Adaleti her şeyden ve herkesten korumak

YORUM | İSKENDER DERVİŞ

Amerika’daki cinsel istismar suçlamalarını ve devamında gelişen olayları takip ediyor musunuz?

Hollywood’un belki de en ünlü yapımcısı Harvey Weinstein hakkında yapılan suçlamalarla adeta Pandora’nın Kutusu açıldı. Çok sayıda ünlü kadın yıldız, Weinstein’in gücünü ve konumunu kullanarak kendilerini istismar ettiğini duyurdu. İtiraflar ardı ardına geldi, 1970’lere kadar uzandı. Yani aslında Weinstein, ‘fısıltı gazetesi’ tarafından hayli tanınan, bilinen bir ‘tacizci’ imiş fakat bugüne kadar herkes susmayı tercih etmiş. Mesela ünlü yönetmen Quentin Tarantino, yıllar evvel Weinstein’in kendi kız arkadaşını istismar ettiğini bildiğini fakat açıklamadığını itiraf etti.

Bu silsile, Weinstein’la başlamadı elbette. ABD’nin en ünlü siyahî TV figürü Bill Cosby’nin skandalları geçen yılın en önemli konularından biriydi. Çok sayıda kadın, Cosby tarafından istismar edildiğini açıkladı. Ardından bir dava süreci başladı. Cosby, üç farklı vakadan ötürü hâkim karşısına çıktı. ABD yargı sistemine göre kararı jürinin vermesi gerekiyordu ve jüri, herkesin onayladığı bir görüş sunamadığı için yargılama düştü. Ancak Cosby’nin itibarı bir daha toparlanabilecek gibi durmuyor. Zaten daha iddialar ortaya çıktığında yaptığı bazı anlaşmalar iptal edilmişti. Şimdi de sessizliğe sığınmış durumda.

Oscar’lı yönetmen Roman Polanski, 13 yaşında bir kız çocuğunu istismar etme suçundan hüküm giymiş ve hapse girmemek için ABD’den kaçmıştı. Ancak 2009’da kendisine verilecek ödülü almak için Zürih’e gittiğinde polis tarafından gözaltına alındı. Kısa süre içeride kaldıktan sonra ev hapsine gönderildi. Los Angeles mahkemesi, hakkındaki iddiaları düşürmedi ve Polanski eğer ABD’ye gitmek isterse hâkim karşısına çıkarılabilir ve hapse atılabilir.

Bir başka cinsel istismar vakası ise önceki günlerde ortaya çıktı. Anthony Rapp isimli oyuncu, henüz 14 yaşındayken Oscar’lı aktör Kevin Spacey’in kendisini istismar ettiğini duyurdu. Bunun üzerine bir açıklama yapan Spacey, önce özür diledi ve eylemin ‘alkolün etkisiyle’ gerçekleştiğini belirtti, ardından eşcinsel olduğunu ilan etti. Birçokları, bu ikinci hususun, ilkini unutturmak için ortaya atıldığını söyleyerek Spacey’i hedef tahtasına oturttu. Skandalın ortaya çıkmasından kısa süre sonra Netflix, Spacey’in başrolünde yer aldığı ve yapımcıları arasında olduğu House of Cards dizisinin bu sezon son olacağını açıkladı. (Bu arada Netflix, bu kararı muhtemelen daha önce almıştı fakat görünen o ki, skandaldan faydalanmak istedi.)

***

ABD’de sempatik Başkan John F. Kennedy’nin öldürülmesi ve faillerinin bulunamaması, toplumda ciddi bir infial yaratmıştı. Bazıları için bu ‘masumiyetin ölümü’ gibi bir etkiye sahipti. ‘Derin devlet’ fikri, bir çeşit ‘dokunulmazlar’ algısı yaratmıştı. Birilerinin Kennedy suikastında payı olduğu hâlde elini kolunu sallayarak dolaşması, uzun yıllar ABD’nin en çok tartışılan konularından biri oldu.

Bu ‘skandal’, ancak 1972’de Başkan Richard Nixon hakkında ortaya çıkan Watergate skandalı ve sonrasında gelen istifa ile ‘teskin edilebildi’. Nixon’ın medyada yer alan haberler ve yürütülen soruşturmayla ilgili yaptıkları ortaya çıktığında istifa etmesiyle birlikte, ‘herkesin kanun önünde eşit’ olduğu algısı bir kez daha pekişti.

***

Yukarıda saydığım Hollywood ünlülerinin ortaya çıkan skandallardan sonra işlerini kaybetmeleri, meseleyi içselleştirip, bir mahkeme kararı çıkmasa bile, piyasadan pılını pırtını toplayıp çekilmeleri, Amerikan toplumu için önemli bir barometre. Benzeri iddialara rağmen Donald Trump’ın hâlâ başkanlık yapabiliyor olması, bu sebeple insanları infiale sürüklüyor. Her ne kadar işin içinde politik çıkarlar rol oynasa ve Trump’la ilgili haberlerde belirgin bir filtreleme hissedilse de, Cumhuriyetçilerin içindeki John McCain gibi erdemli duruşa sahip politikacılar, rahatsızlıklarını açıkça ilan ediyor.

Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkeler arasındaki fark en çok adalet alanında belirginleşiyor. Zenginler ve imtiyazlılar sınıfı oluşturan her toplum, zaman içinde bunun getirdiği yozlaşmanın esiri oluyor. İnsanlar, yasalara ve limitlere uymanın zorluğu karşısında kuralsızlığın ve keyfîliğin geçici rahatlığına alışırken, uzun vadede yönetimin her kurumunda ve toplumun her kesiminde meydana gelen çürümüşlük, nesilleri zehirleyen bir kısırdöngü hâlini alıyor.

ABD mahkemeleri iddiaları sonuna kadar soruşturarak, politik olarak Trump’ın karşısında ‘Demokrat Parti’nin çıkarlarını korumuş olmuyor. Toplumun daha iyiye ulaşabilmek için ihtiyacı olan ‘adalet’ cadde-i kübrasını çalışır durumda tutmaya çalışıyorlar. Çünkü ancak hiç kimsenin imtiyazlı olmadığı, suç işleyenlerin cezasını çektikleri bir toplum, sağlıklı bir toplumdur. Üst akıl mı dersiniz, devlet aklı mı dersiniz, ne derseniz deyin, eğer bir toplumun ileri gelenleri öncelikle adaletin temini için çalışmıyorsa, o toplum zillete mahkumdur.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin