Hayali hedeflerle başarıya ulaşılmıyor [Haber-İnceleme: Efe Yiğit]

Türk futbolu için yapılacak en iyi yorum ‘kaos sistemi’ olsa gerek. Ne kulüplerimiz ne de Milli Takımlar hedef belirliyor. Daha doğru ifadeyle hedef belirliyor ama hedefe ulaşmak için devrim niteliğinde değişiklikler yapmıyor. Federasyon başkanları günü kurtaracak popülist söylemlerle bazı kulüplerin gönlünü hoş tutarak, bir sonraki dönem seçilmenin yollarını arıyor. Kulüp başkanları, taraftarın gönlünü okşayan transferler yapıp, başarısızlıkta faturayı teknik direktöre keserek koltuğunda kalmanın hesaplarını yapıyor. Acı gerçek, hem federasyon başkanları hem de kulüp başkanları bu stratejilerinde başarılı oluyor.

DEVRİM YAPACAK HOCA ARANIYOR

Başarıya ulaşmak için ciddi yapısal değişiklikler yapmak gerekiyor. Bunun yakın örnekleri mevcut. En zor değişim milli takımlarda olur. Kulüp takımlarında başarı kısmen kolaydır. Yıldız oyuncuları transfer ederek, doğru hoca ile başarıya ulaşmak mümkündür. Milli takımda ise farklı kulüplerde oynayan, farklı özellikte oyunculardan bir takım kurup başarıya ulaşmak gerekiyor. Bu yüzden her teknik adamdan, milli takım hocası olmuyor. Kulüplerde başarılı olan birçok teknik adam, sıra milli takım çalıştırmaya geldiğinde fiyasko sonuçlara imza atıp, görevi bırakıyor. Tabi diğer yandan sıradanlaşan milli takımları alıp, zirveye çıkaran hocalar da mevcut.

Bunların başında, Fransa’ya ilk kez Dünya Kupası’nı kazandıran Aime Jacquet ve 44 yıl sonra İspanya’yı Avrupa şampiyonu yapan Luis Aragones geliyor. İkisinin ortak özelliği, bahsettiğimiz köklü değişikliği takımlarına uygulayabilmeleriydi. Bunun yanında sıradan bir futbol ülkesi olan Danimarka’yı görevde kaldığı 11 yılın sonunda futbol ülkesi konumuna getiren Sepp Piontek de idealist bir teknik adamın takıma katkısına önemli bir örnek.

FRANSA’YA İLK KEZ DÜNYA KUPASI KAZANDIRDI

Fransa’nın futbol tarihinde yakaladığı en büyük başarıların mimarı olan Aime Jacquet, 2 yıl yardımcı antrenör olarak görev yaptığı milli takımın başına 1994’te geçti. Jacquet, Fransa’yı Euro 96’ya taşırken, o dönemin Eric Cantona, David Ginola ve Jean Pierre Papen gibi yıldızlarını kadroya almayarak genç Zidane’ı takımın merkezine oturttu. Medyanın sert eleştirilerine kulak asmayan Jacquet’nin takımı, Euro 96’da yarı final oynadı. Hedefini Fransa’nın ev sahipliği yapacağı 1998 Dünya Kupası olarak belirleyen Aime Jacquet, hazırlık maçlarında alınan kötü sonuçlarla bir kez daha medyanın hedefi oldu. Jacquet, defans ve orta sahası iyi olan bir takım kurarken, gol yollarındaki sıkıntıyı klasik forvet yerine gole dönük orta saha oyuncularıyla çözmeyi denedi. 98 Dünya Kupası’nda fırtına gibi esen bir takım oluşturan Jacquet, 4 yıllık emeğinin karşılığını, ülkesini tarihinde ilk kez Dünya Kupası şampiyonu yaparak aldı. Jacquet’nin kurduğu Fransa Milli Takımı, Roger Lemerre yönetiminde Euro 2000’de de zirveye çıkmayı başardı.

ORTA SAHAYI YENİDEN KURGULADI

İspanya, futbolda Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası elemelerinde fırtına gibi esen, şampiyonalarda sıradan görünen bir ülkeydi. 2004’te İspanya Milli Takımı’nı çalıştırmaya başlayan Luis Aragones, 2006 Dünya Kupası’nda alınan başarısız sonuçlardan sonra takımda köklü değişiklikler yaptı. Yenileşme girişimine Raul’u keserek başlayan Aragones, topa sürekli sahip olan ve sahanın her yerinde pres yapan bir oyun stilini benimsedi. Raul’u kesmesiyle Real Madrid yanlısı gazetelerin hedefi hâline gelen Aragones, bu kararından taviz vermedi. Euro 2008’de İspanya rakiplerini boğan bir futbol ortaya koydu. Xavi, İniesta, Senna ve David Silva’dan oluşan orta sahasıyla şampiyonaya damga vuran İspanya, 44 yıl aradan sonra kupayı müzesine götürmeyi başardı. Aragones’in kurduğu takımın iskeletini ve oyun stilini değiştirmeyen halefi Del Bosque ile İspanya, 2010 Dünya Kupası ve Euro 2012’de şampiyon olarak üst üste 3 büyük kupayı müzesine götüren ilk ülke oldu.

DANİMARKA VE TÜRKİYE

Sıradan bir futbol ülkesi olan Danimarka’yı 1979’da çalıştırmaya başlayan Alman Sepp Piontek, futbol tarihinde önemli bir yere sahip 3-5-2 sisteminin mucidiydi. Piontek, elindeki kadro yapısına göre takım kuracak, milli formayı ‘kalpten’ oynamak isteyenlere verecekti. Alman Hoca oyuncu seçiminde isimden ziyade hırslı, kapasiteli ve oyun şablonuna uygun futbolcuyu tercih etti. Danimarka’yı futbolda söz sahibi ülkeler arasına yazdıran Piontek, Viking ülkesini tarihinde ilk kez Dünya Kupası’na taşıdı. Danimarka, 1986 Dünya Kupası’nda Uruguay’ı 6-1 gibi tarihi bir skorla geçerken, gruptan çıkmayı başardı. Piontek’in bıraktığı Danimarka, aynı sistemi benimseyen halefi Ricard Möller Jensen yönetiminde Euro 92’de şampiyon olarak tarihinin en büyük başarısına imza attı. 1990’da Danimarka’dan ayrılıp Türk Milli Takımı’nın başına geçen Piontek, Türkiye’de de devrim yapan uygulamalarıyla tanındı. Piontek’in oluşturduğu A Milli Takım, ilk meyvesini, halefi ve öğrencisi Fatih Terim yönetiminde Euro 96’ya katılarak aldı.

dünya kupası

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin