Euro Türkler, artık kendi içinde de ‘Biz ve Onlar’ diyor

HABER-İNCELEME | HASAN CÜCÜK

Avrupa’da yaşayan 5 milyona yakın Euro Türkler tarihinin en kutuplaşmış dönemini yaşıyor. Türkiye’deki gelişmelerin izdüşümünü hatta daha ilerisini görebiliyoruz. Herkese kapısını açması gereken kurumlar araya kalın duvarlar örüyor. Aşırı sağ oylarını arttırıp iktidar namzedi olmaya doğru hızla ilerlerken, bizler ucuz siyasete geleceğimizi kurban ediyoruz.

SİYASET YAPANLAR ELİYLE KIZIŞTIRMA

21 Kasım’da Danimarka’da yerel seçimler vardı. Uzun bir aradan sonra bir seçim döneminde aktif gazetecilik yapmadım. Ancak olayların da dışında değildim. Özellikle Türkiye kökenli adayların çalışmalarını elimden geldiği kadar yakından takip etmeye çalıştım. Sağ olsunlar sosyal medyayı aktif kullandıkları için bunun için ekstra bir çaba sarf etmeme gerek kalmadı. 100’e yakın Türkiye kökenli adaydan 40’ı çeşitli belediye meclislerine seçilmeyi başardı. Benim dikkatimi Türkiye’deki kamplaşmanın Danimarka’yı da etkisi altına aldığını görmek oldu. Tıpkı Almanya’da yapılan seçimlerde olduğu gibi Türkler arasında ‘biz ve onlar’ söylemi giderek belirgin hale geldi.

‘Biz ve onlar’ kavramı Avrupa siyasetinde aşırı sağın kullandığı sloganların başında gelir. Biz, yerlileri, onlar göçmenleri tanımlar. ‘Biz’ medeni, ‘onlar’ sorunlu insanlardır. Merkez partiler bu sloganı sorunlu görüp, ayrımcılığın göstergesi olarak kabul ederler. Ne yazık ki, bu söylemi artık Türkiye kökenli adaylar da kullanmaya başladı. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra kutuplaşma bizzat siyasiler eliyle yürütülüyor. ‘Vatan haini, terörist, F..Ö’ gibi kavramlar siyasiler tarafından sık sık dile getiriliyor. Garip olan ağzından bu iftiraları düşürmeyenlerin Türk vatandaşlığının bile olmaması.

KENDİ GELECEKLERİNİ BALTALADILAR

Arkasını bir gruba veya topluluğa dayayan bu kişiler, beklediklerinden daha yüksek oy alıp seçildiler ama kendi geleceklerini kendi elleriyle baltaladılar. Neden mi? Yıllarca Avrupalılar, siz (göçmenler) buranın vatandaşı olsanız bile bir türlü bunu benimsemiyorsunuz diyordu. Haklı veya haksız bunun sağlamasını yapmak kolay olmuyordu. Ancak ortaya bu söylemi doğrulayan çok örnek çıktı. İlk kez politikacılar eliyle yıllarca siyaset yaptıkları ülkeyi benimsemediklerini görmüş olduk. Türk vatandaşı olmayan isimler çıkıp, ‘cumhurbaşkanımız, başbakanımız’ diyerek Türkiye endeksli konuştular. Bu aslında şu an için prim yapsa da ilerisi için çok tehlikeli. ‘Ne yaparsak yapalım bu insanlar burayı benimsemeyecek’ tezi daha güçlü hale geldi. Aşırı sağın ‘biz ve onlar’ sloganını eleştiren merkez partiler bundan sonra ‘acaba’ deyip düşünmek durumunda kalacaklar.

‘Türkiye kökenli bazı adaylar yüksek oy almasına karşılık neden parti içinde etkin konuma gelemiyor?’ sorusunun cevabını da bu seçimlerde bir kez daha aldık. Partiler için bu adaylar, birer oy deposu. Daha ötesi yok. Sadece Türklere hitap eden bu adaylar, belediye meclis toplantılarında ağzını açıp bir iki kelam etmeden koca bir dönemi tamamlıyor. Türklerin bir sorunu çözdüyse vazifesini yerine getirmenin huzuruyla görevine devam ediyor. Toplumun sadece azınlık diliminin sorunlarını dert eden insanları ise partiler dikkate almıyor. Aldıkları oyun çok altında görevler veriliyor. Zaten birçoğunun böyle bir derdi de bulunmuyor.

CAMİLER PROPAGANDA MERKEZİ HÂLİNE GELDİ

Seçim vaatleri tam evlere şenlikti. Daha önce ‘Avrupa’da taşra siyaseti’ adını taktığım uygulamaya tam gaz devam edildi. Yerel seçimlerin gündemi bellidir: yaşlıların bakımı, kreş ve yuvalar, çevre gibi konular öne çıkar. Bizim adaylar arasında bulunduğu şehre ‘kubbeli ve minareli cami’ vaadinde bulunan olduğu gibi, vatandaşa daha önce yaptığı iyilikleri madde madde yazanlar da vardı.

Erdoğan, Avrupa’da arka bahçe adına UETD’yi kurarken, camiler ve din görevlileri fazla renk vermeden destek oluyordu. Son 2-3 yıldır camiler birer parti propaganda merkezi gibi kullanılmaya, imamlar parti neferi gibi hareket etmeye başladı. UETD, Türklerin tek temsilcisi konumuna gelirken, temsil kabiliyeti olmayan isimler ‘toplum önderi’ olarak öne çıkarıldı. Erdoğan, Avrupa’da ciddi bir taban buldu ama demokrasi dışı uygulamalarından dolayı Avrupa ülkeleri nezdinde itibarını sıfırladığı için, Erdoğan’la aynı karede olan kurum ve kişilerde marjinal olarak adlandırılmaya başlandı. Bu halkaya son olarak politikacılar eklendi.  Euro Türkler’in mahalleri arasındaki mesafe giderek arttı. Su gidecek ama geriye kum kalacak. Bugün yaşanan kamplaşmanın bedelini Türkiye’den burayı karıştıranlar değil, Avrupa’da yaşayan 5 milyon insanımız ödeyecek. Aslında bazıları kafasını kumdan çıkarıp az etrafına baksa durumun vahametini anlayacak. Ama onlar ‘ver mehteri’ deyip coşmaya devam ediyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin