Almanya’yla iletişim kazasının perde arkası

YORUM | BARBAROS J. KARTAL

Bildiğiniz gibi Almanya’ya, teröre destek verdikleri gerekçesiyle bir şirketler listesi verilmiş, olay bir krize dönüşünce en tepeden “Öyle bir soruşturma yok, nerenizden uyduruyorsunuz” denmiş sonra hep olduğu gibi Almanya’ya böyle bir liste iletildiği ortaya çıkmıştı. Dün Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ listeyi doğrulayarak, saçma sapan bir şekilde bir iletişim kazası yaşandığını söylemiş ve listenin geri çekildiğini ifade etmişti. Her ne kadar kulağa inandırıcı gelmese de bence hükümet burada doğru söylüyor.

Zannımca ‘iletişim kazası’ denen olay şöyle gerçekleşti:

Katar krizinden sonra Körfez’den gelen kara paranın tehlikeye girmesi sebebiyle bizimkiler yolunacak kaz olarak yabancı şirketleri seçerler. Şenol bunun için bir çalışma yapar. Başlanacak ülke olarak Almanya seçilir. “Bu ülkede para kazanıyorsanız bunun bedelini ödersiniz. Orta Asya’da işler nasıl yürüyor bir itirazınız yok, burada da bu işler bundan sonra böyle” denilecektir. En tepedekinin aklına yatar. Ayrıca Alman şirketleri de iki ülke arasındaki gerilimden kaygılıdır. Hem biraz haraç verip nefes almak, kendilerine dokunulmayacağının garantisini hissetmek isterler. Altyapı sağlandıktan sonra Şenol elinde bir liste ile gelir. Listede şirketlerin adı vardır, yan sütun boş bırakılmıştır. Boş bırakılan yere en tepedeki meblağ yazacaktır.

Şenol, Özel Kalem’de görüşmek için beklerken malum zat kapıdan görünür “Ne var, niye geldin?” der. “Alman şirketleri efendim,” der Şenol “listeyi getirdim de.” “Tamam, şimdi işim var. Hasan’a ver listeyi ben akşam sağlam kafa çalışayım, acele acele eksik yazmayayım” der.

Şenol listeyi Hasan’a verir. Hasan listeyi masasının üstüne koyar, akşam giderken teslim edecektir.

Kırılma anı işte tam burada yaşanır. Hasan def-i hacet için lavabodayken, görevli memur her zamanki saatinde yarınki tutuklanacaklar listesini getirmiştir, Şenol’un listesinin üzerine koyar gider.

Hasan altında Şenol’un listesi olduğundan habersiz bütün kağıtları alıp içeri girer. Patronu nedense sabahtan beri öfkelidir. “Meşgul etme,” der. “Yarınki liste, bakacak mısınız?” diye sorar Hasan. “Keyfim yok. Beni uğraştırmayın, hepsini alsınlar işte. Sonra kimin bilmem nesi çıkıyor 3-5 de oradan geliyor fena mı oluyor,” der. Hasan bütün badem bıyığı ile sırıtır “Tamam, efendim” der.

Hasan listeyi her gün olduğu gibi Bekir’e gönderir. Bekir o zaman daha adliyede çalışmaktadır. Bekir listeyi alır bakar, alttakilerden bir şey anlamaz ama ne olduğunu sorup fırça yemekten korkar. “Sağ sütunu boş bırakmışlar şimdi bu tutuklama mı, adli kontrol mü belli değil en iyisi hepsini gözaltı yapayım şimdilik” der. Sağ sütunu doldurup mutat olduğu üzere listeyi Süleyman’a gönderir.

Süleyman’a gönderir çünkü artık zaman kaybını azaltmak için işler böyle yürümektedir. Savcılar Emniyet’e isim yerleri boş, imzalı antetli kağıtlar vermiştir. Polis sabah kimi alacaksa akşamdan isim kısmını doldurup insanları toplamaktadır. Savcılar altında kendi imzaları olan kağıtta kimin alındığını bile 1-2 hafta sonra öğrenmektedir.

Süleyman ağır top kim var diye listelere bakar. Pek tanıdığı isme rastlamaz. Tam, “Kahretsin” derken altta başka formatta bir liste daha görür. Şaşırır. “Allah Allah!” der, “Bu sefer sadece şirket isimleri var. Bayağı da kallavi şirketler” diye içinden geçirir. Yine de işadamlarının isimlerinin yazılmamış olmasına kızar. “Bir işi de adam gibi yapın her şeyle biz mi uğraşacağız!” diye küfreder. Abisi Mehmet’in gözdesi yeni yardımcısını çağırır. “İşadamlarına operasyon var, bu şirketlerin sahiplerini, ortaklarını çıkarın hemen” der.

Yardımcısı listeyi 15 Temmuz’dan önce kahvehanede okey oynarken bir anda kendisini polis üniforması içerisinde bulmuş yeni bir memura verir. “Bunların sahiplerini çıkarın” der. Yeni memur da Google’a girip şirketlerin bütün sahiplerini çıkarır. Birkaç gün sonra liste tamamlanır. Süleyman’ın yardımcısı “İşadamlarının isimlerini çıkardık” der. Süleyman’ın her şeyden haberi olduğunu düşünerek ayrıntı vermek aklına gelmez. Süleyman da “Tamam gereği neyse yapın” der.

Gereği neyse yapılır. Almanya’da mukim olduklarını için listeyi Interpol şubesine gönderirler. Interpol şube şaşkındır ama kimsenin bir şey sormaya cesareti olmadığı için listeyi olduğu gibi Interpol’un Lyon’daki merkezine geçerler.

Lyon’dakiler şok olmuştur. Yüzlerce tanınmış Alman işadamının kırmızı bültene alınması istenmektedir. İşleme koymazlar. Hemen Almanya’yı arayarak bilgi verirler. Almanlar listeye inanamamaktadır. “Bu bir şaka mı?” diye ısrar ederler. İş adamları tedirgin olmasın diye kırmızı bülten olayını gizlerler, kamuoyuna “terörle ilgili bir soruşturmada bazı şirket adları geçiyor” diye eksik bilgi verirler.

Gabriel hemen Mevlüt’ü arar. Mevlüt, “Benim haberim yok, olmaz böyle bir şey. İşin aslını öğrenince ben sana sms atarım!” der kapatır. Bu arada haber, ajanslara düşmüştür. Reis televizyondan duyunca şaşırır. Böyle bir emir vermemiştir. “Yine ne komplo kuruyor bana bu Hitler bozuntuları” diye bağırıp Merkel’e küfreder. Hakan’ı arar, ulaşamaz. Çıldırmıştır. İlk gittiği toplantıda, “Soruşturma falan yok yalancılar” mealinde esip gürler.

Toplantı çıkışında Mevlüt arar, bilgi verir. İnterpol mevzunu öğrenince Reis, Süleyman’ı arar. Süleyman “Ne Interpol’ü efendim, bir yanlışlık olmasın. Ben işin aslını öğreneyim” der. Süleyman olayı öğrenir. Reis’e “Bize Bekir liste yolladı ona göre işlem yapmış arkadaşlar, sizden geliyor diye emri sorgulamadık” der. Reis küfrede küfrede Bekir’i arar. Bekir, liste Hasan’dan geldi, aynen işleme koyduk” deyince Reis yanındaki Hasan’a tekme tokat dalacakken Hasan başına gelecekleri anlar kaçar.

Olay gerçekten bir iletişim kazasıdır. Hasan’ın def-i hacete gitmesi bütün devlet sistemini çökertmiştir.

Olay Bekir’e fatura edilir. Bekir adliye katipliğinden alınır. Olayı temizlemek için kıvırma işi de kendisine verilir.

İşte o meşum iletişim kazası dedikleri olay bundan ibarettir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Abi dehşet olmuş bu yazı. Tam türkiyede işlerin nasil yürüdüğünü ” sinema ” tadinda anlatmiş
    Gülmekten karnım ağrıdı. Elinize sağlık.

  2. Güzel yazmışsınız. Gülüyoruz ama ağlanacak halimize gülüyoruz. Maalesef Türkiye’de yukarıda anlattığınız kurmaca hikayeyi solda sıfır bırakacak gerçek olaylar yaşanıyor ama milletimiz hala üç maymunu oynuyor. Allah sonumuzu hayır etsin.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin