Çözüm nerede sorusuna çoktan seçmeli cevap

YORUM | TARIK TOROS

 

O kadar eleştiriyorsun, sorunları dile getiriyorsun ama çözüm önermeden çıkıp gidiyorsun!

Haklı bir serzeniş bu.

Filmi yeni seyretmeye başlayanlar için yerinde bir sitem.

Aklı henüz başına gelenleri kınamamalı.

Yılmadan anlatmaya devam etmeli.

Zor ama başka türlüsü de mümkün değil.

-Ben söylemiştim,

-O kadar uyarmıştım,

-Sakalımız yok ki,

-Dinlemediniz,

-İş işten geçti, gibi pesimist bataklığa düşmemeli.

 

***

Peki çözüm nerede?

Seçeneklere bakalım:

-Parlamentoda.

-Erken seçimde.

-OHAL’in kalkmasında.

-2019 Başkanlık seçimlerinde.

-CHP’de, MHP’de, HDP’de.

-Kurulan/kurulacak yeni partide.

-Ekonomik kalkınmada.

-Sivil toplumda.

-Medya özgürlüğünde, vs.

 

***

Bir problemi, onu icat edenlerle çözemezsiniz.

4 seneyi geçti, ülkeyi bir gangster çetesi yönetiyor.

Sistematik biçimde yukarıda sıraladığım çözüm seçeneklerini çürüttüler.

Ve süreç boyunca, seçenekler içindeki tüm unsurlar bu çeteye yardım etti.

En ağır hakaretleri işittikleri halde, egemenlere elbirliğiyle meşruiyet zeminini sundular.

 

***

Özet geçeyim:

Özgür seçim bitmiştir.

Sandık rehin alınmıştır.

Seçmenin haber alma hakkı resmi bültenlerle sınırlıdır.

Üç numaralı partinin lideri tutukludur.

Yeni kurulan partinin liderinin yarın sabah tutuklanmayacağını kimse garanti edemez.

 

***

Bırakın yüzde 50’yi…

Yüzde 40 bile 60’tan büyüktür.

Çünkü, yüzde 60 parçalı ve birbiri ile kavgalıdır.

İktidar, yüzde 30’a dahi düşse…

Birlik olmadığı müddetçe yüzde 70’in şansı yoktur.

 

***
Esasen…

İktidarın en büyük meziyeti;

Rakiplerini bölüp parçalaması, birbirine destek veremez duruma sokması kadar…

Kendi sosyolojik tabanını koruması ve konsolide etmesi.

 

***

Köprünün altından çok sular aktı.

Bugün…

Belgeli yolsuzluk dosyalarının bir şansı yok artık.

Ege’nin soğuk sularında yitip giden Maden Ailesi’nin dramını çoğu bilmiyor.

Kutuplaşma yetmez, kutuplar içinde bile kutupçuklar var ve birbirlerine diş biliyor.

Onun için…

Boşuna hatırlatıp durmayın!

Reza’ya suçüstü yapan polislerin Silivri’de yattığı realitesi…

Reza üzerinde tepinenlere tuhaf gelmiyor, gelmeyecek.

 

***

Ezcümle, iki çözüm var.

İlki:

Yüzde 50’nin karşısında 50’nin ittifak etmesi, en azından asgari müştereklerde.

Umudun var mı?

Yok, maalesef.

 

***
İkincisi:

Sert düşüş veya duvara toslama!

Zayiat olur mu?

Kaçınılmaz.

 

***

Bir de üçüncü yol var:

Şiddet ve korku ikliminin artarak sürmesi…

Tek adamın gücünü pekiştirmesi…

Demir perdenin kalınlaşması, filan.

Pek kimse oralı değil lakin…

Olası bir ihtimal bu ve yığınla örneği var.

Asya’ya Afrika’ya gitmeye ne hacet.

İspanya’da demokratik cumhuriyet yıkıldıktan sonra iç savaş çıktı.

Sonra başa geçen Franco, ülkeyi diktayla yönetti.

82 yaşında ölene dek, 36 yıl sürdü bu.

 

***

Pek çok açıdan köprüden önceki son çıkış geçilmiş olabilir.

Lakin hâlâ yapılabilecekler var:

Bariyer konabilir, el freni çekilebilir.

 

***

Freni patlamış giden bir araçla yarışılmaz.

Durduracaksınız!

Durduramazsanız, yoldan çıkaracaksınız.

Yakıtını bitireceksiniz.

Değilse…

Tepeleye tepeleye…

Eze eze gitmeye devam edecektir.

Bunu hesaba katmadan fantastik çözümler geliştiriyorsanız…

Ya muktedire hizmet ediyorsunuz ya da milletle eğleniyorsunuz.

 

***

Nasıl başladık:

“O kadar eleştiriyorsun, sorunları dile getiriyorsun ama çözüm önermeden çıkıp gidiyorsun!”

Keşke “elma” gibi, “armut” gibi somut bir öneri getirebilseydim.

Filme ortasından başladıysanız, kaçırdığınız sahneler için hayıflanmayacaksınız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Çok hissi ve yanlış bir yazı olmuş.
    Çoğumuz duygusal olarak iyi durumda değiliz ama bir yazarın bunu dizginleyebilmesi ve yanlıs anlamlara cekilebilecek seyler yapmaması beklenir.
    Örneğin asagıdaki cumle ile ilgili:
    “Bariyer konabilir, el freni çekilebilir.”
    * ne ifade ettigi belli degil.
    * birçok yanlış anlamalara, suistimallere neden olabilir.
    * sanki birilerinin el freni çekme..vb gücü varmıs gibi hayal görülebilir.
    Sonuç olarak; duygusallık, hayalcilik, ne anlama geldiği belli olmayan, her tarafa çekilebilecek sözler.. yarardan çok zarar verir…
    Acınızın, öfkenizin, çaresizliğinizin, karamsarlığınızın.. sizi esir almasını engelleyebilmeniz gerekir…diye düşünüyorum.
    Çok zor birşey…biliyorum.

  2. Filmi ortasından değil,en başından itibaren tüm aşamaları dikkatle takip edenler inanınız ki sizin ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorlar.

    Onca bilgi ve belge ortalığa saçılmışken sırf bir inat yüzünden,çekememezliklerinden dolayı aynı ortamda bulunmayı kendilerine zül sayan sözümona sözde demokrat,çağdaş,araştırmacı hukukçular ve TV şebekleri ( isim yapmış birçok kişiler… Mesela Sözcü,Cumhuriyet gazetelerinin oldum olası cemaate diş gösteren köşeleri tutan köşebaz yazarları, Barolar Birliği gibi hukuku savunması gerekirken kendi reklamınını yapan hukuk-çuluk oynayanlar) kendilerine gelmedikleri müddetçe ülke paramparça olsa da umurlarında olmayacakdır. Çünkü yıllardır içimizde gizlenen zararlı komiteciler emellerine yeni ulaşmışlardır.

    Şimdi ülkede bir tane gösterebilir misiniz bana yaşatmayı yaşamaya tercih eden zümreyi? Ne yazık ki hapislerdeki masumların sesi duyulmuyor. Eğer onlara yapılan zulümlerden vazgeçilip herşeyi vatan-millet selameti için kullanılacaksa ; türlü bahanelerle hapse atılan bu ülkenin gerçek evlatları olan askeri,polisi,emniyet müdürü,savcısı,gazetecisi bir an önce içeriden çıkarılmalı,iade-i itibar edilerek görevlerinin başlarına getirilmelidir. Neden? Çünkü bu durumu ancak bunlar kurtarabilir. Artık Türkiye’de siyaset ölmüş,beyin göçleriyle değerlerimiz bu cennet vatanı terk etme zorunda bırakılmışlardır.

    Bu söylediklerim çoğu kişilerce eleştirilebilir,hatta tenkit de edilebilir. 2003 ile şimdiki zamanı kıyaslamalarını ve Ergenekon gerçeğini artık bu ülkenin görmesi gerektiğinin zamanının geldiğini düşünüyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin