Ali Yurttagül: Brüksel treni peronda değil artık

AKP iktidarının bozulan ABD ilişkilerinden sonra uzun süre ara verdiği Avrupa Birliği’ne (AB) tekrar rotayı çevirmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Önce uzun süre cezaevinde tutulan AB üyesi Yunanistan’ın iki askeri serbest bırakıldı, sonra da 3 yıl aradan sonra AB ürecini koordine etmek için kurulan “Reform Eylem Gurubu” toplandı.

Süreci değerlendiren Ahvalnews yazarı Ali Yurttagül, “Brüksel treni peronda değil artık” başlıklı yazısında önemli tespitlerde bulundu. Son dönemde AB’ye dönük verilen mesajlara dikkat çeken Yurttagül, “Bu mesajlar Brüksel’de nasıl bir yankı bulur? Türkiye AKP’nin iktidara geldiği yıllarda yasadığımız reformlar ve üyelik sürecine döner mi, sorusuna gelince, iyimser olmaya gerek yoktur sanıyorum.  Toplantıya katılan bakanlar bile üyelik sürecine inanmadığından emin olabilirsiniz. Türkiye’nin Balkan ülkelerini kapsayan son genişleme zirvesine davet edilmemesi, Havuz Medyasının “Varna Zirvesi” dediği buluşma ile idare edilmesi, Brüksel trenin artık peronda olmadığını söyleyen önemli bir mesajdı.” dedi.

Yurttagül yaptığı tespitlerden sonra yazısının sonunu  şöyle tamamladı: “Bir kez daha kriz sürecinde, fakirleşen, yardıma muhtaç, hızla evrensel değerlerden uzaklaşan bir Türkiye var. Erdoğan Türkiye’si. Veya bir kişinin iktidar hırsına kurban bir ülke… Brüksel treni ise peronda değil. Zaten Brüksel yolcusu da yok ki diyorsanız, haklısınız, ne diyebilirim ki…”

İŞTE ALİ YURTTAGÜL’ÜN O YAZISI

Brüksel treni peronda değil artık

Üç yıl aradan sonra Avrupa Birliği (AB) sürecini koordine etmek için kurulan “Reform Eylem Gurubu” toplanmış. Adalet Bakanı Gül, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, ve İçişleri Bakanı Soylu’dan oluşan “Gurup” AB ile ilişkiler ve “reformları” ele almış.

Gazeteciler sorma cesaretini gösteremediği için olacak, “Gurubun” üç yıldır neden toplanmadığını bilmiyoruz. Her halde gerek yoktu.

Daha doğrusu Obama’dan kurtulup Trump ile yakın ilişki rüyası görüyor, Avrupa’ya haddini bildirmeyi düşünüyorlardı. Hollanda ile kavga, Almanya’yı Nazi metodu uygulamakla suçlayan, “Türkiye düşmanı” ilan eden, Bayan Merkel’i Hitler bıyığı ile manşete taşıyan Havuz Medyası manşetleri geçen Eylül ayındaydı.

Yani bir yıl bile olmadı. Evdeki hesap çarsıda sürprizlerle dolu çıkınca, üç yıldır unuttukları AB ve “Gurup Toplantısı” akıllarına gelmiş olacak.

Toplantı fikri, yani inisiyatif Maliye Bakanı Albayrak’tan gelmiş olsa gerek. Paris, Berlin gibi başkentlerle dibe vuran TL krizi ile boğuşan Maliye Bakanı Albayrak’a bu tür bir adım, “reform” kelimesi fısıldanmış olacak ki, “Grup Toplantısı” akıllarına geldi.

Adalet Bakanı veya İçişleri Bakanının, temel insan hakları, özgürlük, hukuk devleti gibi terimleri “reform” kelimesi ile ilişkilendirdiğini hiç duydunuz mu son yıllarda? Türkiye’de Avrupa’dan daha ileri bir demokrasi olduğunu söylemiyor mu Cumhurbaşkanımız?

Havuz Medyasının köşelerinde en çok dile getirilen terimlerin, “kuvvetler ayrılığı”, “hukuk devleti” gibi terimler olması tesadüf değil. Çünkü onlarda farkında, Türkiye artık hukuk devleti değil. Kuvvetler ayrılığı askıya alınmış durumda. Demokrasinin ana sütunu, yürütmenin Parlamento üzerinden siyasi, kanunlar ile hukuki, mahkemeler, Sayıştay ile kurumsal denetimi yok artık. Tek kurum var, Cumhurbaşkanlığı.

Türkiye’de mahkemeler hiçbir zaman tarafsız olmadı. Devamlı “devlet” refleksi ile şekillenmiş, temel haklar, düşünce özgürlüğü, Kürt meselesi gibi konularda özgürlük değil, güvenlik endeksli idi. Ama mahkemeler az çok bağımsızdı. Hukuk devletinin temel taşları yerindeydi.

Bugün Türkiye’de mahkemeler tarafsız olmadığı gibi, bir siyasi parti başkanı olan Cumhurbaşkanına tümden bağımlı durumda. Türkiye’de mal, hatta can güvenliği bile yok artık. Savcı ve hakimler arzu edilmeyen karar verme lüksüne sahip değil. Sürgün, tutuklanma korkusu ile baş başa.

Basın veya düşünce özgürlüğü ayaklar altında. Yüzlerce gazeteci ya tutuklu, yada mahkemeler önünde süründürülüyor. Binlerce öğretim üyesi düşüncelerinden ötürü, işinden olmuş durumda, hatta yargılanıyor. “Suçları” ne mi? Türkiye’nin en hassas siyasi sorunları üzerine görüşlerini dile getirmek.

Bu vahim gerçekler ışığında Adalet Bakanı Gül ve İçişleri Bakanı Soylu’nun “hukuk devleti”, “temel insan hakları” veya “özgürlükler” gibi terimleri kullanması sizce ne kadar inandırıcı?

YAZININ DEVAM İÇİN TIKLAYIN 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin