Despotların Disneyland’ı; Tarihi simgeler

HABER | YÜKSEL DURGUT

Dünya üzerinde tarihe kanlı elleri ile damga vuran birçok diktatör, toprakları üzerinde bulunan tarihi kalıntıları kendilerine eğlence merkezleri olarak seçti. Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in, Mussolini’yi örnek alarak tarihi kalıntılar üzerine saray inşa ettiği BBC belgeseli bu konuda iyi hazırlanmış bir çalışmaydı. Saddam Hüseyin’in bir zamanlar oturduğu o görkemli sarayı, bugün grafitilerle dolu, çocukların futbol sahası olarak kullandığı bir yıkıntı görünümünde. Yatak odası balkonundan baktığınızda tarihi kalıntıları görüyorsunuz. 2500 yıl önce dünyaya hükmeden Babil kentinin kalıntılarını… Bu manzara tesadüfi olarak seçilmemişti. Saraya gelen ziyaretçilerin Babil’in kalıntılarına bakıp bugünle bağlantı kurması ve şanı binlerce yıl sürecek olan bir yüce liderin huzurunda oldukları düşüncesine kapılmalarını sağlaması bekleniyordu.

Saddam Hüseyin, tarihi kalıntıları bu amaçla kullanan ilk diktatör değil. Tarihi kalıntıları kullanan liderler arasındaki bağlantı eskiye dayanıyor. Bu kalıntılar taş yığınlarından ibaret değil, tarihi temsil ediyor. Şanlı geçmişin yeniden inşasına dayanan faşist söylemlerin oluşturulmasında bir araç vazifesi görüyor.

Saddam Hüseyin’in sarayındaki yatak odası balkonundan Babil kalıntıları görülüyor.

Saddam Hüseyin’in, İtalya’da Mussolini ve Almanya’da Hitler’in yaptığı gibi, tarihi kalıntıları ‘koruma’ çabası, genellikle onların içini boşaltma ve devletin vermek istediği mesajlara uymadığı düşünülen mirastan arındırmayı amaçlıyordu. Saddam, İran-Irak savaşının ortasında Babil’in restorasyonu için milyonlarca dolar ödenek ayırdı; şehir surları yeniden inşa edildi. Saddam, duvarların boyunu tarihsel olarak mümkün olmayacak bir yüksekliğe, 11,5 metreye çıkardığı için uluslararası arenada arkeologlar tarafından Babil’i ‘bir despotun Disneyland’ine dönüştürdüğü için eleştirildi.

Saddam Hüseyin’in Babil yıkıntılarını gören, beş futbol sahası büyüklüğündeki sarayı

Arkeologlar, Babil’deki kerpiçlerde kral Nebukadnezar’ın isminin kazılı olduğunu hatırlatınca Saddam Hüseyin kendi adının yazılmasını istedi. Restorasyonda ise kerpiç yerine modern tuğlalar kullanıldı.

Mussolini’nin Faşizmi

Saddam Hüseyin aslında Mussolini’nin izinden gidiyordu. 20. yüzyıl başlarında İtalya’da kendisini ‘Duçe’ (Lider) ilan eden Benito Mussolini de Roma İmparatorluğu’nun Roma’daki kalıntılarını etkili bir araç olarak kullanmak istiyordu. Mussolini’nin Faşistleri antik Roma kentinin idealize edilmesini yeni bir düzeye taşımıştı. Mussolini’den Roma İparatorluğu’nu yeniden inşa eden imparatora gönderme yaparak “yeni Augustus” olarak söz ediliyordu.

Saddam Hüseyin’in duvar resmi

1922’deki bir konuşmasında Mussolini, “Roma bizim sembolümüz ve mitimizdir… Roma’nın ölümsüz ruhu Faşizmde yeniden canlanıyor.” diyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından 16 ay önce, Mayıs 1938’de Hitler Roma’yı ziyaret ettiğinde Mussolini ona kentteki tarihi kalıntıları gezdirmiş ve çok etkilemişti. Hitler de Mussolini’nin Roma’yı yeniden inşa girişimlerinden esinlenerek klasik mimarı tarzda yapılar inşa ettirdi.

Hitler ve Tarihin İdealizasyonu

Hitler yaptığı resimlerde Modern mimariye karşı nefretini, antik Roma’nın klasik mimarisine hayranlığını ifade ediyordu.

Hitler açısından geçmişin kalıntıları tarihin idealize edilmiş versiyonuna işaret ediyordu. Almanya’da da bunu başarmaya çalışıyordu. Baş mimarı Albert Speer anılarında şöyle diyordu:

“Hitler, inşa işinin yaşanan dönemi ve onun ruhunu gelecek kuşaklara aktarması gerektiğini söylüyordu. Nihayetinde, insana tarihin büyük çağlarını hatırlatacak şey anıtsal mimariydi… Roma imparatorlarından geriye ne kaldı? Bugün onların varlığını kanıtlayacak tek şey yapılardır.”

Nuremberg’de Nazi töreni

Hitler ve Speer bu amaçla ‘Harabe Değeri’ fikrini geliştirdi. Bu fikre göre, bir ülkenin mimarisi, yıkılma aşamasında bile gelecek kuşaklara esin kaynağı olmalıydı.

Ama Nazilerin inşa ettiği yapılardan geriye anıtsal harabe olacak hiçbir şey kalmadı. Saddam Hüseyin’in Babil’deki sarayı gibi Speer’in binaları da korktuğu gibi birkaç yıl sonra yıkıldı.

Günümüzde de Sarayları güç gösterisi olarak gören siyasilerin her ne kadar Külliye tanımları ile bunu şirin göstermeye çalışsalar da, yıllar nasıl yanıldıklarını tarihten örneklerle bunu gözlerine sokacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin