Asker gözüyle 15 Temmuz’da ne oldu? [Haber-Analiz: Adem Yavuz Arslan]

Uzun zamandır 15 Temmuz darbe girişimine dair haberleri takip edip, ulaşabildiğim iddianame ve ifadeleri okuyorum.

Çünkü o güne dair gerçekleri hala bilmiyoruz. Ortada cevapsız onlarca soru var ve sorular her geçen gün artıyor.

Saray ve AKP iktidarının bir ‘resmi söylemi’ var ve o söyleme göre darbe girişiminin sorumlusu Cemaat.

Fakat bu söylemde büyük boşluklar var. Bu boşlukların bir kısmı bizzat Erdoğan ve AKP iktidarı tarafından oluşturuldu.

Mesela Erdoğan, darbeyi kaçta öğrendiğine karar veremedi. Bugüne kadar çok farklı saatler telaffuz etti.

MİT ve Genelkurmay’ın açıklamaları soruları büyüttü. Özellikle Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın TBMM’ye yolladığı 8 sayfalık cevap darbenin ‘kontrollü’ olduğuna dair iddiaları güçlendirdi.

Özellikle 15 Temmuz’a dair en büyük ‘delil’ sayılan Adil Öksüz’e dair sorular giderek artıyor.

250 KİŞİ ÖLMEYEBİLİR, BU DARBE ÖNLENEBİLİRDİ

Henüz o güne dair detaylara hâkim değiliz. Ancak gelinen noktada şurası kesin;

CHP’nin raporunda da dediği gibi “15 Temmuz’u bilen ve bekleyen vardı”. Her şey bir yana 250 kişi hayatını kaybetmeyebilir, bu darbe girişimi daha başlamadan bitebilirdi.

Bu tartışmalar daha çok su götürecek fakat benim uzun zamandır cevabını aradığım bir başka soru vardı: ‘Acaba asker gözüyle baktığınızda 15 Temmuz’da ne görüyorsunuz?’

Malesef üst düzey bir askere ulaşıp bu soruyu soramadım. Fakat sorunun cevabını dolaylı olarak öğrendim. Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden yayılan bir çalışma tam da benim soruma cevap niteliğindeydi.

DARBEYE DAİR FARKLI BİR ANALİZ

‘Gerçeğin Peşinde’ isimli rapor TSK’da görev yapmış bir grup subayın kaleminden çıkmış.

Raporda imza yok.

Fakat çalışmanın önsözünde “Bu çalışma, 15 Temmuz 2016 günü ülkelerinden binlerce kilometre uzakta görevde bulunan, olayların planlanmasında veya icrasında hiçbir rolleri olmayan, AKP Hükümetinin yaygın ve kapsamlı cadı avı neticesinde, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin ve savunma hakkı tanınmaksızın görevlerinden ihraç edilen bazı devlet görevlileri tarafından hazırlandı” notu var.

Yani NATO’da görev yapan subaylarca hazırlanmış bir 15 Temmuz analizi. Rapor önce İngilizce yayınlandı, ardından da Türkçe.

Dipnotları ile birlikte 130 sayfa olan raporu önemsedim. Çünkü biz siviller bile 15 Temmuz’da akıl mantık süzgecinden geçmeyen birçok olayı görebiliyorduk.

Acaba asker gözüyle bakılınca ne görülüyordu?

Rapordan aldığım notlardan birkaç örnek sıralayacağım fakat genel olarak şunu söyleyebilirim; asker gözüyle de bakınca farklı bir şey görülmüyormuş; “15 Temmuz baştan başarısız olmaya kurgulanmış bir kontrollü eylemdir”

Rapordaki ifade şu şekilde: “15 Temmuz Erdoğan’ın, kendisine yöneltilen ağır suçlamalardan kurtulabilmek, ülkenin Anayasal düzenini demokrasiden dikta rejimine dönüştürmek ve böylece iktidarını olabildiğince uzatmak maksadıyla, kendisine karşı yapılmasına geçit verdiği bir darbe girişimidir (Self-coup, Autogolpe). Erdoğan, girişimi ve hazırlık sürecini ordu içindeki ve dışındaki işbirlikçileriyle birlikte kontrol ve manipüle etmiştir.”

Peki bu iddialı söylemin altını nasıl doldurmuşlar?

Bütün bulguları buraya alıntılamam kolay değil fakat genel hatlarıyla özetleyecek olursam bazıları şöyle;

  • İktidar Havuz medyası üzerinden ‘Cemaat darbeye hazırlanıyor’ söylemini sistematik olarak yaydı.
  • YAŞ toplantısına az zaman kalmasına rağmen kurgulanmak/tetiklenmek istenen darbenin güçlü ve inandırıcı bir gerekçesi lazımdı. Bu ‘somut gerekçe’ iktidar tarafından terfi ettirilerek İzmir’e atanan savcı Okan Bato tarafından sağlandı.
  • Bato 9 Temmuz 2016’da erken (prematüre) bir operasyon başlattı. Havuz medyası üzerinden servis edilen haberlere göre general ve amirallere yönelik bir tutuklama dalgası geliyordu. Binlerce general, amiral ve subayın tutuklanacağı açıklamaları yapıldı.
  • 15 Temmuz öncesi yoğun terör olayları (ard arda yaşanan büyük terör olaylarında 300’den fazla vatandaşımızı kaybettik) darbe girişimi sırasında birçok askerin üstlerinden aldıkları, ülke çapındaki terör saldırısı/tehdidine müdahaleye yönelik resmi görev çağrılarına tereddütsüz uymalarına sebep oldu.

15 TEMMUZ ASKERİ PLANLAMA MANTIĞINA UYMUYOR

  • 15 Temmuz’da gerçekleştiği iddia edilen darbe girişimi ile ilgili şu ana kadar yazılı bir plan bulunamadı. Yaşanan olaylara askeri planlama mantığı açısından bakıldığında, önceden çok iyi planlanmış ve senkronize edilmiş eylemlerden bahsetmek zor.
  • TSK tarafından yapılan açıklamaya göre TSK’nın toplam mevcudunun yüzde 1,5’u olaylara katıldı. Bu ülke yönetimini ele geçirebilecek bir güç değildi.
  • Hulusi Akar’ın istihbaratı aldıktan sonra Erdoğan ve Yıldırım’ı bilgilendirmemesi, Hava, Deniz ve Jandarma Genel Komutanı ile görüşmemesi ve komutanların düğüne gitmesine izin vermesi izaha muhtaç.
  • MİT Müsteşarı Fidan’ın ‘kendisine yönelik bir askeri eylem’ istihbaratını almasına rağmen eylemi planlayanların mensup olduğu kurumun karargahına tek başına gelmesi ve hareket başlayıncaya kadar orada kalması tuhaf.
  • Akar – Fidan ve Aksakallı üçlüsünün son iki günde saatler süren görüşmeleri YAŞ ile ilgili olamaz.
  • Olay günü Akar tarafından atılan adımlar, asıl alınması gereken tedbirlerin alınmadığını, aksine tedbir alındı görüntüsü verebilmek için uğraşıldığını gösteriyor. Akar gibi tecrübeli ve en üst düzeyde sorumluluk sahibi bir komutandan beklenen; eyleme karışabileceği şüphesi duyulan askeri birliklere karşı bir an önce tam disiplini tesis edecek önlemler almak, Kuvvet Komutanlarını derhal görevlendirmek/çağırmak, birlik giriş çıkışlarını ikinci bir emre kadar yasaklamak, hızlı bir şekilde kolluk güçlerini ve soruşturma makamlarını harekete geçirmek, alınan önlemleri en seri vasıtayla tüm TSK’ya duyurmak, bunları yaparken Başbakanı ve Cumhurbaşkanını bir an önce bilgilendirmekti. Havadan beklenen bir tehdide karşı alınması gereken tedbir, korunması gerekli yerlerin uçuşa yasak bölge ilan edilmesi ve Hava Kuvvetleri emrindeki yerde ve havada bekler hava savunma uçakları ile bu yasağın güç kullanarak takip edilmesiydi. Ancak Akar bunların hiçbirini yapmadı! Göstermelik bir uçuş yasağı mesajını çektirmekle ve Çolak’ı birlik incelemesi için göndermekle yetindi.
  • Akar böylesine riskli bir ortamda kişisel güvenlik önlemlerini almadı. Odasında olacakları beklemeye başladı. Oysa basit önlemlerle hem kendi hem Erdoğan’ı daha güvenli bölgelere alabilirdi.
  • Darbe mesajının Genelkurmay Başkanı ve 2.Başkan yerine düşük rütbeli bir general ve subayın ismiyle yollanması ve mesajın TSK’nın teamüllerine aykırı bir şekilde Harekât Başkanlığı’ndan değilde özlük işlerinden sorumlu Personel Başkanlığı’ndan çıkması TSK birliklerini şaşırttı ve gece boyu büyüyecek olan kaousun fitilini ateşledi.
  • Köprü trafiğini tek taraflı kesmenin askeri mantıkla hiçbir izahı yok.
  • O akşam Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ile birlikte Korg. Nihat Kökmen düğüne eşsiz katıldı. Bu iki isim 15 Temmuz’da en kritik rolleri oynayan iki havacı generaldi. Korg. Yılmaz Özkaya’nın düğüne son anda katılmayıp Marmaris’te kalması ve o gece Erdoğan’ın hareketlerini koordine etmesi tesadüf müydü?
  • Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu 15 Temmuz günü Donanma Komutanı Veysel Kösele ile uzun uzun özel bir görüşme yaptı. İstanbul’da bir düğüne katıldı. Sonra ‘parkta’ ve ‘bir deniz aracında’ saklandığı iddia edildi. İlerleyen saatlerde bir fırkateynde alıkonduğu söylendi fakat cep telefounu açıktı ve görüşmeler yapabiliyordu.
  • Bostanoğlu’nun da ifadesinde yer aldığı gibi darbe girişimine deniz kuvvetlerinden katılım yoktu. Fakat en büyük tasfiyeler deniz kuvvetlerinde yaşandı.
  • Erdoğan’ı derdest edeceği söylenen ÖKK timi Genelkurmay’ın uçuş yasağına rağmen İstanbul’dan İzmir’e askeri uçakla nasıl intikal edebildi?
  • Tim Erdoğan’ın 01.43’te Marmaris’ten İstanbul’a uçmasına olanak verecek şekilde İzmir’de saatlerce nasıl bekletildi?
  • Tim Erdoğan’ın bulunduğu otele 03.20 sularında ulaştı. Ancak tim daha İzmir’de iken 01.00 sularında Erdoğan’ın oteli terk etmesinden hemen sonra otele ilk saldırı yapıldı. Bu saldırı ÖKK tarafından yapılmadığına göre saldırganlar kimlerdi? (Şu ana kadar bu saldırıya dair bir adım atılmadı, güvenlik kameraları dahi incelenmedi)
  • Uçuş kayıtları Erdoğan’ın uçağının inişten önce Marmara Denizi’nin güneyinde 47 dakika beklediğini gösteriyor. İstanbul Atatürk Havalimanı darbecilerin kontrolünde iken, havada F-16’lar uçarken Erdoğan nasıl bu kadar güven içinde İstanbul’a geldi.
  • Erdoğan ve Berat Albayrak A Haber’de darbecileri aldatmak için 4 farklı şehirdeki havalimanınlarında 4 ayrı uçağın hazır beklediğini anlattı. Normalde Ankara’da konuşlu bu uçaklar ne zaman ve nasıl hazırlandı? (Bu soru Erdoğan’ın darbeye hazırlıklı olduğunu gösteriyor)

HER YOL AKSAKALLI’YA ÇIKIYOR

Raporda Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Tümgeneral Zekai Aksakallı’ya dair çok sayıda kritik ayrıntı ve soru var. Aksakallı’nın 15 Temmuz öncesi Amanos’larda konuşlu timi çekip Silopi’de bulunan Semih Terzi’nin emrine görevlendirmesi, bu timin uçuş yasağına rağmen Ankara’ya darbe geçesi uçması gibi herkesin bildiği noktalar sıralanmış.

NATO’cu askerlere göre Aksakallı ile Fidan arasındaki görüşmeler teamüllere aykırı: “Silahlı Kuvvetler içerisindeki bir Tümgeneral ile MİT müsteşarının bu şekildeki ilişkisi, hiyerarşik yapılanmanın ve teamüllerin kesinlikle dışında ve olağan değil. Bu şekildeki özel ilişki ancak ve ancak her ikisinin de amirleri olan Erdoğan ve Akar’ın özel olarak görevlendirmesi ve yetkilendirmesi kapsamında yapılabilir.”

Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndaki mezuniyet töreninde yapılan görüşmeler de raporda ‘şüpheli’ olarak anlatılıyor.

“Aksakallı’nın Terzi’nin Ankara’ya uçuşuna özellikle müsaade ettiği, bunun Fidan ile Aksakallı tarafından kurgulandığı, Terzi’yi ÖKK’ya gelir gelmez Aksakallı’nın emir astsubayı Ömer Halisdemir’e öldürttüğü, Halisdemir’in de Mihrali Atmaca’ya öldürtüldüğü, böylece Terzi’yi darbeye liderlik yapmak ve ÖKK’yı ele geçirmeye çalışmakla suçlanacağı” raporda yer alan tezlerden.

Raporda ayrıca Terzi’ye eşlik eden 24 kişilik timin 20 kişisinin bizzat Aksakallı tarafından seçildiği bilgisi de yer alıyor. Aynı şekilde Çiğli’den Marmaris’e giden ÖKK timinin de Aksakallı tarafından seçildiği de iddia ediliyor.

Raporda yer alan ifadelere göre darbeyi ihbar ettiği söylenen binbaşı O.K olayı kurgu. İfade şu şekilde: “Binbaşı Karacan’ın MİT’e giderek ihbarda bulunması bir kurgu. Olayları önceden bilen ve tahrik eden Fidan, TSK içinde elde ettiği adamlarından biri olan Karacan’ın MİT’e gelişini önceden planlayarak, 15 Temmuz’la ilgili çok önceden Aksakallı ile birlikte yaptıkları asıl büyük kurguyu gizlemeyi amaçladı.”

Raporda Aksakallı’nın ‘koordinatör’ rolü oynadığına dair detaylara yer verilmiş. Mesela Aksakallı’nın darbe sırasında İçişleri Bakanı Efkan Ala ile ‘darbecilerin nasıl tutuklanacağını’ konuşması teamüllere aykırı bir durum olarak gösteriliyor. Ayrıca Aksakallı’nın Akar ve kuvvet komutanları ile konuşmak yerine Yıldırım ile ‘halkın sokağa nasıl çıkarılacağı’ yönünde istişarelerde bulunması da ‘şüpheli’ addediliyor.

ERDOĞAN’A ULAŞAMAMA KURGUSU

Akar’ın ifadelerini de çelişkili bulan askerlere göre Fidan’ın Karargah’a gelişi ile ilgili detayları gizlemek için özel bir çaba gösteriliyor. Erdoğan’ın koruma müdürü Muhsin Köse’nin Fidan ile görüşmesi de ‘anlamsız’ olarak değerlendirilmiş; “Neden Fidan bu kadar hayati bir konuda Erdoğan’la görüşmek için ısrar etmedi? Neden Köse ile konuşmasını bu kadar kısa tuttu? Neden Köse, Fidan’a detayları sormadı? Fidan ve Köse arasındaki bu şifreli ve kısa konuşma, açık şekilde Köse’nin olacaklardan haberdar olduğunu ve Fidan’ın bu soruları sadece kurgu gereği sorduğunu gösteriyor. Fidan-Köse görüşmesinin Erdoğan’a beklediği bir haberi Köse üzerinden ulaştırmayı amaçladığı görülebiliyor” Raporda ayrıca komuta kademesi arasındaki irtibat kopukluğuna da dikkat çekiliyor.

DARBECİ’DEN BRİNFİNG ALMAK!

‘Gerçeğin Peşinde’ isimli raporda birçok detay var.

Mesela darbe ihbarı alındıktan sonra Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Zeki Çolak’ı görevlendiriyor. Çolak’da gidip ‘darbeci’ olarak ihbar edilen Binbaşı Deniz Aldemir’den brifing alıyor. Çolak yanında getirdiği savcıyı nizamiyede bekletiyor. Çolak ‘burada her şey normal’ deyip ayrıldıktan sonra Aldemir helikoptere binip darbeye katılıyor. Raporu hazırlayan askerlere göre Çolak, böyle bir ihbarı aldıktan sonra Aldemir’i tedbiren gözaltına aldırmalıydı.

Bir başka kritik nokta da Abidin Ünal’ın Akar ile görüşmemesi. Rapora göre Ünal ne yapıp edip Akar ile görüşmeliydi: “Bu durum ÜNAL‟ın olayların gelişimi ile ilgili önemli bilgileri kasıtlı olarak gizlediğini gösteriyor.”

ERDOGAN ÖZELLİKLE BEKLEDİ’

Raporu hazırlayan NATO’cu askerlere göre Erdoğan önceden çalışılmış bir medya planlaması yaptı: “Basın mensuplarının 22.00’de villada olabilmesi için en geç 21.30 civarında çağrıldıkları anlaşılıyor. Erdoğan’ın olayları ilk kez duyduğunu iddia ettiği 21.30’da ülkenin Cumhurbaşkanı olarak önce ilgili makamlarla farkındalığını bir an önce artıracak görüşmeler ve koordineler yapması gerekirken, ilk önce basın mensuplarını çağırmayı düşünmesi önceden hazırlandığı medya planın gereğini yaptığını gösteriyor.”

Aradan geçen sürede hala cevapsız kalan konulardan birisi de şu: Akar’ın o geceki pozisyonu neydi?

Raporu hazırlayan askerlere göre Akar’ın ‘kaybolması’ senaryonun bir parçasıydı: “Akar’ın durumunun basın mensupları ile paylaşılmaması farklı amaçlara hizmet etti. Bu sayede bazı askerler Akar’ın faaliyetlerin başında oluğunu düşünerek eylemlerine devam ettiler. Diğer taraftan halk ve medyanın Akar’ın darbedeki tutumu ve güvenliği ile ilgili merakının ve endişesinin devam etmesi sağlandı. Genelkurmay Başkanının yaşayıp yaşamadığının bilinmediği, durumunun ne olduğu hakkında en küçük bir bilgiye sahip olunmadığı algısı oluşturularak, kaotik ortamın daha da karmaşık hale gelmesi amaçlandı. Erdoğan, Dündar’ı geçici olarak Genelkurmay Başkanlığına atamayı İstanbul’a gelinceye kadar geciktirdi. Bunun üç sebebi vardı. Birincisi, darbeye karıştığı iddia edilen askerlerin Akar’ın kendi taraflarında olduğuna dair izlenimlerinin devam etmesini istiyordu. İkincisi, ülkenin yaşadığı belirsizliğin ve kaosun belirli bir ana kadar sürdürülmesi gerekiyordu. Üçüncüsü, İstanbul’da halkın arasında ortaya çıkan Erdoğan’ı bir darbe esnasında Genelkurmay Başkanını değiştiren Başkomutan olarak lanse etmek.”

DARBECİLERLE ŞAKALAŞAN KOMUTAN

Rapor genel olarak ‘kurgu-kontrollü darbe’ tezini işliyor.

İfadeleri taradıkları belli olan askerlere göre Abidin Ünal darbe senaryosunda aktif bir konumdaydı. Şu satırlar dikkat çekici: “Ünal, F-16 filo binasına geldiğinde Ankara üzerinde uçuş yapan F-16 pilotları ile karşılaştı. Pilotların ifadelerine göre, serbest şekilde yanlarından geçen Ünal pilotları sıcak ve neşeli şekilde selamladı. Ünal’ın bu davranışı, pilotlara yaptıkları işin arkasında olduğu izlenimi verdi. Ünal gerçekten istese o gece Akıncı’daki uçuşları ve eylemleri hayatı pahasına da olsa durdurabilirdi. Ancak kasıtlı olarak yapmadı ve olayların gelişimine göz yumdu.”

SİVİL HALKI SOKAĞA ÇEKME PLANI

Raporun temel tezlerinden birisi darbenin baştan başarısızlığa göre planlandığı. Halkın sokağa çekilmesi, TBMM ve Saray’ın bahçesinin bombalanması ise Erdoğan’ın siyasi kazanımları için kurgulanmış hamleler. (Raporu hazırlayan askerler TBMM’ye atılan bombalara dair ilginç iddialarda da bulunmuşlar. Fotoğraflarla analiz ettikleri teze göre bazı hasarlar uçaktan atılan bombalarla oluşmamış)

Tezlerini şöyle formüle etmişler: “TSK’nın toplam mevcudu yaklaşık 570.000. Bunların 247.000’i rütbeli personel, 271.000’i er ve erbaş, işçi ve sivil memur. Ordunun yaklaşık 300 savaş uçağı, 2.500 tankı ve 170 askeri gemisi var. Olaylara karışan askerlerin sayılarının son derece kısıtlı olduğu, daha da önemlisi komuta kademesinin olaylar esnasında hükümetin yanında yer aldığı göz önüne alındığında, olayları bastırmak için sivillerin kullanılmasına gerek olmadığı net olarak ortada.”

Raporda ayrıca Fidan-Görmez buluşmasının ve camilerde sela okutulmasının önceden çalışılan bir plan olduğu iddia ediliyor.

Dikkat çektikleri bir başka nokta ise şu; “iddia edilen darbe çoktan başlamasına rağmen, 22.15’te yayımlanan mesajda sıkı yönetim başlangıç saati gece 03.30 olarak gösterilmiş. Bir darbede bu kadar büyük hata nasıl yapılabilir?”

DARBE 03’TE OLSA DA BAŞARISIZ OLURDU

Rapora göre gece 03’e göre planlanmış bir darbe planı yoktu: “15 Temmuz’da yapılan eylemler, aynı şekilde 03.00’da gerçekleşmiş olsaydı dahi 8.651 kişilik bir gayret ile girişim yine başarısız olurdu. İşin başında Akar ve Kuvvet Komutanları olmadığı sürece ne yüzbinlerce asker harekete geçebilir ne de ordu yönetime el koyabilirdi. Akar’ın ‘hainler’ dediği generaller ve subaylar bu gerçeği en az Akar kadar iyi biliyorlardı.”

Rapora göre sıkıyönetim emri yayınlandığında Akar ve Güler’in Genelkurmay Karargahında olduğunu bilen birçok general ve subay gelişmeleri Akar’ın koordine ettiğine kolayca inandı. Ancak emrin altında bir albay ve bir tuğgeneralin imzasını görünce tereddüt başladı. Bu durum birçok askerin harekete geçmesini engelledi.

Raporu hazırlayan askerlere göre darbeci askerler çatışma sonucu etkisiz hale getirildikleri için durmadılar. Olayların içine çekilen generaller ve subaylar fark ettikleri tuzaktan tek çıkışın eylemleri geciktirmeden durdurmak olduğunu anladıkları için teslim oldular.

SONUÇ: ERDOĞAN AMACINA ULAŞTI

Raporda birçok detay var. Konuya ilgi duyanların okumasında fayda olduğu kanaatindeyim.

Özet notlarımı sonuç bölümünden bir alıntı ile bitireyim:

“Aksakallı’nın görevi, 15 Temmuz’da kilit rol oynayacak kişileri girişimin emir komuta içinde yapılacağına inandırmak ve olaylar başladıktan sonra manipülasyon yaparak cinayet ve tuzaklarla Erdoğan ve Fidan’ın planlarının gerçekleşmesinde rol almaktı. Erdoğan 15 Temmuz’da olacaklardan çok önceden detaylı olarak haberdardı. Ankara ve İstanbul’da yaşanacak olaylara önceden hâkimdi. Bu yüzden Marmaris’te kaldığı yeri gizledi, olaylardan önce İstanbul’a gitmek için 4 uçakla 4 havalimanında profesyonel bir plan hazırlattı, Marmaris’e gelecek Özel Kuvvetler timini gece boyunca eşzamanlı takip etti, olaylar tetiklenirken Akar ve diğer komutanların pasif kalmasını sağladı, kısacası olayları kontrolünde geliştirdi, tırmandırdı ve istediğine ulaşınca da sonlandırdı.

“15 Temmuz öğleden sonra yaşanan kritik gelişmelere rağmen, Akar ve Kuvvet Komutanları’nın TSK’yı ve kamuoyunu doğrudan muhatap alarak net bir duruş sergilememeleri, Akar ve Güler’in kasıtlı pasif tutumu, bir taraftan önlem alma görüntüsü verirken diğer taraftan olayların başlangıcını onaylar ve bekler tutumları, Akar’ın serbest şekilde Genelkurmay’dan ayrılması, Akıncı’daki muhataplarına karşı muğlâk ve gelişmelerin seyrine çok da müdahale etmeyen tutumu, olaylara karışan birçok askerin, yapılanların emir komuta içerisindeki eylemler olduğuna inanmalarına katkıda bulundu. Orgeneral Abidin Ünal’ın uçakların uçtuğu Akıncı Üssüne gelmesine rağmen kararlı ve önleyici bir tutum göstermemesi de olayların tırmanmasında önemli bir rol oynadı. Komutanlar olayların içinden çıkılamaz bir duruma gelmesine seyirci kaldılar, kasıtlı olarak seslerini çıkarmadılar. Akar Meclis Araştırma Komisyonu’na gönderdiği yazılı ifadeleriyle durumu tatmin edici şekilde açıkladığını düşünse de, darbe girişimini kasıtlı olarak önceden durdurmayanın, erken başlamasına geçit verenin ve sonunda başarısızlığa mahkûm edenin kendisi olduğunu net olarak itiraf etti.

“15 Temmuz’un asıl amacı Erdoğan’ı yargılanmaktan kurtarmak, Anayasa’yı rafa kaldırmak, demokrasiyi dikta rejimine dönüştürmek, Erdoğan’a hayat boyu iktidar yolunu açmak ve bunların önünde engel olabilecek tek kurum olan TSK’yı bertaraf etmekti. Erdoğan bu amaca ulaştı.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin