CHP seçimin mesajını alacak mı?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Türkiye’nin en büyük beş şehrinin dördünü alan, beşincisini kıl payı kaçıran CHP bakalım bu seçim zaferinin okumasını nasıl yapacak? Bence bu sonuçlara en çok kafa yorması gereken CHP’nin ta kendisi olmalıdır. Her şeyden önce bu zaferi doğru kodlarıyla okuyabilecek kadar cesareti var mı?

Bu galibiyet geleceğe yeni bir vizyonla bakmasına sebep olacak mı yoksa zafer sarhoşluğunun tadını çıkardıktan sonra her şeyi örtbas edip, geleneksel tavrını sürdürecek mi? Zaferin ışıltısı karanlıktan bir çıkış yolu mu yoksa üzerine doğru gelen bir kamyonun göz alan farları mı? Bunu göreceğiz.

CHP tam 42 yıl sonra İstanbul ve Ankara’da seçim kazandı. 1977 yılında İstanbul’da Aytekin Kotil, Ankara’da Ali Dinçer ile elde ettiği başarıyı tekrar etmesi için neredeyse yarım asır beklemesi gerekti. 1989 yılında İstanbul’u kazanan Nurettin Sözen ve Ankara’ya başkan olan Murat Karayalçın’ın partilerinin CHP değil SHP olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu seçimleri kazanırken 1977 yılında partinin başında Bülent Ecevit’in, 1989 yılında SHP’nin başında Erdal İnönü’nün olduğu ayrıntısı bence çok önemli. Bülent Ecevit’in dindarlara bakışı, Erdal İnönü’nün de Kürt meselesine yaklaşımı genel CHP mantalitesinden farklı olduğunu hatırlayalım.

CHP yönetimi ve tabanı bu seçimlerden çıkaracağı ders onların yakın ve uzak gelecekteki durumunu da belirleyecek. Ancak ben hala İstanbul ve Ankara’da aldıkları yüzde elliye varan oyun tam analizini yaptıklarından emin değilim. Çünkü bu seçimde geleneksel CHP tabanından başka AKP’nin ötekileştirdiği, dışladığı kesimlerin CHP’ye destek verdiğini daha net gözlerle görmeleri gerekir.

Ekrem İmamoğlu’nun 20-25 bin, Mansur Yavaş’ın da yüzde üç oy farkı ile seçimleri kazandığını hep bir kenara yazmakta fayda var. Yani başta Kılıçdaroğlu olmak üzere parti yöneticilerinin her platformda sözünü sakınmadan terörist diye andıkları insanların oylarıyla kazandıklarının umarım farkındalardır.

Bırakın Kürt seçmenleri, hapisteki cemaat oyları bile İmamoğlu’nun kazanması için yeter bir katkı sağlamıştır.

Maalesef, CHP parti yöneticilerinin ve tabanının geleneksel Kürt meselesine yaklaşımı Cumhur ittifakından hiç de farklı değil. Selahattin Demirtaş’ın ve HDP seçmeninin olgun davranışı ve gerek Ekrem İmamoğlu’na, gerekse Mansur Yavaş’a verdiği desteğin Türk demokrasisinin varlığı açısından nasıl hayati bir destek olduğunu idrak etmişler gibi görünmüyor. Seçimlerden sonra ne Kılıçdaroğlu ne de bu partiden herhangi bir yetkilinin ağzından bununla ilgili bir teşekkür duymamak, CHP’nin kanaat önderlerinin bu konuyu ağzına hiç almaları bize bunu gösteriyor. Ekrem İmamoğlu, bütün cesaretini toplayarak Kürt’leri andı, o kadar. Teşekkürden öte, AKP ve MHP’nin politikalarından farklı bir politika da dillendirmiyorlar.

Bu politikalar hep böyle mi devam edip gidecek? Dini her şeyi aşağılayan, ti ye alan, Kürtlerden, azınlıklardan farklı olan her şeyden nefret eden geleneksel devlet çizgisini sürdürmeye devam mı edecekler.

Oysa bugünkü şartları fırsat bilerek çok daha özgürlükçü, söylemler politikalara öncülük edebilirler. Ama hepsinden önemlisi insan hakları ihlallerini önleyecek, adaleti siyasetin bir silahı olmaktan kurtaracak politikalar üretilmesi konusunda çok daha cesur olabilirler.

Ülkede sürekli problem üreten temel konular hakkında AKP-MHP faşist çizgisinden öteye bir şey söylemeyen bir CHP kime umut vaat edebilir?

Kürtler ve bütün ötekiler bizi AKP’den kurtarsın ama biz onları aşağılamayı sürdürelim, yasakları, yok saymayı, asimileyi, insan hakları ihlallerini savunmaya devam edelim diyen bir partinin Cumhur ittifakından ne farkı olur?

Türkiye’nin şartları CHP’ye tarihi bir fırsat doğurdu. Umarım böyle bir fırsat heba etmezler.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin