Amerika ile savaş! [Vehbi Şahin, yazdı]

Cumhurbaşkanı Erdoğan için büyük gün yarın…

ABD Başkanı Trump’la bir araya gelecek.

Erdoğan, bu buluşmaya büyük ‘anlam’ yüklemiş durumda…

Oval Ofis’te vereceği fotoğrafla bir taşla birkaç kuşu aynı anda vurmak niyetinde…

1) Dışarıda kaybettiği itibarını yeniden kazanmak istiyor.

2) İçeride büyük erozyona uğrayan meşruiyetini dış destekle ayakta tutmaya çalışıyor.

Asıl derdi ise Reza Zarrab…

İran asıllı Zarrab’ı, mahkemede suçlarını itiraf etmeden önce kurtarmak istiyor.

Bu amaçla Zarrab’ın yeni avukatı Giuliani ile Ankara’da görüşüyor.

Erdoğan’ın tüm bu çabaları, hakkında oluşan “Zarrab davasıyla kişisel bir hesabı var” şüphelerini daha da pekiştiriyor.

İKİNCİ ÇUVAL VAKASI

İşin kötü tarafı ne biliyor musunuz?

Türkiye’nin çıkarları Erdoğan’ın politikalarına kurban ediliyor.

Bakın Amerikan yönetimi ziyaret öncesi ne yaptı?

Genelkurmay Başkanı Akar, MİT Müsteşarı Fidan ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın Washington’da görüşmeler yaparken, Türkiye’nin terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olarak tanımladığı YPG’ye ağır silahlar verilmesini Trump’ın onayladığını duyurdu.

Bu hamle, Türkiye açısından ikinci bir ‘çuval’ hadisesiydi aslında…

Ama Erdoğan ciddi bir tepki vermedi.

Neden?

Çünkü Trump’la ‘pazarlık’ yapabileceğini ve istediğini alabileceğini düşünüyor.

Bu niyetini de geçen hafta yaptığı açıklamada dile getirdi.

Trump’la yapacağı görüşmeyi ‘peşrev’ olarak nitelendirdi.

“Sayın Başkan ile yapılacak görüşmeyi neticelere göre, adeta ben peşrev gibi görüyorum” dedi.

Yani…

İkili ilişkilerde “yeni bir başlangıç” yapacaklarını söylemek istedi herhalde…

 

AMACI TEK ADAM REJİMİ KURMAK

İyi de bunu daha ‘yalın’ bir ifadeyle dile getirebilirdi.

Neden ‘peşrev’ kavramını kullandı peki?

Bana göre Erdoğan’ın zihninde bir ‘strateji’ var.

Adım adım bunu hayata geçiriyor.

Nedir bu oyun planı?

-ABD ve AB ile ipleri tamamen koparmak…

Türkiye ‘tek adam’ rejiminden İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’nin baskısıyla kurtuldu.

1946’da çok partili demokratik bir yönetim anlayışına geçti.

Şimdi Erdoğan, Türkiye’yi 71 yıl öncesine geri götürmek istiyor.

ABD ve AB’nin ‘daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk’ baskısından kurtulmak için yeni bir ‘tek adam’ rejimi ihdas etme peşinde…

Amacı ise basit…

İşlediği suçların hesabını yargı önünde vermemek…

SIRADA ABD VAR

15 Temmuz’dan bu yana Erdoğan, normal hukuk sistemine bir daha geri dönemeyeceğini çok iyi biliyor.

Bu hedefe ulaşabilmesi için ihtiyacı olan tek şey Batı ile kavga etmek…

Şu anda tam da bunu yapıyor zaten…

Evrensel değerlere savaş açıyor.

Bunu, Hilal ile Haç arasındaki kavga gibi gösteriyor.

İlk denemesini 16 Nisan’daki referandum öncesi Avrupa Birliği ülkeleri üzerinden yaptı.

Şimdi sırada ABD var.

“Bu daha peşrev” derken “Yakında ABD ile sıkı bir güreş yapacağız” demek istiyor.

Peki, ABD ile güreş yapmak ne anlama gelir?

1) Savaş mı?

2) NATO’dan çıkmak mı?

3) İncirlik Üssü’nü kapatmak mı?

4) Rusya ile ortak savunma anlaşması yapmak mı?

5) Hepsi mi?

 

YAĞLI GÜREŞ HAZIRLIĞI

Bilmiyoruz ne olduğunu…

Bildiğimiz tek şey peşrev…

Malumunuz yağlı güreş Türklerin ata sporu…

Güreş başlamadan önce pehlivanlar ısınma hareketleri yapar.

İşte buna yağlı güreşte peşrev çekme deniliyor.

Bir tür kültür-fizik hareketi yani…

Belli ritüelle yapılan bu hareketlerle hem rakibine gözdağı veriyorsun hem de kendine özgüven aşılaması yapıyorsun.

Özetle…

Pehlivan peşrev ile nefesini, kaslarını ve kalbini biraz sonra başlayacak olan mücadeleye hazırlar.

Peki, Türkiye’nin kalbi, kasları ve nefesi ABD ile güreşe hazır mı?

 

ELENSE, TIRPAN, KAZIK, BOYUNDURUK

Yağlı güreşteki oyunlarla ne kadar hazır olduğunu anlatmaya çalışalım.

ELENSE – Yağlı güreş oyunları içinde pehlivanların korkulu rüyasıdır.

Sağlam elense çeken bir pehlivan, rakibini yüzüstü yere düşürebilir ya da dengesini bozabilir.

Bugün ABD, karşı konulamaz bir askeri güce sahip…

En yakın rakibi Çin ve Rusya’yı bile sağlam bir elense ile diz üstü çökertebilir.

Peki, ABD, hafif bir elense çekse Türkiye’nin hali nice olur hiç düşündünüz mü?

 

EKONOMİK VE SİYASİ AMBARGO

TIRPAN – Yağlı güreşte pehlivanların gaflet halinde yakalanmak istemeyeceği bir diğer oyundur.

Ayağın iç tarafı ile rakibin baldırına veya ayak bileğine vurulur.

Tırpanın şiddeti rakibi devirebilir ya da en azından sendeletebilir.

Bazı pehlivanlar elense çekerken tırpanı da beraber vurabilir.

Günümüz dünyasında ABD bir numaralı ekonomiye sahip.

Dünya Bankası, IMF ve kredi derecelendirme kuruluşları ile küresel piyasaları kontrol altında tutuyor.

Ekonomik bir tırpan vurduğunda Türkiye ayakta kalabilir mi?

 

BOYUNDURUK – Sürekli elense ve tırpan yiyen pehlivan, rakibinin paçalarına dalmak ister.

Boyunduruk, bu oyuna verilen karşı oyunun adıdır.

Önce rakibin başını koltuğunun altına alır.

Sonra yine o kolu rakibin boynuna dolar.

Başını çok sıkarsa hasmı nefes alamaz hale gelir ve durumu iyice kötüleşir.

ABD, siyasi ambargo uyguladığında Türkiye bu boyunduruktan kolayca kurtulabilir mi?

 

İÇ KARGAŞA

KAZIK – Pehlivanın ellerinden birini, rakibin kispetinin içine sokmak demektir.

El arkadan girerse dış kazık, ön taraftan girerse iç kazık adını alır.

Ayakta da yerde de kazık atılır.

Bilhassa rakibe belden atılan kazıklar çok etkili olur.

Kazık, insanın iç organlarını tazyik ettiği için zararlıdır.

Sağlam atılan bir kazık rakip pehlivanı pes ettirebilir.

ABD örtülü operasyonların bir numaralı ustasıdır.

İçeride ve dışarıda atacağı sağlam birkaç kazıkla Türkiye’nin iç bünyesinde karışıklık çıkarabilir.

Sizce Erdoğan buna karşı koyabilir mi?

 

KÜNDE – Rakibin altta olduğu zamanda uygulanır.

Alttaki pehlivanı, elinizi birini önden diğerini arkadan geçirip kilitlersiniz.

İlk fırsatta da rakibinizin sırtını yere getirirsiniz.

Künde pozisyonuna düşürdükten sonra rakibi yenmek daha kolay olabilir.

ABD, Zarrab’ı Miami’de yakalayarak Erdoğan’ı künde pozisyonuna getirdi.

Şimdi sırtını yerine getirmeye hazırlanıyor.

 

YILDIRIM HAMLE

Yağlı güreşte konumuzu anlatacak başka güzel oyunlar da var.

Sarma, çapraz, köstek, katır yuları boyunduruk, tilki kuyruğu, kepçe, kaz kanadı gibi…

Uzatmayalım…

Meramımız anlaşıldı sanırım.

Erdoğan, ABD ile yağlı güreş yapmak istiyor olabilir.

Ama bu ona pahalıya patlayabilir.

Sadece onunla sınırlı kalsa iyi…

Tüm Türkiye bu maceradan zarar görebilir.

Meselenin şakaya gelir bir yanı yok yani…

Ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız ama çoğu kişi farkında bile değil maalesef.

İlginçtir vahameti ilk kavrayan kişi Başbakan Yıldırım oldu.

Kendisinden hiç beklenilmeyecek bir çıkış yaptı geçen gün…

BBC’ye “ABD’ye savaş ilan edecek değiliz” dedi.

Bence önemli bir uyarıydı.

Fakat söyleyen kişi Erdoğan değil de Yıldırım olunca kamuoyunda pek dikkat çekmedi.

Bence Erdoğan bu uyarıyı dikkate almalı…

Amerika ile güreşerek Türkiye’de tek adam rejimi kurarım diye düşünmemeli…

Tamam, yağlı güreş bizim ata sporumuz…

Ama iki ülke arasında çok ciddi sıklet farkı var.

Hem ABD bu güreşte Türkiye’den daha iyi…

Futbolcu olduğu için Erdoğan bilmiyor olabilir.

Bizden hatırlatması…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Eğitim düzeyi ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının neredeyse tamamına yakını ABD’yi hiç olmazsa duymuştur. Belki aralarında Amerika kıta’sı ile USA’yı karıştıranlar olsa da, sanırım lise mezunlarının büyük bir kısmı ABD’nın haritadaki yerini bile gösterebilir. Belki ABD’nin nüfus olarak (326 milyon) bizden yaklaşık 4, toprak olarak (9.800.000 km2) 11 kat büyük olduğunu ise az insanımız bilir. Amerikalıların çok büyük bir kısmı ise Türkiye’nin ismini bile duymamıştır. Sayın Binali Yıldırım doğru söylüyor: “biz ABD ile savaşamayız” Bırakın savaşmayı güreşemeyiz de; başta sıkletlerimiz farklı. Erdoğan gider; yandaş medya fotoğrafları çeker, kamuoyuna oynar, ayak ayak üstüne atması peşrev gibi takdim edilir; elini sıkarken kolunu kendine yakın tutması, tek dalmaya benzetilir. Zaten “kazandık naraları” sütun başlıklarına çıkmaya hazırdır. Zavallı halkım.

  2. Sayın Şahin,
    Yorumunuz birkaç nedenle geçerli değil diye düşünüyorum. Birincisi
    ABD’nin Türkiye’de insan hakları ve demokrasi konusunda ciddi bir beklentisinin yada ön şartının olduğunu düşünüyorsunuz ama bu doğru değil. ABD birçok diktaörle pek ala anlaşıyor ve yakın çalışıyor.
    Erdoğan’ın ABD ile ipleri koparacağını düşünüyorsunuz ama bu da tamamen yanlış. O lafları ve atarlanmaları sırf iç politikaya ve oy ütmeye yönelik. Erdoğan BOP’un eşbaşkanı olarak rolünü muhteşem oynuyor ve herşey planlandığı gibi gidiyor. Yani Kuzey Suriye’de bir Kürt oluşumunun yerleşmesi ve Kuzey Irak’takinin de bağımsızlığa evrilmesi tıkır tıkır işliyor.
    Hizmet’e yapılanların ABD’nin onayı olmadan yapıldığını düşünenler fena halde yanılıyorlar. ABD en azından Hizmet için Türkiye ile ilişkilerini tehlikeye atmaz. Daha ötesini bilemiyoruz ama. Bence Batı ülkeleri ve özellikle ABD kendi kendi ülkelerinde hukuku koruyor ama sizin ülkenizdeki hukuku korumakla görevli olduklarını düşünmüyorlar. Bunda da haklılar, lütfen gerçekçi olun, Erdoğan iç desteğini koruduğu sürece ABD onu gözden çıkarmaz, O da ABD ile savaşa tutuşmaz. Zaten dışarda budanmış ve ekonomisi tökezlemiş bir Türkiye’den hiçbir şey olmaz.

    • Katkınız için sağolun Selim Sağlam Bey. Ben hem sizin hem de Vehbi Şahin Beyin yazdıklarının önemli doğrular barındırdığını düşünüyorum. Nasıl Türkiye’de sadece bir tek Türkiye yoksa, ABD’de, sadece bir tek ABD yok. Oradaki “policy” anlamındaki politikalar da çeşitli süreçlerden, çatışma/anlaşmalardan geçerek oluşuyor. Erdoğan’ın yaptığı ya da yapmaya çalıştığı, kendi işine yarayacaklarla işbirliği sürdürmek. İşin kötüsü, ABD iktidarı, ister bugünkü haliyle, isterse gittiği istikamet itibariyle dünkünden daha iyi de değil. ABD içindeki “demokratlar” (bunu sadece siyasal parti anlamında kullanmadım) Erdoğan’ın yaptıklarının, uzun sürede bölgemizde ABD çıkarları aleyhinde olduğunu rahatlıkla görebiliyorlar ve bu nedenle de AKP karşıtlıkları artıyor. Erdoğan’ın onları uyutması da Türkiye kamuoyu kadar kolay olmayacaktır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin