En Hakiki Paralel Devlet Yapılanması [Haber-İnceleme: Mehmet Yıldız]

İlk defa 2011 yılında kullanıldığını hatırlıyorum bu tabirin. O zamanlar ‘PKK’nın paralel devlet yapılanması KCK diye bahsedilirdi. KCK’nın son derece profesyonel, hedefleri, basamakları, stratejileri çok iyi belirlenmiş bir alternatif devlet yapılanması olduğu yazılırdı.

Hizmet Hareketi için ilk defa ‘Paralel Devlet Yapılanması’ tabiri 7 Şubat 2012 tarihli meşhur MİT krizinden birkaç gün sonra, Hürriyet yazarı Şükrü Küçükşahin’e konuşan Hakan Fidan tarafından kullanıldı.

2013 yılının ortalarında gazeteci Mehmet Baransu tarafından, Erdoğan’ın Büyükelçiler toplantısında yaptığı konuşmada “Bir savcı 3 polisle hizmeti terör örgütü ve çete kapsamına sokarız, bitiririz” dediği iddiası ortaya atıldı. O zamanlar pek çok kimse “Nasıl olacak ki bu iş?” diyerek böyle bir ihtimale inanmadı.

SAVAŞ İLANI

2013 yılının son günlerinde Tayyip Erdoğan, ailesi ve kabinesinin karıştığı 17-25 Aralık yolsuzluk skandalının ardından “Devlette paralel bir yapı olmaz. İninize gireceğiz didik didik edeceğiz” diyerek Cemaat’e karşı alenen bir savaş başlattı.

İlk başlarda Cemaat’in içinde ‘dış mihraklarla iş tutan hıyanet içinde küçük bir yapı’ olduğunu iddia eden Erdoğan, zamanla hizmet gönüllülerinin tamamını bu şekilde tarif etmekten çekinmedi. Üstelik bu defa ‘Paralel Devlet Yapılanması’nın bir adım ötesine geçerek bütün bir cemaati ‘terör örgütü’ ilan etti. Önceleri AKP trolleri tarafından dillendirilen ‘Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)’ çirkin tabiri (bu tabiri İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ndan da hatırlarsınız), zamanla devletin en üst kademeleri tarafından her vesileyle kullanılmaya başladı.

BÜTÜN GÜNAHLARI HİZMET’E YIKTILAR

Bundan sonra iş, ‘terör örgütü’ ilan ettikleri ancak o güne kadar karıncayı bile incitmedikleri bilinen bu yapıya, Havuz Medyası marifetiyle Hazreti Âdem’den bu yana işlenen bütün günahları yüklemeye kaldı. Havuz kalemşörleri o kadar işin suyunu çıkardı ki, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin dış güçlerle ilişkisinin, Türkiye’nin 1952’de NATO üyeliği ile başladığını bile iddia ettiler.

Gazete köşelerinde yuvalanmış muhabir görünümlü troller tarafından ortaya atılan akıllara zarar saçma iddiaları, sonraları bir takım savcılar tarafından hazırlanan bütün iddianamelerin içinde gördük. Binlerce sayfalık iddianamelerde neler yoktu ki? Mesela Savcı İsmail Uçar’ın hazırladığı iddianame, Hz. Âdem’in çocukları Habil ve Kabil’den başlayarak Hitit ve Lidyalıları anlatmış, Roma’dan bahsetmiş, uzun uzun Cizvitleri işlemişti.

AYNI EKİP İŞ BAŞINDA

Öyle anlaşılıyor ki Havuz Medyası trollerine malzeme sağlayan ekip, aynı malzemeyi savcıların önüne boca etmiş. Bu yüzden iddianameler şiştikçe şişmiş, binlerce sayfaya ulaşmış. Bu yüzden yargılamanın şartlarından biri olan iddianamenin sanıkların yüzüne okunmasından vazgeçildi. Neyse ki OHAL KHK’ları imdada yetişti de bir kararname ile iddianamenin okunması şartı kaldırılıverdi. Şimdi sanıklar neyle suçlandığını bile öğrenemeden çatır çatır yargılanıyor. Bunun adına da ‘adil yargılama’ deniyor!

Bütün bunların üzerine, Ankara Adliyesi Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun tarafından hazırlanan ‘Çatı İddianame’ tüy dikti. Bu konuda detaylı bilgiyi Sefer Can’ın ‘Çatı İddianame: Bir çelişkiler ve absürtlükler yumağı’ yazısından okuyabilirsiniz.

‘ÇATI DAVASINDA’ İLGİNÇ İTİRAFLAR

Bütün bunları anlatmamın sebebi, 9 Ocak tarihinde Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde 5. celsede yapılan ‘Çatı Davası’nda yaşananlar..

Aralarında Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de yer aldığı 73 sanık hakkında açılan davanın beşinci celsesine, tutuklu sanıklar Dilaver Azim, eski milletvekili İlhan İşbilen, Avukat Ali Çelik, Avukat Abdülkadir Aksoy, Kazım Avcı ve Alaeddin Kaya katılmış.

Duruşmada bir dönemin ‘Emniyet İmamı Kemalettin Özdemir’le birlikte çalışan Dr. Bülent Çanakçı tanık olarak dinlenmiş. Çanakçı, Kemalettin Özdemir’in Emniyet İmamı olduğu dönemde, DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’e komplo kurulduğunu anlatmış. İfadesinde ayrıca, Cemaatçi polisler tarafından hazırlanmış yaklaşık 6 bin 500 komplo CD’si olduğunu, bunu Kemalettin Özdemir’e sorduğunda, Özdemir’in ağlayarak, çok yanlış şeyler yaptığını söylediğini de belirtmiş.

Yine bir başka tanık, Emniyet eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun tarafından Cemaatin içine bilgi toplasın diye sokulduğu söyleyen polis memuru Hulusi Cemil Altınlı dinlenmiş. Altınlı ifadesinde, Batman’da istihbaratta görev yaptığı dönemde Cemaat’in Gaffar Okan suikastıyla ilgili kendisinden bilgi toplamasını istediğini, önce buna bir anlam veremediğini ancak daha sonra bu suikastta Cemaat’in parmağı olduğunu düşündüğünü kaydetmiş.

Tanıkların anlattıklarının çoğu tahmin ve dedikodudan ibaret olduğu için, delil niteliği olup olmadığı ayrı konu. Ondan daha önemlisi bu bir suç itirafıdır!

KEMALETTİN ÖZDEMİR NEDEN SANIK DEĞİL?

Kemalettin Özdemir diye birisi var. Uzun yıllar ‘Emniyet İmamlığı’ yapmış, zaten kendisi de bunu saklamıyor. Bugün bir kısım emniyet görevlilerince yapıldığı iddia edilen hukuka aykırı işlemlerin bir kısmı onun döneminde yapılmış.

Mesela tanık Dr. Bülent Çanakçı’nın iddiasına göre, o Emniyet İmamı iken DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’e kumpas kurulmuş.

Mesela tanık Hulusi Cemil Altınlı’nın iddiasına göre yine onun Emniyet İmamı olduğu dönemde Gaffar Okkan’a suikast düzenlenmiş.

Geçenlerde Nazif Apak da yazdı. Madem yapılanlar suçtu, beraber çalıştığın kişiler bir örgüttü; sen de aynı suçu işlemiş olmuyor musun? Mesela ‘Çatı davası’ dedikleri dosyaya bir de bu açıdan bakın; ne kadar büyük bir hukuk faciası işlendiğini göreceksiniz. Latif Erdoğan, Kemalettin Özdemir, Nurettin Veren gibi kişilerin bu davalardan cezasız sıyrılmaları imkansız.

Kemalettin Özdemir’in adamları Emniyet İmamı olduğu dönemde kendi ‘paralel yapılanma’sını nasıl oluşturduğunu her yerde anlatıyor. Bugün perde arkasında emniyet içindeki güç mücadelesinin taraflarından birisinin de Özdemir olduğu herkesin malumu. Yani hala suç işlemeye devam ediyorlar. Şimdilerde konjonktürel sebeplerle Saray’a yakın olması yarın tanık yerine sanık olarak aynı mahkemenin huzurunda hesap vermeyeceğini göstermez.

***

Hamiş 1: Erdoğan’ın Hizmet Hareketine ilk defa ‘Paralel’ dediği dönemde Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘Paralel’in Allah belasını versin’ diyerek cevap vermişti.

Hamiş 2: Aylardır yüz bine yakın insan hakkında Cemaat’in gazetesine abone olduğu, Bank Asya’ya para yatırdığı ve kolejlerinde çocuğunu okuttuğu için adli işlem yapıldı. Bir çoğu gözaltına alındı, tutuklandı. Milyonlarca insan da endişe içinde bekliyor. Çatı iddianame müellifi, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Serdar Coşkun da oğlunu cemaate ait okulda okuttu diye bir gün aynı muameleye maruz kalır mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin