CHP fiili rejimin neresinde?

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN | @MehmetEfe_Caman

Fiili rejimin herhangi bir zorlukla karşılaşmadan anayasal düzeni tasfiye edebilmesinde ana muhalefetin rolü azımsanmayacak kadar önemli. Ana muhalefet partisinin anayasal düzenin tasfiyesine etkin bir muhalefetle karşı çıkmamasının nedenleri nelerdir, bu konu üzerinde durulmalı. Ben bu yazımda özellikle ideolojik nedenler üzerinde yoğunlaşmak istiyorum. Çünkü muhalefetin fiili rejimi görece kabullenişindeki birincil neden bu kanısındayım.

CHP’NİN AVRUPA SOLUNDAN FARKI

CHP’nin modern bir sosyal demokrat parti yapısından oldukça farklı özellikleri haiz olduğunu belirtmeye gerek var mı? Bunun en başta gelen nedeni, kuruluşundaki özel koşullar. Temelleri sınıfsal mücadeleye dayanmayan ve Marksist ekonomi politikle tartışmaya girmemiş bir partinin sol bir parti olması imkânsız. Dahası, Avrupa sosyal demokrat veya demokratik sosyalist hareketlerinden farklı olarak, CHP liberal demokrasiyi özümsemiş yeknesak bir yapı değil. Şüphesiz ki CHP içinde Batı tipi sosyal demokrat veya demokratik sosyalist ideolojiye sahip etkin isimler, milletvekilleri ve tabanda üyeler var. Fakat bunların yanında, oransal olarak çok daha fazla ve etkin olmak üzere ulusalcı Kemalist çizgide bir yapı var CHP içerisinde.

Konuyu dağıtmamak adına kavramsal bir tartışmayı açmak istemem, ama bu bağlamda yeri gelmişken ulusalcılığın ve milliyetçiliğin terim olarak kökenleri olan Moğolca ve Arapça dışında aynı veya çok yakın anlamlara geldiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Türkçede olan bu farklı kullanım (ulusalcılık CHP, milliyetçilik MHP tarafından tercih ediliyor) diğer dillerde mevcut değil. Kabaca biri sol diğeri sağ eğilimli iki nasyonalist kitle var. Bunu tespit ettikten sonra hemen ekleyelim: Batı sosyal demokrat partileri herhangi bir nasyonalizme dayanmaz. Dahası, nasyonalizmi mücadele edilmesi gereken bir ideolojik habis olarak görür. Bunun nedeni, sınıfsal aidiyetin ve ekonomik determinizmin (yani sosyal olguların ekonomi tarafından belirlendiği varsayımı) Batı’daki sol partilerin temel ideolojik sütunlarından olması gerçeğidir. Batı tipi partilerin anti-emperyalist duygularının tezahürü vatanseverliktir, milliyetçilik/ulusalcılık değil.

DEVLETİ KURARKEN ELİNDEN ÇIKACAĞINI DÜŞÜNMEMİŞ

Ulusalcıların bir diğer özelliği, yaşam stili hariç tutulacak olursa, Batı karşıtı bir reflekslerinin oluşu. CHP, hiçbir zaman Kopenhag Kriterleri’ni içine sindiremedi. Dahası onları her zaman Batı’ya karşı verilen bir taviz olarak algıladı. Ulusalcı taban, Türkiye için demokrasinin zamanı gelmedi diye düşünür. Çünkü seçimsel (electoral) demokraside her zaman İslami ve muhafazakâr değerlere sahip olarak algılanan partilerin tercih edileceğini bilir. Bu nedenle William Hale’in veto rejimi adını verdiği askeri-bürokratik vesayeti tercih etme eğilimi her zaman mevcuttur CHP’de. Bu tutum, aslında paradoksal olarak her zaman AKP tipi dinci İslamcı hareketlerin yelkenlerine rüzgâr olmuştur. CHP misyon olarak İslamcılığın karşısında yer alır, ama paradoksal olarak İslamcılığı besler. CHP elitleri devletçi bir laikliği benimser ve devlet kontrolünde bir dini örgütlenmeyi (Diyanet) kurmuş, onu savunmuştur. Fakat bu örgütlenmenin kendi kontrolünden çıkarsa ne olacağı aklına gelmemiştir. Tıpkı kurulan vesayetçi devlet aparatının kendi kontrolünden ne olacağını düşünmedikleri gibi. Fakat olan tam da bu değil mi?

HUKUKSUZ REJİMİN TEK SORUMLUSU SARAY DEĞİL

Bugün CHP sosyal demokrat bir parti olma iddiası ile Kemalist ulusalcı bir parti olma gerçeği arasında olmanın sebep olduğu bir buhranı ve yalpalamayı yaşıyor. Bir taraftan hukuksuzluk ve zulmü gören ve sol reflekslerle bu ceberutluğa tepki vermek isteyen cılız bir kanat var, CHP’yi az da olsa etkileyen. Diğer tarafta ise Saray’ın hâkim retoriğini benimsemiş ve Cemaat ile Kürt hareketinin kriminalize edilmesine ve günah keçisi yapılmasına ses çıkartmamak şöyle dursun, alkış tutan gizli/oportünist Erdoğancı bir ulusalcı, Avrasya sempatizanı kanat var. İkincisinin çok daha baskın olduğu apaçık ortada. Bu kanat, Erdoğan’ın erken cumhuriyet reflekslerine son derece uygun olan anti-Cemaat ve anti Kürt politikasına göz yumuyor. Siyasi Kürt hareketinden zaten nefret ediyorlar. Kürt siyasetçilerin kodese tıkılması onların asla önceliği değil. Cemaat’in kriminalize edilmesine ve insan hakları ihlallerine de “dinciler yesin birbirini” diye seviniyorlar. Bu uğurda bir süreliğine daha Erdoğan’a katlanmak zorunda kalmaları, ödenebilecek bir bedel olarak görülüyor ulusalcılar tarafından. Şişeden çıkan tanıdık cinin en sonunda Saray’ı da hedefe alacağını, böylelikle tüm İslamcıları sistem dışına itebileceklerinin hayalini kuruyorlar. Dahası TSK içerisinde de etkin olan Avrasyacı fraksiyon da aynı stratejiyi izliyor. Daha öz bir ifadeyle, cumhuriyetin fabrika ayarlarına doğru giden bir yol görüyorlar. Bu kez sıcak patatesleri kendileri tutmamaya kararlı görünüyorlar.

Anayasaya, anayasal düzene, şeffaflık ve insan haklarına, hukuka ve adalete sahip çıkmanın bedeli, “FETÖ”, Kürtler ve diğer muhalifleri savunmak ve CHP bu bedeli ödemeye hazır değil. Bugün kendilerinin olmayan fiili rejimin hukuki nitelik kazandıktan kısa bir süre sonra kendilerinin eline geçebilecek olma hülyasıdır CHP ve ulusalcıların diktatörlüğe muhalefet etmemesindeki isteksizliğin nedeni. Bugünkü hukuksuz rejimin tek sorumlusu Saray değil. Demokratik değerlere bağlı olmamak konusunda temelde birbirinden farklı olmayan bir rejim ve o rejimin vitrin ana muhalefeti var. Bu konstellasyondan özgürlük ve demokrasi çıkar mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Mehmet Bey,

    Analiziniz çok yerinde ve aynen katılıyorum. Esasında o kadar geriye gitmeye gerek yok. CHP’nin konumunu anlamak için referandum gecesine bakmak yeterli.

    O gece YSK olağan dışı şekilde saat 17:45-18:00 sıralarında seçim yasağını kaldırdığında AA Evet oylarını %68-69 bandından başlattı ve yavaş yavaş düşürmeye başladı. Hedef, Saray anketçisinin anketindeki %60’ta durmaktı ama hayır oranındaki yükseklik buna izin vermiyordu, %50’ye doğru dayanmaya başladı.

    Nefesimi tutarak rakamları izliyor ve bir yandan da CHP’nin sayfasına ulaşmaya çalışıyordum ama ulaşamadım. CHP’nin sandık veri sistemindeki oranları merak ediyordum. Halk TV’yi açtım geyik muhabbeti tarzında bir program vardı. Sosyal medyada AA’nın verilerinin hormonlu olduğu söyleniyordu ama sistem kurmasına rağmen CHP’den bir açıklama gelmiyordu. Halbuki Halk TV üzerinden ve sosyal medyadan canlı yayın yapıp kendi sistemlerindeki verileri verse, kalabalıkları YSK’nın önüne yığsa herşey çok farklı olurdu.

    Fazla uzatmayayım Kemal Bey tam 5 saat sonra 22:45’te canlı yayına çıktı, kısa bir konuşma yapıp soru almadan çekildi. Zaten atı çalan Üsküdar’ı geçmişti. Sokağa çıkıp barışçıl gösteri yapanları sokakta bıraktı. CHP, sonraki günlerde YSK’ya AYM’ye başvuru yapma gibi göstermelik işler dışında da bir şey yapmadı ve hatta yeni sistemi benimseyip aday kim olur demeye başladı.

    Kısa bir süre sonra, referandum hilesi CHP gündeminden tamamen çıktı şu anda ağızlarına bile almıyorlar. Halbuki bu konuyu sürekli gündemde tutarak toplum nezdinde sarayın meşruiyetini iyice dibe çekebilirlerdi. Ama bunu istemedikleri çok açık.

    Saray, Enis Berberoğlu’nu tutuklayarak CHP’den küçük bir ısırık alıp tepkisini ölçtü. Kemal Bey Adalet yürüyüşüyle karşılık verince saray biraz duraksadı. Ama gördüğüm kadarıyla saray geçen gün yeni bir kampanya başlatıp ‘terör destekçiliği’ üzerinden CHP’ye yeniden yüklenmeye başladı. Bu kez hedef daha büyük bir ısırık olabilir.

    Cemaati bitirme azmi nedeniyle Saray’ın gizli destekçisi olan CHP bu gayri meşru arzusu nedeniyle önümüzdeki günlerde ciddi bedeller ödemeye başlayabilir. Çünkü ‘yeni kurulacak devlette’ göstermelik bile olsa muhalefete yer yok. Daha büyük çaplı tasfiyeler kapıya dayandığında ses verebilecek hiç kimse olmamalı.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin