AKP sandık mağlubiyeti ile iktidardan gider mi? [Tarık Toros, yazdı]

27 Mayıs 1960 askeri darbesine muhatap olan Demokrat Parti (DP) iktidarının en büyük hatalarından biri Tahkikat Komisyonu’nu kurmasıydı.

Başbakan Adnan Menderes, muhalefeti susturmak için 18 Nisan 1960’da, tamamı DP’lilerden oluşan komisyonu kurdurdu.

Darbeye 39 gün kalmıştı.

***

Komisyonun çok geniş yetkileri vardı, Parlamento ve Yargı by-pass edilmişti.

Her türlü siyasi faaliyeti ve her türlü yayını yasaklayabiliyordu.

Kararlar kesindi, itiraz etmek mümkün değildi.

Esasen bir tür “sivil darbe” idi.

Sadece bir farkla; Tahkikat Komisyonu, o günkü Anayasa’ya aykırı değildi.

Anayasa, hükümete bu yetkiyi veriyordu.

***

Kanunun tam adı: Tahkikat Encümeni Salahiyet Kanunu.

Komisyon kurulur kurulmaz da muhalefet partilerinin faaliyetini engelledi, gazeteleri kapattı, 19 Mayıs törenlerini bile yasakladı.

Daha ilk günlerinde aldığı kararlarla yaptı bunu.

Yakın tarihi epeyce çalışmış biri olarak, tekrar edeyim:

Demokrat Parti’nin Tahkikat Encümeni veya Tahkikat Komisyonu, bir sivil darbedir.

***

1960 Nisan ayının sonlarına doğru ülke zaten karışmış, ok yaydan çıkmıştı.

DP’nin yaptığı, panikle bacağına sıkmaktan başka şey değildi.

27 Mayıs darbesi ise yola çıkalı çok olmuştu.

Tahkikat Komisyonu, gerekçelerinden biri olarak gösterilse dahi 4-5 hafta içinde darbeyi planlayıp başarıyla tamamlamak akla yatkın değil.

***

Menderes, hataları/günahları olan bir başbakandı.

Kaldı ki asılması gerekmiyordu.

Erdoğan’la kıyaslanması doğal, bir farkla…

Menderes, 2010-12 yıllarına kadarki Erdoğan’la karşılaştırılmalı.

Şu dönem yaşananlara ise, bırakın Cumhuriyeti, Türklerin tarihinde yaklaşacak örnek yoktur.

Ayrıca atlanmaması gereken Milli Şef dönemi vardır.

***

İsmet Paşa’nın, 1938-1950 arası “Milli Şeflik” döneminde, Menderes’in komisyonuna benzer nice uygulamaya tanık oluruz, basına/muhalefete baskıya dair.

Milli Şef döneminin kritik edilmemesinin birkaç nedeni var:

BİRİNCİSİ… Dönem, İkinci Dünya Savaşı dönemidir.

Şahsen, İnönü’nün Türkiye’yi savaşa sokmayarak yok olmaktan kurtardığını düşünürüm.

İnönü’nün hiçbir sevabı olmasa dahi, bu onu kurtarmaya yeter de artar.

İKİNCİSİ… İnönü döneminde toplumsal muhalefet uç vermemiştir.

CHP’den kopanlar DP’yi kurmuş ama halk hareketleri olgunlaşmamıştır.

Hak arama diye bir şey bizim toplum için henüz hayli yenidir.

Haliyle Milli Şef İsmet Paşa, oluşturduğu baskı/korku ikliminde rakipsiz ve engelsiz götürmektedir.

ÜÇÜNCÜSÜ: Bizim yarı demokrat, yarı özgürlükçü, yarı seküler sosyal demokratlar, kendi iktidar dönemlerine asla toz kondurmazlar.

(Esasen bu durum, milliyetçi muhafazakârlar için de geçerlidir. Onun için başta yakın tarih olmak üzere, objektif üslupla kaleme alınmış bir tarihimiz yoktur.)

***

Şuna da ayrı bir yere koyarım:

İnönü’nün büyük takdir edilecek ve asla atlanmaması gereken mühim bir yönü de sandıktan çıkan sonucu kabullenip iktidarı Celal Bayar ve arkadaşlarına bırakmasıdır.

Demokrat Parti’nin genel başkanı Celal Bayar’dır.

1950 seçimlerini de o kazanmıştır.

Esasen “şefliği” Celal Bayar devralmış, cumhurbaşkanı olduktan sonra Aydın Milletvekili Adnan Menderes’i hükümeti kurmakla görevlendirmiştir.

Anayasa aynı anayasadır.

Fakat Menderes, selefleri Şemsettin Günaltay, Hasan Saka, Recep Peker, Şükrü Saraçoğlu, Refik Saydam gibi olmamış, “güçlü başbakan” olarak sivrilmiştir.

Kabul edelim, Bayar da önünü açmıştır.

***

Şimdi sorarım, bugün aynı şeyi Erdoğan ve arkadaşları yapar mı?

AKP, sandık mağlubiyeti ile iktidardan gider mi?

DP’nin Tahkikat Komisyonu bir sivil darbedir.

Bu sivil darbenin panzehiri ise asla askeri darbe olmamalıdır.

Olmamıştır, olamamıştır da zaten.

27 Mayıs’ta darbe olmasa Menderes seçime gidiyordu.

Seçimi kazanır mıydı, kaybetse iktidarı devreder miydi bunu artık bilemeyiz.

Fakat şunu biliyoruz:

Adnan Menderes doğuştan zengin bir adamdı.

Aydın’da toprak ağasıydı.

Siyaset, servetini eritti.

Sahibi olduğu Çakırbeyli Çiftliği’nin mühim bölümünü elden çıkarmak zorunda kaldı.

Oğlu da kalan çiftliği sonra üniversiteye bağışladı.

***

AKP’nin sandıkla iktidardan gitmeyecek/gidemeyecek olması…

İktidara mecbur ve mahkûm olması…

Suç dosyasının örtülemeyecek, kapatılamayacak kadar büyük olması…

Kısacası hiçbir neden, askeri bir müdahale için gerekçe değildir, olamaz.

Yine…

Türkiye’de hiçbir darbe, önceki dönemden daha özgür, müreffeh ve demokrat bir düzen sunmamıştır. Sunamaz.

Ve her bir darbe ülkeyi en az 10 sene geriye götürmüştür.

AKP dönemi, kaç yıl geriye mi götürdü?

Sıfırladı.

Hatta onun da altına düştü.

Çukurun çukurunu gördük.

Ve herkesin üstü başı battı.

***

Zannediyor musunuz ki, mevcut kirli aktörlerle bu süreçten çıkış olacak?

Ne yazık ki, ülkenin mevcut politik ve askeri aktörlerle ayağa kalkması mümkün değil.

Yargı, Emniyet, Medya ve Ekonomi Dünyası için de bu geçerli.

İşte bu yüzden, korkuyorum.

Korkuyorum, bu kadar büyük duyarsızlığın, umarsızlığın üstüne, büyük bir felaketle sınanacağız.

Çok korkuyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sayın Toros, o sınava layıksak sınanacağız. Toplum temiz görünüp heryeriden çürümüşse, akp gibi çürümüş bir zihniyete layıktır. Velhasıl içimizdeki dışımıza sızıyor artık. Eğer birkaç mazlumun hatrına Hak elimizden tutarsa ne ala. Sonsuz minnet ona. Yok O rahmetiyle muamelede bulunmazsa işte o zaman vay bu milletin haline….
    Umulurki Rabbim şevkat tokadıyla bizi düze çıkara, nikmet tokadıyla yerin dibine sokamaya inşallah.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin