Bakan haklı çıktı! [Haber-Yorum: Barbaros J. Kartal]

Evet, Sayın Bakanımızın haklılığı ortaya çıkmıştır. Son elektrik kesintilerinden halkımızın çıkarması gereken tek ders de budur. Ne diyordu sayın bakanımız: “Dünya medeniyetinin tamamı nükleer enerji konusunda tartışmasız kendi ülkelerinde ve enerji portföylerinde kullanıyor. Bu çerçevede bizim öncelikli amacımız kaynak çeşitlendirilebilirliği noktasında nükleer enerjiyi portföyümüze katmak.

Dünya medeniyeti tabiri Sayın Bakana ait. Burada çok anlamsız durmasının üzerinde durmayacağım bunun da hikmetini ileri de mutlaka anlayacağızdır. Sayın Bakan doktora tezinde her ne kadar yenilenebilir  ve alternatif enerjinin Türkiye için olmazsa olmaz olduğunu iddia etse de doktora tezinin kendisi ile ilgisi olmadığı, hocası tarafından yazıldığı belli olduğundan bu yüzden asla sorumlu tutulamaz.

Eğer nükleer enerjiye geçmiş olsaydık asla elektrik kesintileri yaşanmazdı. Nokta. Hadisenin teknik kısmını açıkladıktan sonra işin sosyolojik kısmına geçelim.

Hükümet aleyhine tweet!

İşte bu millet böyledir, hani hep denir ya, cebine dokunmadan asla ses vermez. Bir kez daha görüyoruz ki birkaç saat elektriksiz kalıp üşüdüğü zaman babasını bile tanımamıştır. Geçenlerde açılan Avrasya Tüneli, hemen akabindeki Ilgaz Tüneli ve daha birçok yatırımı görmezden gelip iktidar ve hükümet aleyhine tweet atabilme cesareti göstermiştir. Ülkede kan gövdeyi götürürken, ülkenin evlatları diri diri yakılırken, hala nerede oldukları bile bilinmiyorken, bir sürü rezalet ve yozlaşma peşi sıra yaşanırken sessiz kalan yazar çizerlerimiz elektrikleri kesilince bir anda kamu adına soran ve sorgulayan birer birey halini almışlardır. Elektrikleri gelip telefonlarını şarj edince de “Padişahım çok yaşa!” demeye devam edeceklerinden şüpheniz olmasın.

Bu arada elektrik kesintileri ile ilgili organize bir sabotaj ve “FETÖ” iddiaları ciddiyetle araştırılmalıdır. Seçim zamanı ülkenin 20 yerinde aynı anda elektrik kesintilerinden tecrübe ettik ki böyle bir şey mümkündür asla seçenek dışı değildir. Ancak ben burada “FETÖ” ihtimalini pek ciddiye almıyorum. Kanlı ve vahşi 15 temmuz günü televizyonların ya da herhangi bir stratejik kurumun elektriklerini bile kesmeyi akıl edemeyen, Türksat’a dokunamayan, GSM şebekelerinin ve internetin eskisinden daha hızlı bir şekilde işlemesine engel olamayan bir “FETÖ”nün bunu becerebilecek bir zekada olduğunu sanmıyorum.

Üst akla bir daha bakılsın

Fatih Tezcan gibi iktidar kalemlerinin ortalama IQ’sunu temsil eden arkadaşımızın ifade ettiği gibi bir üst akıldan şüpheleniyorum. Elektrik tesislerimizde milli yazılım kullanma konusunda çok hassas olmalıyız. Geçen gün nedense yine Saray’da yapılan Tübitak Bilim Ödülleri’nde Sayın Cumhurbaşkanı’nın anlatmaya çalıştığı gibi milli bir bilime ihtiyacımız vardır.

İzmir’de yollarda iki karış su biriktiğinde ya da İstanbul’a iki karış kar düştüğünde 10 manşetini buna ayıran ve bir vesile bulup Sayın Bakanımızın fotoğrafını yayımlamak için yarışan yayın organlarımızın İstanbullunun titremesi karşısında haber bile yapamıyor oluşu artık şaşırmayacağımız bir durumdur.

Hanedan’dan haberler…

Hazır damat demişken hanedanımızın genç üyelerinin bu haftaki yoğun çalışmalarından bahsetmemek olmaz.

Sayın Bilal Erdoğan mütevelli heyeti içerisinde olduğu İbn-i Haldun Üniversitesi heyeti ile birlikte babasını ziyaret etti. Malum İbn-i Haldun, hükümdarlıkları insan ömrüne benzeten ve aşama aşama bunları anlatan bir âlim. Son aşama diye anlattıkları pek benziyor günümüze. İsraf ve şatafat dönemi dediği son aşamada İbn-i Haldun, Hükümdar’ın satın aldığı ordu ve bürokrasiyi elinde tutmak için ekonomiyi çökertmesini falan anlatıyor. İnşallah adını okullarına verdikleri bu bilgini okuyup nasiplenirler.

Chicago’da Dombıra!

Bir diğer hanedan üyemiz Sayın Sümeyye Erdoğan Bayraktar ve devlete İHA satan eşleri Chicago kentindeydiler. Sümeyye Erdoğan Bayraktar, ICNA-MAS’ın (Amerikalı Müslümanların kurduğu iki sivil toplum kuruluşu) yıllık konferansında bir konuşma yaptı. Türkiye’den gelen tek konuşmacı kendisi değildi. İlnur Çevik’ten abisini Boğaziçine rektör yapan milletvekiline, SETA’dan AKP kadın kollarına kadar birçok konuşmacı daha oradaydı.

Sümeyye Erdoğan Bayraktar besmele ile başladığı konuşmasına iPad’inde yazılı metni okuyarak devam etti. Erdoğan hem Amerika’da okumuş hem de bir İmam Hatipli olmanın hakkını fazlasıyla verdi. Amerika yıllarını hayatının en güzel yılları olarak anlatırken Remzi Gür’den bahsetmemesi hoş olmadı. Cemaat ile ilgili tahmin edebileceğiniz her gün babasından ve medyalarından duyduğumuz  iddia ve iftiraları tane tane dile getirdi. Tabii o kadar suikast girişimlerinden kurtulan birisi için gayet normal bunlar.

Tam konuşması bitti, teşekkür faslı gelince birden ‘Dombıra’ çalmaya başlamasın mı! Bir anda konferansın ciddiyeti, ağırlığı uluslararası konuşmacılar vs kayboldu gözümde. Dedim bakayım bir Dombıra çalmak kaç para. Hemen sponsorlara gitti gözüm. Damadın maillerinde sıkça geçen ve Erdoğan Ailesi’nin Amerika’daki örgütlenmesinin taşeronu ve sponsoru olduğu anlaşılan milli havayolu kuruluşumuz etkinliğin sponsorlarındanmış meğer.

Sümeyye Erdoğan Bayraktar o kadar iddiayı dile getireceğine kendisi için ortaya atılan minik bir iddiaya cevap verse bütün söyledikleri aslında daha inandırıcı olacak. 17 Aralık sabahı Ankara’dan İstanbul’a alelacele neden gitti? Gidince ne yaptı? Neden birileri ısrarla “Sümeyye geldi mi?” diye sorup durdu?

***

Neyse şimdilik bu kadar, ‘Hanedan’ dizimiz 2017 yılında da devam edecek nasılsa.

Bir yılı daha bitiriyoruz. İnanarak dilemesek de inşallah yeni yıl ülkemize barış, demokrasi ve huzur getirir. Hapisteki her kesimden masumların kurtuldukları yıl olur. Madem Allah “ol” der ve olur her şey, ümitsizlikle yaşamaya hakkımız yok.

Herkese mutlu yıllar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin