Buharlaşma garantili ‘Endüstri 1.0’ hayırlı olsun

Fotoğraf | AFP

YORUM | TARIK TOROS

 

1995’ten 2000 sonuna kadar Ankara’da çalıştım.

1988’de üniversite eğitimi için geldiğim başkentte zaten siyasete aşinaydım.

Bu kentte 6 yıl süren profesyonel gazetecilik yaşamımda iki şey öğrendim:

-Gazeteci politikacıya, politikacı gazeteciye mesafeli olacak.

-Yüzde yüz güvenmeyecek.

Tutumum hep bu oldu.

Gazetecilik gömleğimi çıkarıp hiçbir zaman “aktivist” olmadım.

Siyasi süreçlerin bir parçası olmamak için özen gösterdim.

Mesafemi her daim korudum.

Bir de şu ilkeyi hayat boyu prensip edindim:

-Devlette çalışmam, siyasete bulaşmam.

**

Türkiye, 24 Haziran 2018’de, iyimser tabirle “özgürümsü” son seçimini yaşadı.

Bırakın propagandayı, halkın haber alma hakkını, özgür tercihi…

Yönetime talip olmanın önünde dahi…

Yasaklardan demir parlaklıklara kadar muazzam bariyerler vardı.

Bundan sonraki hiçbir seçim, “özgürümsü” bile olmayacak.

**

Muhalefet umulan ve beklenilen kampanyanın çok çok üzerine çıktı.

Muharrem İnce’nin propagandası, adaylığı üzerindeki tartışmayı silip attı.

Selahattin Demirtaş, cezaevindeki hücresinden harika propaganda yaptı.

Daha önce söyledim, bir daha tekrar edeyim:

Meral Akşener, seçim takviminden önceki performansının altında kaldı, lakin partisi onca yok saymaya rağmen baraj sınırını geçti.

**

MHP’nin sıfır kampanya ile 1 Kasım 2015 oyunu koruması tuhaftı.

Hiç ispatlanamayacak belki ama…

AKP, birinci turda başkanlık karşılığında;

-MHP’ye barajı geçirtmiş,

-İyi Parti’nin gerisine düşürtmemiş olabilir.

**

Adaylığı için imza atanların oyunu bile alamayan Doğu Perinçek’i konuşmaya değmez. Bir dernek çatısı altında faaliyet sürse belki daha amaca matuf olur, bilemiyorum.

Esprili ve zekice kotarılmış kampanyası ile Saadet Partisi, nüktedanlığı ile Temel Karamollaoğlu, mevcut tabanın oyunu anca koruyabildi.

Bu da Türkiye siyasetinin bir gerçeğidir, üzerinde durmayacaksınız.

**

-Demirtaş’ın partisinden daha az,

-İnce’nin partisinin üzerinde oy alması tümüyle stratejik.

Ezbere konuşmamalı.

İki sandıkta farklı oy kullanan milyonlarca seçmen var.

Yine…

İnce’nin yüzde 30’u ile HDP’nin yüzde 10’unu toplayıp…

“Sol oylar yüzde 40’ı geçti” demek çok çok yanlış.

Parlamento için İYİ Parti veya MHP’ye, cumhurbaşkanlığı için İnce’ye oy vereni nereye koyacaksınız? Örnekleriyle biliyorum bunu.

Sol oyların toplamını bulmak istiyorsanız, partilerin oylarını toplayacaksınız.

İşinize öyle geliyor diye, aynı cinsten olmayan farklı sandık sonuçlarını toplayamazsınız.

Ona bakarsanız, 2014’te Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oy oranı yüzde 38’di.

**

Üzerine saatlerce konuşulur.

24 Haziran’ın doğası başkaydı.

Ayrıca, açıklanan sandık sonuçları, muazzam bir seçim mühendisliği…

Neresinden tutup, nasıl analiz edeceksiniz.

Sıhhatine nasıl itimat edeceksiniz?

**

Gazeteci politikacı ilişkisi ile başladık, onunla bitirelim.

Muharrem İnce…

İsmail Küçükkaya’ya mesaj atıp “Adam kazandı” deyip sırra kadem basınca karizmayı çizdirdi.

İki taraf da hadiseyi doğruladı.

-Saatlerce hiçbir yorum yapmamışsanız.

-Çok seyredilen bir kanalda…

-Milyonlara seçim programı yapan bir gazeteciye…

-Mesajla bunu yazıyorsanız.

Kusura bakmayın, bu bilgi dünyanın her yerinde kullanılır.

Hata, yüzde yüz politikacıdadır.

Tabi, arkadaşça bir paylaşım olduğunu düşünmüş olabilir, ona göre gazeteci büyük kazık atmıştır, vs. Bunlar durumu değiştirmez.

**

Sıkıntı, bu mesaj değil esasen…

Sıkıntı:

-Binlerce avukatla Yüksek Seçim Kurulu önüne gidecek iddialı bir adayın, seçim akşamından ertesi gün öğlene kadar ortadan kaybolması.

-Cumartesi günü 36 saat sürecek bir seferberlik ilan edip ilk 24 saat içinde meydandan kaçması.

**

İnce, kampanya boyunca topladığı tüm popülariteyi bir gecede yerle bir etti.

Bırakın aktivistliği… Yandaşlık seviyesinde destek veren gazeteci milleti ise damdan düşmüşe döndü.

**

Seçimden bir gün önce Twitter’da şöyle yazmıştım:

“Bu seçim döneminde beni asıl şaşırtan şu oldu. AKP bir kampanya dahi organize etmedi, hikâyesiz ve heyecansızdı. Erdoğan ise gerek ruhen gereken fiziken berbat götürdü.”

**

Seçimden bir gün sonra, muhalefet için şunu diyeceğimi tahmin edemezdim:

Muhalefet nasıl kaliteli ve hatasız bir kampanya götürdüyse… Seçim akşamı nasıl berbat edilir, taraftarlarına bunu yaşattı.

Basın toplantısı düzenliyorsunuz. Ülkeye seçim için yüzlerce yabancı gazeteci gelmiş. İngilizce gelen soruları çevirecek tercüman dahi düşünülmemiş. Ne siz gazeteciyi anlıyorsunuz, ne de gazeteci sizi.

**

Muharrem İnce, seçim meydanlarında “Endüstri 4.0”la propaganda yapmıştı:

-24 Haziran’dan sonra meydanlarda kavga eden değil…

-Endüstri 4.0 diyen bir cumhurbaşkanı olacak.

-Endüstri 1.0 buhar, endüstri 2.0 elektrik, endüstri 3.0 elektronik…

-Endüstri 4.0 ise nesne insan iletişimi akıllı fabrikalar.

-Bunu kaçırırsak yüzyılları kaçırırız.

**

Seçim akşamı buharlaşarak Endüstri 1.0’la işe koyuldu, vesselam.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Muhalefetin seçim gecesi ortadan kayboluşunun mantıklı bir izahı henüz yapılamadı.

    Asgari seviyede akla sahip biri o gece, kendisini destekleyen, ağzından çıkacak söze göre hareket edecek ve oyuna sahip çıkmak için dayak yeme pahasına seçim kurulları önünde bekleyen milyonları sahipsiz bırakmaz. En kötü ihtimalle bir cep telefonu ile görüntülü mesaj atarak onlara ümit verir.

    Muhalefet liderlerinin bunu düşünemeyecek kadar idrakten yoksun olmaları mümkün değil. Kaldı ki sosyal medyada ve halk tv yayınında insanların adeta yalvarırcasına “çıkıp konuşun” demelerini görmezden gelmelerinin de bir izahı yok.

    O halde ne oldu? Bugün twitter da, yorumlarını değerli bulduğum birinin buna ilişkin uzun bir flood unu okudum. Flood da, özetle o gece muhalefete, “bırakın Erdoğan kazansın, gelecek krizin altında kalsın, sonra siz gelirsiniz” denildiği, onların da hileye göz yumduğu anlatılmış.

    İnce’nin dün yaptığı basın toplantısındaki abartılı derecede sonuç kabullenici ve hileyi meşrulaştırıcı yaklaşımı ile AKP cenahından İnce’ye yapılan övgüler bu senaryoyu destekliyor.

    Ama bu senaryoda çözemediğim bir nokta var o da şu, hadi o gece muhalefet liderlerini bir şekilde ikna veya tehdit ederek susturdunuz ve hileyi kabul ettirdiniz. Ancak sadece liderleri susturmak yeterli olur mu?

    Şöyle ki, muhalefetin sandık kurullarında görev yapan üyeleri ve müşahitleri vardı. Bunlar sayım tamamlanıp tutanak düzenlendiği anda ıslak imzalı tutanağın bir suretini alıp hemen partilerine verdiler veya adilseçim uygulamasına yüklediler. Burada ek bir bilgi vereyim, oy torbalarının henüz ilçe seçim kuruluna teslim edilmemiş olması, o sandık sonucun YSK sistemine girilmemiş olduğu anlamına gelse de partilerin sistemine girmediği anlamına gelmez. Çünkü partili üyeler, tutanak imzalandığı anda bunun resmini çekip partilerine gönderdiler.

    Islak imzalı tutanaklardan oluşan bu veriler partilerin genel merkezinde olduğu gibi il ve ilçe temsilciliklerinde de toplandı. Bu durumda eğer bir ilçede veya ilde muhalefetin oyu hile ile düşürülse yereldeki üyeler bunu rahatlıkla tespit edebilirler. Zaten ilçe seçim kurullarındaki birleştirmeler de partili üyelerin önünde yapılıyor ve ıslak imzalı tutanağa bağlanıyor. Orada hile yapılmaya kalkılsa hemen ortaya çıkar.

    Sonuç olarak bana göre hileli sonucu kabullenmesi için lideri ikna etmek yeterli olmaz yerelde görev yapan ve cansiperane çalışan üyeleri de ikna etmek gerekir. O da mümkün değil. Dolayısıyla “liderler hileyi kabul etmeye ikna edildiler” senaryosu burada tıkanıyor gibi gözüküyor.

    Ve baştaki soru yine orta yerde duruyor. O gece muhalefet liderleri neden sessizliğe gömüldüler?

  2. Bir Star Wars hikayesi:

    AKP’nin başındaki zat “Anakin Skywalker” iken destek verdik..

    -lakin-

    “Adam” artık “Darth Vader”a dönüştü!

    İçinde zerre iyilik kalmadı, Karanlık Güce hizmet ediyor ve zalim!

    Hâlâ bize “düne kadar beraberdiniz” deyip bugün onun değirmenine su taşıyanlara geçmiş olsun, Karanlık Taraf tüm gücü elinde topladı!

    Atı alan, Tatooine’i geçti, sonumuz Alderaan gibi olmasa bari!

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin