Erdoğan o görüşmeyi neden mezara götürecek?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan ile katıldığım son seyahatlerden birisiydi.

O dönem, AKP iktidarının gasp edip yağmaladıktan sonra kapattığı Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi’ydim ve pozisyonum gereği devletin zirvesi ile seyahatlere çıkıyordum.

2012 yılı kasım ayının son günleriydi ve biz İspanya’daki bir zirve için Madrid yolundaydık. Şimdi nasıldır bilmiyorum ama o dönemde Erdoğan uçak kalktığı zaman gazetecilerin olduğu bölüme uğrar, ayak üstü selam verir ve biz de fırsat bulursak sorular sorardık.

Gelenek bozulmamış ve yine öyle olmuştu. Selamlaşma faslından sonra sorulara geçtik. Gündemde Ergenekon operasyonları ve ‘darbelerle hesaplaşma’  vardı. Ben de Erdoğan’a 27 Nisan Muhtırası ve Dolmabahçe görüşmesine dair sorular sordum.

Erdoğan, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile 4 Mayıs 2007’de İstanbul Dolmabahçe’de yaptığı görüşmeye dair hiçbir şey anlatmamıştı ve soruları ustaca savuşturuyordu.

Değişik bir yol izleyip soruyu “ Anılarınızı yazıyorsunuz, notlar tutuyorsunuz. Dolmabahçe görüşmesini bu anılarınız yayınlandığında okuyacak mıyız ?’ şeklinde sordum.

Erdoğan ise tarihe geçen “Dolmabahçe görüşmesi benimle mezara gidecek” cevabını vermişti.

Gerçekten de neredeyse günde 5 vakit konuşan, sayısız röportaj veren, her akşam televizyon kanallarına çıkan Erdoğan, Dolmabahçe hariç her şey hakkında konuştu. Fakat Dolmabahçe’de Yaşar Büyükanıt ile yaptığı görüşmeye dair tek kelime etmedi.

Bu konuya dair yapılan haberlere tepki gösterdi, davalar açtırdı.

ÜÇÜNCÜ KİŞİ YOKTU, NOT TUTULMADI

Tıpkı  Erdoğan gibi Yaşar Büyükanıt ta o görüşmeye dair tek kelime etmedi. Sorulan bütün sorulara ‘bu ikimiz arasında bir görüşmeydi’ diyerek cevap verdi.

27 Nisan e-muhtırası, Cumhuriyet mitingleri ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek için üretilen 367 garabeti sonrası yapılan bu görüşmeye dair sayısız spekülasyon yapıldı. Wikileaks belgelerine sızan yazışmalara göre Ankara’daki ABD elçiliğinin Washington’a yolladığı kriptolarda bu görüşmeye dair ilginç iddialar yer aldı.

Spekülasyonların aralıksız sürmesinin iki nedeni var.

Birincisi görüşmenin şekli. Zira 9 Kasım 2012 günü TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na konuşan Yaşar Büyükanıt ‘görüşme talebinin Erdoğan’dan geldiğini, görüşmede not tutulmadığını, başbaşa olduklarını, üçüncü bir kişinin görüşmeye katılmadığını’ anlattı.

İçeriğe dair bir şey anlatmadığı gibi “görüşme sırdır diyemem, sır değildir de diyemem” diyerek gizemi büyüttü.

ERDOĞAN’IN NOTLARI SENEYE KİTAP OLUYOR

Yıllar sonra bu konuya dönmemin nedeni ise Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında anlattıkları.

Kanal 7, Tvnet, Ülketv ortak yayınına katılan ve 2,5 saat konuşan Erdoğan programda ‘tuttuğu notlar ve anılarının yazılması’ meselesine dair açıklamalar yaptı.

Yenişafak’ta yer alan detaylara göre Erdoğan’ın görüşmelerde tuttuğu notları önümüzdeki yıl kitap olarak basılacak. İçeriğe dair ipucu vermeyen Erdoğan ‘10-15 kişinin bu konuyla ilgili çalıştığını, önümüzdeki yıldan itibaren kitapların piyasaya sürüleceğini’ söylemiş.

Erdoğan’ın bir de ‘kişisel notları’ var.

Resmi devlet görüşmelerinde ve zirvelerde tutulan notların dışında, bizzat tuttuğu notlar da henüz yayınlanmadı. Bu yöndeki soruya (benim yıllar önce uçakta sorduğum soru da kişisel notlarına yönelikti) ‘notlarını özel kalemine ilettiği ve orada tasnif edildiği” cevabını vermekle yetinmiş.

Erdoğan’ın önümüzdeki yıl yayınlanacak notları içerisinde neler olacak bilmiyoruz. Özellikle de ‘kişisel notları’ yayınlanır mı, yayınlanırsa kapsamı ve çapı ne olur kestirmek zor.

Şahsen merak ettiğim konu ise Dolmabahçe görüşmesinin Erdoğan için hala ‘mezara gidecek sır’ olup olmadığı. Zira o görüşmeden sonra köprünün altından çok sular aktı.

YAŞANANLARA BAKILINCA

İki kişi arasında yapılan ve kayıt tutulmayan bir görüşmenin içeriğini taraflardan biri anlatmadığı sürece bilmek mümkün değil.

Ancak yaşananları analiz ederek, noktaları birleştirerek bir sonuca varmak, tahminlerde bulunmak mümkün. 2007 Mayıs’ında yapılan bu görüşmeden sonra yaşananlara bakıldığında Büyükanıt ile Erdoğan arasında bir mutabakat olduğu, ‘tarafların’ belli konularda anlaştığını görmek mümkün.

İlk olarak Erdoğan’ın 27 Nisan e-muhtırası ve Yaşar Büyükanıt’a bakışı değişti.

Erdoğan ve AKP kurmayları uzun süre 27 Nisan’ı ‘e muhtıra’ ve ‘darbe girişimi’ olarak tanımlamıştı. Miting meydanlarında 27 Nisan muhtırası aleyhine kampanya yürütmüşlerdi. Erdoğan’ın malum görüşme öncesi, Büyükanıt ile ilgili kullandığı ‘bol sıfatlı’ tanımlamalar Ankara’da kulaktan kulağa dolaşıyordu.

Ancak zaman geçtikçe, Erdoğan muktedir oldukça söylemi değişti. Hatta Büyükanıt’a değeri milyonu aşan zırhlı araç ve lüks konut tahsis edildi.

Gelinen noktada ise 27 Nisan bildirisi artık muhtıra değil Erdoğan için. Gerçi mağduriyet lazım olduğu zaman “27 Nisan e-muhtırası” tanımlaması yapılsa da söz konusu bildiriye dair herhangi bir yargısal süreç işletilmedi.

Yaşar Büyükanıt hariç, neredeyse tüm komuta kademesi bir  şekilde yargının konusu olurken Büyükanıt’a soru dahi sorulmadı. Oysa ki Büyükanıt 27 Nisan e-muhtırasını bizzat kendisinin yazdığını defaatle ifade etmişti.

Üstelik Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere operasyonların gelişimi, Erdoğan’ın Cemaati bitirmeye yönelik çalışmalara hız vermesi, Hakan Fidan’ın 2009 itibariyle MİT’e hazırlanması, Fidan’ın MİT’e giderken öncelikli görevinin Cemaati bitirmek olduğunu ifade etmesi, TSK’da yaşananlar ve nihayetinde 15 Temmuz’a kadar uzanan süreç.

Örnekleri ve soruları uzatmak, sayfalarca yazmak mümkün. Ama işin özeti şu; o görüşmede her ne konuşulmuşsa  Erdoğan ile Büyükanıt arasında (dolayısıyla Büyükanıt’ın temsil ettiği yapıyla) bir mutabakat, anlaşma olduğu iddiası her geçen gün daha da güçleniyor.

Dolayısıyla Türkiye’nin son on yılında yaşananları analiz ederken Erdoğan ile Büyükanıt arasında yapılan ve hiç kayıt tutulmayan, tarafların ‘bizimle  mezara gidecek’ dediği görüşmeyi unutmamakta fayda var. Belki de bugün cevabını bulamadığımız, anlamlandıramadığımız bir çok olayın, TSK’daki eksen kaymasının, hatta 15 Temmuz’un ‘eksik karesi’ o görüşmededir.

Eğer Erdoğan ile tekrar röportaj yapma imkanım olsaydı Dolmabahçe görüşmesine dair ‘benimle mezara gidecek’ düşüncesinin değişip değişmediğini sorardım. Ne de olsa o günden bugüne çok şey değişti, Erdoğan gerçek anlamda muktedir oldu, TSK dahil devletin tüm kurumlarını doğrudan kendine bağladı. Bir bakıma artık mücadele edeceği bir vesayet sistemi de yok.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bu soruya cevap,o zaman Buyukanit demek kimleri ve neleri ifade ediyordu onu tam bilmek lazim,o zaman işte,arkaya bakıp tam ne konuştuğunu bile çıkarabiliriz.sadece soruları yerine oturtmak lazım cevap kendisi çıkar

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin