Adalet Yürüyüşü, Yenikapı’da bitmeli [Ahmet Dönmez yazdı]

Her şey oradan başlamıştı.

Erdoğan, kendi kurgu darbesine bütün milleti ve muhalefeti alet etmiş; oradan devşirdiği sözde meşruiyetle tek adamlığının yolunu açmıştı.

Bunu artık Kılıçdaroğlu’nun kendisi de kabul ediyor. “Bu, Erdoğan’ın kontrollü darbesidir” diyor. OHAL’in ilan edildiği tarihe atıfla “20 Temmuz Erdoğan darbesi” diyor.

O halde?

15 Temmuz darbe girişimine karşı demokrasi mitingi yapıldı da 20 Temmuz darbecilerine karşı mitingin zamanı gelmedi mi?

Ortada bir ahit var.

Kılıçdaroğlu, 7 Ağustos 2016’da yapılan Yenikapı Mitingi’nde ne demişti: “Her koşulda demokrasiye sahip çıkmalıyız. Sadece darbe değil, demokrasi üzerindeki tüm vesayetleri reddetmeliyiz. Ne darbe ne dikta; yaşasın tam demokrasi!”

Bugün artık gelinen noktada Meclis’teki 3 muhalefet partisi de AKP güdümündeki TBMM 15 Temmuz Komisyonu raporuna şerhler düşmüş durumda.

CHP açıkça “Bu Erdoğan’ın darbesidir” diyor artık. Eğer darbeyi öngörmüşseniz, haber almışsanız, buna rağmen engellememişseniz ve sonuçlarını da kendi lehinize kullanmışsanız o darbe bizzat sizin darbenizdir. CHP’nin raporu böyle söylüyor.

O halde?

“Adalet Yürüyüşü nerede biter?” sorusunun cevabı bana göre belli. Yolun sonu Yenikapı olmalıdır!

Bir kez daha darbecilere karşı tek ses olunmalı ve demokrasi talebi yükses sesle haykırılmalıdır!

YENİKAPI’NIN GEREKÇELERİNİ ERDOĞAN YENİDEN ÜRETTİ

CHP’nin 15 Temmuz raporunda, Yenikapı Mitingi ile toplumsal uzlaşma için bir fırsat yakalandığı ama bu fırsatın AKP tarafından istismar edildiği ve kendi faydası için kullanıldığı tespiti yapılıyor.

Yine bu raporda, ilk kez Türkiye genelinde OHAL ilan edildiği; böylece ülkenin Kanun Hükmünde Kararnameler aracılığıyla yönetilmeye başlandığı ve Meclis’in by-pass edildiği de vurgulanıyor.

Muhalefetin kriminalize edildiği, eşbaşkanları dahil HDP milletvekillerinin hapse atıldığı hatırlatılıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, Yenikapı Mitingi’ndeki konuşmasında 12 maddelik bir bildiri okumuştu. Bu bildirgede parlamenter sistemin güçlendirilmesi zorunluluğu, medya özgürlüğü, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı vurguları da vardı.

Yani?

Yanisi şu; Yenikapı Miting’ne gerekçe olan bütün nedenler, bizzat AKP ve Erdoğan eliyle daha sonra yeniden üretildi.

Darbecilerin demokrasiye yapamadığını Erdoğan fazlasıyla yaptı. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin belli bölümleri bombalanırken Erdoğan daha sonra bütünüyle Meclis’in ruhunu katletti.

Darbeyle hiç ilgisi olmayan konuların bile KHK ile düzenlenmeye başlaması, gerçek niyeti ele veriyordu.

En önemlisi; 15 Temmuz sayesinde, Türkiye’yi ilelebet bir OHAL ve KHK ülkesi yapacak ‘Türk tipi başkanlık sistemine’ geçildi. Referandum bile OHAL şartlarında yapıldı. Muhalefet ve medya susturuldu. Beyefendi’nin isteklerine karşı çıkmak neredeyse ‘darbecilikle’ eşanlamlı hale geldi.

15 Temmuz öncesi yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında tek adamlık rejimi veto ediliyordu. Ancak 249 şehidin oluşturduğu psikolojik etki ile birlikte Erdoğan, bu hayalini de gerçekleştirdi. Hem de ite-kaka. Sille-tokat.

Artık kış lastiğini ne zaman takacağınızdan otomatik vites mi manuel mi kullanacağınıza kadar karar veren bir ‘Big Brother’ınız var.

Peki 15 Temmuz mu aydınlatıldı? Hayatını kaybeden sivilleri vuran silahlar mı tespit edildi? Tetiği çeken kalleş eller mi bulundu? Erdoğan ve iş arkadaşları, 1 yıldır cevap vermedikleri sorulara cevap mı verdi?

Hayır.

Daha kötüsü; o kurbanların yakınları dahil hiç kimse bu vurdumduymazlığın hesabını sormuyor. Bu karanlık olayların takipçisi yok.

DEMOKRASİ: SARAY’A HAPSEDİLMİŞ VE SAÇLARI KESİLMİŞ BİR RAPUNZEL

Ya CHP?

Sivil kayıpları ile ilgili soru işaretlerini sıralıyor. “Bir yandan askerin kışlayı terk etmesini önleyecek emir verilmemiş bir yandan da halk Cumhurbaşkanı çağrısı ve salalar ile sokağa çıkartılmıştır.” diyor. Otopsileri gündeme getiriyor. Balistik incelemelerin neden yapılmadığını soruyor. Ama aldığı tek cevap; daha çok tehdit ve daha fazla hapis.

Demokrasi bugün, Erdoğan’ın Saray’ının 1100 odasından herhangi birinin içine hapsedilmiş ve kimseler bulamasın diye saçları traş edilmiş bir Rapunzel’den başka bir şey değil.

Medya özgürlüğü, mitingin yapıldığı 7 Ağustos’un çok çok daha gerisinde. Yargı büsbütün Saray’ın tetikçisi haline geldi. “Anlıyorum ki sen masumsun. Fakat seni tutuklamak zorundayım. Ben seni tutuklayayım, sen 1 ay sonra itiraz et, belki tahliye olursun” diyen zavallıcıkların hakim diye mahkemeleri işgal ettiği sefil bir teşkilattan ibaret.

Adalet yürüyüşünün 15. gününde, Habertürk TV canlı yayınında soruları cevaplayan Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz kontrollü darbe” tezini tekrarladıktan sonra şunları söylemişti: “15 Temmuz’dan sonra demokrasi konusunda güzel bir atmosfer ortaya çıkmıştı. Sonra 20 Temmuz geldi. Bize verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Saraya gittik, yargı bağımsızlığı konusunda görüş birliğine vardık. KHK’ler, OHAL dolayısıyla Başbakan ile görüştüğümüzde ‘Çok kısa bir süre için uygulayacağız’ dediler. Biz ona rağmen karşı çıktık. ‘Bütün partiler darbeye karşıysa niye OHAL’ dedik. Öyle anlaşılıyor ki KHK ile ülke yönetilecek.”

O halde?

O halde bütün şartlar olgunlaşmıştır!

Bu yolun sonu Yenikapı olmalıdır!

Darbecilere karşı!

Kontrollü darbecilere karşı!

Yeniden bir demokrasi çığlığı ve nöbeti için…

7 Ağustos’ta milletle el ele Yenikapı’ya koşan CHP lideri, şimdi de bu yeni keşfettiği gerçek karşısında bir kez daha o meydana gitmeli ve ‘demokrasiye kastedenlere’ karşı ‘duran adam’ olmalıdır.

AKP’nin raporuna şerh düşen MHP ve HDP ile birlikte…

Türkiye, kendisini aldatanlardan, gerçeklerin üzerini örtenlerden, kendi menfaatleri için darbeyi kurgulayanlardan, 249 kişinin ölümüne sebep olanlardan, gerçek darbecilerden hesap sormalıdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin