10 GÜN SONRA DOĞAN DARBEYMİŞ!

Savcı Çağlak, senaristlere taş çıkartan bir komplo teorisine de yer veriyor.

“15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden tam 9 ay 10 gün önce yani 5 Ekim 2015’te Zaman Gazetesi’nin reklam filminde, siren seslerinin duyulduğu bir kent merkezinin kuş bakışı görüntüsünden sonra bir bebek gülümsemesinin ekrana geldiği görülmektedir. Bu tesadüfî olmayan bir darbe mesajıdır…”

Reklamdaki bebek, 9 ay 10 gün sonra doğan darbeymiş! Gel de bu kadar sağlam bir delilin ‘silahlı terör örgütü eylemi’ olduğuna inanma (!)

Savcı, darbeyi 9 ay 10 gün önce haber verdiğini iddia ettiği Zaman’a darbeden 4 ay önce el konulduğunu, bunu bile engelleyemeyenlerin darbenin zamanını tayin ettiklerini iddia ediyor.

YASADIŞI DİNLEME KAYDI VE HAYAL ÜRÜNÜ DİZİLER ‘DELİL’

İddianame’de, yargılanan gazetecilerle uzaktan yakından ilgisi olmayan Hidayet Karaca ile Gülen arasında geçtiği iddia edilen, yasadışı olarak kaydedilip suç işleyerek yayınlanan, evrensel ve ulusal hukukumuza göre delil teşkil etmeyen bir dinleme kaydına da gazetecilere yönelik suç üretmek için yer veriliyor.

İddianamedeki sanıklarla yine uzaktan yakından ilgisi olmayan Samanyolu TV’de yayınlanan ‘Tek Türkiye’ ve ‘Şefkat Tepe’ dizilerinde yer alan tamamen hayal ürünü ifadelerin de ‘örtülü suç talimatı’ olduğunu ve gazetecilerin buna göre yayın yaptıklarını iddia ediyor.

SAVCIYA GÖRE HÜKÜMETTE MUTA NİKÂHI YAPANLAR VAR!

Savcı buradan hareketle, ‘Muta Nikâhı-Geçici Nikâh’ aleyhinde yapılan yayınları suç sayıyor…

Gültekin Avcı’nın, İran’ın muta nikâhını casusluk için kullandığı iddiasını, tutuklu polislerin ‘Acemler yazıyor, uşakları oynuyor’ şeklindeki sözlerinin televizyonlarda yayınlanması terör eylemi olarak sıralıyor.

Savcıya göre bu yayınların amacı, “Bazı hükümet üyeleri ile bürokratların muta nikâhı ile yaşayıp İran ajanlığı yaptığı yönündeki muhtemel operasyonlara hazırlık…”

Bu tespitler somut bir bilgiye dayanarak Savcı tarafından yapılıyorsa vahim, Savcı hükümet üyelerine ‘muta nikâhı’ iftirası atıyorsa çok daha vahim bir vaziyet söz konusu…

HİÇ VAR OLMAYAN BİR GAZETEDEN SUÇ UYDURMAK!

Savcı suçlamalarına zemin hazırlamak için, “Özgür Bugün ile birlikte Özgür Millet gazetelerinin de yasadışı olarak Zaman’ın matbaalarında basıldığı” iddiasında bulunuyor…

Bu bilgilerin de hiçbiri gerçeği yansıtmıyor.

Özgür Bugün gazetesi basın savcılığından izin ile yayın yapan yasal süreli yayındı.

İddianın aksine, ‘Özgür Millet’ diye bir gazete hiçbir zaman olmadı, hiçbir zaman da basılmadı…

Matbaa da Zaman’ın değil, Zaman’ı da basan Feza AŞ’nindi…

Matbaa da yasadığı değil, yasal olarak basım yapıyordu ve basılan ilk 6 sayının 3’er adet kopyaları Bakırköy Basın Savcısı’na düzenli olarak teslim edilmişti…

Ortada suç da, suçlamaya gerekçe bir husus da yok ama 29 gazeteci arkadaşımız ‘silahlı terör örgütü’ suçlamasıyla yargılanıyor ve çoğu yok yere aylardır hapiste maddi ve manevi işkenceye tabi tutuluyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin