Futbolun unutulan sistemi Catenaccio yeniden mi doğuyor!

HABER-YORUM | HASAN CÜCÜK

Fransa – Belçika yarı finalinde gülen taraf Fransız olmasına karşılık maçın sonucunun önüne oynanan futbol geçti. Daha doğru ifadeyle Fransızların savunma ağırlıklı futbolu geçti. Belçika, Dünya Kupası’nda oynadığı 5 maçta 14 gol atarak gücünü ortaya koymuş bir ülkeydi. Fransa’da sıradan bir takım değildi. Rusya’da favoriler sayılırken adı Almanya ve Brezilya’dan sonra zikrediliyordu. Dahası turnuvaya katılan 32 takım arasında en pahalı kadroya sahipti. Buna rağmen ortaya koyduğu defansif futbol tepki topladı. Önce Rusya’nın sonra Fransa’nın bu futbolu akıllara futbolun unuttuğuna memnun olduğu sistem Catenaccio’yu akıllara getirdi.

Rusya, ev sahibi olduğu kupada Uruguay’ın ardından ikinci olarak adını ikinci tura yazdırdığında rakibin İspanya olmasıyla zorlu bir eşleşmeye imza atmıştı. İspanyollar, dünya futbolunun son 10 yılına damga vurmuş bir ekipti. İbre doğal olarak İspanyollardan yanaydı. Maçın başlamasıyla birlikte manzara netti; İspanyollar atak yapacak, Ruslar savunacak. Öyleki 5’li defans maç boyunca orta sahaya bile yaklaşmadı. Oyunun tamamına yakını 4—50 metrelik bir alanda oynandı. İspanyollar 1100’ün üzerinde pas yaptı. Oyun disiplininden kopmayan Rusya 1-0 yenik duruma düştüğü maçta penaltıyla beraberliği yakalınca iyice kapandı. 120 dakika sonunda eşitlik bozulmayınca penaltılarda gülen taraf Rusya oldu. İspanya topa yüzde 79, Rusya ise yüzde 21 sahip oldu. 120 dakika boyunca kaleye isabet eden tek şutları kazandıkları penaltıydı.

Savunma futboluyla çeyrek finale adını yazdıran Rusya’nın bu kez rakibi Hırvatistan’dı. Turnuvanın göze hoş gelen futbolunu oynayan bir kaç ülkesinden biri olan Hırvatlar karşısında Rusya, İspanya benzeri bir taktikle çıktı. Yemeden atacakları bir golün üzerine yatma planları vardı. Aradıkları golü de buldular ama Hırvatlar beraberliği çabuk sağladı. Defans futbolundan vazgeçmeyen Ruslar oyunun büyük bölümünü kendi sahasında kabul etti. Uzatma devrelerinde Hırvatlar Vida ile öne geçti Ruslar bir duran topta maçın bitimine 5 dakika kala Fernandes ile beraberliği yakaladı. Penaltılarda İspanya karşısında olduğu gibi sıçramayı düşünen Rusya bu kez Hırvat engeline aşamayıp kupaya veda etti. Futbolseverler Rusya’nın elenmesiyle derin bir oh çekti. Zira futbolu ve seyir zevkini öldüren bir takımın yarı finale çıkması büyük hayal kırıklığı olurdu.

Grubundan lider olarak çıkan Fransa, ikinci turda Arjantin’i 4-3 yenerken özellikle Mbappe’nin oyunu alkış alıyordu. Fransızlar, 1998 ruhunu adeta sahaya yansıtıyordu. Mbappe, Griezmann, Pogba, Kante gibi yıldızlara sahip Fransa turnuvanın en iyi maçını oynamasına karşılık topa sahip olma oranı yüzde 39 oluyordu. 1-0 öne geçtiği maçta ilk devreyi 2-1 yenik kapatan Fransızlar 57-68 arasında bulduğu 3 golle skoru biranda 4-2’ye taşıyordu. Skoru bulduktan sonra defansa çekiliyordu. Arjantin elindeki yıldızlara rağmen Fransa defansını zorlayacak pozisyon bulamıyordu. Çeyrek finalde Uruguay ile eşleşen Fransa rakibini 2-0’lık skorla geçerken oyunun mutlak hakimiydi. Topa yüzde 62 oranında sahip olan Fransızlar, Arjantin maçının tersi bir görüntü ortaya koyuyordu.

Fransa – Belçika eşleşmesinde şanslar eşit gibi gözükse de Fransızlar bir adım önde gösteriliyordu. Belçika’nın De Bruyne, Witsel, Hazard, Lukaku gibi yıldızların varlığı Belçika’nın en büyük avantajıydı. Maçın başlamasıyla birlikte topa hükmeden Belçika oldu. Fransızlar, tipik bir İskandinavya ülkesi görüntüsü vermeye başladı. Takımın forveti Giroud bile gol kovalamak yerine kendi ceza sahasında top çıkarmaya geliyordu. Taktik basitti; sağlam defans, hızlı kontra atak. Belçikalılar hucüma çıkarken hayati toplar kaptırdı ama kısa sürede topu geri kaparak Fransızlara istediği pozisyonu vermedi. Fransa, aradığı golü kontradan bulamadı ama kornerden Umtiti’nin kafasıyla finali getiren skoru elde etti.

90 dakika sonunda Fransa adını finale yazdıran takım oldu. Topa yüzde 36 oranında sahip oldu. Belçika kalesinde pozisyonlar buldu ama bunlar organize ataklardan ziyade kontralardan olanlardı. Maçtan sonra haklı olarak Belçika kalecisi Courtois, Frans’yı anti futbol oynamakla eleştirdi. ‘Gol kovalayacak forvetleri bile savunma yaptı’ dedi ama kazanan her zaman haklı prensibi burada da kendini gösterdi. Sonuçta Fransa finali Belçika üçüncülük maçına gitti.

Fransa ve Rusya’nın bu futbolu akıllara yazının başında ifade ettiğim Catenaccio’yu getirdi. ‘Yenilmekten korkan İtalyanların uyguladığı sistem’ olarak ünlenen Catenaccio’da, galip gelmenin önemi yoktu, yeterki mağlup olunmasın. İtalyanlar, sahada 1-0 bulunca artık klasikleşen forvet çıkarıp defans oyuncusu alma mantığı devreye giriyordu. Bu sistem 2002 Dünya Kupası ve 2004 Avrupa Şampiyonası’nda iflas edince, Marcelo Lippi 2006 Dünya Kupası’nda Almanya’ya hücum futbolu parolasıyla gelip kupaya uzanmıştı.

İtalya ile özdeşleşen Catenaccio’yu dünya futboluna kazandıran isim Avusturyalı Karl Rappan’dır. Rappan, forvetten bir kişi çıkararak ekstra bir defans oyuncusu alarak Catenaccio’nun temelini attı. Avusturya Wien’de top koşturan Karl Rappan, 1930’lı yılların başında oyuncu – menajer olarak geldiği Servette’de Catenaccio’yu ilk kez uygulamaya başladı. Bu sistemde 4’lü defans oyuncusunun arkasında serbest bir defans oyuncusu oynuyordu. Rakip forvetlerle adam markajı uygulamayan bu oyuncu ilerleyen yıllarda libero olarak tanımlanırken, defansın hatalarını kapatan isim olarak ön plana çıktı.

Catenaccio sistemi 1-3-3-3 ile hayata başlarken, 1-4-4–1 ve 1-4-3-2 versiyonu en çok kullanılan sistem oldu. Takımların sahaya çıkarak Catenaccio ile defansın arkasında bir oyuncu oynatmasıyla libero sistemi başlamış oldu. Rakip kontra atakları ve defansı aşan topları toplamada libero önemli katkı sağladı. Fransa, finalde de savunma ağırlıklı oynayıp kupayı kazanırsa futbolun unutulan sistemi Catenaccio, Rusya’da yeniden doğmuş olur.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin