Zaman’a baskın videosu UNGA 2018’e katılanları ağlattı

HABER | ALİ MİRZA YAZAR

Dönüşen Dünyada Herkes için Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri UNGA 2018 konferanslarında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 73. Oturumu’nun da öncelikleri arasında yer alan barışın inşası ve çatışmaların önlenmesi, insan hakları ve basın özgürlüğü kültürü konuları masaya yatırıldı.  Kayyım marifetiyle gasp edilen ve KHK ile kapatılan Zaman Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, konferansta yaptığı sunumda hapishanede en fazla gazetecinin bulunduğu ülkenin Türkiye olduğunu hatırlattı. Gazetecilerin çalışma alanlarının oldukça daraltıldığına işaret eden Bilici, katılımcılara, “Demokrasi olmadan insanlar kendilerini nasıl koruyabilirler?” diye sordu. Bilici’nin sunum esnasında izlettiği 2016’nın 4 Mart gecesi Zaman’a baskın videosu katılımcı ve izleyicileri ağlattı. Bilici, bu deneyimi sürgünde yaşamak zorunda kalmış bir gazeteci olarak yaşadığını söyledi. Gazetecileri Koruma Komitesi (Committee to Protect Journalists) Direktör Yardımcısı Robert Mahoney de basın özgürlüğünün birçok ülkede saldırı altında olduğuna vurgu yaptı.

Journalists and Writers Foundation (Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı) ve Alliance for Shared Values (Ortak Değerler İttifakı) işbirliğiyle New York’ta düzenlenen UNGA Konferansı 2018’i, 13 farklı ülkeden 18 sivil toplum örgütü ortaklaşa düzenledi.

[Abdülhamit Bilici’nin sunum esnasında izlettiği 2016’nın 4 Mart gecesi Zaman’a baskın videosu katılımcı ve izleyicileri ağlattı.]

BARIŞ KÜLTÜRÜ VE ÇATIŞMALARIN ÖNLENMESİ  

İlk oturum olan ‘Barış Kültürü ve Çatışmaların Önlenmesi’ panelinde, barışın temel değerleri, medeniyetler ve dinler arası diyalogun sürdürülebilirliği, çeşitliliğin ve uyumlu toplumların rolü, çatışmaları önleme ve pozitif barışı harekete geçirme fırsatları ile çatışmayı önlemede eğitiminin rolü ele alındı. Moderatörlüğünü Nashville Uluslararası Güçlendirme Merkezi’nde Geliştirme ve İletişim Direktörü olan Parvez Mohsin’in yaptığı oturum, Tayland Payap Üniversitesi Barış Araştırmaları Bölümü Başkanı Dr. Suchart Setthamalinee’nin ‘Barış ve Çatışma Önleme Kültürü başlıklı açılış konuşmasıyla başladı. Dr. Setthamalinee, “Yüzyıllar boyunca, savaş ve şiddet din ile ilişkilendirildi. Din ana sebep olmasa da, dini doktrin çoğu kez şiddeti meşrulaştırmak için kullanıldı. Başka inançlardan insanları ziyaret ederek ve onlardan öğrenerek barışı sağlayabiliriz. Diyalog, hepimizin farklı olduğu anlamına gelir; ama hepimiz cevabın bir parçasıyız ve hep birlikte çözümün bir parçasıyız.” dedi.

Oturumda ilk panelist Hollanda Vatandaşlık ve Çeşitlilik Profesörü Dr. Baukje Prins oldu. Dr. Prins yaptığı sunumda, günümüzün küreselleşen dünyasındaki çeşitliliğin ve barış kültürü için uyumlu toplumların rolünün önemine değindi. Dr. Prins’e göre, “Sadece çatışmaları önlemeyi değil, aynı zamanda onlarla ilgilenmeyi ve onları barışçıl bir şekilde düzenlemeyi ve demokratik hükümetlerin altında demokratik bir kültüre sahip olmalıyız.” Demokratik bir kültüre sahip olmak için, demokratik erdemleri olan, kendine güvenen ve hoşgörülü vatandaşlara ihtiyacımız var. ”

Ekonomi ve Barış Enstitüsü (Institute for Economics and Peace) Program Direktörü Michelle Breslauer, barıştaki bozulmaları ve iyileştirme göstergelerini tartıştı. Önlem almaktan pozitif barışa nasıl geçeceğimizi analiz etti. Breslauer, negatif barışı şiddetin yokluğu veya şiddet korkusu olarak tanımladı ve pozitif barışın barışçıl toplumları oluşturan ve sürdüren davranışlar, kurumlar ve yapılar olarak tanımladı. Yüksek düzeyde pozitif barışın şu etkenlerle ilişkili olduğunu belirtti: “Kişi başına düşen gelir, dayanıklılık, daha iyi çevresel sonuçlar, yıllık daha yüksek GSYH artışı ve SDG’lerde daha iyi performans.”

Virginia Tech Universitesi Kamu ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Pishtiwan Jalal, eğitimin barış kültürü ve çatışmaların önlenmesindeki rolünü anlattı. Sayın Jalal, “Eğitimin önleyici faktör olduğunu görüyorum. Hayatta kalmayı kolaylaştırmalıyız; eğitimli insanların aşırı ideolojilere karşı kendilerini daha iyi savunduklarını, birlik ve beraberliğe katkıları olduğunu görüyoruz. Her iki taraftan insanları temel ahlaki ilkelere göre eğitmemiz gerekiyor.” uyarısında bulundu.

1.Oturumdaki tartışmacılar, Birliğin Evi (House of One) projesinin New York Büyükelçisi Haham Dr. Sonja Pilz ve Afganistan’da 2018 üniversiteye giriş sınavında birinci olan Afganistan-Türk Lisesi mezunu Tahmina Abdulsabur Payende’ydi. Haham Dr. Pilz, farklı inançların daha iyi anlaşılmasını kolaylaştırmak için toplumda bir uyum oluşturmak için, Birliğin Evi’ni inançlar arası diyalog için en iyi uygulama olarak sundu. Kültürlerarası eğitimin, benzerlikleri ve paylaşılan ortak alanları simgeleyen mimarisinin bu projenin temel taşları olduğunu vurguladı.

Kızların eğitimle güçlendirilmesinin en iyi örneği olan Tahmina Abdulsabur Payende, “Aileler kız çocuklarının okula gitmeleri konusunda erkek çocuklarına oranla öncelik vermediklerini, ebeveynleri tarafından teşvik edilmediklerini.” söyledi. “Benim düşünceme göre asıl sorun bilgi ve okuryazarlık eksikliğidir” diye ilave etti. Tahmina ayrıca, çatışma bölgelerindeki kız çocuklarının eğitiminin teşvik edilmesine yönelik güçlü duruşundan dolayı Journalists and Writers Foundation (Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı) tarafından “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” aldı. Ödül, uluslararası kabul görmüş bir insan hakları savunucusu olan İspanya’daki Cremades & Calvo Sotelo Hukuk Bürosu’nun kurucusu Javier Cremades tarafından verildi.

İNSAN HAKLARI, GÖÇ VE MÜLTECİLER

Risk altındaki nüfusların insan haklarının ele alındığı ikinci oturumu Brezilya Barolar Birliği’nin uluslararası ilişkiler komitesi başkanı Clarita Costa Maia yönetti. Dünya genelinde insani krizlere verilen tepkiler ve mültecilerin başarılı entegrasyonu ile ev sahibi toplumların tartışıldığı oturumun açılış konuşmasını İspanya’nın prestijli uluslararası hukuk firması olan Cremades & Calvo-Sotelo Abogados’un kurucusu Javier Cremades yaptı. İnsan hakları ve sivil özgürlüklerin savunulması konusundaki çalışmaları ile Forbes Dergisi ve Dünya Hukukçular Birliği tarafından “Yılın Avukatı” seçilen Cremades, dünya genelinde yaşanan insani krizlerin sebepleri ve yönetilmesini tartıştı.

Oturumun ilk panelisti Center for Migration Studies (Göç Çalışmaları Merkezi)

uluslararası göç politikası direktörü Kevin Appleby, “Dünyanın mültecilerinin yüzde 1’inden azı yeniden yerleştirildi. Dünyadaki ülkelerin sadece yüzde 5’i dünyandaki mültecilerinin yüzde 80-90’ına ev sahipliği yapıyor.” bilgisini paylaştı

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) 73. Dönem Başkanı Maria Fernanda Espinosa Garces, “Yolun diğer tarafında duramıyoruz ve yürüyemiyoruz; Özellikle değerlerimizle ilgili herşeye çatışacak şekilde devam etmiyorsa.” saptamasında bulunurken, Avustralya’dan Batı Sydney Üniversitesi Eşitlik ve Çeşitlilik Direktörü Dr. Sev Ozdowski, mülteci ve göçmenlerle ilgili birçok deneyime sahip bir ülke olarak başarılı Avustralya göç politikalarını anlattı. Dr. Ozdowski, “Avusturalya çok kültürlülüğünün yıllar içinde art arda geliştiğini, zira ulusal hükümetlerin kültürel çeşitliliği kabul eden ve yanıtlayan mimarlık, politikalar ve programlar yarattığını” belirtti.

Bu oturumun son panelisti, Güney Afrika İnsan Hakları Komisyonu Komiseri olan Angelina Makwetla’ydı. Makwetla göçmenlerin ve mültecilerin sosyal hayata dahil edilmesi hakkında konuştu: “Uygulamadan daha iyi hiçbir şey yoktur! Göçmenlerin ve mültecilerin karşılaştıkları güçlükler, göçmenlerin ev halkı toplulukları ve baskı ile karşılaşırlar: kamusal alanda sindirme ve sözlü tehditler, tehditler ve gasp, sindirme ya da ailelerine ya da mülklerine karşı doğrudan fiziksel şiddet, kitlesel barınma alanlarından tecrit gibi.”

İnsan hakları konulu oturumun tartışmacıları ise, Almanya’nın BMGK 2018 Gençlik Delegesi Antonia Kuhn ve Advocated for Silenced Turkey (Susturulmuş Türkiye’nin Savunuculari) Kadın İşleri Direktörü Hafsa Girdap idi. Kuhn, Almanya’daki mültecileri karşılamak, yerleştirmek ve desteklemek için 15 bin kişinin seferber olduğunu söyledi. Gençlik Delegesi Kuhn, “Gençlerin katılımının yapısı, yaşlı insanlardan çok farklıydı. Geleneksel yöntemlere kıyasla çok çeşitli yöntemlere başvurduk. Mobilizasyon çoğunlukla sosyal medyada gerçekleşti. Sürdürülebilir entegrasyon için gençleri dahil etmeliyiz.” dedi. Görüşlerinde Hafsa Girdap, Türkiye’deki kadın haklarının ihlalini değerlendirdi.

“Suyun Ötesinde”

“Suyun Ötesinde” fotoğraf sergisi de konferansta sunuldu. St. John’s Üniversitesi’nde Sanat ve Tasarım Bölümü’nde Fotoğraf Profesörü olan Alex Morel, mültecilerin karşı karşıya kaldığı zorlukları işleyen sergisinin arka planını, Meriç nehrini ve Ege Denizi geçerek diktatör rejimlerin Yunanistan’a nasıl kaçtıklarıni anlattı.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BARIŞ İÇİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

“Sürdürülebilir Barış İçin Basın Özgürlüğü” başlıklı son oturumda gazeteciler, medya özgürlüğünün, sürdürülebilir kalkınmanın, iyi devlet yönetiminin ve kapsayıcı toplumların önemli bir göstergesi olduğundan bahsetti. Panelistler, düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması, insan hakları ve demokrasinin korunmasına yönelik farkındalığın artırılmasının anahtarı olduğunu vurguladı. Güney Afrika’dan SABC TV’nin Dış Haberler Editörü Gazeteci Sophie Mokoena’nın moderatörlüğünü yaptığı oturumda Gazetecileri Koruma Komitesi (Committee to Protect Journalists) Direktör Yardimcisi Robert Mahoney, gazetecilerin çatışma alanlarında çalışırken karşılaştıkları zorluklardan bahsetti. Mahoney “Basın özgürlüğünün birçok ülkede saldırı altındadır. Yerel ve serbest gazetecilere ihtiyaç duydukları koruma almaları için yardım etmeliyiz. Bunu tek başına yapamayız, serbestliği güçlendirmek ve ihtiyaç duydukları adil ücretleri almak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Hint Ekspres’in köşe yazarı Sudheendra Kulkarni, “Basın özgürlüğü, ana akım medya ya da sosyal medya olsun, en üst düzeyde sorumluluk duygusuyla kullanılmalıdır.” uyarısında bulundu. “Tıpkı basın özgürlüğü olmadan sürdürülebilir kalkınmanın düşünülemeyeceği gibi, basın özgürlüğü de, fikir ve bakış açılarının çeşitliliği, eleştiri ve karşıt-eleştiri olmaksızın, açık sözlü, korkusuz ama yapıcı tartışmalar olmaksızın düşünülemez.” diye ilave etti.

Mısır’dan El Ahram Gazetesi Genel Yayin Yonetmeni Yardımcısı Mohamed Amin El Masry, kamuoyunu aydınlatmak ve tüm güncel gelişmeleri ve gerçekleri görselleştirmek için basının rolünü anlattı. Kapatılan Zaman Gazetesinin Eski Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, hapishanede en fazla sayıda gazeteci bulunan ülke olan Türkiye’deki gazetecilerin daraltılan çalışma alanlarına dikkat çekti. “Demokrasi olmadan insanlar kendilerini nasıl korurlar?” diye sorarak sözlerine başladı ve bu deneyimi sürgünde yaşamak zorunda kalmış bir gazeteci olarak yaşadığını söyledi.

Konferans, Journalists and Writers Foundation (Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı) Başkanı Mehmet Kılıç’ın kapanış konuşmasıyla sona erdi. Kılıç, UNGA 2018 Konferansı’nın tüm küresel ortaklarına bu platformun kalkınma gündeminin en acil sorunlarını tartışmak üzere uluslararası bir platform sunma konusundaki işbirliğinden ötürü tüm katılımcılara teşekkür etti.

UNGA 2018’İ KİMLER ORGANİZE ETTİ?

UNGA Konferansı 2018, 13 farklı ülkeden 18 küresel ortak işbirliğiyle organize edildi: Avusturya’dan Dialog için Dostluk Enstitüsü, Avustralya’dan Avustralya Kültürlerarası Topluluğu ve Affinity Kültürlerarası Vakfı, Brezilya’dan Brezilya-Türkiye Kültür Merkezi, Kamboçya’dan Mekong Diyalog Enstitüsü, Kenya’dan Harmoni Enstitüsü, Hollanda’dan Platform INS, ABD’den Atlantik Enstitüsü ve Brooklyn Türk Kültür Merkezi, Tanzanya’dan Kilimanjaro Diyalog Enstitüsü, Filipinler’den Pasifik Diyaloğu Vakfı, Mısır’dan Hira Dergisi ve Zaman Arapça Gazetesi, Güney Afrika’dan Turkuaz Harmoni Enstitüsü ve Evrensel Haklar Derneği, İspanya’dan Arco Forumu , Hindistan’dan Eğitim Vakfı ve Indialogue Vakfı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin