El Sahaf’ı hatırlıyor musunuz?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Amerikan Ordusunun Irak’ı işgal ettiği zaman çıkıp avazı çıktığı kadar ‘Irak toprakları işgalcilere mezar olacaktır’ diye bağıran Sahaf’ı hatırlamadınız mı? Hani Amerikan tankları başkent Bağdat’a girip, Saddam’ın sarayını ele geçirdiğinde bile bu iddianın kesinlikle doğru olmadığını söyleyen, gürleye gürleye “Yüzlerce kafir, Bağdat kapılarında intihar ediyor. Emin olun ki Bağdat güvende, korunuyor. Iraklılar kahramandır. Onları katletmeye devam edeceğiz. Bu yalancılara inanmayın. Irak birlikleri Amerikalılara zehir içirdi. Tarihlerinde hiçbir zaman unutamayacakları bir ders verdi’ diye bağıran Sahaf.

Öyle yüksek perdeden, öyle kendinden emin konuşuyordu ki gerçekten de Saddam’ın çok iyi hazırlık yaptığını ve ABD’nin işinin çok zor olduğuna inanıyordu herkes.

Yine bir gün ‘Bu gece şeytanlara bir sürprizimiz var. Onlara karşı bir nevi intihar saldırıları düzenleyecek ve kafirler gafil avlayarak teslim olmayan herkesi öldüreceğiz’ diye yağıp gürlemişti de, herkes uykusuz gözlerle sabaha kadar Saddam kuvvetlerinin ne yapacaklarını merakla beklemişti. Sabaha kadar herkes boşa beklemişti ama o öğle civarında sanki, bütün Amerikalıları öldüreceklerini söyleyen kendisi değilmiş gibi televizyonların karşısına çıkmaktan çekinmemişti.

Oysa 17 gün sonra her şey ayan beyan görülecek, Saddam ve ekibinin kumdan kaleleri kolayca yıkılacak, sahte kahramanlıkları yerle yeksan olacaktı, El Sahaf’ın da Saddam’ın palyaçosundan başka bir şey olmadığı ortaya çıkacaktı.

Kısa bir zaman sonra da bağımsız gözlemciler Said El Sahaf’ı sürreal ve acı veren bir savaşın ürettiği ‘komik bir rahatlama’ olarak tanımlayacaktı.

Ama o esnada Arap dünyasında bir kahraman olarak görüldüğünü de unutmamak gerekir. Arap dünyasına istediği şerbeti veren ve bozgun yaşarken bile psikolojik savaşa yeni boyutlar kazandıran ‘Arap fantezisinin arzularına yepyeni sunumda bulunan biriydi O. En acı ve katlanılmaz gerçek karşısında dahi fantezi dünyasında yaşayabilen ‘şarkta’, O da hayalden ve yalandan bir dünyayı ustalıkla kuruyordu.

Ne de olsa; şarkın diktatörleri gerçekleri değil kendi fantezilerini dillendirmeyi, şarklı da gerçeklerle değil bu fanteziler dünyasında yaşamayı her zaman tercih etmişti.

ABD askeri Bağdat’ta cirit atarken, Es-Sahaf’a sorarlar: “Hani ABD askeri Bağdat’a girmemişti?” Es-Sahaf cevap verir: “Kameranın açısı dar, onun için arka taraf görünmüyor. Oysa dürbünle bakarsanız onları arkadan kuşattığımızı görürsünüz.” Bu son yazdığım aslında bir fıkra ama söz konusu Sahaf olunca fıkra mı gerçek mi ayırt edemiyordunuz.

Bozgunda zafer naraları atmanın somut hali olan El Sahaf yok olmadı tabi ki, bir ruh olarak konumunu Irak’tan Türkiye’ye taşıdı. Ve kendini klonladı, AKP iktidarında o kadar çok El Sahaf var ki! Uydurdukları fantezileri öylesine yüksek perdeden dillendiriyorlar ki en çok da kendileri inanıyor.

El Sahaf Yiğit Bulut elini kolunu sallaya sallaya ne diyordu ‘Obama ile Putin oturup konuşmuşlar biz ikimiz bu dünyayı yönetmekte aciz kalıyoruz, Recep T. Erdoğan’ı da aramıza dahil edelim, dünyayı yönetmeye onu da dahil edersek ancak o zaman muvaffak oluruz.’

Meğer dünyayı yöneten üç ülkeden biriymişiz ama Yiğit Bulut ve AKP tabanından başka dünyada kimsenin bundan haberi yokmuş.

Ülkede hukukun çıkmadık tek bir çivisi kalmamış, yasaların yazmadığı suçlardan dolayı yüzbinlerce insan tutuklanmış, on milyarlarca dolarlık mal varlığına el konulmuş, lohusa kadınlar, piri fani yaşlılar, gözlemeci teyzeler, akademisyenler, doktorlar tutuklu El Sahaflığın şahı avazı çıktığı kadar bağırıyor ‘Türkiye bir hukuk devletidir.’

Bütün medyaya el koymuş, muhalif tek sesi bile ya hapsetmiş ya sürgüne yollamış, fikir özgürlüğü bakımından tarihin en müstebit dönemlerinden birini yaşıyor ülke, El Sahaflar yine meydanlarda bas bas bağırıyor ‘Biz özgürlüklerin önünü açtık, özgürlük ortamını hakim kıldık. Yasaklardan çok özgürlüklerin konuşulduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Patates, soğan üretemeyen hepsini dışarıdan ithal eden bir ülkenin yöneticileri mikrofonu her ele geçirişlerinde yerli savaş ve yolcu uçaklarının göklere yükselmesinin an meselesi olduğunu, Türkiye’nin çok yakında uzaya çıkacağını anlatıp duruyorlar. Onların söylediklerine bakılırsa Türkiye, teknolojide dünyanın en önde giden birkaç ülkesinden birisi!

Ülkenin her yeri El Sahaf dolu, ve bunlar gemi batarken müzik çalmıyorlar mehter ile fethe çıkıyorlar. Zihinlerinde kurdukları fantezi dünyasında yaşamaktan, o hayal dünyasının lideri olmaktan pek bir mutlular. Bu ahmakça dünyadan tabanları da pek bir mutlu! Diriliş Ertuğrul ve Abdulhamit dizileriyle fantezi dünyalarında fetihten fetihe koşup duruyorlar.

Fetihler yaparak(!) ülkeyi mutlu mutlu okyanusun en dibine doğru götürüyorlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin