Hizmet Hareketi mensuplarına işkence iddiaları Avrupa medyasında

Avrupalı gazeteciler MİT’in  ve Türk hükümetinin adam kaçırma ve işkencelerini tanık ve doğrulanmış olaylarla geniş bir şekilde haberleştirdi. İşkenceleri ve kaçırılma olaylarını bizzat tanıkları anlattı.

Almanca ve İngilizce olarak kaleme alınan haberlerin orijinali bağımsız ve araştırmacı gazetecilik ağı Corrective’de tüm detaylarıyla yer aldı. Correctiv.org ‘Black Sites Turkey’ dosyasındaki iddialara ilişkin olarak Türk hükümeti ile iletişime geçtiklerini ancak hiçbir yanıt alamadıklarını kaydediyor. Haberin Türkçesi Deutche Welle Türkçe, Euronews Türkçe sitelerince alıntılandı ve çevrildi.

Alman ZDF, İspanyol El Pais, Fransız Le Monde, İsrail Haaretz, İtalyan İl Fatto Quatidiano, Avusturyalı Addendum, Danimarkalı Monday Morning ve İsveçli TT Haber Ajansı gibi medya kuruluşları ile ortaklaşa çalışan Almanya merkezli Correctiv.org’un dosyasında çarpıcı iddiaların arka planlarına dair bilgiler de paylaşılıyor.

Dosyadaki iddialara göre kaçırılma olayları Kosova, Gabon, Sudan, Moldova, Azerbaycan, Ukrayna, Malezya, İsviçre, Mongolya ve daha pek çok ülkede benzer şekillerde yaşanıyor.

ZDF ve Gazetecilik ağı Corrective’in çalışmalarına dayanan haberde, Tolga ve Ali adlarını kullanan iki kişinin ifadeleri yer alıyor.

Alman medyası iki görgü tanığına dayandırdığı haberde, Türk istihbaratının Hizmet Hareketi’ne yakın olduğunu iddia ettiği kişileri ‘gizli’ cezaevlerinde tuttuğunu ve bu kişilerin gizli tanıklığa zorlandığını gündeme getirdi.

ZDF’in Frontal 21 programının Salı akşamı yayınlanacak bölümünde, Türk gizli servisine yönelik bir iddia gündeme taşınıyor. Türk istihbaratının, Gülen yapılanmasıyla ilişkili olduğunu iddia ettiği kişileri gizli cezaevlerinde tuttuğu öne sürülüyor. Haberde, söz konusu cezaevlerinde haftalarca tutulan ve işkence gördüklerini öne süren iki tanığın anlatımlarına yer veriliyor.

İki tanık sokak ortasında bir araçla başlarına çuval geçirilerek zorla kaçırıldıklarını ve söz konusu cezaevine getirildiklerini öne sürüyor. Cezaevinde kendilerine Gülen yapılanmasına yönelik kişilerin sorulduğu ve onlar aleyhinde ifade vermelerinin istendiğini aktaran söz konusu iki kişi, işkenceye maruz kaldıklarını da öne sürüyor.

Haberde, iki kişinin tutuldukları hücrenin sürekli gözetim altında tutulduğu ve yüksek sesle müzik dinletildiğine yer veriliyor. ZDF ve Corrective’in araştırmaları sonucu elde ettiği bilgiler ışında hazırlanan haberde, söz konusu iki kişinin bir süre sonra maruz kaldıkları muameleye dayanamadıkları ve yere yığıldıkları ancak bu kez de fiziksel şiddete maruz kaldıkları aktarılıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) de daha önce benzer iddiaları belgelemişti. Frontal 21 programına demeç veren İnsan Hakları İzleme Örgütü Almanya Direktörü Wenzel Michalski, “Tüm bunların sistematik yapıldığından yola çıkmalıyız” diye konuştu.

Türkiye’de 15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası Gülen yapılanmasına yönelik soruşturmalar sürüyor. Türk hükümeti  darbe girişiminden ABD’de yaşayan ve iadesini talep ettiği Fethullah Gülen’i sorumlu tutuyor. Gülen yapılanmasıyle ilişkili oldukları gerekçesiyle on binlerce kişi yargılanıyor. İnsan hakları kuruluşları duruşmalarda sıklıkla gizli tanıkların bulunmasını eleştiriyor. Frontal 21 programına konuşan ve Ali ve Tolga kod adını kullanan iki kişi de, maruz kaldıkları işkence sonrası mahkemede gizli tanık olmaya hazır duruma geldiklerini ifade etti. İki kişi bu sayede serbest bırakıldıklarını ve yurt dışına kaçma imkanı bulduklarını öne sürdü.

Haberde, iddianın Ankara’ya sorulduğu ancak basına bir yanıt ulaşmadığına da yer verildi.

İddia: Gülenciler kaçırılıp işkence görüyor

Türkiye, Gülenciler ve siyasi muhalifleri kaçırıp bu kişilere işkence ediyor. ZDF’in haber programı Frontal 21 ve sekiz medya kuruluşu ile CORRECTIV’in ortak olarak hazırladığı özel habere göre, Türk İstihbarat Teşkilatı MİT özel bir program çerçevesinde bütün dünyada siyasi muhalifleri arıyor, yakaladıklarını hapsedip işkence ediyor. Yayın kuruluşları haberi, video kayıtları, gizli belgeler ile görgü tanıkları ve mağdurların açıklamalarına dayandırıyor.

Alman İkinci Kanalı ZDF’in haberine göre, iki farklı mağdur da birbirlerinden bağımsız olarak benzer açıklamalarda bulunuyor. Türkiye’de gece yarısı sokak ortasında yakalanan söz konusu iki kişi,  başlarına bir çuval geçirildiğini, camları siyah bir otomobile bindirilip kaçırıldıklarını, gizli bir hapishaneye götürüldüklerini anlatıyor. İkisi de sorgulamaları sırasında Gülenci ve terörist olmakla suçlandıklarını, belli kişiler aleyhine ifade vermek için zorlandıklarını belirtiyor. ZDF ve CORRECTIV’in kimliklerini açıklamamak için Tolga ve Ali olarak isimlendirdiği iki kişi de gizli tanık olmayı kabul ettiklerine dair bir belgeyi imzladıktan sonra serbest bırakılıp yurtdışına çıkmayı başarmış.

ZDF ve CORRECTIV’in haber kaynaklarından Tolga, hapishanede dayak yediğini, kendisi ve ailesine karşı cinsel şiddet uygulamak, aç ve susuz bırakmakla tehdit edildiğini ifade ediyor. “Beni soydular, çömeltip üstüme oturdular ve sanki bir seks aleti kullanacakmış gibi davrandılar” diyen Tolga, işkencecilerin karısı, annesi ve babasına da aynı şeyleri yapmak ve bunu çocuklarına izlemekle tehdit ettiklerini anlatıyor. Röportaj veren diğer mağdur Ali ise sadece iç çamaşırı kalana kadar soyulduğu, elleri bağlı, başında çuval ile bitkinlikten yere düşene kadar ayakta bekletildiğini, beklerken de askeri müzik dinletildiğini belirtiyor.  “Hücrede bir hem mikrofon hem de kamera vardı, 24 saat beni izlediler” diyen Ali, sözlerine “hoparlör üzerinden emirler veriyor ve çok yüksek sesle müzik dinletiyorlardı. Bir süre sonra insan dayanamıyor, yoruluyor, susuyor. Dayanamayınca düşüyorsunuz o zaman da tekme tokat girişiyorlar.” şeklinde devam ediyor.

ZDF ve CORRECTIV’ in konuştuğu Tolga ve Ali’nin sözlerini insan hakları savunucuları da doğruluyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch’ın Almanya Yöneticisi Wensel Michalski, bu tür kaçırma ve işkence olaylarının Türkiye’de sistematik bir hal aldığını ifade ediyor. Türkiye İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan da söz konusu olayları kamuoyuna duyuramadıklarını çünkü mağdurların korktuklarını belirtiyor. Türkdoğan, mağdurların MİT tarafından kaçırıldığına inandığını da sözlerine ekliyor.

Daha önce Sansürsüz Türkiye’ye konuşan Profesör Şebnem Korur Fincancı, “İşkence Türkiye de hiçbir zaman yok olmadı farklı araçlar kullanılıyor” diyerek Türkiye’de işkencenin var olduğunu ifade etmişti. İşkencenin belgelenmesine katkıda bulunduğu için Almanya’da Hessen Barış ödülüne layık görülen adli tabip Fincancı, hapishanelere giderek belgeleme işlemlerine devam ettiklerini, darbe girişiminden sonra göz altı sürrelerinin uzaması ile ihlallerin de arttığını belirtiyor.

 

‘TÜRKİYE’NİN KARA DEHLİZLERİ’ DOSYASI

‘Türkiye’nin Kara Dehlizleri’ dosyası Euronews Türkçe tarafından da haberleştirildi. Euronews’in  ‘Türkiye’nin Kara Dehlizleri’ dosyasında Gülen hareketinden adam kaçırma ve işkence iddiaları başlığıyla haberleştirdiği çevirilerin tamamı şöyle:

Amacını ‘Gücünü kötüye kullanan iktidarların adaletsiz ve hukuksuz uygulamalarını ortaya çıkarmak adına farklı medya organizasyonları ile uluslararası işbirliği yaparak araştırmacı gazetecilik dosyaları hazırlamak’ şeklinde tanımlayan ve kar amacı gütmeyen haber organizasyonu Correctiv.org tarafından yayınlanan bir dosya Türk hükümeti hakkında ciddi iddialar içeriyor.

Türkçeye ‘Türkiye’nin Kara Dehlizleri’ olarak çevrilebilecek olan ‘Black Sites Turkey’ dosyasının içeriğine göre Türk hükümeti istihbarat teşkilatı imkanları ve kendisine bağlı farklı oluşumları kullanarak Gülen Cemaati yapılanmasında yer almış yurtdışında veya yurtiçinde yaşayan kişileri zorla kaçırıyor ve uzun süreler gizli yerlerde tutup çeşitli işkenceler uyguluyor.

Toplam 8 ülkede 9 medya organizasyonundan 13 gazetecinin birlikte hazırladığı ve çapraz kaynak sorgulamaları ile bir araya getirilen haber dosyasında bir dönem Gülen hareketi ile bağlantılı olduğu bilinen şirketlerde, kurumlarda ve organizasyonlarda yer almış kişilerin gerçek isimleri veya rumuzlarıyla başlarından geçenler aktarılmakta.

Haber dosyasında ayrıca Gülen Cemaati mensuplarının kendi gündemlerine dikkat çekmek ve kendilerini kurban göstererek sempati toplama stratejisi izleme olasılığının dikkate alındığı ve bu nedenle tüm iddiaların dikkatli şekilde soruşturulduğu belirtilmiş.

Bazı iddialara ilişkin somut video görüntüleri ve olayın gelişimine dair tutarlı bilgiler ve tanıklıklar sunulsa da Correctiv.org hikayelere ait her detayın doğrulanmasının mümkün olmadığını ancak gazeteciler tarafından yapılan birden fazla sayıda bağımsız, çapraz ve toplu sorguda hikayelerin ve kaynakların güvenilir olduğuna kanaat getirildiği belirtiliyor.

Alman ZDF, İspanyol El Pais, Fransız Le Monde, İsrail Haaretz, İtalyan İl Fatto Quatidiano, Avusturyalı Addendum, Danimarkalı Monday Morning ve isveçli TT Haber Ajansı gibi medya kuruluşları ile ortaklaşa çalışan Almanya merkezli Correctiv.org’un dosyasında çarpıcı iddiaların arka planlarına dair bilgiler de paylaşılıyor.

Dosyadaki iddialara göre kaçırılma olayları Kosova, Gabon, Sudan, Moldova, Azerbaycan, Ukrayna, Malezya, İsviçre, Mongolya ve daha pek çok ülkede benzer şekillerde yaşanıyor.

İşte dosyadaki hikayelerden bazıları:

KOSOVA’DA KAMERALARA YANSIYAN KAÇIRMA OPERASYONU

29 Mart 2018 günü Kosova’nın başkenti Piriştine’de sabah 00:80 civarı polis üniforması giyen iki kişi otobanda bir aracı durduruyor. İlk kişi Yusuf Karabina isimli sürücü ile camdan konuşurken ikinci kişi arabanın etrafından dolaşarak yolcu koltuğunda oturan adamı boğazından tutup dışarı çıkarıyor. Bu olurken aracın arkasından dışarı çıkan Yusuf’un eşi Yasemin Karabina çığlıklar atıyor ve aynı esnada ilk ‘polis’ Yusuf’u araçtan zorla çıkartıp ellerinden kendi aracının içine kelepçeliyor.

Eşi Yasemin ise çaresizce çevreden geçen araçlardan yardım isterken iki kişi Yusuf’u alarak olay yerinden ayrılıyor. Haber dosyasında olayın an be an otoban güvenlik kamerası tarafından kaydedildiği bilgisi ve görüntülerden kareler paylaşılıyor.

TC-KLE numaralı ‘Bombardier Challenger’ türü özel uçak aynı gün sabah 10 sularında Piriştine havalimanından kalkarak içinde kaçırılan altı farklı kişiyle Ankara’ya iniyor. Bu altı kişiden dördünün Piriştine Mehmet Akif Okulu’nda çalışan öğretmenler olduğu belirtiliyor.

Dosyada belirtildiğine göre hepsi aynı şekilde kaçırılmamış. Örneğin bazıları bulundukları bölgedeki yerel polis karakoluna sebep belirtilmeden çağrılmışlar ve orada derdest edilmişler. Araçta bulunan Karabina çifti de aynı okulda çalışan kişiler. Olayın ardından birkaç saat sonra Yasemin Karabina’nın okulu bilgilendirmesiyle tüm okul çalışanları ve öğrenciler birlikte Piriştine havalimanı önünde protesto gerçekleştiriyor ve “Öğretmenlerimizi bize geri verin” şeklinde slogan atıyor.

KOSOVALI MİLLETVEKİLİNİN SERZENİŞİ

Kosova Parlamentosu’nda olayı skandal olarak nitelendiren ve Correctiv.org muhabirlerine konuşan vekil Xhelal Sveçla, “Deliller bu olayın bağımsızlığımızdan bu yana ülkemizin hükümranlğını en ciddi şekilde hiçe sayan eylem olduğunu ortaya koyuyor ve işin içinde kendi yetkililerimizin de olduğu görülüyor” diyerek şiddetli itirazda bulunuyor.

MİT UÇAĞI İLE OPERASYON

Haberde ayrıca Piriştine Havalimanı’nın Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen bir Türk işadamına ait olduğu belirtiliyor. Correctiv ve ZDF muhabirlerinin araştırmaları sonucu haberde geçen TC-KLE numaralı özel jetin Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğu öne sürülüyor. Piriştine havalimanı kayıtlarında jetin sahibi olarak bildirilen isim ‘Birleşik İnşaat Turizm Ticaret ve Sanayi’ adında bir firma ve adres olarak 61, Ahmet Hamdi Sokak, Yenimahalle-Ankara yazılmış. Burasının MİT görevlilerine tahsis edilen evlerin bulunduğu bir yer olduğu, firmanın da MİT’in paravan şirketlerinden biri olduğuna dikkat çekiliyor.

Yapılan araştırmalar sonucu aynı jetin Almanya’ya biri Şubat 2017 diğeri Eylül 2017 olmak üzere iki kere gittiği her iki tarihin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve üst düzey heyetinin ziyaretlerine denk geldiği ortaya çıkarılmış.

‘TOLGA’ VE ‘ALİ’

‘Tolga’ onun gerçek ismi değil. Türkiye’de 2017’de kızını okula bıraktıktan sonra sokaktan minivanla kaçırıldığını ve kaçırılma olayının saniyeler sürdüğünü anlatıyor. Aracın içerisinde feci şekilde dövüldüğünü ve ardından başına siyah bir çuval geçirildiğini aktaran Tolga, takip eden üç ay boyunca bu çuvalın uzun süreler başında kaldığını anlatarak şunları söylüyor:

“Bir hole getirildim, elbiselerim alındı, pijamalar verildi ve bir hücreye sokuldum. Kapı kilitlendi ve yere diz çöküp başımı öne eğmem söylendi. Yarım saat sonra birileri gelip beni başka bir odaya götürdü.”

Orada dövüldüğünü, hakaret edildiğini, elektro şok verildiğini söyleyen Tolga daha sonra dizlerinin üzerindeyken sırtına oturduklarını ve cinsel bir alet ile -eşine ve çocuklarına da aynısının yapılacağı söylenerek- kendisine taciz uygulandığını aktarıyor,

“Hücrelerde kamera olduğunu sanıyorum çünkü ne zaman kafamdaki siyah çuvalı çıkarmak istesem hoperlörden bağırarak uyarıyorlardı” diyen Tolga bu muamelenin 10 gün boyunca sürdüğünü, zayıfladığını ve tüm vücudunun yara bere içinde kaldığını anlatıyor.

“SORDUKLARI HER ŞEYİN CEVABINI BİLİYORLARDI”

Çok az yemek ve su verildiğini kaydeden Tolga günde iki veya üç kez işkence ile sorgulandığını dile getiriyor. Sorgular sırasında duvara asılmış Gülen yapılanmasına ilişkin resimler gösterildiği ve resimlerdeki kişiler hakkında bilgi istendiğini söyleyen Tolga, kimin maddi durumunun zayıf veya güçlü olduğu, kimlerin nasıl zaaflarının olduğunun sorulduğunu ifade ediyor ve “Benim gördüğüm kadarıyla sordukları her şeyin cevabını hali hazırda zaten biliyorlardı” diyor.

‘Ali’ de Gülen organizasyonunda görev alan bir başka kişi ve o da aynı şekilde kaçırıldığını ve işkence gördüğünü iddia ediyor. Farklı bir şehirde kaçırılan Ali de üç aydan fazla bir süre Ankara’da bir yerde tutulmuş. Correctiv ekibi kaçıranların yöntemleri ve prosedürlere ilişkin anlatılanların diğer iddia sahipleri ile eşleştiğini dosyaya not düşüyor.

Ali gördüğü işkencede çıplak şekilde bayılana kadar ayakta durmak zorunda kaldığı dik bir tabut benzeri kutu içinde tutulduğunu, bu esnada kendisine terörizm dahil pek çok suç isnat edildiğini, dua etmesine izin verilmediğini ve ailesinin tehdit edildiğini söylüyor.

“Kafalarında bir senaryo hazırdı ve bana da o senaryodaki rolümü tayin edip bunu işkence altında kabul etmemi beklediler” diyen Ali’nin Tolga’dan farklı bir yerde ve binada tutulduğu düşünülüyor.

“EŞİN CAN SIKMAYA BAŞLADI”

Tolga’nın da Ali’nin de eşleri ve aileleri durumu sosyal medyada büyüterek gündeme getirmiş. Bahsi geçen sosyal medya hesapları incelendiğinde bu hesapların sonradan veya kısa bir süre önce yaratılmadığı ve orijinal hesaplar olduğunun tespit edildiğine dikkat çekiliyor.

Sosyal medyanın yanı sıra eşinin polise, savcılara ve uluslararası insan hakları kurumlarına baş vurmasıyla işkencecilerinden biri Tolga’ya “Eşin gerçekten can sıkmaya başladı” demiş ve Tolga da kendisini arama ve bulma çabalarının olduğunu bu şekilde öğrenmiş.

BAZI ÜLKELER DURUMA MÜDAHALE ETMİŞ

Her ülkede durumun Kosova’daki gibi gelişmediğine de değinilen araştırmada Moğolistan’dan bir örneğe yer verilerek 27 Temmuz günü Ulanbatur’dan kaçırılmak istenen Gülen okulu yetkilisi Veysel Akçay’ın Moğol yetkililer sayesinde götürülmesine izin verilmediği ifade ediliyor.

Bu da yine kaçırılan kişilerin yakınlarının yetkililere haber vermesi ile mümkün olmuş. Akçay serbest kalmış ancak kaçırma iddialarına ilişkin herhangi bir tutuklama olmamış ve Türk devleti de olayda hiçbir sorumluluk kabul etmediğini duyurmuş.

Bu olay sırasında kullanılan jetin fotoğrafı ise yerel bir gazeteci tarafından çekilmiş. Kuyruk numarası TT-4010 olan jetin aynı inşaat ve turizm firmasına ait olduğu ve benzer adresin verildiği Correctiv.org tarafından ortaya çıkarılıyor.

KİMİ ÜLKELER İŞBİRLİĞİ YAPIYOR

Ne var ki, 6 Eylül’de Moldova’da yaşanan kaçırma olayında özel jet yerine ticari bir havayolu şirketinin tarifeli uçağının kullanıldığı, benzer şekilde İsmet Özçelik isimli fizik öğretmeni ile birlikte toplam üç Gülen hareketi mensubunun daha iki Türk yetkilisi eşliğinde Malezya’dan tarifeli uçakla zorla gönderildiği aktarılıyor. Malezya’nın Türkiye ile bu konuda işbirliğine gittiği kaydediliyor. Dosyayı hazırlayan muhabirlerin aktardığına göre Özçelik’in ailesi bugün İsveç’in küçük bir köyünde yaşamını sürdürüyor.

Correctiv.org ‘Black Sites Turkey’ dosyasındaki iddialara ilişkin olarak Türk hükümeti ile iletişime geçtiklerini ancak hiçbir yanıt alamadıklarını kaydediyor.

(Kaynaklar: Corrective-DW – WDR- Euronews)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin