Ahmet Şık: Gazetecilik totaliter rejimlerde suçlanır; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra başladı. 12’si tutuklu 19 kişinin yargılandığı duruşmanın üçüncü oturumu bugün (26 Temmuz 2017) yapıldı. Bugünkü oturumda köşe yazarı Hakan Kara, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve muhabir Ahmet Şık iddianamede yer alan suçlamalara yanıt verdi; ağır eleştiriler yöneltti.

“Gazetecilik faaliyetlerini suçlamak totaliter rejimlere aittir” diyen Şık’ın savunmasını bitirirken kullandığı “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” ifadesi, duruşmayı izleyenlerden büyük alkış aldı.

Davanın öğleden sonraki kısmına Ahmet Şık’ın savunması damgasını vurdu. Şık savunmasına, ‘Söyleyecek fazla şeyim yok ama size aradığınız örgütün yol haritasını çıkartacağım.’ diyerek başladı. “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” kitabının önsözünü okudu.

50 BİN KİŞİ TUTUKLANDI, İŞKENCELERDEN GEÇİRİLENLER OLDU

Şık daha sonra şunları söyledi: “Devletin sahibinin kim olacağına ilişkin kavgaya tutuştular. Bu kavga, darbe girişimine kadar uzandı. Hakikati dile getirenlerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. OHAL ile temel haklar askıya alındı. Erdoğan ‘Bu darbe allahın bize bir lütfudur’ dedi. Ağzından kaçırdı. Şimdi bu lütfu yaşıyoruz. Nuriye ve Semih kardeşime dahi yanıt hapishane oldu. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı. HDP genel başkanları esir edildi. 10 binlerce insan darbecilik-F..ö’cülük suçlamasıyla gözaltına alındı. 50 binden fazlası tutuklandı. İşkencelerden geçirilenler oldu. KHK’larla liyakatin değil biatin esas alındığı AKP kadroları oluşturma yoluna gidildi Kamu’da.”

Şık, açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya selam gönderince Mahkeme Başkanı “Savunma yapın köşe yazısı istemiyoruz” dedi. Şık, “Tamamını dinlerseniz anlayacaksınız” karşılığını verdi.

Şık özetle şunları söyledi:

“Erdoğan uykusunda konuşsa canlı yayın yapmak zorunda olan televizyon kanallarında, iktidar komiserleri olmadan siyasal program yapmak yasak. 15 Temmuz’da darbe engellendi ama cunta iktidar oldu. Medyanın tamamını iktidar borazanı haline çevirenler korkacağımızı, susacağımızı sanıyor anlatmaya devam edeceğiz.

Medyayı iktidarın borazanı hâline çevirenler korkacağımızı sanıyor, anlatmaya devam edeceğiz.

EN BÜYÜK SORUMLU ERDOĞAN’DIR

F..ö’nün idealize ettiği model, 15 Temmuz sonrası başarılı oldu. Günahlarını Gülen cemaatine yükleyerek kendi suçlarını gizlemeye çalışıyorlar. Cemaatin bu kadar büyük bir güce erişmesindeki en büyük sorumlu Erdoğan’dır. Darbeci Mehmet Dişli ve Mehmet Partigöç’ün hazırladığı teklifi AKP’liler olduğu gibi kabul etti, kanunlaştırdı. F..ö’nün ordu içinde gelişmesi için kabul edilen yasal düzenlemelerin tamamını AKP kanunlaştırdı. Cemaat kendilerinden olmayan subaylardan bazılarının ordudan ayrılacağını hesaplıyordu, öyle de oldu.

Gülen ile mücadeleye odaklı MGK kararını hiç uygulamadıklarını Erdoğan, Gül ve Arınç itiraf ettiler. “Kandırıldık” diyorlar, hayır kandırılmadınız. Bizi kandırmaya çalıştınız. Şimdi de Cumhuriyet’ten F..ö çıkarmaya çalışıyorsunuz. 23 yılda göreve başlayan yargı mensupları arasında FETÖ sebebiyle ihraç edilenlerin oranı yüzde 16. AKP döneminde ise yüzde 35.

ATADIĞI HAKİMLERİN SORUMLUSU BOZDAĞ

Bekir Bozdağ, yargıdaki F..ö yapılanmasının baş sorumlusudur; atadığı hâkim – savcıların yüzde 34’ü atıldı. Biz F..ö sebebiyle hapsedilmişken Bekir Bozdağ geçen haftaya kadar Adalet Bakanı’ydı. Kendi atamalarının ihraçlarını yönetiyordu.

Başbakan’ın bile darbe konusunda Hakan Fidan’la ilgili kuşkuları var. “Hakan Fidan bana darbeyi söylemedi” diyor. Biz kuşkularımızı yazdığımız için hapisteyiz onlar ordu ve MİT’i yönetmeye devam ediyorlar. Tankların önünde ölenlerin ailelerinin gerçeği bilme hakkı var.

Erdoğan, gazetecilerle, yazarlarla ilişkisini kriminal düzeyde tutmak yerine onları okusaydı şu an burada olmazdık.

NE GAZETEDEN İLLEGAL ÖRGÜT NE BİZDEN TERÖRİST ÇIKARABİLECEKSİNİZ

Tarih bir kez daha bizden yana. Ne gazeteden illegal bir örgüt, ne de bizlerden terörist çıkarabileceksiniz. Bizlere yönelik bu operasyon düşünce özgürlüğüne yönelik bir operasyondan başka bir şey değildir. Hukuktan hak, adalet, vicdan ve liyakatı çıkarttığınızda bir şey kalmıyor. En bilinen hakikat bir kez daha karşımızda duruyor. Suç, dünyanın en büyük zamkıdır. Savunma yapmayı mesleki etik değerlerime hakaret sayarım çünkü gazetecilik suç değildir.

Taşlarını kendi döşedikleri cehennemlerine vardıklarında, akılları kör eden kibirden eser kalmaz.

Hukuku katledenlere inat hukukun üstünlüğünü savunmaya çalışanlar var. Savunma değildir bu yaptığım, söyleyeceklerim bu kadar. Gazetecilik faaliyetlerini suçlamak totaliter rejimlere aittir.

Her iktidarın kötüsü olmayı başardım kızıma bırakacağım miras budur.

Gazetecilik hizaya gelip yapılmaz. Eğer icazetle yazıp söylersem onursuzluğun altında ezilir

Hakikati bozanlarla aramızdaki bu uzlaşmaz çelişki hiç bitmeyecek.Bunun için bedel ödemek gerektiği ortada, sanmayın ki bu bizi korkutuyor. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.”

MİT TIRLARI HABERLERİYLE GURUR DUYUYORUM

Şık’ın savunması, duruşma salonunda bulunanların alkışları eşliğinde sona erdi. Mahkeme Başkanı, ‘İddianamede takılan bazı yerler var’ deyince Ahmet Şık, “En iyisi siz o iddianameyi kale almayın.”

Mahkeme Başkanı, ‘MİT TIR’ları haberleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?’ diye sorunca  Şık’ın cevabı, “Gurur duyuyorum” oldu. Şık, sözlerine “Benim bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum, dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok” diye devam etti. Şık şunları söyledi: “Ne yazdıysam arkasındayım, kimse suç icat etmeye çalışmasın. Bu haberler suç unsuru içeriyorsa dört ay içinde dava açılmalı. Süresi geçmiş, savcı almış iddianameye koymuş. Hukuk fakültesini yeniden okumalı. Bugünkü yargının cemaat yargısından zerre farkı yoktur. Bazı suçlamaların nereye varacağını biliyorum; yayımlanmamış kitaptan suç çıkaran bir yargı bu. Yazımın sansürlendiği yerde ben çalışmam.”

DEVLET SERİ KATİLDİR

Savcı, Şık’a attığı twetlere ilişkin sorular yönelterek, ‘katil devlet demişsiniz’ deyince Şık, “Faşizm susmak değil, konuşmaya zorlamak rejimidir. Niyet okuyarak soruyorsunuz. Bu tweetlerin atıldıı gün ne yaşandı? ‘Devlet katildir deyince bozuluyorsunuz’ tweetinde görsel var, ama koymamışlar iddianameye. Ben Hrant Dink’in katiline “Aslanım, koçum benim” dediği ekran görüntüsünü koydum. Bağlamından koparmayın. Bu benim siyasal görüşümle ilgili. Ben dünyadaki tüm devletlerin terörist olduğuna inanan biriyim. Bugün İsrail, Filistin’e yönelik devlet terörü yapmıyor mu? Dersim’de katliam yapan, Ermenileri soykırıma uğratan, Berkin’i öldüren devlettir. Az bile demişim, devlet seri katildir.” dedi.

Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin