En büyük talihsizlik… [Barbaros J. Kartal]

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetinden hiç şüphem yok. Şu an içeride haksızlığı uğrayan herkesin bir şekilde hakkını savunmaya çalışıyor. Ana muhalefet olarak zaten görevi. Ancak sonuç alacak bir şeyler yapmaktan çok uzak.

Bildiri yayınlamak, konuşmalar yapmakla hiçbir şey çözülmüyor. Kendi tabanını ve Türkiye’nin gidişinden rahatsız olan kişileri örgütlemek ve onların da ülkede epey fazla insana tekabül ettiğini göstermek için hiçbir çaba yok. Hal böyle olunca sanki o insanlar azınlıktaymış, azgın hırsız ve işkenceciler çoğunlukmuş gibi algılanıyor. CHP tabanının bile sesini kesmiş oluyor.

Hadi Cemaat’in hakkını savunmak kolay değil. Taban var, dengeler var, Ergenekon’a yakın Kemalistler var ülkedeki iklim malum ama yahu Cumhuriyet gazetesi yerle bir edildi. Yazarları hapse atıldı. CHP’li belediyelere operasyon yapılıyor. Bu bile artık geri dönülmez bir yoldayız dedirtmiyor mu?

Bakın Kılıçdaroğlu demiş ki: “Biz medya üzerindeki baskılardan rahatsızız. Gazeteci özgürce yazabilmelidir. Televizyonları, gazeteleri niye kapatıyorsunuz? Mahkeme kararı yok. Yürütmenin aldığı yetkiyle televizyonları, gazeteleri kapatıyorum, diyorsunuz. Yürütmenin böyle bir yetkisinin olmaması lazım. İktidarın bu yöndeki baskılarının Türkiye’ye ciddi zararlar verdiğini artık onların görmeleri lazım.”

Bu sözler ne zaman söylenmiş olabilir? 1 yıl önce de söylendi, 6 ay önce de, 3 ay önce de. CHP lideri alıntıladığım sözleri dün söyledi. Demek ki bir şey değişmemiş. Kılıçdaroğlu, “CHP’den başka gazetecilerin hakkını savunacak kimse kalmadı” demiş. Belki de en büyük talihsizlik budur. Ama yakında CHP’lilerin “Bizim hakkımızı kim savunacak?” diyecekleri günlere doğru gittiğimizden şüpheleri olmasın.

 ***

Bir de bu var!

Tamam Cemaat diyemiyorsunuz, korkudan titreyerek veya geçmişten gelen nefretinizden dolayı ‘Fetö’ derken nasıl bir keyif aldığınızı tahmin edebiliyor insan. Hani ETÖ denmez kardeşim büyük bir yanlışlık var falan deyip akıl veriyordunuz? Şimdi herşey serbest yani. Demek ki o zaman da ilkesel bir şey savunmuyormuşsunuz.

Şimdi sureti haktan görünenlerin favori bir argümanı var: Fetöcülerin işine yarıyor. Cumhuriyet’a operasyon var bakın Fetöcülerin işine yarıyor. Cezaevinde işkenceden mi bahsediyor, Fetöcülerin işine yarıyor. Yani vicdani olarak yapılan haksızlıklara karşı durmak yok. Yazılar havuz tetikçileri tarafından nasıl okunur, anlaşılır endişesi ile yazılıyor.

Bakın aslında o kadar masum insanın içeride olmasına birşey dediğimiz yok ama işte malzeme vermeden yapın şu işi demenin hincesi. Neymiş Cemaat mensupları bunları yurt dışında hükümet aleyhine kullanıyormuş. Ülke İsviçre sanki de bazı aksaklıklar yaşanıyor, onlar da imajı çiziyor. Fikir ve düşünce özgürlüğüne değer veren ülkelerin burada hiç adamı yok zaten. Büyükelçilikleri, konsoloslukları sadece vize vermek için bulunuyor. Türkiye’nin imzaladığı ve sözde anayasanın üzerinde geçerliliği olan uluslararası antlaşmalar da yok.

Madem öyle, aynısını Can Dündar için de yazsanıza? Cumhuriyet’e baskı devam ettikçe Can’ın çok işine geliyor desenize. Demezsiniz değil mi? Yahu her şeyi geçtik aranızda yıllarca yurtdışında yaşamış olanlar var ülkesinde hayat hakkı tanınmadı diye. Binlerce masum sebepsiz içeride, işkence dosyaları dağ olmuş, dışarıda kalanlar işlerinden olmuşlar pazarda biber bile satamıyorlar, insanların mallarına çökülmüş sizin dert ettiğiniz akıl verdiğiniz şeye bak.

     ***

Son tahlilde

obama-trump

Son tahlilde

Düne damga vurmuş fotoğraflar. Ne olursa olsun bir sistemin, bir teamüller silsilesinin varlığına işaret. Sarayım var tıpış tıpış geleceksiniz yok. Senden nefret ediyorum ayağına gitmem yok. En çok kutuplaşılmış en çok hakaretlerin edildiği seçim döneminden sonra bile bir araya gelebilmek. Kerhen de olsa el sıkışma, beraber çalışma niyetleri, tecrübelerinden istifade etme sözleri. Kişilerin değil makamların önemi olduğunun bir göstergesi. “Şahsi düşüncelerden önce taşınan kimliklerin sözü geçer”in demokrasi diline tercümesi. Restorasyonu ben yaptırdım tablolarımı onlara bırakamam diyen hanımefendilerin değil geldik gidiyoruz işte bu kadar dedirten bir sistem. İyi iş çıkarmazsa 4 yıl sonra, harikalar da yapsa 8 yıl sonra terk edileceğinden herkesin emin olduğu koltuklar. Neleri kaybettik ve daha neleri kaybetmeye doğru gidiyoruz…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin