Aykırı bir Başakşehirspor yazısı

YORUM | MURAT AYDIN

Hiç kuşkusuz futbol, sosyolojisi olan bir spordur. Yani futbol asla sadece futbol değildir ve onun toplum katmanlarında derin karşılığı vardır.

Bir taraftar kitlesine yaslanmayan, onun enerjisini ve coşkusunu almayan futbol kulüplerinin spor dünyasındaki karşılığı kocaman bir anlamsızlıktan başka bir şey değildir.  Mesela Ankara’nın Gençlerbirliği, futbol takımı, küme düştü üzülen kimsesi yoktu, şampiyon olsa da sevinecek kimsesi yok. Kendi anlamsızlığı yetmezmiş gibi bir dönem ikinci bir takımı da Gençlerbirliği Oftaş olarak Süper Lig’e taşımıştı. Ama mesela Göztepe düşerken yüzbinlerce üzüleni, şampiyon olurken de yüzbinlerce coşkulu sevineni var. Galip geldiğinde çılgınca sevinen, hangi ligde olduğuna bakmaksızın çılgınca destekleyen taraftarı var. Göztepe’yi tutan bir kişinin ikinci takımı olmaz. Tıpkı Eskişehirspor ya da Trabzonspor taraftarının ikinci bir takım tutmaması gibi!

Bu açıdan baktığınızda bugün Süper Ligin en lüzumsuz takımı hangisi deseler hiç tereddüt etmeden Başakşehirspor derim. Hatta Süper lige çıktıkları günden beri hep böyle düşünüyorum. Birkaç yüz hormonlu taraftarı saymasak hiçbir seyircisi, sevineni ya da üzüleni yani sosyolojisi olmayan bir takım var ortada.

Ama Türkiye standartlarının çok üzerinde bir mantalite ile yönetildiği de ayan beyan ortada. Bir futbol takımı nasıl yönetilir adeta bunun dersini veriyorlar. Evet, ciddi bir siyasi koruma altındalar, hakem düdükleri hep lehlerine çalınıyor, siyasi rüşvet gibi sponsorlukları var;  ancak şunu da teslim etmeliyiz ki kulübün paraları hep doğru işlere yatırıyorlar.

Başakşehirspor’dan çok daha büyük gelirleri olan ve Türkiye’nin dört büyükleri diye anılan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un toplam borcu 10 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Yani yaklaşık iki milyar dolar toplam borçları var. Stat gelirleri, sponsorluklar, forma satışları ve maçların yayınından elde edilen paranın hepsini harcamış sonra geriye de 10 milyar TL borçlanmışlar. Yanlış yatırımlar, yanlış üstüne yanlış transferler kulüpleri finansal bir bataklığa sürüklemiş durumda.

Başakşehirspor böyle bir bataklık içinde değil, hatta hiç borcu yok. Evet sadece siyasi destekle açıklanabilecek bir sürü saçma sapan sponsorlukları var. Bütün bunlara rağmen bu dört kulübün gelirleri Başakşehirspor’dan çok çok daha fazla. Başakşehirspor’un  çöp olan bir transferi yok. Yaptıkları her transferi bilerek yapıyorlar ve takıma mutlaka ciddi katkı sağlıyor. Ya da genç yetenekleri alıp yıldızını parlatıyorlar.

Bu dört takımın yaptığı transferlerden çöp olanları saymaya kalksak bu sütunlar yetmez. Her yıl on milyonlarca dolar harcanarak yapılan ve hiçbir işe yaramayan o kadar çok transfer var ki bunların hepsi sokağa atılan para. Menajerler, kulüp yöneticileri ve basın üçgeninde dönen transfer çarkı sonrasında çöp olan transferleri ve buhar olup giden paraların kimse hesabını sormaz nasıl olsa.

Birilerinin kulüp yöneticilerine, bu öngörüsüzlüğün, yapılan transferlerdeki isabetsizliğinin hesabını sorması gerekmez mi?

Bunlar sorulmadığı gibi bilakis yöneticilerin bu beceriksizliklerinin yükünü millete yüklüyorlar. Ziraat Bankası ligdeki kulüp yöneticilerinin beceriksizliği, işgüzarlığı, düzenbazlığıyla yapmış oldukları borçların hepsini milletin üzerine yıktı.

Başakşehirspor’u sevin ya da sevmeyin, benim gibi sosyolojik açıdan anlamsız bir kulüp olarak görün ama hakkını teslim edin ki çok doğru yönetiliyor. Kulüp Başkanı Göksel Gümüşdağ diyor ki “Başakşehir futbol kulübünün kurulduğu yıl ilk 4’te gördük, geçen sene şampiyonluğu kıl payı ile kaçırdık, bu sene de şampiyonluk yolunda devam ediyoruz. 4 yıllık istikrar çok önemli. Olay sadece 1 yıl şampiyon yapıp 10 yıl küme düşmeye oynamak değil. Olay, istikrarlı denk bütçe ile ayağını yorganına göre uzatmak. Kendi şirketimde sorumluluğum ne ise burda da aynısını yapıyorum.” Sevin ya da sevmeyin ancak şu anda Türk sporundaki en başarılı tepe yöneticisi olduğu kesin. Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim edelim.

Bu konuda Beşiktaş’a bir parantez açmak istiyorum. Son dört yılda Şenol Güneş’in Beşiktaş’ın teknik direktörü olması bu kulüp yöneticileri için büyük şanstı. Çünkü Şenol Hoca insandaki yeteneği keşfetmede spor dünyasında benzeri olmayan bir dehadır! Kulübün bilerek-bilmeyerek yaptığı transferlerin büyük bir bölümünden azami fayda elde etmeyi başardı. Eğer bu dönemde Şenol Hoca yerine takımı başka birisi çalıştırmış olsaydı kulübün borçları çok daha büyük olacaktı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin